2023, Türkiye için Türkiye’nin tarihinde önemli yeri olan yıllardan biriydi. Maalesef olumlu bir şekilde hatırlanamayacak bu senede alabildiğine sönük kutlanan Cumhuriyet’in 100. yılı, bize geriye dönüp bakma fırsatı verdi. Bu fırsat aslında geleceği şekillendirmek için nelere ihtiyacımız olduğunu da hatırlamamızı sağladı. Mesela daha doğru bir arşivciliğe, sanata daha fazla önem vermeye, değerlerimizin yaşamasına gibi… Bize bunları hatırlatan çok fazla reklam filmi, sergi, kitap seçeneği mevcuttu. Ancak bunların arasında bazıları daha fazla öne çıktı, izleyenleri, gezenleri, okuyanları gerçekten sorgulamaya, öğrenmeye, umut etmeye teşvik etti. İşte bu işler arasında en beğendiklerimizden biri, gerek yerleştirmesi gerek kürasyonundaki detaycılık, gerekse Türkiye’deki sergi kültürüne kattığı yenilik ile “Cumhuriyetin Yüzü” sergisi oldu. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilanı sonrasında yaşanan toplumsal ve kültürel iklimi, sosyal yaşam, eşitlik, kültür ve sanat üzerinden anlatmaya odaklanan serginin proje danışmanlığını Prof. Dr. Haluk Oral, küratörlüğünü İzzeddin Çalışlar yaptı. Borusan Contemporary’nin katkılarıyla hayata geçirilen ve birçok disiplini bir araya getirerek Cumhuriyetin kültürel izlerini takip etmeye davet eden sergi, “Keşke kalıcı bir sergi, bu eserleri sergileyen bir müze olsa” dedirtiyor.
Borusan Kocabıyık Vakfı Genel Sekreteri Canan Ercan Çelik, zaman ayırarak bize serginin kuruluşunu ve detaylarını anlattı. Onun da dediği gibi bu sergiyi her gezişinizde yeni bir keşif yapmak mümkün…
Borusan Kocabıyık Vakfı Genel Sekreteri Canan Ercan Çelik
-Sergi anlatımında özellikle Cumhuriyet’in anlaşılabilmesi, hissedilebilmesine odaklanılıyor. Cumhuriyet’in “anlaşılabilmesi” noktasından yaklaşma fikri ortaya nasıl çıktı?
Tam anlamıyla hatırlamadığımız ya da yüzeysel bilgi ile yaklaştığımız kavram ve gerçekliklerin değerini ancak özlerini anladığımızda vermek mümkün. Erken Cumhuriyet döneminde de muazzam bir kurtuluş ve kuruluş hikayesi var. Bu çok boyutlu toplumsal dönüşüm hikayesi, hem köklerimizin ne denli güçlü, hem de yolumuzun çağdaş medeniyetler seviyesi olduğunu gösteriyor. Cumhuriyetimizin 100. yılında, bu anlatıyı Borusan Kocabıyık Vakfı’nın odak alanlarıyla ve topluluk değerlerimizle örtüşen bir proje olarak gerçekleştirip, Kurucumuz Merhum Asım Kocabıyık’ın hayat gayelerinden birisine de hizmet etmiş olduk.
İlk tematik sergimiz olan Cumhuriyetin Yüzü’nü, bu sergi ve içeriğini bütünleyen belgesel ve kitap projeleri de izleyecek. Böylelikle, kalıcı ve farklı perspektiflerde derinlik katan bileşkeler de eklenmiş olacak.
Aynı anda birden fazla duyuya hitap eden bir sergi olması çok güzel. Bu çeşitlilik anlatıma ne katıyor, izleyicinin deneyimini nasıl değiştiriyor?
En büyük amacımız, sergimizin geniş kitlelere ulaşması. Farklı kuşaklara, özellikle gençlere ve çocuklara erişebilmek adına günümüz teknolojilerini ve güncel sanat yaklaşımlarını da azami seviyede değerlendirdik. Şu ana kadar izlenimimiz, bu açılımı yapabildiğimizi gösteriyor. Serginin içeriği, bağlamı, eser seçimleri, 50’ye yakın koleksiyoner kurum ve kişi ile işbirliği, proje danışmanımız Prof. Dr. Haluk Oral ile küratörümüz İzzettin Çalışlar’ın birikimleri, ilişkileri ve bu konuya adeta aşkla yaklaşımlarıyla ortaya çıktı. Borusan Contemporary’nin katkısı da büyük. Sergi uygulama ve tasarım sürecine girdiğimizde de Pattu Mimarlık inanılmaz bir fark yarattı, adeta ruh üfledi. Benzeri bir dönem sergisi olduğunu sanmıyorum. Onun için tanıtımlarımızda, güvenle ‘Cumhuriyet’i GÖR, HİSSET, DİNLE’ diyoruz.
Toplamda kaç parça var sergide?
Sergimizde 1000’i aşkın eser, belge, efemera ve obje yer alıyor. Bu arada, 500’ü aşkın orijinal eser var ve bazıları ilk kez sergileniyor. Birden fazla gelen ve tekrar geleceğini söyleyen çok sayıda ziyaretçimiz oldu. Her seferinde yeni keşifler yapmak mümkün.
Sergide hiçbir eseri tam görmeseniz de “şunları muhakkak inceleyin” diyeceğiniz parçalar hangileri?
Çok zor bir soru. Çünkü her birimiz kendi hikayemizle bağ kurarak geziyor, kimi yerde kalbimiz daha çok çarparak geçmişten izleri topluyoruz. Sonuçta da, kavramsal bir bütün yaratıyoruz. Onun için tek bir doğrusu yok. Ziyaretçilerimizin yaşı, mesleği, ilgi alanları farklılıklar getiriyor.
‘Muhakkak görün’ diye ayrıştırabileceğim eserleri söyleyemem ancak sergilenen ve Cumhuriyet devrimleriyle dönüşen her alanda ortak nokta olan: geçmişe sahip çıkıp, yüzünü geleceğe dönen çağdaşlaşma stratejisine, kalıcılık ve yayılım için ilgili kurumların ve öncülük edecek insan kaynağının oluşturulmasına, onca yokluk ve yoksunluğa karşın neşe, ümitvarlık ve özgüvenle yol alınmasına ve bu ülkenin harcında kadın ve erkeklerin birlikte yer aldığına dikkat edin diyebilirim.
Hangi eserlerin sergileneceğine nasıl karar verildi, nasıl bir süzgeç kullanıldı?
Her ne kadar sunumda bin adeti geçen eser, belge, efemera sergileniyor olsa da, bu zengin içerik dışında kalan ve sergileyemediğimiz parçalar da söz konusu; zira eser toplama sürecinde koleksiyonlardan sergilediğimizden çok daha fazlasını alma ve inceleme şansımız oldu. Ancak bütün içerisinde kavramsal bütünlüğe hizmet eden, bağlamı güçlendiren parçalara öncelik verildi.
Tüm bu eserlerin bir araya getirilme süreci ne kadar sürdü, nasıldı?
Küratörümüz İzzeddin Çalışlar ve proje danışmanımız Haluk Oral’ın profesyonel birikimleri sayesinde başvuracağımız koleksiyonların çoğu, henüz sergi bağlamı yaratılırken belirlenmişti. Bizlerin de Vakıf olarak ilişkide olduğumuz kurum ve kişiler ile temaslarımızla eser toplama sürecimiz 3 ay kadar kısa bir sürede gerçekleştirildi.
Sergi yerleştirmesi de Türkiye’de sergi kültürü açısından örnek olabilir. Bu konuda nasıl bir yol izlediniz?
Sergileme ve sunumun hazırlanması tarafında Türkiye’deki iki önemli yaratıcı ekibin destekleri, sergiyi klasik anlamda bir tematik sergi sunumundan farklılaştırdı. Pattu Mimarlık’ın mekanı büyük bir ustalıkla dönüştüren yaratıcılığı ve her yaştan izleyiciyi yakalayan estetik dokunuşuna; uluslararası güncel sanat alanının önde gelen sanatçı stüdyolarıyla çalışma pratiğine sahip Borusan Contemporary’nin artistik yönlendirmesi, bu sıra dışı sunumun en önemli bileşkeleri. Elbette İzzeddin Çalışlar’ın, küratöryal gözü ve oluşturduğu sunum izleğinin de katkısı yadsınamaz.
Serginin İngilizce ismi çok güzel. “A Vision To Shape The Future”... O vizyon cumhuriyet vizyonu mu? Bugün baktığımız yerde hala bulabiliyor muyuz sizce o vizyonu?
Bu başlık, Cumhuriyetin ilanı, laiklik ve hukuk devriminin yarattığı zeminde, devrimlerin kültürel, sosyal, sanatsal boyuttaki izdüşümlerini, farklı pek çok alanda yarattığı dönüşümü, bu dönüşümlerle çağdaş bir ulus kültürü oluşumunu ifade ediyor. Ve tabi ki sarsılmaz bir vizyon. Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden ilerlemek üzere de her zaman geçerli.
Uygulamada bütünlüğü kaybettiğimiz, çelişkiye düştüğümüz, yeterince sahip çıkmadığımız ya da hijyen kabul edip emek vermediğimiz alanlar olabilir, ancak kuruluşumuzdaki başlangıç noktası ile erişilen seviyenin ne denli emsalsiz olduğu ve hangi şartlarda başarıldığını görünce, bugün de telafi edilemeyecek, özüne uygun şekilde dönüştürülemeyecek hususlar var diyemeyiz. Sergilenen fotoğraflardan birisinde bir slogan var, ‘Durmayalım, Düşeriz’. Bu anlayışla ilerlemeliyiz.
Bu sergiden çıkarken izleyicinin aklında neler kalmasını istiyorsunuz?
Sergimizin çıkışında bir son söz panosu bulunuyor. Özünde ziyaretçilerimize:
"Birkaç dakika sonra, yüz yıllık geçmişin izleri arasından bugünün atmosferine döneceksiniz. Dışarı çıktığınızda özgürce nefes aldığınız, çağdaşlaşmış, kültürel mirasına sahip çıkmış ve yüzünü geleceğe dönmüş bir ülkede var olduğunuzu bütün hücrelerinizde duyumsayacaksınız" diye seslenip: "Cumhuriyetin Yüzü ile size yüz yıl önce yurdun dört bir yanında yüzünü aydınlık, bağımsızlık ve güzelliklere çevirenleri anımsatmak istedik; dünden bugüne uzanan abidevi ve payidar güzelliklerle birlikte... mesajıyla ilerliyor, Atamıza ‘Daima saygı, sevgi ve minnetle" diyerek kapatıyoruz. Umarım ziyaretçilerimizin ortak hislerine tercüman olabilmişizdir.
Çok etkileyici çıkarken bunları okumak. Sergiye paralel etkinliklerden ve bir kitaptan bahsettiniz…
Bütünleyecek belgesel ve kitap projeleri var, evet. Yakında Cumhuriyetin Yüzü sergisinin ortaya çıkış öyküsünü, tasarlanma ve prodüksiyon aşamalarını, sergide yer alan eser, belge, efemera ve objelerin hikayelerini ele alan; sergideki izlek ile ilgili uzmanlar görüşleri ile sergi bağlamını besleyen bir içerik üzerinde, Selçuk Metin’in yönetmenliği ve Zeynep Oral’ın senaryosunu kaleme aldığı bir dökümanter film izleyiciyle buluşacak.
Sergi, Galataport O2 Binası’nda Pazartesileri hariç her gün 3 Mart’a kadar ziyaretçilere açık ve dilerseniz rehberli turlar eşliğinde ücretsiz olarak gezebilirsiniz.