25 Şubat 2024

Koleksiyoncunun kaleminden: Sömürge madenciliğinin tarihi

Doğal kaynakların ve kolay işlenebilen maden kaynaklarının konumu insan yerleşimini her dönemde etkilemiş

Madenciliğin karmaşık, zengin ve çileli tarihi çok basit araçların kullanılmasıyla başlamış; ilk madencilik çalışmaları alet yapımına uygun kesici taşların aranmasını içeriyormuş. Yapılan arkeolojik çalışmalarda bulunan ve 2,6 milyon yıl öncesine tarihlenen madenden çıkarılmış taş parçalarının Homo Sapiens öncesine ait olması süreci çok net anlatıyor. İnsanın doğaya karşı verdiği yaşam mücadelesinin izlerini maden arama - kullanma üzerinde de gösteriyor.

Atalarımız 1,9 milyon yıl önce farklı madenlerden imal ettiği kaya parçalarını silah olarak fırlatma amacıyla kullanmış, aynı zamanda da taş aletlerle kazı yapmaya devam etmiş. Farklı maden parçaları kullanılarak yapılan kazılardaki maden çıkarma ve işleme süreci bu yıllarda çok yavaş olması yanında oldukça da verimsizmiş.

Homo Sapiens gelişip nüfusu arttıkça bireysel göçebe yaşam tarzının yerini topluluklar almış; avcı – toplayıcı ilk kabileler su ve doğal kaynaklarının çevresinde konumlanmaya başlamışlar. Yapılan bilimsel çalışmalarda erişilen veriler neticesinde çakmaktaşı çakıllarının Yeni Taş Devri'ne kadar Fransa ve Britanya'daki yataklardan çıkarıldığı kanıtlanmış.

2,6 milyon yıl öncesine tarihlenen işlenmiş taş parçaları atalarımızın maden arayışını kanıtlamakta.

Doğal kaynakların ve kolay işlenebilen maden kaynaklarının konumu insan yerleşimini bu yıllarda da etkilemiş; madencilik faaliyetlerinden çıkarılan malzemeler medeniyetin gelişmesinin ana itici gücü olarak kabul edilen ticaretin ilk unsurları arasında olmuş. 

Bu yıllarda madencilik çok yavaş ilerlemiş; arayışlar ve akıl kullanarak doğaya karşı verilen çabalar tehlike içerse de, insanın mücadelesi her dönemde yeryüzünde bulunan madenlerin yerini tespit etmek ve ortaya çıkarmak adına daha kolay yöntemleri geliştirme üzerinde şekillenmiş. İlk zamanlarda, madencilik faaliyetleri yalnızca doğada metalik durumda bulunanlar için yapılmış; en bol bulunan bakır eşliğinde altın, gümüş ve cıva arayışları devam etmiş.

Madenciliğin öğrenilmesi aşamaları kabileler arasındaki güç dengelerini etkilemiş; maden cevherleri kullanılarak yapılan silahlara sahip olan topluluklar düşmanları üzerinde üstünlük sağlamış. Keskinleştirilmeye uygun obsidyen taşı yoğun olarak kullanılırken kil yataklarından çıkarılıp pişirilenlerle imal edilen tencere, kap-kaçak tarzı ilkel mutfak eşyaları hayatı kolaylaştırmış; yaşam kalitesini arttırmış.

İnsan her dönemde cevher peşinde derinliklere inmeye çalışmış.

Ateşin kullanımı madencilikte yeni bir devir açmış

Ateşin kullanılmasının insan yaşamına kattığı sayısız avantajlar içinde madencilikte yaşanan atılım, uygarlığın kritik ilerlemelerinden biri olarak maden arayışları çerçevesinde de şekillenmeye başlamış. Artık bulunan metaller eritilip nesnelere dönüştürülebiliyor, farklı amaçlara dönük kullanım aletleri tasarlanıyormuş.

Kontrol edilebilen "ateş" çok kısa bir süre içinde yepyeni bir maden çıkarma yöntemi olmuş. Bu yıllarda bir kaya yüzünün önünde büyük bir kütük yığınının ateşe verilmesiyle yapılan madencilik çalışmalarında amaç ortaya çıkan ısı sayesinde kayanın sarsılıp çatlamasını sağlamaya dönük olmuş. Böylece açılan gedikten içeri girilmeye çalışılmış; insan her dönemde derinliklere ulaşmanın yolunu aramış.

Güney Afrika'dan çıkarılan kömürün 40 bin ila 20 bin yıl önce bu yolla kullanıldığı bilinse de madencilik 10 bin yıl öncesine kadar yerleşik medeniyetlerin gelişme sürecine değin önemli bir endüstri haline gelememiş.

Kontrol edilebilen “ateş” yepyeni bir maden çıkarma yöntemi olmuş.

Sümer Halkı ve Eski Mısırlılar 6000 yıl öncesinde altın ve gümüşü eriterek kullanmışlar. 5.500 yıl önce kalay keşfedilmiş, M.Ö. 3000 yılından başlayan bakır madenciliği tarihsel süreci şekillendirmiş.

Asfalt maddesi yaklaşık 4 bin 500 yıl önce Ölü Deniz Bölgesinden Mısır'a ihraç edildiğinde günümüze dek sürecek olan petrol ticaretinin ilk adımı ortaya çıkıyormuş.

Bakırla kalayı karıştıran atalarımız yeni bir çağı aralamış 

İnsan aklı madencilik tarihini yaratıcı tasarımlarıyla her dönem şekillendirmiş. Bakırla kalayı karıştıran atalarımız ikisinden de daha sert olan bronzu bulmuş; insan aklı ilk alaşımı bu yolla gerçekleştirmiş. Artık maden çıkarma yanında metal işçiliği de gelişiyor, çıkarılan madenlerin nasıl kullanılacağı konusunda arayışlar sürüyormuş. İnsan aklı bu yıllarda ürettiği camı renklendirmek için kobalt kullanılıyor, Mısır gemileri Güney Afrika'dan altın getiriyormuş. 

Bu dönem zarfında gerek Anadolu'da gerekse Mezopotamya'da yasal ödeme aracı olarak arpanın yerini metal paralar almış; Akdeniz uygarlığının gelişmesiyle birlikte madencilik dünyanın en kritik endüstrilerinden biri haline gelmeye başlamış. Eski Yunan Medeniyeti Atina yakınlarındaki, "Laurion" gümüş madenlerinden çıkarılanlar sayesinde zenginleşmiş.

Doğal kaynakların ve kolay işlenebilen maden kaynaklarının konumu insan yerleşimini etkilemiş.

Madenlerin kontrolünün el değiştirmesinin güç dengelerini etkilediğini fark eden yönetimler doğal kaynakları sahiplenmiş; bu yıllarda izinsiz maden çıkarmak yavaş yavaş suç haline gelmeye başlamış. Artık yer altında kereste ve/veya taş bloklarla desteklenen galeriler açılıyor, insan aklı derinliklerde olan cevher çıkarma arayışını sürdürüyormuş.

Medeniyetlerin gelişmesi yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesi için gereken mali güç madencilik yoluyla aranır olmuş, savaşların seyrini değiştiren askeri teçhizatların üretimi için metale olan ihtiyaç artmış. Maden çıkarmada altyapı ihtiyacı devlet otoritesini zorunlu kılmaya başlamış; madencilik merkezi yönetimlerin varlığını gerekli kılmış.

Orta Çağ madenciliği Rönesans'ı tetiklemiş

Çin kökenli kara barut Orta Çağ'ın sonlarına doğru Batı'ya ulaşmış, madencilik faaliyetleri patlayıcının kullanılmasıyla birlikte yükselişe geçmiş. Artık maden ocaklarının önünde yakılan kütüklere gerek kalmamış, patlayıcıların doğal kaynaklara erişmek için son derece etkili olduğu kanıtlanmış. 

Kullanılan patlayıcılarla ivme kazanan madenciliğin getirdiği zenginliğin toplumlara akışı Rönesans'ı finanse etmiş, Avrupa'da yeşermeye başlayan yeni yerleşimlerin genişlemesi Sanayi Çağı'nın yaklaşan ayak izlerinin seslerini yaymaya başlamış. 

Madencilik güç dengelerini etkilemiş; yönetimler doğal kaynakları sahiplenmiş.

Amerika'da Madenlere Hücum

Amerika kıtası kazılan madenler üzerinde oluşan kırılgan hayatların dramatik öyküleri üzerinde şekillenmiş; yeni bir gelecek amacıyla yeni kıtaya göç eden Avrupalı maceraperestler için madencilik ilk akla gelen iş olmuş. Zengin olma hayaliyle Amerika kıtasının her yerine dağılan göçmenlerin rüyalarını bulunacak değerli madenler süslüyormuş.

1532 yılında başlayan bir süreç içinde Peru'daki İspanyol sömürge madenciliğinde çalışmaya zorlanan yerli halktan tam 8 milyondan fazla işçi ölmüş; ayrıştırmada kullanılan kurşun ve cıva atıkları çevreye ciddi zarar vermiş.

Yeni kıtada sömürge madenciliği dönemi, 1514'te Karayipler'de altın üretimiyle başlamış, 1545'te günümüz Bolivya'sında bulunan son derece zengin "Potosí" madeninde gümüş üretimiyle devam etmiş.

Peru'da 1532 yılından kalma bir gümüş rafinerisinin kalıntılarında milyonlarca kişinin ölümüne yol açan kurşun ve civa atıkları bulunmuş.

Amerika kıtasında ilk kurşun yatağının keşfi, 1686 yılında Chevalier de Troyes'in, daha önce kızılderililerin rehberliğinde Fort Témiscamingue sakinleri tarafından gösterilen Lac Témiscamingue'nin doğu kıyısındaki metal izlerini araştırması sırasında olmuş. Ancak bu önemli buluntu, 1850'lerde E. V. Wright tarafından yeniden keşfedilene ve 1890'larda kurşun, çinko - gümüş madenciliği yapılana kadar tam 200 yıl boyunca unutulmuş.

1808 - 1825 arasında İspanyol ve Portekiz sömürge yönetimleri zayıflamaya başlamış, yeşermeye çalışan yeni devletlerin askeri ve idari aygıtlarını ayakta tutabilmek için maden zenginliğine ihtiyaç duyulmuş.

Yeni kıtaya yeni bir gelecek hayaliyle göç eden maceraperestler altına hücum sendromu yaşamış.

Sanayi Devrimi madenciliği tetiklemiş

1820'li yıllarda gelişmeye başlayan buhar teknolojisi hayvan gücünün yerini almış; o güne kadar peşinden koşulan altın – gümüş gibi değerli madenlerin yanında endüstriyel minerallere geçiş zorunlu olmuş. Demiryolunun gelişimi üretimi sınırlar ötesine taşırken o güne kadar çok kişinin yaşamına mal olan zehirli cıvaya dayalı eski ayrıştırma işleminin yerini insanlığın başının yeni belası olan siyanür almaya başlamış.

Amerika'da madencilik faaliyetleri genel olarak Güney'de başlamış olsa da Beauce Bölgesinde Clothilde Gilbert'in büyükçe bir altın külçesini tamamen tesadüfen keşfetmesinin ardından Kanada'nın Québec Eyaleti uzun yıllar boyunca filmlere konu olacak "altına hücum" göçünü yaşamış; 1847 yılında ilk alüvyon altın işletmesi açılmış.

1848 yılında yurt dışından ve ülkenin başka yerlerinden yaklaşık 300 bin kişiyi altın bulma hayali Kaliforniya'ya getirmiş.

Amerika kıtası kazılan madenler üzerinde oluşan kırılgan hayatların dramatik öyküleri üzerinde şekillenmiş.

1858 yılında insanlar Colorado'ya akın etmiş; Colorado'da da gümüş damarları keşfedilmiş.

1860 yılında Kanada'nın Doğu Bölgelerinde bakır ve kükürt madenleri açılmış; bu yıllar aynı zamanda asbestin de ilk çıkarıldığı dönem olarak madencilik tarihine geçmiş.

1898 ila 1911 arasında Alaska'da Nome, Klondike, Fairbanks bölgelerinde yaşanan yeni bir "altına hücum" göçü zengin olma hayali yaşayan maden arayıcılarını Yukon Nehri Vadisi'ne getirmiş. Kuzey Amerika'nın bu bölgelerinde gelişen madencilik endüstrisinin büyümesi göçü arttırmış, çıkarılan madenler dünyanın her yerine taşınmaya başlamış.

Sanayi Devrimi'nde kullanılan teknolojinin ilerlemesiyle ileri madencilik yöntemleri gelişmiş.

19. yüzyıl içinde madencilik Avrupa'da devlet kontrolüne girmiş

Avrupa'nın yükselişi sırasında hükümetler madencilere geniş haklar vermiş. Bununla birlikte merkezi otoriteler madencilik haklarının verilmesi için her zaman madencilikten elde edilen gelirin bir kısmını ödeme olarak talep etmeye başlamış. Ülkelerin doğal kaynakları kullanarak kalkınabileceği gerçeği her kültürde dile getirilmiş; yer altı zenginlikleri kamunun zenginliği olarak görülmüş. Denilebilir ki, teknolojinin gelişmesiyle yükselen medeniyet, günlük yaşamın gerekliliklerini üretmek ve ulusların ekonomilerini finanse etmek için artan miktarda madencilik malzemesine ihtiyaç duyarak ilerlemiş.

Dinamit, 19. yüzyılda maden çıkarmanın en modern yöntemi olarak tanıtılmış. Sanayi Devrimi'nin getirdiği yenilikler, madencilik araçlarının eşgüdümünü sağlamak için kullanılan teknolojinin ilerlemesiyle birlikte daha ileri madencilik yöntemlerini geliştirmiş. Matkaplar, raylı taşıma sistemleri, buhar gücü, pistonlar, basınçlı hava kullanımı, çarklı sistemler, kaldırıcılar ve gelişen pompalar motorlu maden üretimini her aşamada geliştirmiş. Mumlar, yağ fitilli aydınlatmalar, gaz lambaları karanlıkları aydınlatırken yakın gelecekteki elektriğin icadı yepyeni bir dönemi müjdeliyormuş.

Ülkelerin doğal kaynakları o ülkenin insanları için kullanılmalı

18 Ekim 1907 tarihinde Hollanda'nın Lahey Kentinde yapılan bir dizi uluslararası toplantılar ve bildiriler serisi sonrasında "bir ülke işgal altında olsa bile o ülkenin doğal kaynaklarının o ülke halkı için kullanılacağı" ortak metinde yer almış. 

Osmanlı döneminde yapılan Bağdat Demiryolu sürecinde demiryolunun sağı ve solu çevresindeki 20 km'lik alan içindeki tüm cevherler demiryolunu yapacak firmalara imtiyaz bölgesi olarak verilmiş; bölge o yıllarda karış karış taranarak güzergâh zenginliklerin varlığına göre projelendirilmiş.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş sürecinde İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlarla madencilik alanı özel şirketlere bırakılmış olsa da ilerleme kaydedilememiş; 1930'lu yıllarla birlikte madencilikte ulusal politikalar oluşturma ihtiyacı gündeme gelmiş.

1933'te Petrol Arama ve İşletme İdaresi, ardından Altın Arama İdaresi kurulmuş. 14 Haziran 1935'te Maden Tetkik Arama (MTA) ile Etibank, 24 Haziran 1935'te de Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE) kurulmuş.

Kontrolsüz altın madenciliği doğayı geri dönülmeyecek şekilde katlediyor.

Devletin madencilik sektöründe öncülük yapması ve madencilikte bilimsel çalışmaların uygulanması, bu yolla da maden rezerv ve özelliklerin belirlenmesi amacıyla başlayan kurumsallaşma süreci, enerji ve madencilik alanlarında ulusal politikaların göstergesi olmuş. 1930'lu yıllarda maden üretim alanındaki artış hızı %30 olurken, 24 Ocak 1980 kararlarıyla sömürge madenciliğinde yeni bir döneme girilmiş; madencilik yabancı sermayeye bağımlı hale sokulmuş. 2000'li yıllara gelindiğinde madenciliğin GSMH içindeki payı yüzde 26,4 olmuş. Okuduğum kaynaklarda gördüğüm kadarıyla günümüzde bu oran yüzde 2'lere kadar gerilemiş.

Bertrand Russell, "Aylaklığa Övgü" isimli kitabında "on binlerce insanın hayatı pahasına yerin altından çıkarılıp büyük şehirlere getirilip yine yerin altındaki kapalı kasalarda saklanan altın yer altında bırakılsa hiçbir şey değişmezdi" savını dile getirmiş.

Yaşanan İliç faciasında Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün (MAPEG) sesi ne derece çıktı, onun görev ve sorumluluk alanına giren bu felakette ne derece etkili olduğunu takdirlerinize bırakırken yaşamını kaybeden insanlarımızın aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Ekmeğini madenden çıkaran emekçilerin, maden mühendislerinin ve tüm maden işçilerinin önü aydınlık olsun; yaşanan felaketler son bulsun.

Doğayı korumaya dönük seslenişler ve insanlığın yararına dile getirilen akla dayalı düşünceler kafaları karıştırmış olsa da insanın aç gözlülüğü her şeyi yok sayarak hem yeryüzünde hem de uzayda maden arayışını devam ettirecektir, diye düşünüyorum.

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.


https://www.earthsystems.com/history-mining/ 

https://www.generalkinematics.com/blog/a-brief-history-of-mining-and-the-advancement-of-mining-technology/ 

https://americanmineservices.com/history-of-mining-technology/ 

https://education.nationalgeographic.org/resource/mining/

https://muse.jhu.edu/article/520290/pdf

https://www.identecsolutions.com/news/mining-in-us-70-centuries-of-history

https://americanmineservices-com

İrfan Yalın kimdir?

Koleksiyoncu İrfan Yalın 1962 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Eylül Üniversitesi, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu. Objelerin – belgelerin peşinde "Popüler Tarih ve Kültür Yaşanmışlıkları araştırmacısı.

Bizimev TV'de yayınlanan "Koleksiyoncu" programı sunucusu - yapımcısı. Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek topladığı el sanatlarını sergilediği Kadıköy'deki "Artemis"in kurucusu.

Koleksiyonculuğun özendirilmesi adına amatörce çalışan, sergi, sempozyum, sunu ve derleme çalışmaları içinde kültürel değerlere gönül bağımlısı…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Koleksiyoncunun kaleminden; çağlar boyunca emekliliğin kültür tarihi

İnsan tarihsel süreç boyunca kendini ve bakmakla yükümlü olduklarını kötü günlere karşı garanti altına alma ihtiyacı duymuş; geleceği güvence altına alma isteği sosyal güvenlik fikrini doğurmuş

Koleksiyoncunun kaleminden: Jübilenin kültür tarihi

Tarih öncesinde kölelerin "azat" edilmesi için kullanılan "jübile" sözcüğü yıllar içinde evrilmiş, emeklilikten araba kornasına hatta tarlaları nadasa bırakmaya kadar farklı imgeleri yüklenmiş

Koleksiyoncunun kaleminden: Oy vermenin kültür tarihi

Antik tarihte suçlular ve istenmeyen kişiler de oylanmış; en fazla oy toplayanlar sürgüne gönderilmiş