İŞ HAYATININ MEVSİMLERİ
Çok sevdiğim bir danışanım geçenlerde uğradı. Yemeğe çıktık. Yıllardır tanırım bir dönemde birlikte çalışmıştık. Çok başarılı bir uzmandı. Ateş gibiydi. Analitik zekası, sistematik, metodik, iş ve çözüm odaklı yapısı, mütevazi ve yardımcı olmayı seven karakteriyle herkes tarafından sevilir ve takdir edilirdi. İşlerde bir sorun çıktığı zaman herkesin aradığı vazgeçilmez bir adresti. Odaklı çalışmaları onu başarıya, başarısı apoletlere, apoletleri de onu yüksek bordrolara taşıdı. Çok kişinin ulaşmak istediği iyi bir ünvanı ve dolgun bir ücret paketi vardı artık.
Menziline ulaştıktan sonra yaptığı işten keyif alamaz hale geldiğini sürekli kendini yinelediğini düşünmeye başlamıştı. Geçmişten farklı davranmamasına rağmen takdirlerin azaldığını, özellikle patronuyla arasında çok önemli sıkıntılar yaşadığını, bulunduğu kurumun çatısı altında pozisyon değişiminin çok zor olduğunu, insan kaynakları birimine yaptığı başvurusunun kabul görmediğini dolayısıyla giderek mutsuzlaştığını ve umutsuzlaştığını anlattı uzun uzun.
Aslında dediği gibi çizgisi aynıydı.
Ancak iş hayatında farklı bir mevsime geçmişti.
Nasıl senenin dört mevsimi varsa, hayatında iş hayatının da mevsimleri vardı.
Bu dönemde ihtiyaç duyduğu ''İlişki Yönetimi'' idi.
Bir makama geldiği zaman koltuk liderliği yapmadan nasıl altındaki ekibi yönetiyorsa, üstlerini de yönetmenin artık fevkalade önemli olduğu bir döneme girmişti.
Patronla ilgili sorunlarını dinledikten sonra bu sorunun aynı şekilde farklı kurum ve insanlarla her daim yaşandığını ve yaşanmaya devam edeceğini aktardım.
Her şeyin başında patronlar da insandı.
Onlarda zaman zaman korkuya kapılır. Paranoyaklaşır. Kendini kaybeder, hiç seveni olmadığını düşünür, kafası karışır, tereddüde düşer, kendini aciz ve yapayalnız hissederdi. Herkes gibi...
Patronlara dönük kişisel gözlem ve tecrübelerimi paylaşmaya başladım.
1. Gözlem; Patron son sözü söylemek ister. Patron olduğunu hissetmek ister.
2. Gözlem; Patron yöneticilerinin birlik olmasını istemez. Olurlarsa zaten patron onlara söz geçiremez.
3. Gözlem; Patron yöneticilerden sadece birisinin fazla öne çıkmasını da istemez. Bir yönetici çok sivrilirse ya patrona problem olur. Ya rakibiyle birleşir ya da kendi şirketini kurup rakip olur diye düşünür.
4. Gözlem; Bazı patronlar zaman zaman arkasından iş çevrildiğine dair olumsuz duygular yaşarlar ve her şeye müdahil olmak ister.
Bu gözlemlere göre sırasıyla düşünecek olursak ;
1.Çıkarım; Yönetici doğru bildiğini de söylememelidir. Zira, patron son sözü söylemediği için haklısın demeyebilir.
2. Çıkarım; İyi bir iş ortamında patron birlik istemiyorsa işkillenmemesi için takım çalışması da hayal olabilir.
3. Çıkarım; Yöneticiler başarılı olmaya da çalışmasınlar. Başarılı olunca öne çıkarak, patronun gereksiz yere radarına da girebilirler.
4. Çıkarım; Patron her şeye karışıyorsa sorumluluk almanın gereği , benimsemediğiniz bir karara da uymanın anlamı olmayabilir.
O zaman belki de aranan ''Sünepe ve Silik yönetici tipli'' yöneticilerdir diye çok kötü bir senaryoya da ulaşmak mümkün.
Bu da haliyle insanı olumsuz bir tutuma itebilir.
Oysa, hayatta sahip olabileceğimiz tek gerçek engel; olumsuz bir tutumdur.
Sayılan gözlemleri, aktarılan çıkarımlara ulaşarak okursanız artık bırakın zıplamayı, kırılmanızın bile kaçınılmaz olduğu bir noktaya gelirsiniz.
''İlişki Yönetimi' 'nin başladığı aşamada kesinlikle bu noktadır.
Bu aşamada esas kritik olan ve öncelikle ihtiyaç duyulan ilk şey kesinlikle '' Farkındalık'' tır.
Farkındalığınız oluşursa, seçili davranışı benimseme gücünüz de oluşur.
Bu dönemde üstünüze destek olmak, paniği yok etmek, yüreklendirmek, teselli etmek, üzerindeki baskıyı hafifletmek, güvenilir olmak ve karar almasını sağlamaya çalışmak seçili davranışlardır.
Kralın çıplak olduğunu söyleme imtiyazı her zaman çocuklara ve ilişki yönetimi konusunda sınırlı beceriye sahip olanlara kalmıştır. Ne söylerseniz söyleyin; çocuklar çocuk olmaya, ilişki yönetimini beceremeyenler bir noktadan sonra sistem dışı kalmaya, krallar da kral kalmaya devam edecektir
İş hayatında kendinizi kalbinizle değil, aklınızla yönetmeye başlamalısınız. Duygularınızın size ket vurduğu rasyonel düşünemediğiniz noktada ise başkasının aklına danışmak koçluk almak da seçenek dahilindedir.
İş hayatını bir deniz kendinizi de çilekli pasta sever biri olarak düşleyebilirsiniz. Balık tutmaya gittiğinizde oltanın ucuna çilekli pasta değil, solucan bağlamak zorundasınız. Zira onlar solucan severler. Bu sizin çilekli pasta sevme fikrinden vazgeçmeniz anlamına gelmiyor.
Bulunduğunuz mevsimin şartlarının farkına varıp ilişki yönetimini doğru yaparsanız, yolunuza doğru tutumla rahat bir şekilde devam etmeniz mümkün olacaktır.
İş hayatında farkındalık kazanmış, seçili doğru davranışı benimseyen ve sergileyen insanın kimse önüne geçemez.
Ve yanlış tutum içindekine de kimse yardım edemez.
Siz seçili ve doğru davranışları denediniz ama olmadı diyelim.
O zaman B veya C planınıza geçin. Siz doğru tutumu benimsediğiniz sürece bundan sonraki kariyer yolculuğunda hak ettiğiniz destinasyona er veya geç ulaşacaksınız. Unutmayın, hiç bir kurum veya plaza'nın çitleri ruhunuzu hapsedecek kadar geniş ve güçlü değildir.
İş hayatının mevsimleri vardır.
Ve Profesyonellik, iş hayatına tüm açılardan bakabilme yeteneğidir.