09 Nisan 2023

Oyuncu Melisa Sözen: Bu hayat kendini yiyip bitirmek için çok kısa

Netflix orijinal yapımı "Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?" dizisi gösterime girdiğinden beri 100 ülke arasında en çok izlenen ilk 10 dizi arasında. Muhakkak ki bu başarıda başrol oyuncusu Melisa Sözen'in katkısı çok büyük. "Anne" rolündeki Melisa Sözen ile bu rolünü ve oyunculuğu konuştuk

Sevilen bir kitabı ekrana uyarlamak her zaman çok risklidir. Okurlar acımasızca eleştirebilir. Yazar kırılabilir. Tartışmalar yapımın önüne geçebilir. Ama iyi bir kurgu ve iyi oyunculuklarla bir kitabın dünyası çok daha genişleyebilir, hikâyesi daha fazla insana ulaşabilir. Perihan Mağden'in yazdığı "Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?" romanının Netflix orijinal yapımı, 7 bölümlük bir dizi haline getirilmesi, ikinci senaryoyu doğurdu. Umut Aral ve Gökçen Usta'nın yönettiği dizinin hikâyesi sınırları aştı, 100 ülkede en çok izlenen ilk 10 yapım arasına girdi.

Bunda dizide emeği geçen herkesin büyük katkısı olduğu kesin ama en çok da oyunculukların kusursuzluğu herkesi etkiledi. Minicik 2-3 sahnede görünmüş olsa bile her oyuncu diziye ve hikâyeye bir şey katıyor ve etkiliyor. Tıpkı sevgili Deniz Türkali gibi! Dizinin kurulu olduğu hikâye gereği öne çıkan iki kişi anne ve Bambi yani Melisa Sözen ve Eylül Tumbar çok konuşuldu. Melisa Sözen her rolü ile içimize işleyen bakışlarını daha da unutulmaz kılsa da bu defa iyice hayran bıraktı bizi kendine. Bu yazı başladığı gibi övgü dolu devam edebilir ama övgülerdense dizi ile ilgili merak ettiklerimizin cevabını oyuncunun kendisinden duymak daha iyi derseniz buyrunuz sohbetimize.

- Gerçek hayatta çok nahif biri olarak bu kadar sert bir karaktere girerken zorlandın mı? Nasıl bir yol izledin?

Benim de tabii ki sert, köşeli, karanlık tarafı görmüş yanlarım var ama elimden geldiğince kendimi insan olarak geliştirmeye, rijit bir kişiliğe sahip olmamaya özen gösteriyorum. Bunun mesleğim için de önemli olduğunu düşünüyorum. Merkezini bilen ama bükülebilen, deneyimlemeye açık biri olmak için çabalıyorum. Bu sayede oynayacağım herhangi bir karakterle bağ kurarken önyargılarımdan sıyrılmam, onu anlamam benim için daha kolay oluyor.

- Sürekli yer değiştirerek çekilen bir diziydi bu. Mekan/set değişimleri iyi mi geldi yoksa seni zorladı mı?

Sürekli değişen mekanlar ve dünyalar bu iş özelinde benim için son derece avantajlı oldu. Değişen mekanları kendime oyun olarak kullanmayı tercih ettim.

- Perihan Mağden ile görüştünüz mü? Ne düşünüyor dizi ile ilgil? Çekimlere geldi mi?

Perihan Hanımla dizi yayına girmeden önce de sonrasında da bir araya geldik. En çok fikrini merak ettiğim kişilerden biriydi elbette. Kendisi de ortaya çıkan işi çok sevdi. Çok güzel mesajlar attı yayından sonra.

- İki hafta geçti ama hâlâ 70 ülkede en çok izlenen diziler arasında ilk 10'dasınız! Bu kadarını bekliyor muydun?

Elbette ki insan üretttiği işin etkisi en geniş alana yayılsın, birçok insan tarafından izlensin ve sevilsin istiyor ama bu kadarını ben de hayal etmemiştim. Gerçekten ortaya çıkan sonuç, tüm dünyada "Biz Kimden Kaçıyorduk Anne"nin bu denli sevilmesi beni çok mutlu etti. Hem kendi ülkemizde hem de dünyanın birçok ülkesinde aynı beğeniyle karşılaşmak çok heyecan verici.

- Bazı sahnelerde kendi kendini aşmışsın resmen! İzlerken "helal olsun" diyerek durdurup başa aldığım oldu. Sen kendini nasıl buldun; hangi sahneler favorindi oynarken?

Benim için kendimi izlemek çok stresli bir şey olabiliyor çünkü her zaman eleştirel ve mükemmelliyetçi bir yerden bakıyorum kendime. Neyi daha farklı yapardım, bir sonrakinde neleri daha iyi yapabilirim diye düşünerek seyrediyorum performansımı. Bu iş özellikle daha da stresliydi benim için çünkü tamamen iki karakterin arasındaki ilişki ve duygusal gerilim üzerine kurulu bir dünya. İşi performans olarak sırtlanıp hiç boşa düşmememiz lazım. Normalde bir işin içerisinde rolüm yüzde 80 varlık gösterecekse burada yüzde 100 yani. Bu yüzden de gergindim izlemeye başlamadan önce.

Ama bir oyuncu olarak çekimler tamamlandığında kendi performansınızla ilgili aşağı yukarı bir fikriniz oluşuyor, ben de oynarken hissetiklerimin karşılığını izlerken de gördüm. Seyircinin tepkisinde de öyle. O yüzden huzurluyum ne mutlu ki.

- Bambi masalı benim çocukken dinlemeye en dayanamadığım masaldı! Kibritçi Kız'ı bile okur dinlerdim üzülerek ama Bambi'nin annesiz kalmasına dayanamazdım… Senin en sevdiğin ya da dinleyemediğin masal hangisiydi?

İkisi de son derece üzücü masallar gerçekten de. Bizi daha çocukluktan masallarla hazırlamışlar acıya. Benim küçükken en sevdiğim hikâyeler Peter Pan ve Oz Büyücüsü'ydü sanırım.

Ben masal çok severim, hâlâ uyumadan önce telefondaki uygulamalardan hikâyeler, masallar dinleyerek uyurum zaman zaman. Yıllar içerisinde masallar da değişime uğramış, anlattığı hikâye romantize edilenler de var, vermek istediği mesaj yanlış anlaşılarak o yanlışın bir sonraki nesillere taşındığı masallar da.

- Bambi ile annesinin ilişkisindeki bağlılık ve duygu sence hikâyede yeterince aktarıldı mı? Bazı yorumlarda aksiyonun bu duyguların önüne geçtiği söylenmiş. Sen ne düşünüyorsun bu konuda?

Bir hikâyeyi anlatmanın bin bir farklı yöntemi var tabii ki. Sadece annenin iç dünyasına odaklanarak daha karanlık bir diziye de dönüştürebilirsiniz, polis aksını daha da arttırıp macera türüne de geçebilirsiniz, her ikisinin ortasında kalmayı tercih edip her izleyici kitlesi için izlemesi daha kolay bir hikâye olmasını da tercih edebilirsiniz. Bunlar biraz senaryo aşaması ve ardından yönetmen tercihleriyle şekillenen seçimler. Bu hikâyenin en güzel yanıysa aslında bir sürü farklı anlatım için son derece zengin bir öz barındırıyor oluşu.

- Eylül Tumbar'ın ilk rolüydü. Artık "deneyimli bir oyuncu" olarak genç bir oyuncunun elini tutmak nasıldı?

Bir oyuncunun ilk projesinde yanında olmak, bu deneyimi elinden geldiğince onun için kolay, heveslendirici ve destekleyici bir sürece dönüştürmek çok kıymetli bir şey. Eylül ilk işine gerçekten de zor bir senaryoyla zor bir karakterle başladı ama başarıyla da altından kalktı. Çok çalışkan, akıllı, farkındalığı yüksek bir insan Eylül. Onu başka rollerde izlemeyi dört gözle bekliyorum.

- Sen ilk rolünü hatırlıyor musun? O Melisa'ya ne söylemek isterdin?

Hatırlıyorum. İlk rolüm bir dakikalık bir roldü ve çok zorlanmıştım sette. İyi bir deneyim olmamıştı benim için ama hemen ardından gelen ve ana karakterlerden birini oynadığım rolüm asıl ilk rolüm oldu diyebilirim. O çok da hoşlanmadığım deneyimin tam tersini yaşayarak tamam dedim yola devam. Kendime ne derdim… "Bu uzun bir yol Melisa" derdim. "İyi performansların da olacak, memnun olmadıkların da. Kendini sadece kendinle kıyasla ve kurduğun hayallerin sana ait olduğundan emin ol. En çok da tadını çıkarmaya bak. Bu hayat kendini yiyip bitirmek için çok kısa."

- Seni tanımamızı sağlayan ilk dizi "Çemberimde Gül Oya" olmuştu. Muazzam bir diziydi! Çıtası o kadar yüksek bir işten başlamak sonraki kariyerini nasıl etkiledi?

Muhteşem bir setti benim için. Çağan Irmak'la birlikte üçüncü işimdi yanlış hatırlamıyorsam. Çağan ilk filmimin de yönetmeniydi. Bana çok şey öğretti, oyuncuyu yüreklendiren, set deneyimini kolaylaştıran, heyecanını hep hissettiren bir yönetmen. O yüzden çok şanslı bir başlangıç oldu benim için. Çemberimde Gül Oya Zeynep Günay ve Cem Karcı gibi muhteşem yönetmenleri de bize armağan etti. Onlarla çalışmak muazzamdı! Ve tabii ki muhteşem oyuncu kadrosu ve biricik Selda Alkor. Unutulmaz bir işti… 

- İlk bölümdeki masa örtüsünü çekme sahnesini kaç seferde çektiniz çok merak ediyorum! Mükemmel bir sahne. Bir de garsona "cık" deyişini kaydedip sinir olduğum herkese cevaben yollayabilirim.

Bana da yolla lütfen! Şahane bir gif olur. Tam hatırlamıyorum ama çok tekrarlı bir sahne olmadı o. Ekibi çok yormadan bitirdik yanılmıyorsam. İki üç tekrardır en fazla.

- İlk sahnelerde hissedilen bir Wes Anderson x Tim Burton havası var! Hangisinin filminde oynamak isterdin?

İkisi de en sevdiğim yönetmenlerden! Kimin filminde oynamak istersin desen bu iki ismi de hemen söylerim, seçmem çok zor. Bence ikisi de olsun!

- Dizide kızını korumak için her şeyi yapabilecek bir anne var. Melisa sevdiklerine karşı böyle korumacı ve şefkatli mi?

Evet sanırım bazen sevdiklerime düşkün olabiliyorum ama bunu dışarıya yansıtmadan dengelemeye gayret ediyorum. Sevginin de karşı tarafın sınırlarını ihlal etmeyecek bir sağduyusu olmalı diye düşünüyorum.

- Setten ya da kostümlerden hatıra olarak aldığın bir parça var mı?

Çoğu işimde hatıra alırım karakterimden. Bu işte de muhteşem kostüm ekibimiz bana mayomu hediye etti. Muhteşem bir iş ortaya çıkardılar, hepsine bir kez daha teşekkür ederim.

- Oyuncu olarak baktığında bir yapımı iyi kılan şeyler nedir?

Oyuncu olarak benim için bir yapımı iyi kılan şey işin senaryosunu ve karakterlerini sinemanın tüm unsurlarını en iyi şekilde kullanarak hayata geçirmeyi başarmış olması. İşin dünyasının, sinematografisinin kendine haslığının yaratılmış olması.

- İzleyici olarak baktığında "iyi yapım" diyeceğin işlerde hangi özellikler olur?

Kendimi izlediğim filme kaptırmayı başarmam, dünyasına inanmam ve bende bıraktığı his.

- Sen neler izliyorsun şu ara?

Ben bizim dizi çıktığından beri yeni bir şey izleyemedim henüz. O sırada bir telaş içinde oluyorum, aklımın bir yanı hâlâ bizim hikâyemizi düşünmeye devam ediyor ve konsantre olmamı engelliyor. Sanırım bir iki gün daha böyle devam eder sonra yeni dünyalara dalmaya hazır hale gelirim.

- Dizinin devamı gelecek mi?

Bunun cevabını gerçekten ben de bilmiyorum.

- Sırada neler var, seni nerelerde göreceğiz?

Önümüzdeki seneye doğru çekilmesi planlanan uluslararası bir iş var. Onun hazırlıkları var. Bunun yanı sıra da yeni projeleri okumaya devam ediyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Biz, siz, onlar ve köpekler

İnsanların yaptıklarının ve yapması gerekip yapmadıklarının cezası köpeklere kesildi. Peki şimdi toplanıp slogan atmaktan başka bir şey yapacak mıyız yoksa babası tarafından cezalandırılmış çocuklar gibi inatlaşmaya devam mı edeceğiz? Uzun bir yazı bu. Uzun bir sorgulama, yüzleşme, iç dökme

Lionel Boyce, The Bear'ı anlattı: Her şey bir fikir olarak başladı, ikinci sezonda gerçeğe dönüştü, peki şimdi ne olacak?

Disney+'ta yayınlanan ve yıllar sonra 2020'lere dönüp bakınca muhakkak kült diziler listesinde olacak The Bear, üçüncü sezonunda ilk iki sezonu alıp ortaya her saniyesi önemli, anlatım dili ile çıtayı çok yükseltmiş, tadı damakta kalan bir sofra kuruyor. Dizinin basın toplantısından notlar ve Marcus'u canlandıran Lionel Boyce ile sohbetimiz de üçüncü sezonun etkisi ile gerçekleşti

Efsane rock grubu Kargo'dan Koray Candemir ve Serkan Çeliköz: "İki - üç konserde boxer'ımın sallandığını hatırlıyorum"

Adı ile müsemma "Kargo☆Yarına Kalan Şarkılar" albümü, Kargo'yu yıllar sonra yeniden sahneye taşıdı. Gençliğimizin efsane rock grubunun iki "hâlâ çok yakışıklısı" Serkan Çeliköz ve tabii ki Koray Candemir ile buluşup hem "o günleri" yâd ettik hem de müziğin bugününü konuştuk. 1 Haziran'da İstanbul'da, 2 Haziran'da İzmir'de sahne alacak grup içimizdeki "fangirl"leri, "rockçı" gençleri ortaya çıkaracak

"
"