Trabzon, Karadeniz havzasının ve onun bir uzantısı olan Balkanlar’la Kafkaslar’ın; Yakın Doğu’nun yalnızca ticari değil kültürel odağı da olagelmiştir eskiden beri. Doğu Roma’nın devamı Trabzon İmparatorluğu’nun merkezi olan bu kentin tiyatro tarihi de çok eskilere dayanır. Komnenos’larca kurulan devletin başkentinde tiyatroların olduğu biliniyor. Darülbedayi’nin Anadolu turnelerinin başında Trabzon gelmişti yıllar boyu. Balkanlar’dan Kafkaslar’a uzanan kültürel iletişimin hâlâ varlığını sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Kalandar Şenliği bunlardan biri. Rumi takvime göre yeni yıl olarak kutlanan ve antik dönem izlerini taşıyan ritüel bu sene birçok kurum ve kuruluşun desteği ve katılımıyla görkemli bir şekilde canlandırıldı. Yüzlerce kişinin coşkuyla katıldığı etkinlikte, kentin tiyatro geleneğini sınırlar ötesine taşıyan kıdemli bir sanatçı da göze çarpıyordu: Necati Zengin. Şimdilerde 70 yaşını süren, 32 yıl önce kurduğu Trabzon Sanat Tiyatrosu’nu inatla ve ısrarla yaşatan Necati Zengin’le kenti ve tiyatroyu konuştuk.
Necati Zengin
- Geleneksel halk tiyatrosu diyebileceğimiz Kalandar Şenlikleri, bu yıl ilk kez örgütlü bir şekilde Trabzon kent merkezinde kutlandı ve büyük ilgi gördü. Siz eskiden beri bu kutlamaları yapıyorsunuz değil mi? Nedir Kalandar kutlaması?
Bir yılbaşı kutlaması diyebiliriz. Bu Doğu Karadeniz'de 2500 yıllık bir gelenek. Rumların geleneği diye biliniyor ama Ermeniler de Türkler de Gürcüler de kutluyor. Hepimizin ortak kutlaması diyebiliriz. Bu geleneksel bir halk tiyatrosu türüdür. Çocukluğumda köyde, Çukurçayır’da her sene kutlardık. Ben de rol alırdım. Maniler uydurup söylerdik. Kendi kendimize yazdığımız küçük piyesler oynardık. Elbette büyüklerimiz yol gösterirdi. Bu anlamda bir geleneği sürdürürdük. Bu kutlamaya sonraki yıllarda değişik yerlerde örneğin Maçka’da çok defalar katıldım. Bu yıl da tiyatro sanatçısı arkadaşlarımıza destek oldum, çok geniş bir katılımla kutlandı, ulusal ve uluslararası medyada yankıları oldu.
- Tiyatro sanatına ilgin geçmişteki Kalandar kutlamalarıyla başlamış diyebilir miyiz?
Evet böyle diyebiliriz. Sonra ilkokulda tek kişilik bir oyun oynamıştım, öğretmenimin isteği üzerine. 60 sayfalık bir kitabı bir haftada ezberleyip sahneye çıkmıştım. Tiyatro virüsü öylece içime girmiş oldu, diye düşünüyorum geçmişe bakınca. Sonra üniversitede Reşat Nuri Güntekin’in Balıkesir Muhasebecisi adlı oyununda rol aldım. Neredeyse 50 yıl oluyor bu oyunun sahnelenmesi. O dönemde köyümüz Çukurçayır’da Gençlik Tiyatrosu adıyla bir topluluk kurduk; arkadaşlarla oyunlar sahneye koyduk. Yıl 1976’ydı. Belki de Trabzon’da bir köyde ilk tiyatro etkinliğidir bu. Oyunlarımızı şimdi Devlet Tiyatrosu Sahnesi olan Atapark Sineması’nda oynardık, köyden kamyonlarla seyirci gelirdi. Üniversiteden sonra Ankara’ya gittim. Orada Ankara Sanat Tiyatrosu’nu (AST) keşfettim. O dönemin efsane oyuncularıyla tanıştım. Rutkay Aziz, Cezmi Baskın ve diğerleri. Hem onların hem Devlet Tiyatrosu’nun provalarına katılıp deneyim kazanmaya çalıştım.
- Sonra Trabzon serüveniniz başlıyor; kentin köklü tiyatro tarihine eklemleniyorsunuz.
Evet Trabzon’a dönünce Belediye Başkanı Atay Aktuğ’un isteği üzerine, 1989’da Deneme Sahnesi’ni kurdum. Trabzon Belediyesi çatısı altında iki oyun sahneledik. Biri Cevat Fehmi Başkut’un Hacıyatmaz adlı oyunuydu, diğeri ise Bertolt Brecht’in Carrar Ana’nın Tüfekleri’ydi. Ama sanatla bürokrasi birbiriyle hiçbir zaman barışık değildir. Uyum sağlayamadık. O günlerde Gürcülerin ünlü yönetmeni Varlam Nikoladze ile tanıştık. Benim kafamda AST’a benzer bir tiyatro kurma düşüncesi vardı. Bu fikri hayata geçirdik.
- Ne zaman kurdunuz Trabzon Sanat Tiyatrosu’nu?
1993 yılında kurduk. O yıl bir Gürcü klasiği olan Darispan’ın Çilesi adlı oyunu Varlam Nikoladze sahneye koydu, ben başrolü oynadım. İstanbul’a turne yaptık bu oyunla, çok başarılı oldu. Sonraki yıllarda Kültür Bakanlığı da destek verdi. Bu yıla kadar 35 oyun sahneye koyduk. Varlam Nikoladze yıllar içinde üç oyun yönetti. Yetiştirdiğimiz oyuncuların oyun yönetmelerini sağladık. Ünlü Ermeni yönetmen Harut Agopyan, Bağdasar Kardeş adlı oyunu sahneye koydu. Devlet Tiyatroları’ndan Fatih Tokgöz bir oyun yönetti.
- Tiyatroyu uluslararası bir imeceye dönüştürmüşsünüz, diyebilir miyiz?
Evet bunu sağladık. Çokkültürlülüğe duyarlı bir insanım. Farklı renkler, farklı tiyatro anlayışları, farklı ülkelerin oyunları olsun istedim hep. Bu açıdan gururla söyleyebilirim ki farklı bir tiyatroyuz. Şunu da eklemeliyim, bu 35 oyun içinde 16’sı Türkiye’de ilk kez sahnelenen oyunlardı. Başka bir deyişle sadece Trabzon değil, Türkiye prömiyeri yapmış olduk. Dört Gürcü oyunu sahneye koyduk. İki halk arasında ortak kültür çok derin. Bu oyunları Türk seyircisi hiç yadırgamadı. Ayrıca iki de Ermeni oyunu hazırlayıp sahneye koyduk. Birini az önce söyledim, Bağdasar Kardeş; diğeri de W. Saroyan’ın Yüreğim Dağlardadır adlı oyunuydu. İranlı yazar Gulam Hüseyin Saidi’nin bir oyununu izleyiciye sunduk. Ayrıca Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek adlı romanından uyarladığım bir oyunu, Tatar yazar Tufan Minnullin’in Şeytana Lanet adlı oyununu, geçen yıl Azeri yazar Firuz Mustafa’nın Tarafsız Bölge adlı oyununu sahneye taşıdık. En son olarak da Kazak yazar Nurgali Oraz’ın Kayıp Yıldız’ını sahneliyoruz. Elbette farklı özgün oyunlar da oynadık. Örneğin, yıllar önce senin yazdığın ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun hayatını konu alan Dol Karabakır Dol adlı bir belgesel oyunu sahneye taşımıştık. Bedri Rahmi’nin torunu Rahmi Eyüboğlu da izlemişti oyunu ve bana gözyaşları içinde sarılarak “Dedemi ne güzel ve ne doğru anlatmışsınız” demişti.
- Oyunumu sahnelediğinizi biliyordum ama Rahmi Bey’in değerlendirmesini bilmiyordum. Buna sevindim. Konuya dönmek istiyorum: Bu anlamda çok özgün bir tiyatrosunuz siz. Kafkaslar, Asya; tam bir uluslararası kültür harmanı oluşturuyorsunuz.
Bu söylediğiniz bölgelerle çok sıkı bağımız var, ilişkilerimiz sürüyor. Birçok ülkeden oyunlar gönderiyorlar, oynamamız için, masam dolu. Ancak çok seçici davranmak zorundayız. Çünkü ne yazık ki yılda sadece bir oyun sahneleyebiliyoruz.
- Turneler de yapıyorsunuz hem ülke içinde hem diğer ülkelere.
Aynı zamanda turne tiyatrosuyuz. Karadeniz bölgesi kentleri başta olmak üzere birçok yere turne yaptık, yıllar içinde. Yurt dışına Azerbeycan’a gittik. Tarafsız Bölge oyununu orada sahneledik. Kazakistan’dan davet alıyoruz, orada konuk etmek istiyorlar ama yol parası çok büyük yekûn tutuyor, gidemiyoruz.
- Yılda tek oyun sahneleyebildiğinizi söylediniz. Ona dönmek istiyorum. Neden tek oyun?
Çünkü salon sıkıntısı var. Bunu konuşmak isterim. Trabzon’da 15 kadar özel tiyatro var. Hepimiz, eski Valilik binasının arkasındaki Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi’ni kullanıyoruz ve sırayla alabiliyoruz salonu. Trabzon’da salon yetersiz. Bir de Valilik burayı boşaltmak istiyor. Önceki Vali, kesin boşaltmaya çalışıyordu. Basın ve bazı politikacıların desteğiyle salonu kullanmayı sürdürmüştük. Yeni Vali oynamaya devam etmemizi istemişti ama şimdilerde o da orayı başka bir amaçla kullanacağız, demeye başladı. Düşünsenize, onca tiyatronun kullandığı salon yok edilecek. Eskiden otoparkını da kullanırdık. Seyircimiz aracıyla gelir, aracını bırakır, oyunumuzu seyrederdi. Şimdi otoparka da izin vermiyorlar. En hafif deyimiyle tiyatroya soğuk bakan, kültür ve sanatın hayatımızda olmasını istemeyen birileri var ve bürokrasiyi olumsuz yönde etki altına almaya çalışıyorlar. Yüzlerce yıldır tiyatro yapılan bir kentte kültür merkezi kapatılır mı? Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Kaya, yardımcı olmaya çalışıyor, seçenek üretmek için çaba gösteriyor. Bakalım ne olacak, hepimiz endişeyle bekliyoruz. Düşünsenize, Kültür Bakanlığı oyununuza destek vermek için en az on beş kez sahneleme şartı getiriyor, siz oyunu hazırlıyorsunuz ama beşinci oyundan sonra salonu kapatacağız, vermeyeceğiz diyorlar. Bizi nasıl zor durumda bırakacaklarını hiç düşünmüyorlar.
- Peki izleyici durumunuz nedir? Benim bildiğim Trabzonlular tiyatro sanatına yakındır, oyunları izlerler.
Doğrusunu söylemek gerekirse nicelik olarak tamam, seyircimiz var ama nitelik olarak eskisi gibi mi, buna evet diyemeyeceğim. Geçmiş yıllarda tiyatro izleyicisi çok daha yoğundu, oyunları takip ederlerdi, hiç kaçırmazlardı. Biz 32 senelik bir tiyatroyuz, belirli bir seyirci kitlemiz var, bu anlamda sıkıntı yaşamıyoruz. Ancak diğer arkadaşlarımızın zaman zaman seyirci sorunu yaşadığını söyleyebilirim. Başka bir deyişle, bütün Türkiye’de durum ne ise burada da öyle.
- Önümüzdeki dönem neler yapmayı tasarlıyorsunuz?
Çok kültürlü tiyatro anlayışını sürdürmek istiyoruz. Başkurdistanlı bir yazar var, Mustay Karin, Nâzım Hikmet’in de dostlarından. Geçen yıl ölen bu yazarın bir oyununu sahnelemek istiyoruz. Özbekistan’dan oyun istedim, belki onlardan birini sahneleriz. Ayrıca Hacivat- Karagöz oyunu da düşünüyorum. Yalnız, şunu belirtmek isterim: Proje çok ama Valilik salonu elimizden alırsa, çok açık söyleyeyim, tiyatro yapamayız Trabzon’da.
İbrahim Dizman kimdir?
1961'de, Çanakkale'de doğdu. Ankara Üniversitesi'nde, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Türk Dili, Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Yaratıcı Yazarlık dersleri verdi.
1983'ten beri çeşitli kültür-sanat ve edebiyat dergilerinde eleştiri-röportaj, değerlendirme ve kültür tarihi üzerine inceleme-araştırma yazıları yazdı.
İbrahim Dizman'ın ikisi roman olmak üzere yayımlanmış 20 kitabı var; bir kitabı Yunancaya da çevrildi.
Dizman'ın yönetmenliğini yaptığı 4 belgesel film de bulunuyor.
Sahnelenmiş iki tiyatro oyunu bulunmakta. Ayrıca, çeşitli sahne gösterileri de hazırladı ve uyguladı.
Kültür Bakanlığı Roman Başarı Ödülü, Behzat Ay Ödülü ve Genel-İş Abdullah Baştürk İşçi Ödülü sahibi de olan Dizman, çeşitli yıllarda Çağdaş Türk Dili ve Roman Kahramanları dergilerinin yayın yönetmenliğini ve editörlüğünü yürüttü. Türkiye PEN üyesidir.
Kitaplarından bazıları:
Suyun ve Rüzgârın Şehri Çanakkale, İletişim Yayınları, 2020
Aşrı Memleket Trakya (T. Bilecen'le birlikte), İletişim Yayınları, 2018
Adı Başka Acı Başka (Karadeniz'in Son Ermenileri), İletişim Yayınları, 2016
Kardeşim Gibi (A. Papadopulos ile birlikte), Heyamola Yayınları, 2016
30 Yıl 30 Hayat (Ç. Sezer'le birlikte), İmge Kitabevi Yayınları, 2010
Başka Zaman Çocukları (roman), 2007, Heyamola Yayınları, 2007
Denize Düşen Dağ (monografi), 2006, Heyamola Yayınları, 2006
Belgesel filmleri:
Kardeş Nereye: Mübadele, senaryo yazarlığı ve danışmanlık (yön: Ö. Asan), 2010
Oyunlarla Yaşayan Şehir, yönetmen, 2012
Hrant Amca: Memlekete Dönüş, yönetmen, 2016
Poliksena: Kız Öldün, yönetmen, 2018
Yola Gelmeyenler, yönetmen, 2020
|