19 Ağustos 2023

Ödüllü oyuncu John Goodman: “İnsanlar kendilerinden büyük bir güce inanmak istiyorlar”

HBO yapımı The Righteous Gemstones dizisi, Hristiyanlık özelinde dini, dinle kandırılan insanları, aç gözlülüğü, insanın aptallığını anlatan bir komedi dizisi. John Goodman, Danny McBride gibi “baba” isimlerin başrolde olduğu dizisi, üçüncü sezonu ile beIN Connect’te gösterimde. Komedi severlerin merakla beklediği yeni sezon gösterime girmeden önce, oyuncular ile online olarak sohbet ettik...

Danny McBride yapımcılığında, yine onun tarafından yaratılan ve yazılan The Righteous Gemstones dizisi, televizyon aracılığı ile vaazlar veren ve takipçileri sayesinde olağanüstü paralar kazanan Gemstone ailesini anlatıyor. John Goodman tarafından canlandırılan sert baba karakteri Eli ve çocuklarıyla ilişkisini ama aynı zamanda Eli’ın geçmişten gelen gizemli “dostluklarını”, Gemstone ailesinin korunması gereken imparatorluklarını anlatıyor The Righteous Gemstones dizisi. Danny McBride her şeyin yanı sıra Jesse Gemstone yani ailenin büyük oğlu karakterini canlandırıyor. John Goodman ve Jesse Gemstone dizide hikayenin çatışmalı baba-oğul karakterlerine o kadar iyi uymuşlar ki bu ikiliyi daha önce neden birlikte izlemediğimizi sorgulatıyor. İkisi de büyük aile dizilerinden tanıdığımız karakterler oysa ki… Dizinin diğer mücevherleri ise küçük oğul Kelvin Gemstone rolündeki Adam Devine, yakın arkadaşı kült karakter Keefe Chambers (Tony Cavalero) ve ailenin tek kız çocuğu Judi Gemstone rolündeki Edi Patterson. İkisi de abartılı rollerinin hakkını fazlasıyla veriyor. Özellikle Judi Gemstone’un 3 sezonda gelişen karakterini izlemek oldukça keyifli. Ailenin dışında ama fazlasıyla içinde olan, baba Gemstone’un nemesisi Baby Billy Freeman da unutulmamalı. (Walton Goggins tarafından canlandırılıyor) Eğer henüz dizinin ilk iki sezonunu izlemediyseniz, gülmeye çok ihtiyacımız olan bugünler, en başından itibaren izlemek için tam zamanı.

Dizinin asıl yaratıcısı olan Danny McBride, söyleşimizde dizinin hikayesinin ne kadar gerçeğe dayandığını anlattı: “Günün sonunda kilise bir işletme aslında. Gerçekten öyle. Bu kilisenin verdiği mesajla değil yapısıyla alakalı. Dizi de kiliseyi ya da dini taşlamıyor. İnsanları inandıkları şeyden dolayı küçümsemeyi, onlara bu nedenle gülmeyi istemem çünkü kendim neye inandığımı çok bilmeden başkasını inancından dolayı moron olarak etiketleyemem. Ben ya da dizi değil ama Hollywood’un dini inançlara karşı saygısız bir tavrı olabiliyor. Ama bu ülkenin Tanrı inancı olan bir millet olduğu düşüncesi, küçük kiliselere dayanıyor. Oysa günümüzde kiliseler küçük değil mega-kilise. Bu da Batı dünyası kültürü ile ilgili çok şey söylüyor aslında. Sürekli ‘büyü, genişle, her şeyi daha büyük yap’ diyen bir kültür. Büyürken neler kaybedildiği ise başka konu.”

Bunları söylerken Hollywood’un bakış açısını eleştirmeyi sürdürüyor: “Hollywood Hristiyanlardan hep aptal ya da iki yüzlü karakterler çıkartıyor. The Righteous Gemstones karakterleri de aptal ve iki yüzlü olabilir ama bu nedenle onlarla dalga geçilmiyor. İnsani zayıflıklarını gösteriyor.” Aslında dini inancı kuvvetli kişilere çok da uzak değil McBride; “Ben Baptist kilisesinde büyüdüm. Annem ve teyzem kilisede çalışıyorlardı. Büyüdükçe kilise bana hitap etmemeye başladı ve kendi yolumda ilerledim. Fakat bu demek değil ki ailemdeki herkes koyun gibi. Hepsinin kendine göre bi espri anlayışı var. Günlük hayatta onlar için işe yarayan şeyler benim günlük hayatıma uymuyor, farkımız bu. Yani Tanrı’ya inanan kişileri hedef alan bir yapım yapmıyoruz. Benim ilgimi çeken ve göstermek istediğim insanların ikiyüzlülüğü. Söyledikleri ile yaptıklarının aynı olmaması.”

Tabii ki ikiyüzlülük sadece dini inançlarla ilgili değil ve McBride da bunu belirtiyor: “Çok fazla ikiyüzlülükle dolu bir dünyada yaşıyoruz bugün. İnsanların sosyal medyada gösterdikleri hayatları ile gerçek çok farklı. Liderlerimiz iki yüzlü, bazı kilise yöneticileri de öyle… Bu dizi de sadece kilisede yanlış olan şeylerle değil, her şeydeki yanlışlıklarla ilgili. Hepimizle ilgili.”

Dizide McBride’ın “tuhaf” erkek kardeşi Kelvin’i canlandıran Adam Devine ile ise diziyi değil set arkasındaki arkadaşlığı konuştuk daha çok ve şöyle söyledi: “Filmleri çekip bitiriyoruz, bu kadar zaman geçirmiyoruz birbirimizle. Oysa 3 sezondur devam eden bu dizide birbirimizi senelerdir tanıyor hale geldik ve çok iyi arkadaşlar olduk. Daha pilot bölümünde ritmini bulduğunu düşünüyorum bu dizinin. Şimdi 3. sezonda bu ritmi derinleştirdik, eskisinden bile iyi oldu!”

Şu aralar başka dizilerde de karşımıza çıkan, The Righteous Gemstones’da Kelvin’in arkadaşı Keefe karaterinde izlediğimiz Tony Cavalero, setin en heyecanlı isimlerinden: “John Goodman, McBride, Adam Devine, Steve Zahn gibi isimlerle çalışmak muhteşem. Hepsi efsane. Bazen sadece durup onları gözlemlemek için çekimleri izliyorum. Sonra ‘bir dakika ya burada benim de sahne var! Keefe ol ve egzantrik karakterinin yapacaklarını yap’ diyorum kendi kendime. Bu hayatımın rolü.”

Dizinin 4. sezonunun onayının da alındığı müjdesini vererek 3. Sezonun öne çıkan karakteri Judy Gemstone yani Edi Patterson’dan da bahsedeyim. Patterson dizinin yazarları arasında da bulunuyor ve “Ben de yazım ekibine dahil olduğum için söylemiyorum ama çok iyi bir senaryosu var bu dizinin.” Feminist yapımlar döneminde, başlarda pek de feminist bir karakter olmayan Judy hakkında ne düşündüğünü soruyorum. Günün sonunda, ilk sezonda erkek kardeşleri babaları tarafından tokatlanınca “Baba bana da tokat at, ben de bir Gemstone’um” diyen ama üçüncü sezonda kendini ve her açıdan gücünü keşfeden bir kadın karakterden bahsediyoruz. “İlk sezonda kendini ikinci plana atılmış, görmezden gelinen biri gibi hissediyor Judy ama üçüncü sezona ulaşan karakter gelişimini çok seviyorum. Nihayet kendi olarak var olabiliyor ve Judy’nin bir gangster olduğunu hatta bu ailenin en tehlikeli gangsteri olduğunu düşünüyorum” diyor Edi.

Bahsettiğim tüm oyuncularla sırayla online olarak sohbet etme imkanı yakalayıp bir günü onlarla ekran başında geçirince ben de kendimi bir Gemstone ya da onların müridi gibi hissetmekten alıkoyamıyorum. Beni en çok heyecanlandıran elbette John Goodman ile sohbetimizdi. Bu röportajda ikimiz baş başa değildik. Goodman’in köpeği ve benim köpeğim de sohbete katılırken, kendi evinden bağlanan Walton Goggins de hattaydı.

Merhaba John, köpeğin benimkine selam vermek istiyor gibi görünüyor!

John Goodman: Evet, seninki de mi orada? Kamerayı açtığımdan beri gitmesini bekliyorum ama önümü kesip onu sevmemi istiyor o yüzden ekrana doğru eğilemiyorum, kusura bakma.

Ben gördüklerimden çok memnunum, hiç sorun yok! (ekranda sallanan bir köpek kuyruğu ve aralardan bakmaya çalışan John Goodman görüyordum) Dizinin üçüncü sezonuna gelmişken canlandırdığın Eli karakteri hakkında neler düşünüyorsun?

J.G.: Eli hâlâ daha hayatta bir şeyler öğrenmeye çalışan bir karakter, bu yönünü çok seviyorum. Her yaşadığından ders alıyor. Düz bir adam. Hep daha iyi olmaya çalışması onunla ilgili en gurur duyduğum yanı. Ailesine ve dini inancına körü körüne bağlı oluşu hem en iyi hem de en kötü özelliği. İnsanların ona karşı neden kırgınlık beslediğini anlamaya başlıyor bir noktada ve bu onu daha iyi bir insan yapıyor.

Peki Walton, sen Baby Billy hakkında ne düşünüyorsun?

Walton Goggins: Baby Billy hakkında sevilecek çok şey var ama çok yorucu bir karakter, beni çok yordu! Espri anlayışını seviyorum, özellikle bu sezonda epey iyi. Bu sezon oğlu ile ilişkisi sayesinde sevgiyi buluyor. Bu da güzel. İnsanların kendilerini olduklarından daha iyi görmesini seviyorum, Baby Billy’nin de göründüğünden daha fazla potansiyeli var, her ne kadar narsisistik bir yapısı olsa da kalbi iyi. İlk iki sezonda yeterince duygusal ağırlık vardı. Bu kez sadece eğlenmek istedik. O eğlenceli dünyayı hiç bozmak istemedik ve öyle de kaldı. Her gün işe gitmekten büyük keyif alıyordum.

İzlemesi de aynı oranda keyifli. Kamera arkası da öyledir diye tahmin ediyorum…

W.G: Gerçekten öyleydi. Dizide çalışan herkes çok iyi. Çok özel bir iş bu. Birbirlerini uzun zamandır tanıyan insanlar. Bir dönem Steve, Lukas, Shea, Stephen ve ben aynı yerde kalıyorduk. Çok güzel bir yerdi. Her akşam set sonrası bir kadeh şarap için buluşuyorduk. Şömine başında oturup birbirimize hikâyeler anlatıyorduk. Sonunda hep bir yerlerde geç akşam yemeği yemek zorunda kalıyorduk tabii. Bir daha hayatınızın başka bir döneminde aynı şeyleri yaşamayacağınızı bildiğiniz bir dönemdi. Bunu bilmek zamanı kaliteli kullanmayı sağlıyor. Kariyerinde sevdiğin insanlarla çalışıp iş sonrası onlarla takılma noktasına gelmek güzel. Bu insanların hayatlarında olanları, çocuklarını, başarılarını ve başarısızlıklarını birlikte yaşama şansın oluyor böyle zamanlarda.

Kulağa mükemmel bir dönem gibi geliyor. Dizide dini inançları olan ama aynı anda dini kazanç için alet eden bir aile var. Dinin sizin gerçek hayatınızdaki yeri ne?

J.G.: Çocukken düzenli olarak kiliseye giderdim. Bence yaptıkları en iyi şey o kadar insanı bir araya toplayabilmek. Bu sayede hem kalbinizi hem aklınızı kontrol edebiliyorlar ve bu konuda çok yetenekliler. İnsanları ağlatmakta, insanlara umut vermekte, görünmeyen bir güç tarafından sürekli gözlendiğiniz ve yargılandığınız konusunda kalbinize korku yerleştirmekte çok başarılılar. Bu korkudan kurtulmak için çok uğraştım. Bunun arkasında her zaman kötü niyet olmasa da bana hiçbir faydası olmadı. Hayatımın geri kalanı boyunca bunları geride bırakmaya, kendimle ve dinle barışmaya çalıştım. Hakiki bir inancı olan herkesi çok takdir ediyorum. Benim de kendime göre bir inancım var.

W.G.: Benim hayatımda dinin yükseldiği ve alçaldığı zamanlar oldu. Gençliğimde İncil kampına katılmıştım. Güney’de farklı kiliselere katıldım. Annem dinin peşindne giden bir kadındı. Neredeyse her kilise grubunda yer aldı. Ama kilisede o kadar çok vakit geçirdikten sonra kişisel inancımı geliştirdim ama dinle yönlendirilen kişilerle empati kurabiliyorum.

Türkiye’de biz Gemstone ailesinin yaptığına benzer bir durumla karşı karşıyayız...

J.G.: Evet, biliyorum.

Sizce insanlar neden dini alet eden kişilere inanmaya bu kadar meyilliler?

J.G.: İnsanlar bir şeye inanmak istiyorlar. Kendilerinden büyük olduğunu düşündükleri bir şeye inanmaya ihtiyaçları var. Ruhsal ve ahlâki bir arayışta herkes. Aynı zamanda işin duygusal boyutu da var. İnanınca kendilerini iyi hissediyorlar ve bu da kolay kullanılabilir bir şey.

Yazarın Diğer Yazıları

"Dengeler: Biri Olmak" dizisinin başrolü Cihangir Ceyhan: Ferit kader kurbanı mı değil mi?

Teşekkür edip karavandan ayrılırken emin olduğum bir şey vardı; Ferit karakterini Cihangir Ceyhan'dan daha iyi canlandırabilecek bir isim düşünülemezdi

Türkiye için yeniden umutlanma vakti

İstatistiklere göre 2019’da büyükşehir belediye başkanlıkları için toplam 33 kadın aday yarışırken, 2024’te 94 kadın aday var listelerde. Belediye Başkanlığı kadın adayları ise 634’ten bin 624’e çıkmış. Net veriler yok ama 40 yaş altı aday oranında gözle görülür bir artış var. Şimdi bu ülke için yeniden umutlanma vakti değildir de nedir?

'3 Cisim Problemi'nin yıldızları T24'e konuştu: Uzaylılara inanıyorum, şu anda İngiltere'de hükümetteler!

Kabul edin, bu hafta gerçeklerden biraz uzaklaşmaya en çok ihtiyacımız olan haftalardan biri. Pazar akşamı açıklanacak sonuçların anksiyetesi arşa çıkmışken bizi yine sinema ve dizi dünyasına kaçış kurtarıyor. Neyse ki tam da bu duruma uygun olan 3 Body Problem (3 Cisim Problemi) Netflix'te gösterime girdi ve kafamızı kurcalamak için mükemmel bir senaryo sundu. Bu vesile ile dizinin oyuncuları ile sohbet ettik