21 Mayıs 2023

İkinci turun sürprizleri: Latin Amerika Başkanlık seçimlerinden örnekler

İkinci tur ilk turun devamı, ya da oyunun ikinci yarısı değil. İkinci turda seçime katılımın artması sonucun değişmesinde önemli rol oynuyor. Uçlara savrulmadan ılımlı ve net bir dil kullanmak daha çok seçmeni sandığa götürebiliyor. Krizin hâkim olduğu ülkelerde köklü dönüşüm sözü, bunun içeriğinin ve seçmenlerin hayatına nasıl dokunacağının netlikle açıklanması ikinci turda oyunun gidişatını değiştiren bir etmen olarak öne çıkıyor

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna yakın siyasetin dili iyice sertleşirken ve iki turlu seçimlerde katılım artar mı azalır mı tartışılırken bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum.

Kısaca bu yazıda Latin Amerika örnekleri üzerinden ilk turun ikincisi olan adayın ikinci turda liderliği ele geçirip başkan seçilme stratejilerini irdeleyeceğim. İki turlu seçimlerin özellikle hâkim parti sistemiyle yönetilen, otoriter veya otoriterleşme eğilimlerini barındıran rejimlerde değişim için fırsat penceresi yarattığını ve ideolojik skalanın aşırı uçlarında yer alan parti ve eğilimleri kısmen merkeze yaklaştırdığını öne süren siyaset bilimi literatürüne değineceğim.

Öncelikle, başkanlık seçimlerinin ikinci turunda sonuçların değişmesi istisna değil. Şimdiye kadar pek çok ülkede ilk turda ikinci pozisyonda olan aday ikinci tur sonucunda başkan oldu. Latin Amerika'da 1970'lerin sonundan bu yana ikinci tura giden başkanlık seçimlerinin yaklaşık yüzde 25'inde ikinci turda oyun tersine döndü.

Latin Amerika'daki 18 ülkeden 12'sinde iki turlu başkanlık seçimleri yapılıyor. Fakat kurallar hepsinde aynı değil. Bu ülkelerden sekizinde (Brezilya, Şili, Peru, Uruguay, Kolombiya, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador ve Guatemala) başkan seçilebilmek için oyların çoğunluğunu almak gerekirken, diğer dört ülkede (Arjantin, Bolivya, Ekvator, Kosta Rika) kurallar farklı. Örneğin Arjantin'de bu oran yüzde 45--ikinci adaya yüzde 10 fark atması durumunda yüzde 40.

Latin Amerika'da kutuplaşmanın yoğunlaştığı pek çok ülkede başkanlık seçimlerinin ikinci tura kalması tanıdık bir olgu. Örneğin Şili'de 1989'da başlayan demokratikleşme sürecinde toplam sekiz başkanlık seçiminin altısı ikinci tura kaldı.

İlk turda ikinci, ikinci turda başkan olanlar

Bu seçimlerden bazılarında ilk turda en çok oyu alan ikinci aday, ikinci turda liderliği yakalayıp başkan oldu. Bunun yakın geçmişteki önemli örnekleri arasında Şili'de Boric (2021), Costa Rica'da Chaves (2022), Ekvator'da Lasso (2022), Guatemala'da Giamattei (2019), Arjantin'de Macri (2015), Peru'da Kuczynski (2016) ve Fujimori (1990), Kolombiya'da Santos (2014) bulunuyor. Ve liste bununla sınırlı değil.

Literatürün bulgularından biri eğer ilk turda en çok oyu alan iki aday arasındaki fark 10 puandan daha yüksek ise, ikinci turda sonucun değişmesi olasılığının azaldığı. Ancak, bunun da istisnaları var. Örneğin Peru'da 2016'daki başkanlık seçimlerinde ilk turda Keiko Fujimori 19 puan daha öndeyken, ikinci turda Kuczynski ikinci turda oyların yüzde 50,1'ini alarak başkan oldu.

Gelin Latin Amerika'daki bu örneklerden bazılarına birlikte göz atalım.

Şili'de ikinci turda Kast'ın önüne geçen Boric

Şili'nin son başkanlık seçimi (2021) pek çok boyutta belirleyiciydi. Ülkeyi 17 yıl diktatörlükle yöneten Pinochet'ye hayranlığını gizlemeyen sağ lider José Antonio Kast'ın hızlı yükselişi, öğrenci hareketleri lideri solcu Gabriel Boric'in dönüşüm talep eden seçmende yarattığı heyecanla yan yanaydı.

Yedi adayın yarıştığı 21 Kasım'daki ilk turda iki partiden oluşan Hıristiyan Sosyal Cephe İttifakının adayı olan koyu dindar Kast oyların yüzde 27,9'unu, sekiz partiden oluşan 'İnsan Onurunu Onaylıyorum' (Apruebo Dignidad) İttifakının adayı Gabriel Boric ise yüzde 25,8'ini almıştı. 19 Aralık'ta yapılan ikinci turda Kast yüzde 44,1'de kalırken, Boric oyların yüzde 55,9'unu alarak başkan seçildi. Yani ilk turun ikincisi şu anda Şili'nin Başkanı ve Latin Amerika'nın 21. yüzyılda içinden geçtiği ikinci sol dalganın önemli aktörlerinden biri.

Araştırmalar Boric'in zaferinde birkaç etmenin rol oynadığını gösteriyor. Bunlardan ilki ikinci turda artan katılım. Şili tarihsel olarak katılımın oldukça düşük olduğu bir ülke. İlk turda katılım yüzde 47,3 iken ikinci turda bu yüzde 55,5'a yükseldi. Bu yaklaşık 8 puanlık artışta ilk turda sandığa gitmeyen gençlerin katılımı önemli rol oynadı. Boric'in liderliğini yaptığı geniş ittifak birbirinden epey farklı toplumsal hareketleri ve onların örgütlerini bir araya getirmişti. Bu hareketler özellikle kentli yoksullarla kırsal alanda yaşayan seçmenin bir kısmının sandığa gitmesinde etkili oldu.

İkinci etmen seçimin ilk turunda oyların yüzde 12,8 ini alarak ilk turda üçüncü olan Franco Parisi'ydi (yani Şili'nin Sinan Oğan'ı). Şili siyasetinin o zamana dek pek tanımadığı sağ-popülist olarak tanımlanan Parisi birdenbire 'kralı kral yapan güç' (king maker) haline geldi. Parisi her ne kadar Kast'ı desteklediğini belirtse bile, bazı bölgelerde Parisi'nin oyları Boric'e kaymıştı. İlk turda sol bir adayı asla desteklemeyecek seçmen kitlelerinin ikinci turda değişim hedefini -özellikle de anayasa reformunu- seçim kampanyasının merkezine oturtan, Başkan Piñera ve onun sürdüregeldiği kliyentelist rejime karşı konuşlanmış ittifaka oy vermiş olmasıydı. Yani Boric, Parisi'nin seçmeninin bir kısmını -hem de Parisi'ye rağmen- iktidar-karşıtı pozisyonuna çekebildi.

Üçüncü etmen ise ilk turla ikinci tur arasındaki dört haftada Boric'in ideolojik skalanın kısmen merkezine doğru kayan, eskiye göre daha ılımlı hale gelen mesajları oldu. İlk tur öncesi seçim kampanyasıyla karşılaştırıldığında Boric'in radikal tonu törpülenmişti. Yeniyi çağıran, yeninin ne demek olduğunu ve hangi somut politikalarla eskiye alternatif oluşturacağını iyi anlatan ve farklı sosyal hareketleri kucaklayan tonu ikinci turda Boric'in öne çıkmasında etkili oldu.

Gabriel Boric, 2021

Kosta Rica'da Sosyal Demokrat Chaves'in ikinci tur sürprizi

Kosta Rika Latin Amerika'nın en istikrarlı demokrasisi. Askeri dikta rejimlerinin Latin Amerika'nın pek çok ülkesinde hüküm sürdüğü uzun dönemde ordusunu lağvetmiş olan Kosta Rika bölgede demokratik rejime sahip tek ülkeydi.

Kosta Rika'da geçen yıl yapılan seçimlerin ilk turunda oyların sadece yüzde 16,8'ini alan sosyal demokrat Rodrigo Chaves, ikinci turda yüzde 52,9'e ulaştı ve böylece -ilk turda yüzde 27,3, ikinci turda ise 47,1 alan- rakibi José María Figueres'i alt ederek Kosta Rika Başkanı oldu.

Kosta Rika toplumunun ekonomik kriz ve artan eşitsizlik ve yoksullukla mücadele ettiği bir dönemde başkan adayı olan Chaves (Dünya Bankası'nda çalışmış bir iktisatçı-teknokrat), aynı Boric gibi, köklü değişim ve yolsuzluğa karşı savaş sözü vermekle kalmadı. Savaşta kullanacağı malzemeyi, insan gücünü ve maddi kaynağı da anlattı. Türkiye gibi genç nüfusa sahip Kosta Rika'da, Chaves'in özellikle genç işsizliğiyle nasıl mücadele edeceğini açıklaması ikinci turda genç seçmenin hatırı sayılır oranda Chaves'e oy vermesinin ardındaki önemli etmenlerden biri olarak görülüyor. Yani Chaves salt retorikten uzaklaşarak, krizden çıkmak için izleyeceği ekonomi politikasının yol haritasını anlattı.

Kent ve Köpekler'in yazarı Vargas Llosa'nın demokrasi çağrısı

Kent ve Köpekler ve daha pek çok romanından hatırlayabileceğiniz Nobel Edebiyat Ödüllü (2010) Perulu meşhur yazar Mario Vargas Llosa bundan iki yıl önce Peruluları Başkanlık Seçimlerinin ikinci turunda Keiko Fujimori'ye oy vermeye çağırıyordu. Peki nasıl oluyordu da Vargas Llosa 31 sene önce kıyasıya yarıştığı rakibinin kızını böyle bağıra bağıra destekliyordu?

Vargas Llosa'nın mesajı çok açıktı. Önemli olan ideolojik tercihlerden öte rejim tercihiydi. Vargas Llosa'ya göre birdenbire siyaset sahnesine çıkan koyu dindar sol-populist lider Pedro Castillo'nun muhtemel zaferi Peru demokrasisini erozyona uğratabilirdi. Ancak, Vargas Llosa'nın Fujimoriciliğe karşı mevzilenmiş ismini kullanarak yaptığı Keiko Fujimori'ye destek çağrısı işe yaramadı. Castillo ikinci turda da galip gelerek başkan oldu.

Vargas Llosa 1990 başkanlık seçimlerinde üçlü ittifak kuran Demokratik Cephe'nin başkan adayıydı. Keiko'nun babası Alberto Fujimori ekonomik krizin pençesindeki Perululara 'Değişim 1990' partisinin başkan adayı olarak yeniyi vaat ediyordu ve Vargas Llosa'nın azılı rakibiydi. İlk turda yüzde 32,6 ile önde olan Vargas Llosa, -krizden özelleşmeyle çıkılacağını iddia eden neoliberal ekonomik programının caydırıcı etkisiyle- ikinci turda yüzde 37,7'de kalmıştı. İki tur arasında oy oranı yüzde 29,1'den 62.3'e sıçrayan Fujimori'nin atağıyla oyundan çekilmişti. Katılım 1,5 puan artarak yüzde 80'e ulaşmıştı.

Vargas Llosa'nın iki 'düşmanı', yani hem Castillo hem de baba Fujimori şimdi aynı cezaevinde. Buraya nasıl gelindiği ise başka bir yazının konusu olsun.

Mario Vargas Llosa ve Alberto Fujimori, 1990

Literatürde iki turlu seçimler ve ikinci turda kazanmanın anahtarı

Siyaset bilimi literatürü iki turlu seçimlere dair ne diyor, şimdi ona bir göz atalım.

Literatürde iki turlu başkanlık seçimlerinin ve seçimin ikinci tura kalmasının etkileri konusunda bir konsensus bulunmuyor. Son yıllarda yapılan pek çok çalışma özellikle ileri düzeyde kutuplaşmış otoriterleşen ve/ya demokratik erozyon riski taşıyan egemen parti rejimlerinde bu tür seçim sisteminin demokrasi için önemli bir alan yarattığını öne sürüyor.

Cynthia McClintock, iki turlu seçim sisteminin statükoyu değiştirmek, uzun suredir iktidarda olan hâkim parti rejimleri, otoriter rejimler ve demokratik erozyona ön ayak olan hükümetleri iktidardan indirmek için önemli fırsat alanı yarattığını iddia ediyor.[1] McClintock'un analizi bölünmüş siyasi parti ve oluşumların seçim ittifakları üzerinden bir araya gelerek iktidara gelebildiğini ve suyun akışını değiştirebildiğini gösteriyor.

Latin Amerika'nın ikinci tur seçimlerinden öğrendiğimiz birkaç önemli şey var

  1. İkinci tur ilk turun devamı, ya da oyunun ikinci yarısı değil. Latin Amerika'nın pek çok yerinde ikinci tur yeni bir seçimmiş gibi şekillenirken parti ve ittifakların stratejileri de buna dayanarak yeniden belirleniyor.
  2. İkinci turda seçime katılımın artması sonucun değişmesinde çok önemli rol oynuyor.
  3. İkinci turda iktidar partilerinin adayına 'karşı-oy' çok daha belirginleşiyor. Bunun sonucunda adaylar ilk turda kendilerine asla oy vermeyecek seçmenden de oy alabiliyorlar. Karşı-oyda birleşen birbirinden çok farklı parti ve oluşumlar arasında resmi ya da gayri resmi ittifaklar oluşuyor. Bu bağlamda neyin tehlikede olduğunun ve vaat edilen değişimin yönünün net biçimde anlatılabilmesi büyük önem taşıyor.
  4. Özellikle çok kutuplaşmış ve siyasi ve iktisadi krizlerin sarstığı toplumlarda köklü dönüşüm sözü ve bunun içeriğinin çok net biçimde açıklanması ilk turun ikincisi olan adayın oyunu çoğaltarak ikinci turda oyunun gidişatını değiştiren bir etmen olarak öne çıkıyor.
  5. İkinci tur seçim kampanyalarında genel olarak adayların mesajları ilk tura göre ideolojik skalada kısmen merkeze kaymaya başlıyor. Kampanyanın dili genel olarak aşırı uçlardan uzaklaşıp daha ılımlı hale geliyor.

Bu sonuncusu, Latin Amerika örneklerinden çıkarabileceğimiz en önemli derslerden biri. Pek çok çalışma ikinci tura kalan seçimlerde uçlara savrulmadan ılımlı ve net bir dil kullanmanın daha çok seçmeni sandığa götürebildiğini ve iktidar partilerinin desteklediği adayı alt edebilme olasılığını arttırdığını gösteriyor.

Ilımlı dilin ve merkeze yaklaşmanın önemli örneklerinden birisi Brezilya'da İşçi Partisi ve 1989'dan beri başkanlık için yarışan ve şu anda -üçüncü kez- başkan olan Lula da Silva.

Özellikle ekonomik krizin derinleştiği toplumlarda, muhalefetin krizden çıkışa dair net ve detaylı bir yol haritasının olması ve bunu muhalefetin adayı tarafından net bir şekilde açıklanması ilk turdan ikinci tura sonuçları değiştirebiliyor. Muhalefetin köklü değişim vaat ettiği kampanyalarda, değişimin nasıl olacağını, seçmenin hayatına nasıl dokunacağını anlatmak gerekiyor. Retorikten, büyük laflardan çok, yol haritasını, somut politikaları açıklamak. İdealize edilmiş bir menzili işaret etmekten çok, o menzile nasıl ulaşılacağını anlatmak. Yola çıkabilecek taşları ve bu taşları temizleyecek mekanizmaları da potansiyel seçmenle paylaşmak.

Bu yazıyı İspanya'nın demokratik dönüşümünün arifesinde yazılmış ve çok ünlü olmuş 'Öfkesiz Özgürlük' şarkısıyla bitireyim. Yıllardan 1976. Şarkı, ülkeyi 36 sene boyunca demir yumrukla yönetmiş diktatör Franco'nun ölümünden birkaç ay sonra yazılmış. Değişimin yönünün hâlâ belirsiz olduğu zamanlar...

Yaşlılar diyor ki,
bu ülke savaşı yaşadı.
İkiye bölünen İspanya'nın acısı
hâlâ çok taze.  

Yaşlılar diyor ki,
bu toplumun
başına gelebilecek kötülüklerden korunmak için
uzun bir sopayla ve sert bir yumruğa ihtiyacı var. 

Ama ben sadece
acı çeken, korkuyla sessiz kalan insanları görüyorum
sadece ekmek, eş ve bayram isteyen insanları. 

Özgürlük, özgürlük!
Öfke yok, özgürlük var!
Korkunu ve öfkeni kendine sakla. 

Yaşlılar diyor ki,
bizi özgür bırakmamalılar.
Yaşadığımız şiddet,
yönetemeyen hükümet. 

Özgürlük, özgürlük
öfke yok, özgürlük var.
Korkunu ve öfkeni kendine sakla.

Işık Özel, 19 Mayıs 2023, Madrid.


[1] McClintock, Cynthia (2018) Electoral Rules and Democracy in Latin America, Oxford University Press.

Işık Özel kimdir?

Işık Özel Urfa'da doğdu, Balıkesir'de büyüdü. Liseyi İstanbul Atatürk Fen Lisesi'nde bitirdikten sonra ODTÜ'de Ekonomi okudu. İstanbul'da özel sektörde pazar araştırması alanında çalışırken akademik hayatı özlediğini fark etti ve üniversiteye döndü. Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü'nde Ekonomi Tarihi yüksek lisansı yaptı. "Bir enkaz mı devraldık" sorusundan yola çıkarak, son dönem Osmanlı ve ilk dönem Cumhuriyet ekonomisi üzerine çalıştı.  

Doktorasını Washington Üniversitesi'nde (Seattle) Siyaset Bilimi Bölümünde, doktora sonrası çalışmalarını ise Barcelona Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü'nde (IBEI) tamamladı. Uluslararası ekonomi politik ve karşılaştırmalı siyaset alanlarında uzmanlaştı. 2007-2017 yılları arasında Sabancı Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Özel, farklı dönemlerde Hertie School of Governance (Berlin), Freie Universität Berlin, UNED (Madrid), Instituto de Empresa (Madrid), el Colegio de Mexico (COLMEX) ve CIDE (Mexico City)'de misafir öğretim üyesi ve araştırmacı olarak bulundu.

İktisadi ve siyasal kurumların dönüşümleri, devlet-piyasa ve devlet-toplum ilişkileri, piyasa düzenlemelerinin ekonomi politiği, eğitim politikaları ve sosyal politikalar alanlarında çalışmalar yaptı. Bu alanlar bağlamında gelişmekte olan ülkeler (özellikle Latin Amerika ve Türkiye) ve Güney Avrupa ülkeleri üzerine (özellikle İspanya) kafa yormaya devam ediyor. Bu ve benzer konulara odaklanan makale ve kitap bölümlerinin yanı sıra, Routledge Yayınevinden çıkan ‘State-Business Alliances and Economic Development: Turkey, Mexico and North Africa' (2014) başlıklı bir kitabı var.  

Işık Özel 2017'den bu yana Madrid III. Carlos Üniversitesi'nde (uc3m) Siyaset Bilimi Doçenti ve aynı üniversite bünyesindeki Juan March Enstitüsü'nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Aynı zamanda, bu üniversitede Sürdürülebilir Kalkınma ve Küresel Yönetişim Master Programının direktörlüğünü yürütüyor. 

2020'den beri T24 Haftalık'ta yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Teknoloji savaşında kısasa kısas ve Çin'i komşu kapısı yapan ABD'li bakanlar

Artık uluslararası ticaret bir milli güvenlik meselesi, kızışan mikroçip savaşı, Çin'in hammadde misillemesi, Nixon'ın Çin'e gidişi ve diğer beklenmedik şeyler

Yeşil dönüşüm derken kara kömüre geri dönmek

Retoriği yeşil, hareketi fosil olan finans sektörü. Bumerang olup bizi vuran Antroposende yolculuk. Umut veren gençler ve 'Gelecek için Cumalar'

Çok sıcak.. Daha da sıcak olacak

Yüzümüze öfke üfleyen gökyüzü. Uzak gibi görünüp sonuçları bize çok yakın olan buzullar. İklim krizinin türlü çeşit sonuçları