26 Ocak 2025
Güce tapan Amerikan siyasetinde portakal saçlı ve fondötenli taçsız kral Donald Trump ikinci dönemine başladı ve Washington'daki Big Mac satışları ikiye katlandı. Kaybeden Demokrat'ları terkedip Trump'ın kucağına oturanların arasında teknoloji dünyası ve onun milyarder kahramanları hepimizin hayatını etkilediği için ön plana çıkıyor.
Bunun en belirgin örneklerinden biri geçenlerde Meta'nın, yani Facebook'un ve Instagram'ın patronu Mark Zuckerberg'in içerik gerçekliğini denetlemeye son vereceğini, sansür miktarını önemli ölçüde azaltacağını ve tüm platformlarında daha fazla siyasi içerik olacağını açıklaması oldu. Bu da Trump'ın ve aşırı sağcı trollarının Meta platformlarını her gün kullanan 3,3 milyar kişiye doğrulukları kanıtlanmamış kendi gerçeklerini pompalamaları ve beyin yıkamaları demektir. Özellikle güney yarımkürede Facebook Internet'tir.
İster çevrimiçi ister çevrimdışı Meta nereye doğru giderse dünya da oraya doğru gider. Meta'nın direksiyonu sert bir şekilde sağa doğru kırdığı kesindir. Bunun platformdaki yalan, öfke, korku ve nefreti herkese sınırsız bir biçimde bulaştırma potansiyelinin olduğu ve gerçeklerin olmadığı bir dünyaya yol açacağı da öngörülebilir.
Zuckerberg'in MAGA (Amerika'yı tekrar büyük yap) şapkasını takması Trump'a duyulan korku ya da saygıdan değil, küresel problemleri şirketlerin çözebileceğine inanan ve bu yüzden oligarkları hazmeden küreselleşen Amerikan kültüründen gelmektedir.
Sekiz yıl Kaliforniya valiliği, sekiz yıl da ABD başkanlığı altında yaşadığım ve bu yüzden iyi tanıdığım ispiyoncu kötü artist Ronald Reagan "Devlet çözüm değil problemdir" derdi. Rüzgarlar şimdi şirketleri çözüm merkezine koyan yönden esiyor. Modern oligarşi çağına hoş geldiniz. Sosyal devletiniz yoksa altta kalanın canı çıksın.
Broligark deyimi "bro" (kanka, dost) ve "oligark" (ekonomik gücüyle politik ve sosyal alanları etkileyen kişi) kelimelerinin birleşiminden türetilmiş. Geleneksel oligark modelinin ötesine geçen bu yeni güç figürleri yalnızca ekonomik varlıklarıyla değil, sosyal medya üzerindeki etkileri, teknolojiye olan hakimiyetleri ve popüler kültürdeki varlıklarıyla da tanımlanıyor. Bunlar teknoloji, ekonomi ve siyaset dünyasını gittikçe daha fazla şekillendiriyorlar.
Broligarklar genellikle teknoloji ve medya alanında büyük başarılara imza atmış, aynı zamanda yakın bir iletişim tarzıyla halkın sempatisini kazanmış bireylerdir. Broligark'lar yalnızca güç sahibi değil, aynı zamanda ulaşılabilir ve halkla başarılı etkileşim kurabilen figürlerdir.
Elon Musk, Mark Zuckerberg ve Jeff Bezos gibi isimler teknolojiye yön vererek ekonomik ve sosyal dönüşümlere öncülük ederler. Kendi sosyal medya platformları aracılığıyla halkla doğrudan iletişim kurabilirler. Bu onlara geleneksel medyayı atlayarak kendi hikayelerini anlatma gücünü verir.
Halkın gözünde birer dost ya da arkadaş gibi görünmeyi başarırlar. Komik paylaşımlar, anekdotlar, sıradan insanlarla iletişim ve popüler kültüre dair referanslar bu algıyı pekiştirir.
Sadece yerel değil, küresel düzeyde etkileri vardır. Ürünleri, hizmetleri ve fikirleri dünyanın dört bir yanında yankı bulur.
Broligark'lar toplumsal eşitsizliklerin derinleşmesi, politik süreçlere müdahale ve bilgi manipülasyonu gibi konularda eleştirilirler. Örneğin sosyal medya platformlarının algoritmalarıyla oynayarak halkın algısını değiştirme veya tekelleşme yoluyla küçük girişimlerin önünü kesmeleri onların sıkça karşılaştığı suçlamalardır.
Broligark'ların yükselişi demokrasi açısından da soru işaretleri doğurur. Günümüzde demokratik süreçler zengin bireyler ve şirketler tarafından gittikçe daha fazla şekillendirilmektedir. Vatandaşların bireysel hakları ve seçimlerin şeffaflığı broligark'ların etkisi ve bazen tehdidi altındadır.
Broligark'lar modern dünyanın ekonomik, politik ve kültürel yapısında önemli bir yer tutar. Teknolojiye dayalı güçleri, sosyal medyadaki etkileri ve halkla kurdukları yakın bağlar onları çağımızın en etkili figürleri haline getirmiştir. Ancak bu güç etik sorumluluklarla dengelenmediği takdirde tüm dünyanın geleceği için büyük riskler barındırır.
Karl Marx, Hegel'den esinlenerek altyapıyı, yani üretim araçlarının mülkiyetini elinde tutanların tüm üstyapıyı, yani toplumdaki yasaları, sosyal ve ekonomik ilişkileri belirlediğini söyler. Günümüzde teknoloji ve sosyal medya broligarkları bunu yakın zamanlara kadar belirleyen vahşi kapitalist sanayicilerin yerini almıştır.
Broligarklar yalnızca finansal gücü ellerinde tutmakla kalmazlar, aynı zamanda toplumsal ve siyasi yapıyı da kendi vizyonlarına göre şekillendirirler. Bu grup geleneksel devlet müdahalesinin ve bürokrasisinin ötesinde sermayenin ve teknolojinin başat rol oynadığı bir dünya inşa etmeyi arzular.
Bu durum demokrasinin temel ilkeleri olan eşitlik ve adalet açısından yeni tehditler oluşturur.
Broligark'ları diğer güçlü figürlerden ayıran en önemli özellik halkla doğrudan bağlantı kurma kapasiteleridir. Sosyal medya platformları ve kitlesel etkileşim araçları sayesinde Musk, Zuckerberg ve Bezos gibi broligark'lar yalnızca siyasi bağışlar ve lobicilikle değil, kamuoyu oluşturma ve algı yönetimiyle de etkili olurlar.
Amerika'da seçim kampanyalarına yapılan büyük bağışlar siyasette etkili olmanın doğrudan bir yoludur. Broligark'lar, ekonomik güçlerini kullanarak seçim sonuçlarını dolaylı olarak şekillendirirler.
Broligark'ların artan siyasal gücü demokratik süreçlerin şeffaflığı ve adaletine dair kaygıları artırmaktadır. Bu figürlerin ekonomik ve teknolojik gücü halkın geniş kesimlerinin sesini bastırabilecek potansiyele sahiptir. Ayrıca siyaseti etkileme yetenekleri gelir eşitsizliğini derinleştiren politikaların uygulanmasına yol açmaktadır.
ABD'deki seçim kampanyaları yüksek maliyetleriyle tanınır. 2010 yılında Yüksek Mahkeme'nin Citizens United v. FEC kararından sonra şirketlerin ve bireylerin seçim kampanyalarına sınırsız miktarda bağış yapmasının önü açıldı. Bu durum özellikle milyarderlerin ve büyük şirketlerin seçim sonuçlarını ve politika yapım süreçlerini etkileyebilecek devasa mali katkılarda bulunmalarını mümkün kıldı.
Lobicilik faaliyetleri de milyarderlerin gücünü artıran bir diğer etkendir. ABD'deki lobicilik harcamaları her yıl milyarlarca doları bulmaktadır. Milyarderler, kendi çıkarlarını korumak için özel lobicilik gruplarını finanse ederek, enerji, teknoloji, sağlık ve finans gibi sektörlerde politika yapım süreçlerine doğrudan katılmaktadırlar.
Seçim kampanyaları Süper Politik Eylem Komiteleri (Super PACs) aracılığıyla milyarderlerin etkisini daha da görünür kıldı. Super PAC'ler adayların seçim kampanyalarına doğrudan bağış yapamasalar da onların lehine ya da aleyhine sınırsız harcama yapabilmektedir. Örneğin 2020 ABD başkanlık seçimlerinde Michael Bloomberg kendi kampanyasına milyarlarca dolar harcadı ve aynı zamanda Demokrat Parti'nin diğer adaylarını desteklemek için fon sağladı.
Donald Trump seçim zaferinin ardından ilk iş olarak devlet tecrübesi sıfır olan iki iş adamı milyarderi, Elon Musk ve Vivek Ramaswamy'yi yeni kurulacak olan Devlet Verimliliği Bakanlığı’nın başına getirdi. Bu iki isim halk tarafından herhangi bir şekilde seçilmemiş iki erkek plütokrattı, yani önemli görevlere zenginliği nedeniyle getirilmiş kişilerdi. Bu bakanlığın federal bürokrasiyi yeniden şekillendirmek ve harcamaları azaltmak gibi görevleri Washington’da oluşacak yeni bir siyasi düzenin habercisiydi. Teknoloji ve finans dünyasının büyük sermayedarlarının gücünün arttığı ve bu sermayedarlardan bazılarının da demokratik geleneklere kayıtsız veya açıkça karşı olduğu bir broligarki.
Devlet düşmanı Cumhuriyetçilerin yürütmeyi, yasamayı ve yargıyı ellerine geçirdiği bir ortamda dünyanın en zengin iş adamlarına kendilerini icabında denetleyen ve frenleyen devletin kolunu kanadını kırma fırsatı vermek kümesteki tavukları tilkilere emanet etmekle aynı değerdedir.
Broligarkların en dikkat çekici isimlerinden biri PayPal ve Palantir’in kurucularından Peter Thiel'dir. Bir gay evlilik yapmış olan Thiel başkan yardımcısı J.D. Vance’in akıl hocası, eski patronu ve en büyük finansörüdür. Girişim yatırımcıları Marc Andreessen ve David Sacks gibi isimler de Trump’ın kampanyasına milyonlarca dolar bağış yaparak bu grubun öne çıkan figürleri arasında yer alırlar.
Bir insan aynı zamanda hem üstün zekalı hem de geri zekalı bir moron olabilir mi? Trump konuşurken deli dana gibi havalara zıplayıp duran Elon Musk bence böyle biridir.
Dünyanın en zengin insanı Musk kapitalist düzenin bir sembolü ve Trump'ın sağ kolu haline gelmiştir. Tabii bu iki aşırı alfa erkeğinin arasında gelecekte bir kavganın çıkacağı kaçınılmazdır. Musk'ın Amerikan siyasetindeki etkisi şimdiden hissediliyor. Gazeteler Musk'ın Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılan telefon görüşmelerine katıldığını yazdılar.
Musk’la birlikte Arjantin Devlet Başkanı Milei'yi Mar-a-Lago malikanesinde ağırlayan Trump ayrıca yine Musk'la beraber İran ile ABD arasındaki gerilimi azaltma amacıyla İran’ın BM Büyükelçisiyle New York’ta özel bir toplantı da yaptığı söyleniyor. Trump’ın çevresinden bazı kişiler Musk’ın bir eş-başkan gibi davrandığına dair endişelerini Washington Post’ta dile getirdiler.
Geleneksel olarak siyaset seçilmiş liderler ve bürokrasi tarafından şekillendirilirken, günümüzde teknoloji devleri bu gücü ele geçirdi. Musk’ın şirketleri Tesla, SpaceX, Neuralink ve Starlink yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda politik sonuçlar doğuruyor. Örneğin Tesla’nın yenilenebilir enerji ve elektrikli araç devrimindeki rolü enerji politikalarını etkiliyor. SpaceX’in NASA ile ortaklıkları ve uluslararası uzay yarışındaki liderliği ABD'nin uzay stratejisinde Musk’ın etkisini artırıyor.
Musk’ın 2022 yılında Twitter’ı (şimdi X) satın alması onun medya ve kamuoyu üzerindeki etkisini katladı. Sosyal medya platformunu hem iş dünyası hem de politika alanındaki görüşlerini yaymak için kullanarak küresel bir kitleye doğrudan hitap ediyor. Musk’ın tweetleri sadece piyasalarda dalgalanmalara neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda politik tartışmaların merkezine yerleşiyor.
Elon Musk doğrudan bir siyasi rol üstlenmese de ABD ve dünya siyasetindeki etkisi inkâr edilemez. Çeşitli bağışlar ve lobicilik faaliyetleri aracılığıyla politikacılarla ilişkiler kuruyor. Özellikle enerji, çevre ve uzay politikalarında Musk’ın görüşleri hükümet politikalarını şekillendirme gücüne sahip. Örneğin Starlink sayesinde Ukrayna’ya sağladığı internet altyapısı savaş bölgelerinde teknolojinin politik bir araç olarak kullanılabileceğini gösteriyor.
Serveti, şirketleri ve medya gücüyle Musk yalnızca bir girişimci değil, aynı zamanda politik bir aktör haline geldi. Amerika'nın siyasi yapısında bireysel bir figürün bu denli etkili olması demokratik süreçlerin adaleti ve eşitliği açısından sıkıntılıdır. Musk’ın bu rolü siyasette paranın ve özel çıkarların rolü üzerine uzun süredir devam eden tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Musk’ın etkisi sadece ABD ile sınırlı değildir. Çin, Avrupa ve diğer ülkelerle iş ilişkileri onun küresel siyasette de önemli bir aktör olmasını sağlamaktadır. Özellikle elektrikli araç üretiminde Çin ile olan bağları jeopolitik dengeleri etkileyen bir faktördür.
Geçmişte bazıları Trump’a göç veya gümrük vergisi politikaları yüzünden karşı çıkmış olsa da broligarklar Trump’ın cezasızlık siyasetiyle aynı çizgide buluşuyorlar. Bu da bazı kişilerin yasaların üstünde olması gerektiği fikri. Kendilerini zenginleştiren topluma karşı hiçbir sorumluluk hissetmeden her türlü sınırlamaları reddetmeleri dünyanın aşırı zenginleri arasında gayet yaygın bir tutumdur. Devlete vergi vermediğini övünerek söyleyen Trump bu anlayışın en önde gelen temsilcilerinden biridir.
Trump cinsel taciz iddiaları hakkında "ünlüyseniz insanlar bunu yapmanıza göz yumarlar" demişti. Trump’ın bu sözü sahip olduğu şöhretini yasaların üstünde olmanın gerekçesi olarak gördüğünü açıkça ortaya koyuyor. Pek çok broligark da kendilerini ayrıcalıklı bireyler olarak görüyorlar, ancak bu bakışa daha farklı bir yoldan, örneğin bilimkurgu, fantastik edebiyat ve çizgi romanlar aracılığıyla ulaşıyorlar.
Bu kişi kültünü yücelten edebiyat ve film türleri uzun zamandır Silikon Vadisi kültürünün bir parçası haline gelmiş durumdadır. Örneğin, Andreessen geçen yıl "Teknolojik Süpermenler Olmak" başlıklı bir manifesto yayınladı. Manifestoda “Kahramanlık Yolculuğu”na çıkmayı ve “ejderhalara karşı galip gelmeyi” bu süpermenlerin ayırt edici özellikleri olarak tanımlandı.
Süper kahraman hikayeleri Musk’ın sıra dışı siyasi görüşlerini de şekillendirdi. Üstün zekalı bireylerin üremekle yükümlü olduğuna dair inancı buna bir örnektir. Musk Eylül ayında "yüksek statülü erkeklerden oluşan bir cumhuriyet mevcut demokrasiden daha üstün olacaktır" diye bilimkurgu romanlarını anımsatan bir kehanette bulundu.
Geçtiğimiz haftalarda Musk, Trump’ın Adalet Bakanı adayı Matt Gaetz’i yargısız infaz yetkisine sahip olan distopik bir çizgi roman karakteri Yargıç Dredd’e benzetti. Bunu bir iltifat olarak söylediği açıkça anlaşılıyor, zira Musk, Gaetz’i “Adaletin Çekici” olarak nitelendirdi. Gaetz ise Temsilciler Meclisi’nden istifa edene kadar cinsel istismar ve insan ticareti iddialarıyla ilgili bir Kongre soruşturmasının hedefindeydi.
Broligarkların kendilerini üstün görme anlayışı vergi politikaları konusunda Trump’la benzer bir tutuma sahip olmalarına neden oldu. 2016’da Cumhuriyetçi başkan adayı Trump yıllarca vergi ödememekle övünmüş ve bunun zekasının bir belirtisi olduğunu gururla söylemişti. Broligarklar ise Amerika'da hayatın kaçınılmaz gerçeklerinden biri olan vergi yükünden sessizce kurtulmuş görünüyorlar.
ProPublica’nın 2021'deki haberine göre Musk 2018’de hiç federal gelir vergisi ödemedi ve 2014-2018 yılları arasında servetini 13,9 milyar dolar artırırken ödediği vergi oranı sadece yüzde 3,3’tü. Thiel ise orta sınıf Amerikalılar için tasarlanmış bir emeklilik programını kullanarak vergiden muaf 5 milyar dolarlık sermaye büyümesi gerçekleştirdi.
Wall Street'i ve Silikon Vadisi’ni yöneten erkeklerin vergilere ve regülasyonlara karşı duruşları geçmişte Amerikan siyaseti üzerinde büyük etkileri olan erken dönem zengin vahşi kapitalistleri hatırlatıyor.
Ancak broligarklar eski Amerikan oligarklarından önemli bir noktada ayrışıyor. Yeni nesil oligarklar ulus-devlet sistemini küresel çapta zayıflatmayı hedefliyor. Musk ve benzerleri devlet müdahalesi olmadan uzayın özelleştirilmesi ve sömürgeleştirilmesine odaklanıyor. Thiel ve Andreessen dünya üzerinde ulus-devlete alternatifler yaratmak için büyük yatırımlar yapıyorlar.
Düşük vergili liberteryan koloniler bu projelerin arasında yer alıyor. Honduras'ta bu tür bir koloni şimdiden faaliyete geçti. Thiel ayrıca yapay adalar ve özel yönetimle işleyen özerk topluluklar yaratmaya yönelik projelere de yatırımlar yaptı.
Broligarkların siyasi projelerinin finansal açıdan itici gücünü kripto para oluşturuyor. Yüzyıllardır devletler iki temel monopoliye dayanmıştır: Meşru güç kullanımı ve para arzı üzerindeki kontrol. Bugünün broligarkları uzun süredir küresel finans üzerindeki devlet kontrolünü zayıflatmayı hedefliyorlar. Thiel 2014 yılında yayımladığı Zero to One adlı kitabında PayPal’ı kurarken üstlendiklerini “büyük misyonu” şu şekilde anlatmıştı: “ABD dolarının yerini alacak yeni bir internet para birimi yaratmak.”
Eğer broligarklar kripto parayı dolara karşı ciddi bir rakip ya da tamamen onun yerine geçecek bir araç haline getirmeyi başarırlarsa bunun muazzam sonuçları olur. Amerikan doları dünyanın rezerv para birimidir ve küresel ticaretin temel aracıdır. Bu durum ABD’nin 80 yıldır süren ekonomik üstünlüğüne katkı sağlar ve Washington’a askeri müdahaleye gerek kalmadan finansal ve ekonomik yaptırımlar uygulama gücü verir.
Doların değer kaybetmesi kripto paralardan büyük servetler biriktiren broligarkların daha da zenginleşmesine yol açar. Ancak bu durum Amerika’yı zayıflatabilir ve dünya ekonomisini istikrarsızlaştırabilir. Öngörülemez Trump önceleri kripto parayı dolara karşı bir dolandırıcılık olarak tanımlamıştı. Oysa şimdi Amerika’yı broligarkların planlarına tamamıyla destek veriyor gibi görünüyor.
Trump geçen temmuzda bir kripto para konferansında açılış konuşması yapmış ve ardından ABD para politikasının merkezine kripto paranın yerleştirileceğini ve bunun için stratejik bir bitcoin rezervi yaratacağını taahhüt etmişti. Yeni yönetim kripto para çarı adlı bir pozisyon yaratacağını açıkladı.
Kendisi de hüküm giymiş suçlu bir mahkum olan Trump'ın ikinci kez görev başına gelir gelmez imzaladığı başkan aflarının arasında dikkati en çok çeken 2021'de kendisinin kışkırtmaları sonucu Kongre'ye saldıran 1000'in üzerinde sanığı ve mahkumu affetmesi oldu.
Bana sorarsanız Trump'ın yasadışı Darknet'te Silk Road (İpek Yolu) adlı web sitesinde uyuşturucu satmak, kara para aklamak, bilgisayar korsanlığı, belgede sahtecilik suçlarından çifte müebbet ve 40 yıl hapis cezasına çarptırılan sağcıların sevgilisi Ross Ulbricht'i affetmesi de çok büyük bir skandaldır.
Federal savcıların iddianamesinde Ulbricht'in Silk Road girişimini ifşa etmek tehdidinde bulundukları nedeniyle beş iş arkadaşını öldürtmek için 730 bin dolar karşılığında kiralık katiller tuttuğu bilgisi de var.
Üstün zekalı olduğunu iddia eden Ulbricht 2011-2013 yılları arasında web sitesinde en ağır ve tehlikeli uyuşturucuları bitcoin karşılığında sattı ve bundan sonra bitcoin piyasası ve lobisi büyümeye başladı.
Amerikan sağının bir diğer değişmez üyesi devlet düşmanı Libertaryanlar da olaya özgürlük açısından yaklaştı. Libertaryan Partinin son kongresinde açılış konuşmasını yapan Trump'ın arkasında sadece beyazların tuttuğu "Ross'u serbest bırakın" pankartları vardı.
Yirminci yüzyılın başlarından beri ekonomideki tekelleşmeyle mücadele eden ve onu dizginleyen yasalar çıkarmış olan ABD devleti bu kez yine iyice büyük şirketlerin eline geçmiş bulunuyor. Aşırı tekelleşme serbest ticaretin ve fiyatları yükselttiği için tüm dünyadaki tüketicilerin düşmanıdır. Tekelleşme uzun vadede ekonomiyi zayıflatır ve ülkeyi batırır.
Amerika’nın ekonomik ve siyasi gücü zayıflarsa ülkenin en zengin insanları bu güç boşluğundan yararlanıp güçlerini pekiştirebilir ve bu durumdan kazanç sağlayabilirler. Ancak Trump’a oy verenlerin beklediği sonuçlar herhalde ülkelerinin güçsüzleşmesi, küresel istikrarsızlık ve zengin bir azınlık tarafından yönetilmek değildi.
Elon Musk Trump’ın seçim kampanyasını desteklemek için milyonlarca dolar harcadı ve X platformunda Trump’ı öne çıkardı. Şimdi Trump’ın zaferinden azami yarar sağlamak ve kendi gücünü artırmak için elinden gelen her şeyi yapıyor, hatta X takipçilerini hükümet yetkililerine karşı harekete geçmeleri için kışkırtacak kadar ileri gidebiliyor.
Kamuoyu yoklamaları Amerikalıların daha şimdiden rahatsızlık duyduğunu gösterdi. Bir katılımcı Musk hakkında “Ona oy vermedim. Bu kadar yetkiye ve erişime sahip olduktan sonra nihai amacı ne? Gerçekten bilmiyorum” dedi. Başka bir seçmen “Elon Musk’ın geçmişinde ülkenin ya da vatandaşların çıkarlarını düşündüğünü gösteren hiçbir şey yok” dedi.
Amerikalılara bizim tecrübeyle içselleştirdiğimiz bir Türk atasözünü öğretmek isterim: Düzen değişir, düzülen değişmez.
Kısacası hangi milletten olursanız olun milyarderlerden fazla bir şey beklemeyin ve arkanızı kollayın. Onlar nasıl milyarder oldu sanıyorsunuz?
Amerikalıların kendi ayaklarına sıkmalarına sevinen aziz okuyucularıma ABD'deki olası bir ekonomik krizin küçücük dünyamızda ülkemiz üzerindeki olumsuz etkilerinin de büyük olacağını hatırlatmak isterim. O da tecrübeyle sabittir.
Mehmet Ali Çiçekdağ kimdir?Prof. Dr. Mehmet Ali Çiçekdağ İstanbul'da doğdu. Sankt Georg Avusturya Lisesini ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. İki yıl Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinde asistanlık yaptıktan sonra burslu olarak ABD'ye gitti. California Üniversitesi'nin Santa Barbara kampüsünde siyaset bilimi dalında yüksek lisans ve doktora yaptı. 40 yıldan fazla ABD'de kalan Çiçekdağ çeşitli üniversitelerde Amerikan politikası, uluslararası ilişkiler ve mukayeseli devletler dersleri verdi. Çiçekdağ'ın ikinci uzmanlık alanı Yabancı Dil Eğitimi ve Dilbilimidir. Monterey Institute of International Studies'ten eğitim dalında ikinci bir M.A. aldı. Defense Language Institute'te Akademik Eğitim ve Geliştirme bölümünün başkanlığını ve Türkçe Bölümünün başkanlığını yaptı. 1980'lerde Boğaziçi Üniversitesinde Siyaset ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tam zamanlı öğretim üyeliği yapmış olan Çiçekdağ, bugünlerde aynı bölümde yarı zamanlı olarak Amerikan Politikası dersleri veriyor. T24'te siyaset ve müzik yazıları yazmayı seviyor. |
Eski tüfek devrimci, mütevazı, filozof, halk kahramanı, Robin Hood, kanaatkar, malsız mülksüz, korumasız, saraysız, ateist…
Toplum yararına müdahale mi? Kılık değiştirmiş faşizm mi? Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir. Memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz, size ne oluyor?
Dünyaya ne kadar uygar olduğumuzu göstermek için bundan sonra herkes İsveççe konuşacak ve iç çamaşırlarını yarım saatte bir değiştirecektir! Kontrol edebilmemiz için iç çamaşırlar elbiselerin üzerine giyilecektir!
© Tüm hakları saklıdır.