22 Eylül 2019

Nazar boncuğunun kültür tarihi

Nazar kavramı insanoğlunun göçebeliği bırakıp yerleşik hayata geçmesiyle başlamış olmalı. Yani bir yerleri çevirip sahiplenmeye başlamasıyla birlikte!

Tayfun Atay hocamızın sevgi şemsiyesi altında, bu hafta 41. kez sizlerle buluşuyoruz. T24 Pazar ekibi olarak "41 kere maşallah" sözünü çoktan hak ettik yani!..

Bizlere çok keyif veren bu "yazı" birlikteliğinde, yaşama ait farklı konulara dokunabileceğiniz bir Pazar keyfi ortaya çıkartmaya çalışırken, gelen olumlu tepkiler ve cesaret verici e-postalar hem gücümüzü artırıyor, hem de sonraki konuların temellerini atıyor. 

Bugünkü konum, nazar boncuğu üzerine! Acaba avcı - toplayıcı olarak yaşayan atalarımız da birbirlerinin niyetlerinden, kötü enerjilerinden ve günlük olarak toplananların bölüşümünden daha fazla pay almak için hayatı paylaştığı yoldaşının bakışlarından, niyetinden, kem gözlerinden rahatsız olmuş mudur? Bence nazardan sakınma, doğadan göçebe olarak geçici faydalanmak yerine, belli bir yere yerleşmekle, "sahip olma" güdüsünün ortaya çıkışıyla başlamış, olmalı. Hayvanları -bugün adına evcilleştirme desek de- köleleştirip tarıma başlanmasından, "mülkiyet" ve "biriktirme" isteklerini yaşanmasından sonra yani. Katılır mısınız bilmiyorum, -bence- kominal üretimin ve toplu paylaşımın bireysele dönüşmesi sonrasında ortaya çıkan bencillik duygularının yeşermesi, beklentisiz olarak birlikte yaşama pratiğinin zayıflaması, imrenmenin, hoşgörüsüzlüğün ve kıskançlığın dışa vurumunun olumsuz getirisi "nazar".

Kem göz, göz kalması, göz değmesi, göze gelme…

Nazar kavramı, Kültür Bakanlığının sayfasında "insanın bakışından kaynaklanan, diğer insan, hayvan ve cansız nesnelere zarar verdiğine inanılan bir tür güç ya da enerji olarak belirtilmiş. Biliyorsunuz, bunu "kem göz" olarak da ifade ediyoruz. Aslında "göz değmesi" ve "göze gelme" yeni bir şey değil.

İnsanoğlu nazarın bakışlarla geçtiğine inanmasıyla birlikte çağlar boyunca nazardan korunmaya çalışmış ve yerine göre doğadan bulduklarıyla, zaman zaman da tasarımlayıp ürettikleri ile kendini savunmuş. Bildiğiniz gibi kültürümüzde nazardan korunmak üzere boncuk fırınında camdan imal edilmiş, çoğunlukla ortasında göz şeklini stilize eden bir figür bulunan objeye nazar boncuğu diyoruz. Bakıştan kaynaklanması nedeni ile bazı yörelerde göz boncuğu da denmiş ve denmeye devam ediyor.


Göz, farklı kültürlerde, tarih boyunca sakınılan, yüklenen imgelerle simgesel anlamlar yüklenen bir figür oldu

Büyü, tılsım, amulet, muska da yüzyıllar boyunca, nazar konusu ile iç içe olmuş. Nazardan ve umulmadık kötü gelişmelerden korunma hatta uğur getirmesi adına inanılan simgesel obje bulundurma da, toplumsal yaşamda hep var olmuş bir görenek. Bilimsel gelişmelerin evrilerek bugünlere ulaşması, teknolojinin uzayın derinliklerinde yarınları araması bir yana, insanoğlunun nazar gibi kökeni binlerce yıl öncesine dayanan korkuları, çok yönlü batıl inanışları hala devam ediyor.

İşte, nazar boncuğu objesi de, ardında geçmişi çok öncelere dayanan bu tür inanışlardan birini barındırıyor. 3000 Yıl önce ortaya çıkmaya başlayan yakın doğu cam sanatının devamı olduğu, Anadolu'ya Doğu Akdeniz bölgesinden gelen cam ustaları vasıtasıyla getirildiği düşülüyor. Tam olarak bugünkü haline benzemese de, bugünkü Suriye sınırları içinde olan Tell Brak'taki kazılarda nazar boncuğu formuna benzeyen buluntulara rastlanmış. Bu konuda değerli çalışmaları olanlar, nazarlık simgesine Eski Yunan'da da, İrlanda masallarında da rastlandığını, içeriğinin tümüyle pagan inanışlarına dayanmasına rağmen, kutsal kitaplarda da ima edildiğini yazmışlar.

Şaşıracaksınız ama nazar boncuklarını estetik kılan mavi ve özellikle de türkuaz renkleri, Batı dünyasından yüzyıllarca gizlenmiş ve nasıl elde edildiği hep sır olarak kalmış. Mısır'daki yüksek oksitli sırlı kille, bakır ve kobaltın karışımının fırınlanmasıyla ortaya çıkan büyülü renklerin ardındaki gize sahip olma isteği, savaşlara, çatışmalara bile sebep olmuş. Hatta haçlı seferlerinin sebeplerinden birinin de bu olduğunu okumuştum bir yerlerde.


Eski Mısır inancında, "scarabe" her türden beklenmeyen tehlikelere ve kem gözlere karşı üzerinde taşıyanı korurmuş

Doğumda anne ile bebeğe, sünnet çocuğuna, düğünde geline ve damada nazar boncuğu takılması geleneği kültürümüzde devam ediyor; günlük yaşamımızın her alanında nazar boncuğu var. Esnafın deposunda, yeni alınan arabada, okumayı sökmüş çocuğun göğsünde nazar boncuğu ile karşılaşmak olası. Evin kapısında, köylünün sütünü sağdığı ineğinin boynunda, kümesinde, ahırında, deposunda kısacası tüm yaşam alanlarında nazar boncuğu var. Uçak kokpitinde, ameliyathanede, gözlem evinde, terzi dükkânında, arabalarda, spor sahalarında ve aklınıza gelebilecek her yerde nazar boncuğu ile birlikteyiz. Düşünsenize, hangimizin evinde nazar boncuğu ya da nazar boncuğu resimli masa örtüsü, anahtarlık, biblo, takı gibi dekoratif bir eşya bulunmuyor?

Farklı kültürlerde nazara karşı kullanılan obje ve simgeler

Amulet az bilinen bir şey ve kökeni Eski Mısır'a dayanıyor. Kötülükleri uzaklaştırdığına, uğur getirdiğine, hastalıkları iyileştirdiğine inanılıyormuş. Yani bir tür nazarlık, bir çeşit muska! Doğadan olduğu şekilde bulunup kullanıldığı gibi, özel güçlere sahip olduğuna inanılan kişiler tarafından da yapılırmış. Üstte taşınabildiği gibi yaşanılan yerlerde de bulundurulduğu tipleri varmış. Değerli taşlar, metaller, hayvan dişleri ve pençeleri gibi pek çok nesne amulet olarak kullanılmış.


Kazılarda bulunmuş 6000 yıllık amulet, insanoğlunun korkularının kalıcı olduğunu gösteriyor

Tılsım da böyle bir şey; doğaüstü bir kudret vereceğine inanılan sihirli bir güç! Bunların dışında Mısırlılar kendilerini kötü güçlerden, düşmanlardan, doğal afetlerden ve tehlikelerden korumak için "skarabe" olarak tanımlanan objelere de itibar edermiş. Yapılan arkeolojik kazılardan bulunanlardan örnek vermek gerekirse, bazı türdeki böcekler, engerek yılanı başı, her şeyi gördüğüne inanılan göz sembolü ve kartuş olarak bilinen oval biçimli çerçevelerin içine yazılmış firavun adları gibi simgesel güçler, yaşanılan alanlara konulduğunda ve vücuda temas ettiğinde onları korurmuş.

Pek çok uygarlıkta da hematit, yeşim, ametis, lapis lazuli ve kantaşı gibi yarı değerli taşların da kendilerine özgü koruyucu güçleri olduğuna inanılmış. Eski bir Filipin inanışına göre, mercan taşı ve nadir bulunan bir tür deniz kabuğu, şeytanın evlerdeki kötü etkisini uzaklaştırma gücüne sahipmiş. Günümüze kadar ulaşan tarihsel süreç içinde, her bölgenin, her uygarlığın kendine özgü koruyucu objeleri olmuş! Örnek olarak Uganda'da sabun taşından yapılmış tılsımlar yerini Zimbabwe'de malahit taşından yapılmış koruyucu amuletlere, Endonezya'da yanardağ toprağından yapılıp pişirilmiş mitolojik kahramanlarının simgesel yüzleri, Nijerya'da ağaçtan oyulan ve ataları simgeleyen maskeler olarak yaşama girmiş. Kıta Avrupa'sının Hıristiyan kültüründe farklı ağaçlardan ve madenlerden yapılma haçlar, azizlere ait olduğuna inanılan kemiklerle onların eşyaları bu amaçlarla kullanılmış.

Araştırmacılar, bu tür şeylere inancı olmayanların inançlı kişileri fazla eleştirmemesinden yanaymış. İlginçtir, bazı araştırmalarda batıl inançların birçok alanda kişinin performans artırmasına yardımcı olduğu görülmüş. Mesela bir hafıza testi sırasında, bu tür şeylere inananların yanlarına şans tılsımı almalarına izin verildiğinde, -muhtemelen özgüvenlerinin artmasından dolayı- çok daha iyi performans sergiledikleri kaydedilmiş.

Nazar boncuğu yapımı ve boncuk ustalığı usta-çırak ilişkisi içerisinde kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze ulaşmış geleneksel bir meslek. Nazar boncukları "ocak"' adı verilen fırınlarda imal ediliyor. Geçmiş yıllarda ocakların belli bir sıcaklığa ulaşması için bir anda harlayan ateşiyle yüksek enerji veren çıralı çam odunu yakılırmış. Üretimde genellikle mavi, beyaz, sarı, yeşil, mor, kahverengi ve kırmızı renkler hâkim. Boncuk yapımı sırasında Sındırgı demiri, merdan, asabe, ray demiri, çelik çubuk, merteke ve kalıp adı verilen çeşitli aletler kullanılıyor. Nazar boncuğu üretimi, çok uzun yıllardır -büyük ölçüde- İzmir'in Menderes ilçesine bağlı Görece Mahallesi ile Kemalpaşa ilçesine bağlı Nazarköy'de yapılmakta.


Geleneksel metotlarla nazar boncuğu üretimi, yüksek harlı ocaklarda, -özellikle- İzmir'in bazı yerlerinde devam ediyor

Nazar boncuğumuz dış dünyada da modanın, ünlülerin kullanımında

Nazar boncuğumuz ülkemiz haricinde de ilgi görmekte. Sanıyorum Türkiye'ye gelip de nazar boncuğu almadan dönen turist yoktur! Kim Kardashian birçok kez nazar boncuklu takılarıyla görüntülenirken, manken Gigi Hadid de nazar boncuğumuzdan esinlenerek "göz" temalı ayakkabı modelleri üretmeyi planlıyormuş. 

Nazar boncuğu da, tılsım ve amuletler de koleksiyonerler tarafından toplanıyor. Bu tür objeler, dünyanın her yerinde meraklı koleksiyonerler için heyecan verici ve sonu olmayan tematik bir alan. Tabii ki arkeolojik değer taşıyanlar müzelerin gözde raflarında. Ülkemizde de, eski nazar boncukları müzayedelerde görülüyor ve meraklıları tarafından alınıyor. 

Kültürel özellikleri, dinsel inanışları içine alan ve coğrafi sınırları aşarak dünyanın çok yerinde görülmeye yelken açan bu simgeyi sadece bir boncuk olarak görmeyin. Ardında, insanoğlunun mağaradan günümüz şehirlerine olan medeniyet yolculuğunun en derin ve en kalıcı inançları yaşıyor. 

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim!..

Yazarın Diğer Yazıları

Koleksiyoncunun kaleminden: 2025 öngörüleri tahmin mi, kehanet mi?  

The Economist dergisinin gelecek yıl için beklentileri “belirsizlik” ve “istikrarsızlık” içerikleriyle dolu

Koleksiyoncunun kaleminden: İmzanın tarihi

Kimliği doğrulamak, metni onaylamak, bir fikre katılmak ve yapılanı sahiplenmek için atılan imzanın ardında 5 bin yılı aşkın bir tarih var

Koleksiyoncunun kaleminden: Da Vinci’den önceki ve sonraki “Son Akşam Yemeği” tablolarının öyküsü

“Son Akşam Yemeği” temalı çizimler Leonardo Da Vinci’den tam 1300 yıl önce de tasarlanmış

"
"