29 Ağustos 2021

Pijamanın tarihi

Pijama, huzurlu uyumanın, gözlerden uzak olmanın, ev içi rahatlığın ve kendi özelinde kalabilmenin simgesel giysisi

Pijama, dünyanın dört bir yanında bilinen ve kullanılan bir kıyafet türü olsa da, birkaç yüzyıllık gelişimi içinde çok belirgin bir tarihi yok gibi. Hatta kaynaklar, Avrupa'da 16. yüzyıla kadar çıplak ya da günlük kıyafetlerle uyunduğu için özel bir ev-uyku giysisine gereksinim duyulmadığını söylüyorlar. Zaten 19. yy başına kadar, aristokratik kesimi ve kilise keşişlerini saymazsak bırakın gece için özel giysiyi, insanların sadece bir ya da birkaç kıyafeti olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Her yaştaki kadın ya da erkek için rahat giyimin, uyku kıyafetinin, ev halinin, rahat etmenin ve dinlenme giysisinin adı olan pijama kelimesi, Hintçe "bacak giysisi" anlamındaki, "pai jamahs", "paee-jams" sözcüklerinden türetilerek İngilizceye pyjamas - pajamas olarak geçmiş; diğer Batı dillerine de paejamas, paijamas, pyjamas kelimeleri ve pj's kısaltmasıyla yerleşmiş.

İngilizlerin devasa topraklara sahip Hindistan'a yönelmeleri ve burada Hindularla - Müslümanlarla karşılaşmalarının kendilerini ve komşu Avrupa halkını çok açıdan etkilemiş olduğu biliniyor. Bu yıllarda pijama tipi giysiler, hem kadın, hem de erkekler tarafından Osmanlı coğrafyasında ve eş zamanlı olarak İran, Pakistan ve Bangladeş'te kullanılıyormuş; bol kesimli tasarımlar bele bağlanan iple şekilleniyormuş. Evlerde yapılan dokumacılıkta son derece ileri gitmiş olan Hint insanının günlük giysisi Viktorya dönemi yaşayan İngilizleri öylesine etkilemiş ki, Sanayi Devrimiyle birlikte, 1860'lı yıllarda Batı Dünyası ile tanışan pijama bir süre "dinlenme kıyafeti" olarak da anılmış.

Viktorya döneminde, pijamalar aristokratlar için o kadar popüler hale gelmiş ki, soylular hizmetçilerinin, akrabalarının, hatta misafirlerinin karşısına özel ev giysileri ile çıkmaya başlamışlar. Bu yüzden de "pijama" kullanımı her geçen gün daha sofistike ve ev içi lüks giyinme şekli haline gelmiş. İlerleyen yıllarda şekillenen "sabahlık" ve "gecelik" tipi ev içi giysiler insanlara evlerinin her yerinde rahat hareket etme serbestîsi vermiş.


1830'lu yılların Fransasında yaşayan kadınlar vücudu saran gecelikleri tercih ediyormuş

Kadın pijamalarında erotik tasarımlar 1870'li yıllarda görülmeye başlamış

1870'li yıllarla birlikte ipekten ve pamuklu kumaşlardan yapılmış romantik gece giysileri, Avrupa'nın her yerinde görülmeye başlanmış, kadın giyiminde kışkırtıcı, baştan çıkarıcı, müstehcen tarzda tasarımlanan pijamalar erkeklerde yerini spor kesimli ya da sade görüntülü saten kumaşlara bırakmış.

1880'lerde, dikilen pijamalar, boyun etrafına dikilen fırfırlarla, kurdelelerle ve dantelli yakalarla kendini belli edecek şekilde süslüymüş; bu yıllarda güzel bir pijama yapımı için tam 4m beyaz ipek kullanılıyormuş.

1890'lı yılların gazetelerinde ve moda dergilerinde görüldüğü şekliyle pijamalar daha da sofistike bir görüntüye kavuşmuş, krem ve pembe renkler pijama ile özdeşleşmiş, günümüze kadar da renk seçiminde etkili olmuş. Rahat hareket edebilmek amaçlı olarak kol kısımları belirgin kesimli tasarımlar vitrinlerde görülmeye başlamış; artık evlenecek kızların, özel günlerde kocasından beklenti içinde olan kadınların ve zengin bir evde rahat etme planı olanların aklında "pijama" hayali varmış.


1890'lı yıllardan sonra pijamalar yavaş yavaş geceliklerin yerlerini almaya başlamışlar, gecelikler gün geçtikçe daha az kullanılır olmuş

1902 yılında bir üretici kataloğunda pijamalar hem erkek hem de kadınlar için özgürlüğün ve rahatlığın da simgesi geleneksel "gece ev giysisi" olarak tanıtılmış. 1906 Yılı çizimlerinde kolsuz ve omuzlarından aşağı sarkan fırfırlarıyla genç kızların çeyiz hayallerini süsleyen pijamalar, hayal gücünü en üst düzeye çekecek şekilde dantellerle, oya işleriyle ve fırfırlarla süslenmiş.

Birinci Dünya Savaşı öncesinin ve savaşın yaşandığı yıllarda insanların pijama tercihlerindeki seçenekler azalmış, yaşanan ekonomik krizler kaput bezi olarak da bilinen dokumaları bile kullanılır kılmış. Uzunca bir süre daha hafif-ucuz malzemeler tercih edilmeye başlanmış; yapay ipekli kumaşlar, merserizeli pamuklu karışımlar yaşanan zorlukları pijamalar üstünde de hissettirmiş.


Birinci Dünya Savaşı öncesinin gergin günlerinde, The Guardian'da çıkan bir haberde, ceketli ve pantolon tipli geniş paçalı pijamalar ile kadınların evlerini güven içinde tahliye edebileceği yazılmış.

1920 Yılında pijama modasında cinsiyet ayrımı belirgin hale gelmiş, erkekler için pamuklu, pazen kumaşlar önerilirken, kadınlara dantel ve kurdelelerle süslenmiş ipekli modeller tasarlanmış.

Osmanlının son günleriyle Cumhuriyetin kuruluşunu yaşayan ve gördüklerini hikayelerinde, romanlarında, şiirlerinde yaşatan 1885 doğumlu gazeteci Aka Gündüz  Kutbay, 1940 yılında Yedigün dergisinde yayınlanan bir makalesinde, bugün anladığımız şekildeki pijamanın Birinci Dünya Savaşı sırasında, birdenbire Türkiye’ye girdiğini yazmış. Avrupa'yla bağlantılı küçük bir zümre tarafından yurda getirilen dönemin batı tipi düğmeli ceketli - pantolonlu pijamaları, gazete haberlerinden de anlaşıldığı kadarıyla İstanbulun yerli halkı tarafından bile uzunca bir süre yadırganmış, hatta bu yıllarda Avrupa'dan gelenlerin gece pantolonla yatağa girdikleri dedikodusu kulaktan kulağa dolaşmış.


1934 yılında çıkan bu gazete haberi, İstanbul halkının pijama ile şort ayrımında kafasının karışık olduğu gösteriyor, olmalı.

Pijama-faşizm ilişkisi

Büyük savaşın yaralarını saramadan daha büyük bir belaya saplanan Avrupa ülkelerinde yükselen faşizmle birlikte dünyanın çok ülkesini için alan savaş ve ekonomik kriz, pijama ile ev keyfini unutturmuş olmalı ki, insanlar bir an önce evlerini terk edecek şekilde yapılan pijamaları tercih etmeye başlamışlar. Pijamalar 3 parçalı olmuş, gerektiğinde en üste giyilebilecek uzun kollu ceket tasarımı, -sanki- kaçmaya, bulunulan ortamı bir an önce terk etmeye hazırlıklı olabilecek bir şekilde dizayn edilmiş. Pijamaların bilek kısımları daralmış, tunik biçimli üstler yerine belin içine sokulabilecek bluzlar tercih edilmiş.

İlginçtir, pijama, İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan katliamların neredeyse simgesel imgesi olmuş; Nazi toplama kamplarını ve yaşananları hatırlatan en önemli unsurlardan biri olarak toplumsal hafızalardaki yerini almış.


Çizgili pijama Nazi dönemi katliamlarıyla özdeş hale gelen bir tema olarak sanatın her alanında kullanılmış.

Pijama teması, o kadar çok sinema filminde ve farklı tiyatro oyunlarında kullanılmış ki, dikenli tel ardında çizgili pijama savaşın kurbanlarıyla özdeşleşmiş. 2008 Yılında vizyona giren ve hakkında çok şey yazılan, "The Boy in the Striped Pajamas" yani bizdeki ismiyle "Çizgili Pijamalı Çocuk" filmi de bu konuya iyi bir örnek. Filmde etrafında yaşananlardan habersiz olan üst düzey bir Nazi subayı çocuğu üzerinden Polonya'da bir buçuk milyon Yahudi'nin Nazilerce öldürüldüğü Auschwitz Toplama Kampı'nın bitişiğindeki bir ailenin hikâyesi anlatılıyor. Dönemin çok iyi kurgulandığı filmin senaryosunda, evlerinin yakınındaki toplama kampının tel örgülerinin ardında yaşayan pijamalı yaşıtıyla arkadaşlığı üzerinde kurulmuş acı ve insanlık dışı yapılanlar pijama simgesine yüklenen imgelerle çok güzel anlatılmış.


Nazi zulmünün sergilendiği müzelerde, o günlerden kalma pijama koleksiyonları itinayla sergileniyor.

Nazi dönemi yapımları bir yana, sinemanın geniş kitlere ulaşmaya başladığı yıllardan bu yana beyaz perdede pijama kullanımı her dönemde var olmuş, hatta zaman zaman ilginç tartışmalara da yol açmış. Kayseri asıllı yönetmen Elia Kazan'in 1956'da yaptığı "Baby Doll" filmi için St. Patrik Katedrali Kardinali Spellman "bu filmi seyretmeye cüret eden ve bu utanmaz kadına bakan kimse, çok büyük bir günah işler; Tanrıdan korkulan bu ülkede bu güne kadar böylesine iğrenç, tiksindirici ve kaba bir şey gözler önüne serilmemişti" demiş ama bu açıklama filmin gişe rekortmeni olmasını engelleyememiş. Kadın aktör Carroll Baker'i "baby doll" içinde baş parmağını emerken gösteren sahnedeki gecelik filmin reklam şirketlerince yapılan bütün tanıtımlarının toplamından daha fazla ilgi görmesine neden olmuş; kardinalin öfkesine rağmen parmak emme hareketini takdir edenlerin oranı ülke nüfusunun yarıdan fazlasının beğenisiyle gecelik satışının patlamasına yol açmış.


Eski dergilerden reklam küpürleri toplayanlar için pijama görselli ilanlar nadir temalardan biri

Her şey "devlet pijama üretmez" lafıyla başladı

Hatırlarsanız, 1980 yılı Eylülünde, ülkeye kâbus gibi çöken faşist cunta yönetimi, aynı yılın başında alınan 24 Ocak kararlarının mimarına ülke ekonomisini emanet ettiğinde bugünlere açılan kapıdan sızan ilk pis kokular pijama üzerinden gelmeye başlamıştı. Turgut Özal'ın "devlet pijama üretmez" sözü ile kudurmaya başlayan azgın kapitalizm bir yandan inşaat furyası ile büyük kentlerin etrafında soluklanacak alanlara yeni uydu kentler ekliyor, bir yandan da "benim memurum işini bilir" mantığı doğrultusunda yepyeni bir ahlak üretip eşine dostuna yağma ekonomisinin kapılarını açıyordu. Taşıdığı vurgun malı da olsa, gemisini kurtarana kaptan denilen bu dönemde her şeyi bilen darbeciler de "beşi bir yerde" misali 5 para etmeyen işlerle ülkeyi kurtarmaya çalışıyorlardı. O yıllarda yapılan evleri depreme uygun olmadıkları için bugün yıkmaya çalışan bir ülkenin insanları olarak o günlerde yaşananları görmezden geliyor, pijamalarıyla işkence görenlere karşı üç maymunu oynayıp tek kanal tv ekranı dışındakilere kulaklarımızı tıkıyorduk.

Oysa devir hala Sümerbank markalı çizgili pijama devriydi, Özal bile koruma altındaki Gökova koylarına daha yazlığını yaptırmamıştı; tatillerini evinde PTT olarak adlandırdığı "pijama, terlik, televizyon" ile geçiriyor, satacağı ya da eşine dostuna yamayacağı devlet mülklerinin listesini boş zamanlarında gözden geçiriyordu. Hapislerde çürüyen yazarların, gazetecilerin, aydınların, üniversite hocalarının önündeki demir parmaklılar çizgili pijamalarda tezahür ediyordu. Devletin göz bebeği olan sanayi işletmeleri, arsa değerlerinden bile ucuza satıldığında sıranın "devletin tiyatrosu olmaz, baleye, operaya harcanan paralara yazık" noktasına geleceğini öngörenlerin sesi o aralar postal sesleri altında pek duyulmuyordu.


Moda temalı katalog koleksiyonerleri için satışa çıkartılan pijama görselleri müzayedelerde yoğun ilgi görüyormuş

Pandemi günlerinde pijama

Pandemi süreci pijama tasarımcıları - üreticileri için güzel bir ortam sağlamış olmalı! Pijama geçen yıl İnternetten en çok ısmarlanan ürünler arasında yer almış. Evde hep aynı pijamayı giymekten sıkılanlar alışverişe çıkamadıkları dönemde çareyi İnternetten sipariş vermekte bulmuşlar. Klasik çizgili tipi bir yana, tavşanlı, ayılı, kedili, köpekli pijama takımları geçtiğimiz yıl çok satılmış. Kalpli, yıldızlı, çiçek motifli, büzgülü ya da vücudu saran modern tasarımlı tipleri de beğenenler olmuş.

Tabii ki, alışverişlerle birlikte şikâyetler de artmış, eve gelen pijamasını beğenmeyenlerin yaşadıkları hayal kırıklıkları internette ciddi bir külliyata ulaşmış. Kimi aldığı ürünü pandemi dolayısıyla AVM'lere girişin sınırlandığı dönemde gecikmeli olarak götürünce değişim kabul edilmedi diye veryansın etmiş; kimi de üstüne bol ya da dar gelen paketi nereye geri göndereceğini sormuş.

Firmalar pandemi nedeniyle herhangi bir değişim yapılamayacağını, pijamanın da iç çamaşırları gibi iade edilemeyeceğini, yıkanmış olanların geri alınmayacağını belirtmişler ama –belli ki- sipariş aşamasında bunlar pek görülmemiş. Bazı müşteriler de kutudan çıkan ürünlerin kullanılmış olduğunu, hatta ağ kısmında akıntı gördüğünü yazmış; büyük markaların bazıları insan sağlığına değer vermemekle suçlanmış. Çok kişi, 444'lü numaraları çevirip robotları dinlemek eşliğinde dakikalarca canlı birinin çıkmasını bekleyerek siparişlerini iptal ettirmeye çalışmışlar.


1960'lı yıllar sonrasında pijamalar renklenmiş, kesimlerinde daha sofistike çizgiler kullanılmış

Pijama gayri medeni halin göstergesi

Bizim kültürümüzde de öyle değil mi? Pijama ile misafir ağırlamak, bakkala gitmek, konu komşuyu ziyaret etmek bizde de pek hoş karşılanmayan şeylerden. Örneğin 1940'lı yıllara kadar okutulan ders kitaplarında, sokakta pijama ve gecelikle dolaşmanın yerlere tükürmekle eşdeğer sayıldığı paragraflar var. Türk filmlerinde de, çizgili pijama ile sokağa çıkmanın olağanüstü bir durumu simgelediğini bilmez miyiz?

Çin'in Suzhou kentinde, yerel yönetimin gayri medeni davranışlarda bulunan kişilerin fotoğraflarını çekip gönderenlere 10 Yuan (yaklaşık 8,5 lira) vaat etmesi sonrasında yapay zekâ kullanan güvenlik kameralarıyla tespit edilen yedi kişi, pijamalarıyla sokağa çıktıkları gerekçesiyle yerel yöneticiler tarafından internette teşhir edilmişler. Fotoğrafları ve bazı özel şahsi bilgileri sosyal medyada on binlerce kişinin önüne serilen bu kişiler, sosyal anlamda linçe uğradıklarını söyleyerek şikâyetçi olmak istemişler ama yerel yönetim buna Çin genelinde düzenlenen "en medeni şehir" yarışmasına yaptıkları başvuruyu neden göstererek geri adım atmamış. Paylaşım sosyal medyada tepki çekmiş, çok sayıda kullanıcı, devletin vatandaşlarının mahremiyet hakkını ihlal ettiğini savunarak özel hayata müdahale edildiğini savunmuş. Tepkiler üzerine bu kişilerin fotoğrafları buzlanmış, özür açıklaması yayınlanmış ama ülke çapında 400 milyonu aşan yapay zekâya bağlı kamera sistemlerinin sayısı Çin Halkını bir hayli ürkütmüş. Belli bir kritere bağlı olarak görüntülenen kişilerin kimliklerinin de belli olacağı şekilde kurulan yeni dünya düzeni, teknolojinin ve medeniyetin insanlığı nereye götürdüğüne dair pijama üzerinden güçlü bir mesaj vermiş.

Genelde tek ya da iki parçadan oluşan pijamanın zaman içinde çok çeşidi çıkmış, takımın üstü V kesimli, sıfır, bisiklet ve açık yakalı olmak üzere tasarlanmış. Dantelli, baskılı, dekolteli, desenli, figürlü, fırfırlı, fiyonklu, ince-kalın ya da ip askılı, kaprili, kapüşonlu, kısa kollu, kolsuz, nakışlı ve yırtmaçlı olmak üzere çok farklı tarzlarda dikilmiş, kullanılmış.

Sağlıklı ve güzel günlerde mecburiyetten değil de kendi tercihinizle evinizde kaldığınız zamanlarda, pijama rahatlığı içine olmanız dileğiyle; güzellikleri biriktirmenizi dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları

Koleksiyoncunun kaleminden: Kurabiyenin öyküsü

İnsan kurabiye ile yüzlerce yıl öncesinde tanışmış; kurabiye sevince de kedere de eşlik etmiş

Koleksiyoncunun kaleminden: Eski gazetelerden kasım ayı gündemleri

Geçmişin gelecekle bağını kuran “eski gazete koleksiyonları” kültür hazinelerini sararmış sayfalarında saklıyor

Koleksiyoncunun kaleminden: Yumurtanın öyküsü

Yumurta, yüzbinlerce yıldır sofrada olmuş; tek başına yenilmesi yanında, çok şeyle birlikte de pişirilmiş

"
"