Nasıl da güzel başladı nisan ayı.
Nasıl da iyi geldi hepimize.
Havasıyla, kokusuyla, tadıyla, yenilikleriyle…
Bir yandan açmaya başlayan erguvanlar… Olduğu her yeri güzelleştiren ve etrafa mis gibi kokular salan mor salkımlar… Devamında bekliyor bizi duvarları zarif bir duvak gibi saracak olan mis kokulu hanımelleri, yaseminler…
Nisan ayının İngilizcesi 'April' bir rivayete göre açmak anlamındaki 'aperire' kelimesinden türemiş olan Latince kökenli 'Aprillis' kelimesinden gelir. Bu rivayet tam da bu zamanlarda açan birbirinden güzel çiçeklerle bir anlam buluyor.
Kadın başkanların zaferi
Baharın gelişiyle tomurcukların patlayıp birbirinden güzel çiçeklere dönüşmesi içimizi tarif edilemez bir umut ve coşkuyla dolduruyor. Bu bahar sadece doğa değil memleketine gönül vermiş, ülkemizin parlak kadınları bir başka güzel çiçeklendi ve hepimize umut oldu.
Geçen hafta gerçekleşen yerel seçimlerde ülke tarihinde daha önce görülmemiş bir gururu yaşadık. Önümüzdeki dönemde milletimiz 11 il ve 16 ilçemizin belediyelerini yönetmek üzere yetkiyi kadın başkanlara verdi. Bu rakamlara ulaşmış olmak ülkemiz için çok önemli.
Yerel seçimlerde alınan sonuçlar, birçoğumuzun geçtiğimiz genel seçimlerde yaşadığı hayal kırıklığı üzerine nasıl da iyi geldi, yüreğimize su serpti.
Bir kere daha her şeyin kendi zamanı olduğunu, bazı sonuçların ancak doğru zaman ve şartlar oluştuğunda olgunlaşabildiği gerçeğini hatırladık.
Yönetim kadrolarında ağırlıklı erkeklerin olduğu belediyecilik alanında son seçimlerde kadınlar tarih yazdı.
Her biri birbirinden değerli ve azimli kadın belediye başkanları ve muhtarlar.
Aralarında kimler yok ki…
Akbelen ormanları için uzun süredir mücadele veren, İkizköy'de muhtar seçilen Nejla Işık.
Nejla Işık
Ekrem İmamoğlu tarafından İBB Şehir Hatları'na genel müdür olarak atanan, şimdi Üsküdar'ın Belediye Başkanı olan Sinem Dedetaş. Her şeye rağmen emin adımlarla yürüyüp, halkın desteğini arkasına alan ve Üsküdar gibi önemli bir ilçede belediye başkanı seçilen modern, güler yüzlü, gemi mühendisi, çalışkan bir Türk kadını olan Sinem Dedetaş'ın başarısı beni çok duygulandırdı. Tüm kadınlara azmiyle umut aşılayan bir örnek oldu.
Sinem Dedetaş
Daha önce kısa bir süre yaşadığım hem tarihi mimari dokusu hem de insan mozaiği ile çok özel bir semt olan Üsküdar'ın Sinem Başkan'la hak ettiği özeni ve ilgiyi göreceğini ümit ediyorum.
İzmir'in Çeşme ilçesine belediye başkanı seçilen Lal Denizli'nin siyasi yolculuğunu da Türk futbol tarihinde önemli bir yeri olan babası, sevgili Mustafa Denizli'den dinledim Bebek Kahve'de. Lal Başkan meğer 15 yıldır CHP'de birçok kademede görev alıyormuş. Maalesef adaylık süreci boyunca birçok iftiraya ve yakıştırmaya maruz kalmış ama iftiralara cevap vermektense seçim çalışmalarına odaklanmayı tercih etmiş. Kendine, Denizli ailesinin Çeşme'deki 100 yıllık geçmişine rağmen haksız bir şekilde 'ithal aday' yakıştırmaları yapılmış. Halbuki Lal Denizli'nin babaannesi Selanik, dedesi Girit'ten 1924 yılında yerleşmişler Çeşme'ye.
Önümüzde birer çay. Mustafa Denizli kızı Lal'in ona zorla aldırdığı yeni telefonundan Lal Başkanın mazbata töreninde çekilmiş videosunu açtı. Konuşmasındaki kararlılığına, sakinliğine, samimiyetine ve kendini ifade etme gücüne hayran oldum. Videoyu gözlerim dolu dolu izledim. Lal Başkan yeni neslin apolitik olmayabileceğini gösteren şahane bir kanıt. Umut doldum, taştım. Memleketine karşı sorumluluk duyan böyle azimli bir evlat yetiştirdikleri için annesini de babasını da tebrik ederim. Umarım aldığı bu sorumluluğu layığıyla yerine getirir.
Lal Denizli
Zamanla her birinin hikayelerini daha yakından tanıma fırsatımız olacak olan tüm kadın başkanlarımızın memleketimiz için hayırlı işler yapacaklarına canı gönülden inanıyorum. Hayata kattıkları değerle herkese ilham olacaklar.
Kadınlar biyolojik, duygusal ve zihinsel gerçekleri gereği özellikle hayat ve insanla temaslarının olduğu alanlarda erkeklere oranla daha başarılılar. Amerikalı bilim insanı ve nöropsikiatr Dr. Louann Brizendine, 'Kadın Beyni' adlı kitabında araştırmaların, kadın beyninde bulunan iletişim ve duygusal hafıza merkezlerinin erkek beynine oranla daha büyük olduğunu gösterdiğini belirtir. Dr. Louann Brizendine'e göre kadınlar doğaları gereği bağ kurma, iletişim kurma, duyarlılık, hassasiyet, duyguların ifadesi, ipuçlarını okuma gibi alanlarda daha gelişmiş becerilere sahipler.
Çoğunlukla insanlarla ve hayatla temas içeren muhtarlık, belediye başkanlığı gibi görevlerde bulunan insanlar yönetimsel ve organizasyonel becerilerinin yanı sıra iletişim, hafıza, empati, şefkat gibi duygusal beceri alanlarında da gelişmişse diğerlerinden ayrılıyorlar. Böylesi örnekler de tarihe unutulmaz başkanlar olarak geçiyorlar zaten.
Kadın başkanlarımız, kadın olarak özlerinde sahip oldukları, onları erkeklerden farklı kılan sosyal ve duygusal becerileriyle eminim çok değerli işlere imza atarak hem vatandaşlara hem de şehirlere gönülden dokunacaklardır.
Yuvam Dünya
Sanırım tam da yukarda ayrıntısıyla bahsettiğimiz kadın beyninin güçlü olduğu alanların kadınlara sağladığı beceriler sebebiyle, topluma fayda sağlamak üzere kurulan birçok dernekte de ağırlıklı olarak kadınlar görev alıyor.
Yuvam Dünya da kurucusunun da ağırlıklı olarak gönüllüsünün de kadın olduğu bir dernek. Doğa sever ve dünya halleriyle ilgili bir insan olarak Yuvam Dünya'yı beğenerek yakından takip ediyorum ve çatısı altında bulunan platformlardan Dünya Ahali'de zaman zaman yazılar yazıyorum. Geçtiğimiz günlerde nazik davetleri üzerine derneğin geleneksel bahar buluşmasına katıldım.
Yuvam Dünya iklim kriziyle boğuşan ve artık yardım çığlıkları atan dünyamıza destek olmak için kollarını sıvamış bir dernek. Dört yıl önce Kıvılcım Pınar Kocabıyık öncülüğünde kuruluyor. Dernek iklim kriziyle mücadelede neslimizin hikâyesini değiştirmek için yola çıkan bir grup bilim insanı, iş insanı, genç aktivist, sanatçı, girişimci, iletişimci ve gönüllülerden oluşuyor. Kendileri için belirledikleri vizyonu şöyle açıklıyorlar: "İklim krizi ile mücadelede dönüşüme öncülük eden, bilimsel veri kaynağı olarak kullanılan, referans verilen, bilinir, güvenilir, bağımsız ve itibarlı bir sivil toplum kuruluşu olmak."
Buluşmada Yuvam Dünya genel koordinatörü Funda Öztürk derneğin neler yapmakta olduğuna dair ayrıntılı bir sunum bir sunum hazırlamıştı. Öztürk, Yuvam Dünya çatısı altında iklim krizi ile mücadele için farkındalık yaratmak üzere yaptıkları kurumsal eğitimleri, yayınları, kurdukları iklim akademisini, üniversiteler ve farklı sektörlerle iş birliği içinde yürüttükleri projeleri anlattı.
En çok etkilendiğim projelerinden biri de iklim krizinin etkilerinden insan sağlığını korumak için farkındalığı ve bilgi düzeyini arttırmayı, kanıta dayalı karar verme sürecine destek sağlamayı ve sağlık müdahalelerini hayata geçirmeyi amaçlayan Hacettepe ve Koç Üniversitesi ile iş birliği içinde kurdukları 'İklim Kliniği'.
Funda Hanım üzerine çok zaman/ emek harcayarak çalıştıkları bütün projelerini nasıl gönülden yaptıklarını heyecan içinde bizlerle paylaştı. Dünya ve doğa sevdalısı bir insan olarak dünyanın daha yaşanabilir bir yer olması için, hepimiz adına verdikleri emeklerden ve azimle hayata geçirdikleri projelerden çok etkilenerek, tüylerim diken diken bir şekilde dinledim Funda Hanım'ı.
Toplumsal etki yaratmak ve iklim krizi konusunu gündemde tutmak üzere birçok sektörle iş birliği içinde farklı mecralarda yer almak üzere çalışmalar yapıyor dernek. Çok yakında şehrin dört bir yanında billboardlarda farkındalık yaratan mesajlarıyla daha çok göreceğiz Yuvam Dünya'yı.
Buluşmamızda Yuvam Dünya Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Levent Kurnaz çarpıcı soruları ve yaklaşımı ile bizleri önce güldüren sonra da çokça düşündüren konulara parmak bastı. Mesela toplantıya kaçımızın toplu taşıma aracı ile geldiğini veya son 3 yılda kaç kişinin keyfi için yurt dışı seyahatine gittiğini sordu. İklim krizine her birimizin basit gibi görünen seçimlerimizle nasıl olumsuz katkıda bulunmakta olduğumuzun altını çizdi.
İklim krizinin en temel sebeplerinden biri olan karbon salımında sorumluluk alması gereken hükümetler ve özel sektördür. Ancak bireylerin bir araya gelerek oluşturacağı hareketin etkisi de çok önemli. Her birimizin ne kadar katkıda bulunduğumuzu sorgulamamız gerekiyor. "Bir benim katkımla ne olur ki" demeden her yolculuğun tek bir adımla başladığını ve bir kişinin çok kişi olduğunu daha da geç olmadan hatırlamamız gerekiyor.
Kanser alanında çalışmalar yapan Moleküler Biyoloji Profesörü Dr. Ceyda Açılan Ayhan da iklim krizinin zaman içinde özellikle akciğer ve cilt kanseri vakalarında artışa sebep olacağı gerçeğine dikkat çekti. Soluduğumuz havanın kalitesinin iklim krizi ile birlikte günden güne düşmesi akciğerlerimizi direkt etkiliyor. Bedenimizi dış dünya etkilerinden koruyan en değerli bariyerlerden biri olan cildimiz de eğer kendimizi yeterince farkındalıkla korumazsak çok büyük hasar alabiliyor ve mikropların bedenimize girmesi maalesef kolaylaşıyor.
Çocuk sağlığı, Alerji ve İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Cansın Saçkesen iklim krizi dolayısıyla özellikle çocukların ve ileri yaştaki insanların nasıl bir tehlike altında olduklarının altını çizdi. Saçkesen, beslenme alışkanlıklarımızın bağışıklığımız üzerindeki etkilerine dikkatimizi çekti. Kural çok net: Topraktan tabağımıza ulaşan besinleri tüketeceğiz ve ambalajlı ürünlerden uzak duracağız.
3 hocayı da dinlerken duyduklarımız bizi belki biraz daha endişelere saldı, yüzlerimiz düştü ama bir kere daha tek yuvamızın yaşadığımız dünya olduğunu, gidecek başka bir yerimizin olmadığını ve eğer dünya üzerinde yaşamaya devam edeceksek ona bakmamız ve özen göstermemiz gerektiğini bir kere daha hatırladık. Yoksa Levent Kurnaz Hoca'nın konuşmasında defalarca altını çizdiği gibi "hepimiz öleceğiz!"
Farz Et Ki Sen Yoksun - Arter
Adını Ömer Hayyam'ın dizelerinden alan "Farz Et Ki Sen Yoksun" adlı sergi Dolapdere'de bulunan Arter'de sanat severlere açık.
Ben, sergi açıldığından beri iki kere gitme fırsatı yarattım kendime. Selen Ansen'in küratörlüğünü üstlendiği serginin kürasyonuna, metnine ve serginin çeşitliliğine bayıldım.
Birçoğumuzun ismen bildiği ama cismen pek görmediğimiz, sanata verdiği değerle bilinen, Türkiye'nin önde gelen koleksiyonerlerinden Ömer Koç'un kendi koleksiyonunda bulunan 400'e yakın sanatçının yapıtlarından oluşan bir sergi bu.
Çok tanımadığım, göz önünde görmediğim belki de bundan hareketle bende daha da çok merak uyandıran bir insanın gizli dünyasına ucundan da olsa erişim sağlamış olma hissi yarattı bu sergi bende. Sergi koleksiyonerin kişisel dünyasını samimiyetle hepimize açmış.
Sergide heykelden tabloya, fotoğraftan enstelasyona, kitaplardan çok şık kitap tutuculara, çok şık merdiven maketlerinden, 1909 yapımı protez gözlere kadar birçok farklı disiplinden çarpıcı eserler bulunuyor.
Açıkçası ben sergiyi çok renkli, oyuncaklı ve ilgi çekici buldum. İlk gidişimde yeterince zamanım yoktu, tam tadını çıkaramadım. Merakla ve hayranlık duyarak ikinci kez tekrar gittim. Bu defa Selen Ansen'in kaleme aldığı çok etkilendiğim ve üzerine düşündüğüm sergi metnini sindirdim. Sonra da sergiyi gezmeye başladım. Daha önce dikkatimden kaçtığını fark ettiğim eserlere de dikkatimi yönelttim.
Sergi 29 Aralık 2024'e kadar ziyarete açık.
Dünyanızı renklendirecek ve sizi düşünmeye itecek olacak bu sergiyi görmenizi tavsiye ederim. Mutlaka zaman yaratıp gidin.
İlksen Utlu kimdir?
Çukurova'da doğdu ve büyüdü. Orta ve lise eğitimini Tarsus Amerikan Koleji'nde tamamladı.
Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.
10 yıl İngilizce öğretmenliği yaptı.
Eğitim yolculuğu son yıllarda farkındalık çalışmaları alanında devam ediyor.
Bir eğitimci ve hayat öğrencisi olarak hayatın içinde yaptığı gözlemleri ve farkındalık üzerine yaptığı çalışmaları harmanlayarak, insan gelişimine ve iyi oluş hallerine katkıda bulunmak üzere kitaplar yazıyor.
Yazarın "Üzüntü ile Neşe, Gezerler Hep El Ele' ve "Ahenk İçinde' adlı kitapları bulunuyor.
|