16 Mart 2025

Klasik rock albümü tavsiyelerim II

The Beatles, Creedence Clearwater Revival, Led Zeppelin, Janis Joplin, Bob Marley, U2 ve Bruce Springsteen. İyi müziğin memleketi yoktur, evrenseldir ve hepimizindir

Sene 1981. San Francisco'daki sevgili kuzenlerim Eşref ve Osman'la güzel bir hafta sonu geçirdikten sonra Monterey'deki evime doğru yağmurlu bir havada süper otoyolda 1967 klasik Mercury Cougar arabamla kayar gibi gidiyordum. Tüm aylığımı yatırmış olduğum müzik sisteminde bangır bangır The Beatles'ın Rock 'n' Roll Music albümü çalıyordu.

Birdenbire araba gerçekten kaydı, yandaki demir bariyere çarpıp takla attı. Siz siz olun kabak lastiklerle yağmurlu havalarda araç kullanmayın. Ben canımı kurtardım ama o güzel klasik arabam hurda oldu.

Ancak ben değişik önceliklere sahip bir müziksever olduğum için bugün hala üzüldüğüm tek şey arabanın kendisi değil, bagajında kaybettiğim sadece bir kez çalınmış gıcır vaziyetteki The Beatles'ın harika ikili Rock 'n' Roll Music LP'sidir. Beni ancak kuzenim sevgili İzzet Öz gibi gerçek müzikseverler anlarlar.

Bagajında en sevdiğim Beatles albümüyle rahmetli olan arabam 1967 Mercury Cougar

The Beatles: Rock 'n' Roll Music

Geçenlerde Kim Milyoner Olmak İster'i izliyordum. Yarışmacı "hangisi Beatles üyesi değildir" sorusunu bilemedi, seyirci jokerini kullandı ve hep beraber davulcu Ringo'yu gruptan attılar, yerine Bob Dylan'ı Beatles üyesi yaptılar.

Biraz önce bu olayı sevgili hemşire Melda'ya anlattım. "Evet, Beatles'i duydum ama pek bilmem" dedi.

Bütün bunlar bana birkaç şey anlatıyor: Çok ihtiyarladığımı, gençlerimizin dış dünyadan koptuğunu, daha az ve değişik yabancı müzik dinlediklerini. Oysa iyi müziğin memleketi yoktur, evrenseldir ve hepimizindir.

The Beatles'in 1960’lı yıllardan başlayarak müzik dünyasını kökten değiştiren ve kalıcı etkiler bırakan efsanevi bir İngiliz rock grubu olduğunu bilmiyorsanız bu sizin büyük kaybınızdır.

John Lennon, Paul McCartney, George Harrison ve Ringo Starr’dan oluşan grup sadece müzikte değil kültürel ve toplumsal değişimlerde de çok önemli bir rol oynadı.

The Beatles rock müziğin gelişiminde öncülük yaparak türler arasında köprü kurdu. İlk dönemlerinde rock 'n' roll’un klasik unsurlarını kullanan grup ilerleyen yıllarda folk, psikadelik, klasik müzik ve Hint müziğini eserlerine entegre etti.

The Beatles 1960’ların başlarında aşk temalı şarkılarla çıkış yaptı, ancak kısa sürede şarkı sözlerinde felsefi ve toplumsal konulara yöneldi.

1967’de yayımladıkları Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band konsept albüm anlayışını popüler hale getirdi. Bu albüm bir şarkı listesi olmaktan öte bütünlüğü olan bir sanat eseri olarak tasarlandı ve müziğin sadece eğlence amaçlı olmadığını, aynı zamanda bir anlatı aracı olabileceğini gösterdi.

Müzikseverlere Sgt. Pepper dahil diğer süper klasik rock albümlerini yorumladığım Klasik Rock Albümü Tavsiyelerim I yazımı okumalarını ve müzikleri dinlemelerini öneririm.

The Beatles sadece müziğiyle değil, kültürel etkileriyle de öne çıktı. Hippie hareketi, barış mesajları ve Doğu felsefesine olan ilgileri 1960’lar gençliği üzerinde derin etkiler bıraktı. Grup Vietnam Savaşı karşıtı duruşlarıyla da bilinir.

1976 yılında yayımlanan Rock 'n' Roll Music albümü grubun rock kökenlerini vurgulayan ve dinleyicilere enerjik performanslarını hatırlatan önemli bir derleme albümüdür. Albüm The Beatles’ın 1963-1970 yılları kayıtlarını ve rock 'n' roll'un klasikleşmiş şarkılarını bir araya getirerek grubun müzikal mirasını yüceltir.

Creedence Clearwater Revival: Chronicle (1976)

Creedence Clearwater Revival (CCR) 1960’ların sonu ve 1970’lerin başında rock müziğe damga vuran en etkili gruplardan biridir. John Fogerty, Tom Fogerty, Stu Cook ve Doug Clifford’dan oluşan grup güney rock, blues, country ve swamp (bataklık) rock gibi farklı türleri harmanlayarak özgün bir müzikal kimlik oluşturdu. CCR kısa süren kariyerine rağmen müzik dünyasında derin izler bıraktı.

Grup dönemin politik ve toplumsal olaylarına duyarsız kalmadı. Vietnam Savaşı karşıtı duruşlarını Fortunate Son gibi parçalarla anlattı.

Grubun şarkıları karmaşık prodüksiyonlar yerine sade ve güçlü melodilerle dikkat çeker. Bad Moon Rising, Proud Mary ve Have You Ever Seen the Rain gibi şarkılar, akılda kalıcı riff’leri ve sözleriyle rock müzik tarihinde klasikler arasına girdi.

CCR 1969 yılında düzenlenen Woodstock Festivali’nde sahne aldı ve performanslarıyla büyük beğeni topladı. Grup canlı performanslarındaki enerjik sahne duruşu ve müzikal sadeliğiyle rock konserlerinin nasıl olması gerektiğine dair bir standart belirledi.

1976 yılında yayımlanan Chronicle: The 20 Greatest Hits albümü CCR’nin en sevilen ve en etkili şarkılarını bir araya getiren bir derleme albümüdür.

Credence Clearwater Revival

Led Zeppelin IV (1971)

Led Zeppelin 1968 yılında kurulan ve rock müziğin tarihine damga vuran en etkili gruplardan biridir. Jimmy Page, Robert Plant, John Paul Jones ve John Bonham’dan oluşan bu efsanevi grup hard rock ve heavy metal türlerinin gelişiminde kilit rol oynadı, müzikal sınırları zorlayarak yeni bir ses yarattı.

Led Zeppelin agresif gitar riffleri, güçlü vokaller ve yoğun davul ritimleriyle hard rock ve heavy metal türlerinin şekillenmesine büyük katkı sağladı. Whole Lotta Love ve Immigrant Song gibi parçalar sert müzik tarzlarının öncüsü olarak kabul edilir.

Grup sadece sert rock şarkıları yapmakla kalmayıp folk, blues, reggae ve hatta klasik müzik öğelerini de eserlerine dahil etti. Stairway to Heaven gibi şarkılar epik yapısı ve progresif unsurlarıyla rock müziğin sanatsal potansiyelini ortaya koydu.

Blues kökenlerinden ilham alan grup Since I’ve Been Loving You gibi şarkılarla blues müziğe modern bir yaklaşım getirdi. Aynı zamanda The Battle of Evermore gibi parçalarla İngiliz folk müziğinin öğelerini rock ile harmanladılar.

Led Zeppelin müziğinde mistik ve mitolojik temalara sıkça yer verdi. Şarkı sözlerinde Kelt mitolojisi, fantastik edebiyat ve doğa temalarına vurgu yaparak rock müziğin sadece eğlence değil, aynı zamanda sanatsal ve felsefi bir anlatım aracı olabileceğini gösterdi.

Led Zeppelin’in dördüncü albümü epik rock marşı Stairway to Heaven ile anılsa da baştan sona bir rock şölenidir. Black Dog ve When the Levee Breaks gibi parçalar grubun blues köklerine bağlı kalarak rock’ı yeniden tanımlamasını sağlar.

Albüm kapağında grup adı ve albüm başlığı yoktur. Bu grubun müziğinin kendi başına konuşmasını istediğinin bir göstergesidir. Kapakta yaşlı bir adamın sırtında odun taşıdığı bir resim bulunur. Bu da albümün doğa ile uyumlu ve mistik havasını yansıtır.

Led Zeppelin IV dünya çapında 37 milyondan fazla satış yaparak tarihin en çok satan albümlerinden biri oldu. 

Janis Joplin's Greatest Hits (1973)

Janis Joplin 1960’ların rock ve blues sahnesine damga vuran, etkileyici vokali ve özgün tarzıyla müzik dünyasında derin izler bırakan efsanevi bir sanatçıdır. Kısa süren kariyerine rağmen sesi, sahne performansları ve müziğe getirdiği yeniliklerle rock tarihine adını altın harflerle yazdırdı.

Henüz 27 yaşındayken kaybettiğimiz Janis Joplin’in vokali güçlü, duygusal ve ham bir enerjiye sahiptir. Blues, soul ve rock türlerini harmanlayan bu etkileyici ses müziğin duygusal yoğunluğunu artırarak dinleyiciyi derinden etkiler. Piece of My Heart ve Cry Baby gibi şarkılar, onun vokal gücünü ve duygusal derinliğini en iyi şekilde yansıtan eserlerdir.

Joplin’in müziği kökleri blues’a dayanan bir yapıdadır ve bu tarzı rock müzikle başarıyla birleştirir. Summertime ve Ball and Chain gibi parçalar onun blues kökenlerini yansıtan ve rock müziğe kattığı özgün yorumlarıyla dikkat çeken eserlerdir.

Sahnedeki enerjisi kendine özgü tarzı ve duygu yüklü performansları onu çağının en etkileyici sahne sanatçılarından biri yaptı. Woodstock Festivali’ndeki performansı onun sahne gücünü ve kitlesiyle kurduğu bağı gözler önüne seren en önemli anlardan biri olarak tarihe geçti.

Janis Joplin sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda 1960’ların özgürlük ve karşı kültür hareketinin önemli bir simgesiydi. Kadınların sanatta ve toplumda daha özgür bir şekilde var olabilmesi için verdiği mücadele birçok genç kıza ve kadına ilham kaynağı oldu.

Moda anlayışı, sahne kıyafetleri ve yaşam tarzıyla da müzik dünyasında farklı bir ikon haline gelen Joplin kalıplara sığmayan bir sanatçı olarak özgürlüğün simgesi haline geldi.

Özgüven sahibi Leonard Cohen Chelsea Hotel adlı şarkısında Janis Joplin'in ona "ben çirkin adamlarla yatmam ama senin için bir istisna yaptım" dediğini anlatır.

New York'taki o tarihi otelde ben de kaldım. Otelin menajeri bizi dolaştırırken bir odayı gösterip “punk rock'çı Sid Vicious kız arkadaşını burada öldürmüştü" diye övünmüştü. Ben de ona "merd-i kıpti" demiştim.

Janis Joplin

Bob Marley: Legend (1984)

Bob Marley reggae müziğin en büyük öncülerinden biri olarak kabul edilen efsanevi bir sanatçıdır. 1945 yılında Jamaika’da doğan Marley yalnızca müzik dünyasında değil, aynı zamanda toplumsal ve politik alanlarda da büyük bir etki yarattı. Onun müziği hala özgürlük, eşitlik ve barış mesajlarıyla milyonlarca insanın kalbine dokunur.

No Woman No CryOne Love ve Buffalo Soldier gibi şarkılar reggae müziğin dünya çapında tanınmasına ve yayılmasına yardımcı oldu.

Get Up, Stand Up ve Redemption Song gibi eserleri baskıya karşı direnişi ve insan haklarını savunan güçlü mesajlar içerir. Özellikle Afrika’daki özgürlük hareketleri ve medeni haklar mücadeleleri için büyük bir ilham kaynağıdır.

The Rolling Stones, Eric Clapton ve Stevie Wonder gibi büyük sanatçılar Marley’in müziğinden ilham alarak reggae esintili şarkılar ürettiler. Eric Clapton’un I Shot the Sheriff cover’ı, Marley’in müziğinin Batı müzik sahnesinde nasıl yankı bulduğunu gösteren önemli bir örnektir.

Legend, Bob Marley’in ölümünden üç yıl sonra yayımlandı ve sanatçının müziğinin geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Reggae’nin temel unsurlarını özgürlük, aşk ve toplumsal bilinç gibi temalarla harmanlayan albüm dünya genelinde milyonlarca insanın bu müziği keşfetmesine ve barış ve birlik mesajını almasına aracılık etti.

Legend 25 milyondan fazla kopya satarak tarihte en çok satan reggae albümü unvanını kazandı.

Bu unutulmaz sanatçıyı kuzenim Eşref'le 1970'li yıllarda Santa Barbara'da konserde canlı izlediğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Zenginlik sadece parayla ölçülmez.

U2: Joshua Tree (1987)

U2 1976 yılında Dublin, İrlanda'da kurulan ve rock müziğin en etkili gruplarından biri olarak kabul edilen efsanevi bir topluluktur. Bono (vokal), The Edge (gitar ve klavye), Adam Clayton (bas gitar) ve Larry Mullen Jr. (davul) dörtlüsünden oluşan grup kariyeri boyunca müziğin sınırlarını zorladı ve politik ve toplumsal konulara duyarlılığıyla fark yarattı.

U2 sadece müzikal olarak değil, toplumsal duyarlılığıyla da öne çıkan bir gruptur. Şarkılarında insan hakları, savaş karşıtlığı, yoksulluk ve adalet gibi konulara sıkça yer verir. Sunday Bloody Sunday Kuzey İrlanda’daki olayları ele alan en güçlü protest şarkılardan biri olarak kabul edilir.

U2’nun beşinci stüdyo albümü olan The Joshua Tree 1987’de yayımlandı ve grubun kariyerinde bir dönüm noktası oldu. Hem ticari hem de sanatsal açıdan büyük bir başarı elde eden albüm U2’yu dünya çapında bir rock ikonu haline getirdi. Albüm Amerika’nın kültürel ve politik çelişkilerini keşfeder.

The Joshua Tree, U2’nun Amerika'ya olan hayranlığını ve eleştirisini aynı anda barındıran şarkılardan oluşur. Albüm Amerika’nın hem bir umut hem de bir hayal kırıklığı olduğu fikrini işler.

Where the Streets Have No Name: Albümün açılış parçası The Edge’in epik gitar riffleri ve dinamik yapısıyla albümün en çarpıcı şarkılarından biridir. U2’nun sahne performanslarında en çok çalınan şarkılardan biri olmuştur.

I Still Haven’t Found What I’m Looking For: Gospel etkileri taşıyan bu şarkı insanın içsel yolculuğunu ve tatminsizliğini anlatan derin bir eserdir.

With or Without You: U2’nun en büyük hitlerinden biri olan bu parça aşk, bağımlılık ve kayıp temalarını işleyen güçlü bir baladdır.

The Joshua Tree yayımlandığı yıl boyunca müzik listelerinde zirveye oturdu ve dünya çapında 25 milyondan fazla kopya sattı. Albüm 1988 yılında Yılın Albümü dalında Grammy Ödülü kazandı ve U2’nun küresel bir süper star olmasını sağladı.

Bruce Springsteen and the Sessions Band: Live in Dublin (2007)

Bruce Springsteen rock müziğin en etkili ve özgün sanatçılarından biri olarak kabul edilir. 1970’lerin başından itibaren sahne alan The Boss (patron) lakaplı Springsteen Amerikan rock müziğine yaptığı katkılarla milyonlarca insana ilham verir.

Onun müziği işçi sınıfı, Amerikan rüyası ve toplumsal adalet gibi evrensel temalar etrafında şekillenir ve anlatı gücüyle dikkat çeker.

Bruce müzikal yetkinlik ve seyirciyle kurduğu yoğun duygusal bağ açısından eşsizdir.

Springsteen’in müziği sıradan insanların hayatlarına dair güçlü hikayeler anlatır. Born to RunThe River ve Born in the U.S.A. gibi albümleri işçi sınıfının mücadelelerini ve hayallerini işleyerek geniş kitlelere hitap eder. Özellikle Born in the U.S.A. Vietnam gazilerinin yaşadığı hayal kırıklıklarını anlatan eleştirel bir eser olarak dikkat çeker.

Springsteen sahnedeki enerjisi ve uzun süren konserleriyle tanınır. Ünlü grubu E Street Band ile gerçekleştirdiği performanslar rock tarihinin en efsanevi sahne gösterileri arasında yer alır.

2006 yılında yayımladığı We Shall Overcome: The Seeger Sessions albümü geleneksel Amerikan folk ve protest müziğine bir saygı duruşuydu. Bu albümün ardından Springsteen The Sessions Band ile Avrupa turnesine çıktı ve bu turnenin doruk noktalarından biri olan Dublin konserleri Live in Dublin albümünde ölümsüzleştirildi.

Bu albüm Springsteen’in rock kimliğinden bir adım uzaklaşıp daha çok folk, gospel, country ve blues gibi geleneksel Amerikan müzik türlerine odaklandığı bir projedir. The Sessions Band üflemeli çalgılar, keman ve mandolin gibi enstrümanlarla sahneye bambaşka bir enerji katar.

Bruce Springsteen

* * *

Her gün bir süre olsun iyi müzik dinlemeyi ve bu kötü dünyadan kopmayı unutmayın.

Sahte gündemler dünyalılara ve umurunda olanlara kalsın.

Mehmet Ali Çiçekdağ kimdir?

Prof. Dr. Mehmet Ali Çiçekdağ İstanbul'da doğdu. Sankt Georg Avusturya Lisesini ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. İki yıl Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinde asistanlık yaptıktan sonra burslu olarak ABD'ye gitti. California Üniversitesi'nin Santa Barbara kampüsünde siyaset bilimi dalında yüksek lisans ve doktora yaptı. 40 yıldan fazla ABD'de kalan Çiçekdağ çeşitli üniversitelerde Amerikan politikası, uluslararası ilişkiler ve mukayeseli devletler dersleri verdi.

Çiçekdağ'ın ikinci uzmanlık alanı Yabancı Dil Eğitimi ve Dilbilimidir. Monterey Institute of International Studies'ten eğitim dalında ikinci bir M.A. aldı. Defense Language Institute'te Akademik Eğitim ve Geliştirme bölümünün başkanlığını ve Türkçe Bölümünün başkanlığını yaptı.

1980'lerde Boğaziçi Üniversitesinde Siyaset ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tam zamanlı öğretim üyeliği yapmış olan Çiçekdağ, bugünlerde aynı bölümde yarı zamanlı olarak Amerikan Politikası dersleri veriyor. T24'te siyaset ve müzik yazıları yazmayı seviyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ukrayna'yı satan Trump Türkiye'yi de satar mı?

Narsist Kral Trump'ın gazabına uğramamak için Beyaz Saray'da fırçalanıp eteğini öpmek gerek. Güçlünün haklı olduğu yeni dünyaya hoş geldiniz. Demokratik cumhuriyetten oligarşiye ve kleptokrasiye geçiş kolay oldu. Pax Americana çöküyor. Gönlünde yer yoksa ayakta da gideriz

Kusurlu demokrasiden mutlak diktatörlüğe geçiş: Almanya örneğinden çıkarılacak dersler

Demokrasi bize bedava tren bileti ve maaş verecek kadar aptalsa bu onun sorunudur. Medyayı o kadar korkuttuk ki emir vermemiz gerekmiyor. Amerika'nın düşmanı olmak tehlikeli, dostu olmak ölümcüldür

Atı alan New Jersey'i geçti mi, Trump mahkeme kararlarını dinler mi?

Çakma Napolyon Trump: Ülkesini kurtaran kişi yasaları çiğnemez. Watergate'ten sonra en büyük anayasal kriz geliyor. Amerikan halkı derdini mübaşire anlatsın. Gaddar Hitler mi, palavracı Mussolini mi?

"
"