Narendra Damodardas Modi
Birtakım ülkelerin kendi isimleriyle derdi çok büyük... Örneğin biz: İngilizcede "Turkey" hindi demek olduğu için, Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı, uzun yıllardır bir kampanya yürütüyor; istedikleri, uluslararası düzlemde "Turkey" adı, "Türkiye" olarak değişsin. Fakat, Fransızlar Türkiye'ye hindi demiyorlar mesela, Turquie diyorlar, ama hindi hayvancığına da Hintli diyorlar –oralardan gelme manasına, "dinde". Ama, "hindi" memleketi olarak anılmak istememek, aslında İslamcı AKP öncesine dayanıyor –"Hindi" olarak anılmak Türkiye'deki çeşitli fraksiyonlardan tüm milliyetçileri yıllardır rahatsız etmekte. Tabii düşününce insan soruyor, "niye?", belli değil... Hindi hayvancığı çirkin diye addedildiği için mi? Annesi güzel Kel Fatma? Kabaramamak?
Diğer taraftan bu talihsiz, tarihsel ve rastlantısal adlandırma diye gördükleri şeyin başkalarının ismi olmasında bir sorun yok. Hindistan, "hindilerin memleketi" olarak anılabilir. Hintliler ya da Hindular, evet, hindi değiller, ama Türk de değiller –aslında Türkler ama Güneş-Dil Teorisini bilmedikleri için bunun farkında değiller.
Hintliler de, hindi hayvancığından azade bir biçimde, ülkelerinin "Hindistan" olarak anılmasını istemiyorlar. Kendilerine Hindu ya da Hintli denmesinde bir beis yok ama, İngiliz sömürgeciliği döneminden kaldığını iddia ettikleri "India-Hindistan" isminin "Bharat" (Baharat okunuyor) olarak değişmesini diliyorlar. Bombay nasıl Mumbai'ye, Pekin nasıl Beijing'e döndüyse... Ama yine aslında, bu da tuhaf bir istek, çünkü 1950 tarihli Hindistan anayasasının birinci maddesinde şöyle denmekte: "Hindistan yani Bharat bir devletler topluluğudur". Biz Türklerin Anayasa'nın birinci maddesine şu ifadeyi eklememiz gibi bir şey: "[Hindi olmayan] Türkiye Devleti, bir Cumhuriyettir."
Niye buraya geldik? Şu yüzden: 2014'ten beri başbakan olan Narendra Damodardas Modi'nin üyesi olduğu aşırı sağ partinin ismi, Baharatiyye Halk Fırkası. Acaba, Hindistan'da birileri Baharatiyye dersek, bu Türkçede "kimyon, kişniş, kakule" (KKK) olarak geçebilir, biz bu ismi kullanmayalım demişler midir?
İsim seçmek zor iş... Modi de, İngilizce kullanılan memleketinde büyük ihtimalle "moody" olarak da anılmıştır gençliğinde. Tabii Modi, "moody" midir, bilmiyoruz. Bildiğimiz, ülkesinin ismini, uluslararası düzlemde "Bharat" olarak geçirmek istediği. Daha geçtiğimiz ay bunu tüm dünyaya tekrar ilan etti. Bharat çıkışının ardında ise, "dünya beşten büyüktür" anlayışı yatıyor –BM Güvenlik Konseyi'nin artık battal kaldığını vurgulayarak, "yerli ve milli" bir yeni dünya düzeni arayışı içinde olmak.
İsim nötr bir şey değil. Bütün bir bagajı da beraberinde taşıyor. Kızlarına "Ekin" oğullarına "Devrim" ismini koyanlardan "Zozan"a, "Beçhan"a, "Sümeyye"ye uzanan bir perspektifte, tüm bu isimler (kültürel, dinsel, siyasi) "ideoloji" sosuna bandırılmıştır. Ya da şöyle diyelim, ideoloji sossuz bir isim düşünülemez. O yüzden önce Modi'yi Modi yapan isimlere bakmalı.
Madhav Sadashiv Golwalkar (1906-1973) Nagpur'da Maharashtrian Brahmin bir ailede doğdu. Tıpkı Dayananda ve Shraddhananda gibi gençliğinde manastır hayatına ilgi duydu ve Bengal'deki bir aşrama katıldı. Benares Hindu Üniversitesi'nde zooloji dersleri verirken uzun saçları ve sannyasin benzeri cübbeleri ona "Guruji" lakabını kazandırdı. Ve bu lakabı tüm hayatı boyunca korudu. İşte orada, BHÜ'de, 1931'de, K.B. Hedgewar'ın 1925'te kurduğu hareket olan RSS'ye katıldı.
Madhav Sadashiv Golwalkar
Rashtriya Swayamsevak Sangh, "Ulusal Gönüllü Örgütü" anlamına gelmekte. Hindistanlı aşırı sağcı, Hindu milliyetçisi, gönüllü paramiliter bir örgüt bu. Hint toplumunun her alanında varlık gösteren ve Narendra Modi'nin başbakanlığındaki iktidar partisi Bharatiya Janata Partisi'ni de içeren Sangh Parivar (Hintçe "Sangh ailesi") adlı geniş bir örgütler topluluğunun atası ve önderi. RSS'nin şu anki Sarsanghchalak'ı (ata, führer, duçe, reis, önderlik, serok, başkhan, madiba, mahatma vb.) ise Mohan Bhagwat.
Golwalkar'ın otuz üç yıl boyunca sarsangçalak'lığını yapacağı, 27 Eylül 1925 tarihinde, dediğimiz gibi Hedgewar tarafından kurulan örgütün ilk amacı Hindu toplumunu birleştirmek ve bir Hindu Rashtra (Hindu Ulusu) kurmak için eğitim vermek ve "Hindu disiplini" aşılamak idi. Avrupa'daki faşist hareketlerden ve Kara Gömlekliler gibi gruplardan ilham alan örgüt, Hindu toplumunu "güçlendirmek" için Hindutva ideolojisini yaymayı amaçlamakta ve Hint kültürünü ve medeniyet değerlerini koruma idealini paramiliter bir yapı içinde teşvik etmekteydi. Kimlik siyaseti dediğimiz şeyin Hindistan nüvesi yani.
Hindutva: Who Is a Hindu? (Hindutva: Hindu Kimdir?) adlı kitabında Savarkar'a göre Hindutva, Hintli olan her şeyi kapsayan bir terim. Savarkar'ın tanımına göre Hindutva'nın üç temel unsuru vardır: ortak ulus (rashtra), ortak ırk (jati) ve ortak kültür ya da medeniyet (sanskriti).
Christophe Jaffrelot'ya göre, kendisini ateist olarak ilan eden Savarkar "Hindu tanımında dinin önemini en aza indirmekte" ve bunun yerine ortak bir kültüre ve aziz bir coğrafyaya sahip etnik bir grubu vurgulamaktadır. Jaffrelot'ya göre Savarkar için bir Hindu "her şeyden önce İndus nehrinin ötesinde, Himalayalar ile Hint Okyanusu arasındaki bölgede yaşayan kişidir". Yine Jaffrelot'ya göre, Savarkar, ideolojisini, Hintli Müslümanların Osmanlı İmparatorluğu'nun İstanbul merkezli Halifesine ve İslami sembollere destek sözü verdiği "Hilafet hareketinin pan-İslamist seferberliğine" tepki olarak oluşturmuştur; düşünceleri ağırlıklı olarak İslam'a ve onun takipçilerine karşı derin bir düşmanlığı yansıtmaktadır. Savarkar'a göre "gerçek düşman İngilizler değil Müslümanlardır", çünkü esas İslamcı ideolojiler onun vizyonunda "gerçek ulusa, yani Hindu Rashtra'ya bir tehdit" oluşturmaktadır. Bu tarihin "tek tarih, tek kültür" olduğunu reddeden herkes Savarkar tarafından dışlanmaktaydı.
Veer Savarkar
Dolayısıyla RSS, sömürge döneminde, İngiliz Raj'ı ile işbirliği yapmış ve Hindistan bağımsızlık hareketinde hiçbir rol oynamamıştı. Bağımsızlıktan sonra etkili bir milliyetçi şemsiye örgüt haline gelmiş ve ideolojik inançlarını yaymak için çok sayıda okul, hayır kurumu ve kulüp gibi çeşitli bağlı kuruluşlar oluşturmuştu. RSS, bağımsızlık sonrası Hindistan hükümeti tarafından üç kez yasaklanır; ilk olarak 1948'de eski bir RSS üyesi olan Nathuram Godse, Mahatma Gandhi'ye suikast düzenlediğinde; daha sonra Sıkıyönetim döneminde (1975-1977); ve 1992'de Babri Mescidi'nin yıkılmasından sonra üçüncü kez yasaklanmıştır. 21. yüzyılda üye sayısı bakımından dünyanın en büyük aşırı sağcı örgütü haline gelmiştir. RSS şemsiyesi altındaki Modi'nin partisi Bharatiya Janata Partisi üye sayısının 180 milyon olduğunu düşünürsek...
Keshav Baliram Hedgewar (1889-1940), RSS'yi Savarkar'ı Ratnagiri'de ziyaret ettikten sonra kurmuştu. Dediğimiz gibi hareket, ideolojisinin büyük bir kısmını Hindutva'nın yazarından miras alarak hatırı sayılır bir Hindu milliyetçisi örgüt haline geldi. Ancak 1940 yılında Hedgewar'ın yerine RSS'nin başına geçen Golwalkar, harekete ideolojik yönelimini 1938 yılında yayımladığı We or Our Nationhood Defined (Biz ya da Ulusumuzun Tanımı) ile verdi. Bu kitap ve Golwalkar'ın diğer yazıları, Hindu Raştrası'nın Savarkar'ın eserlerinde bulunandan daha katı bir tanımını vermektedir. Savarkar gibi Golwalkar da dini azınlıklardan Hindu kimlik sembollerine bağlılık yemini etmelerini istemekte ve bunların Hint ulusal kimliğini özetlediğini varsaymaktadır: Hint kimliği Hindu kültürüyle özdeşleştirilmekte ve dini azınlıklara cemaate dair pratiklerini özel alanlarında yapmaları emredilmektedir. Golwalkar aslında bu azınlıkların üyelerini ve yabancıları, yani "Hindu Dini tarafından dikte edilen toplumsal yasalara uymayanları", ulus tanımından dışlamaktadır. Bunun doğal sonucu tabii ki Modi'nin başbakanlığı sırasında patlak veren ayaklanmalar ve müslümanlara yönelik katliamlardır.
Keshav Baliram Hedgewar
Modi'nin Golwalkar'dan aldığı tanımıyla, "ulus", üyeleri birbirlerine ırksal, etnolojik, dinsel ve dilsel bağlarla bağlı olan bir topluluktur. Kısacası, "ulus" kelimesinin içerdiği fikir, ayrılmaz bir bütün halinde kaynaşmış beş farklı faktörün bileşimidir. Meşhur beşibiryerde kuramı yani! Tek din, tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek bıyık, tek fikir, tek vatan, tek yürek, tek adam...
Modi'yi aslında çok iyi tanıyoruz.
Levent Yılmaz kimdir?
Levent Yılmaz, 1969’da Ankara’da doğdu. Tevfik Fikret Lisesi’ni bitirdi ve sonrasında bir yıl ABD’de kaldı (1987). 1993 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. 1988 yılında Gece Yayınları’nın kuruluşunda yer aldı, 1991 yılına kadar yayın yönetmenliğini yürüttü. Gergedan, Gösteri, Defter gibi dergilerde şiir, çeviri ve yazıları yayımlandı.
17. yüzyıl Avrupa tarihyazımı ve modernliğin doğuşu üzerine doktora çalışmasını 2002 yılında EHESS’te (Paris) tamamladı. Çalışmalarına 1996-99 yılları arasında Fondazione San Carlo’nun (Modena) davetlisi olarak İtalya’da devam etti.
Dost Kitabevi Yayınları’nın genel yayın danışmanlığını (bu süreçte Harry Potter’ı, Corto Maltese’yi ve Borges’in Babil Kitaplığı’nı Türkiye’de yayımladı) ve Fransa’da Actes Sud yayınlarında Türk Edebiyatı dizi yönetmenliğini yürüttü.
Le Temps Moderne. Variations sur les Anciens et les contemporains başlıklı Fransızca kaleme aldığı araştırma kitabı 2004 yılında Gallimard yayınevinden çıktı (Türkçesi, Modern Zamanın Tarihi / Batı’da Yeninin Değer Haline Gelişi, Metis, 2010).
Türkiye’de ve Fransa’da çeşitli yayınevlerinde yayın danışmanlığı (YKY, Epsilon, Kıraathane, OF), yayın yönetmenliği (Galaade, Helikopter, Les Novateur.e.s) yaptı. WordsWithoutBorders’ın kuruluşunda yer aldı.
2002 yılından sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Avrupa Kültür Tarihi üzerine dersler verdi. 2011 yılında profesörlüğe atandı. Ardından Koç Üniversitesi, EHESS, NYU ve Collège de France gibi kurumlarda dersler verdi. Bu alandaki İngilizce metinleri Storia della Storiografia, Intellectual News gibi dergilerde yayımlandı. 2009’da Santralistanbul’da açılan Yüksel Arslan Retrospektifi sergisini düzenledi ve kataloğunu yayıma hazırladı.
Ayrıca Yves Bonnefoy’nin Mitolojiler Sözlüğü’nün (2000) Türkçe baskısını yayıma hazırlayan Yılmaz’ın çeviri ve araştırma-inceleme kitaplarının yanı sıra Düşünen Söyleşiler (2005) adlı bir söyleşi kitabı, Giambattista Vico ve Yeni Bilim’in Temel Kavramları (2007) ve The Vico Road (2017) adlı derleme çalışmaları bulunuyor.
Çeviri, deneme, araştırma-inceleme ve söyleşilerinin yanı sıra şiir kitapları da bulunan Yılmaz’ın ilk şiir kitabı 1988’de Gece Şiirleri adı ile yayımlandı. İlk kitabını 1991’de Hayâl ile Fırtına, 1993’te Kayıp Ruhlar İsimsiz Adalar, 1997’de Kaplan Zamanı ve Geçiş izledi. Bu üç kitapta yer alan şiirlerini 2000’de Sonülke’de bir araya getirdi. Ardından 2009’da Afrika’yı, 2017’de ise Ada ile Brunik adlı şiir kitaplarını yayımladı. Şiirlerinden İngilizceye yapılan çeviriler ise Grand Street, Raritan gibi dergilerde yayımlandı. 2000’e kadarki tüm şiirlerini bir araya getiren Sonülke’denbir seçki Ünal Aytür’ün çevirisiyle 2006 yılında Saturn. Selected Poems adıyla The Sheep Meadow Press tarafından yayımlandı.
|