14 Ocak 2024

Erdal Özyağcılar: Bu dizi için Joker miyim değil miyim; kararı izleyici verecek 

Erdal Özyağcılar bu kez öyle bir dizide ve öyle bir rolle, öyle bir kendini aşan oyunculukla karşımıza çıktı ki daha önce canlandırdığı karakterleri bile daha inandırıcı kıldı. Şahsiyet II. Fasıl'da "Kader" karakterinden bahsediyorum. GAIN'de izleyebileceğiniz dizinin sezon sonu bölümü geçtiğimiz günlerde yayınlanmışken, Erdal Özyağcılar ile Şahsiyet'i, şahsiyetsizliği ve Türkiye'nin kaderini konuştuk 

70'lerden beri devam eden, 90'larda çok fazla aileyi ağlatan "faili meçhuller" ülkenin kara lekelerinden biridir. Tıpkı hâlâ daha süregelen ve susulan, anlatılmayan, hasır altı edilen tecavüzler, hırsızlıklar, cinayetler yani tüm şahsiyetsizlikler gibi.

Tüm bu kötülüklerin tarihte bir iyi bir kötü var oluş şekli vardır: Toplum bunları unutur çünkü unutturulma tuzaklarına düşer, çünkü hayatta kalma, bugünü kurtarma telaşı ağır basar. Ve bu kötülükler sadece ateşin düştüğü yerlerde kor olarak kalır -ya da öyle olduğu sanılır. Çünkü günün birinde birileri çıkar ve bunları sanatla anlatır, toplumun yüzüne su çarpar.

İşte Şahsiyet dizisinin bize yaptığı bu oldu. Gerek hikâyesi, hikâye anlatımı gerek görüntüleri gerekse tartışılması imkânsız oyunculukları ile Şahsiyet, Türkiye dizi tarihinin en önemli parçalarından biri oldu. Bu nedenle dizinin ikinci sezonu yayınlanır yayınlanmaz ekran başına oturmamız kaçınılmazdı.

Şahsiyet II. Fasıl, dizinin esas kahramanı Agâh Beyoğlu'nun hafızası ile verdiği yeni savaşla açıldığında, bu yeni sezonun bizi yine bir "karanlığa" götüreceğini biliyorduk ama böylesini yapacağını düşünmemiştik! Aynı anda kaç şeyi, seyircinin gözüne sokmadan sorgulatabilir ki bir yapım? (Dikkat, burada spoiler var) Belki evet tek bir sahne, otobandaki kriz anı, "geçit töreni" tuzlu bir yemeğe tekrar tuz katmak gibiydi ama orda da Haluk Bilginer'e yine şapka çıkardık. Gerçi dizinin ilk sezonu ile Emmy Ödülü'ne layık görülen oyuncunun benim şapkama ihtiyacı yok. Oyunculuğunun takdiri için Emmy'ye bile ihtiyacı yok, o ayrı! Doğrusu dizide en küçük rolden en büyük role kadar hiçbir "olmasa da olurmuş" yok, o ayrı. O da yönetmenin, Onur Saylak'ın ve kast ekibinin başarısı elbette. Bu ekibin II. Fasıl'daki en dudak uçuklatan başarısı ise Kader karakteri.

Yani Erdal Özyağcılar'ın canlandırdığı "fail".

Ne yalan söyleyeyim, Kader karakterine sempati besleme korkusu içindeydim ilk bölümde. Çünkü Erdal Özyağcılar'ın canlandırdığı en aç gözlü, en dolandırıcı karakterler bile bizi güldüren karakterler olmuştur hep. Fakat o, izleyiciye öyle bir "karakter nasıl oynanır" dersi veriyor ki, iyiyi/kötüyü öyle bir sorgulatıyor; öyle bir bakıyor ki Agâh Beyoğlu'nun gözlerine, "dizinin spin off'u olsun; bir de Kader'i anlayalım" diyor insan.

Sonra, Kader'in simgelediği her şeyi, tüm o beyaz Torosları, yakınlarını arayan aileleri hatırlayıp kendine geliyorsun… Orada da tek bir umudun kalıyor geriye: Belki tamamen kurgu bir dizi ile toplum hafızası biraz rahatsız olur. Rahatsız olmak anlamanın başlangıcıdır ne de olsa. Belki o günleri yaşamamış gençler merak eder, araştırır.

Belki de kader alnımıza yazılan değil; şahsi bir meseledir. Hafızamızı tazeleyip şahsiyetimizi koruduğumuz sürece kadere de karşı gelinebilir…

Erdal Özyağcılar ile Şahsiyet'i, şahsiyetsizliği ve Türkiye'nin kaderini konuştuk. Çok kısa bir sohbet bu. Kısa ama çok şey söyleyen, olması gerektiği yerde susan bir sohbet.

IMDB'nin belirlediği "Tüm Zamanların En İyi 100 Dizisi" listesinde 42. sırada yer alan Hakan Günday tarafından yazılan Şahsiyet'in iki sezonunu GAIN'de izleyebilirsiniz.


- Şahsiyet dizisini size Kader rolü teklif edilmeden önce izlemiş miydiniz?

Evet izlemiştim. Senaryo, yönetmen, çok başarılı bir kast, yapım ve prodüksiyon her şeyiyle uluslararası bir iş. Tabii sevgili Haluk Bilginer'in Agâh Beyoğlu'su harikaydı.

- Kader ile tanışmanız nasıl oldu? Senaryoyu ilk okuduğunuzda ne hissettiniz ona karşı?

Kader ile tanışmamız 1970-1980'li yıllarda oldu aslında. Sözde savaş ortamı kışkırtmasıyla Türkiye'ye çok zarar verdiler. Faili meçhuller, kapı önlerinde infazlar, hem sağdan hem soldan birçok genç insan telef oldu; maşa edildiler. Dolayısıyla Kader'den nefret ettim tabii… Ama ben oyuncuyum. Nefretlik kötü bir karakteri bütün ince nüanslarıyla; beynine hükmedip onu böyle bir insan yapanları da sorgulayan bir tavırla; annesine ve yıllar önce Hikmet'e bıraktığı sevgilisine olan duygusuyla insan yönünü kaybettirmeden canlandırmaya çalıştım onu. Tabii takdir izleyicilerin… Şu da var: Kötü adam oynamak her zaman en büyük hayalimdi. Nedeni ise iyi ile kötü arasındaki çelişkili durum. Bir de Alfred Hitchcock'un şu sözü: "Bir filmde kötü adam ne kadar iyiyse film de o kadar iyidir."

- Şahsiyet dizisi hafızamızı sorgularken ülkenin hafızasını da sorguluyor. Siz bu ülkenin hafızası ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Neler var unutmamamız gereken ama unutulan, ya da unutturulan?

Bu soruya cevabım çok kısa olacak. Bildik bir cümle ama ben başına kocaman bir MAALESEF koyacağım: Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.

- Kişisel olarak "hatırlamak" ile hafıza ile aranız nasıl?

Ben de insanım. Maalesef.

- Yaş ilerledikçe unutkanlıklar artarken bir oyuncu olarak hafıza sizin en büyük cephanelerinizden. Ezber gücünüzün azalması gibi korkularınız oldu mu hiç?

Replikleri ezberlemek benim için hiçbir zaman sorun olmadı. Ben beynimde karakteri ezberlemeye çalışırım; tabii önce yönetmenimin benden istediği ve senarist arkadaşımın kurduğu doğrultuda… Her zaman yönetmenime o sahneyi farklı oynamak için çeşitlemelerim olur ama sonuçta günahıyla sevabıyla onun istediğini oynamaya çalışırım.

- Yıllar ve birikimler bir oyuncuyu nasıl besliyor, neler katıyor oyunculuğa?

Benim en büyük şansım "Bizimkiler" dizisi oldu. İlk defa kendimi monitör başında izlemeye başladım ve dokuz yıl boyunca her sahnemi izledim. Her zaman yanımda bana bu imkanı veren –nurlar içinde yatsın– yönetmenim Yalçın Yelençe oldu. Sonra proje tasarımı yapmaya başladım, her karakteri kendim oynayacakmışım gibi çoşkuyla kurguladım. Bugüne kadar hangi kanalda olursa olsun her dizinin en az üç-dört bölümünü izlerim, yabancı dizileri de çat pat İngilizcemle dikkatle izlerim. Filmler vazgeçilmezimdir. Bazen çoşkuyla sanki tiyatroda izliyormuş gibi alkışlarım, bazen de kıskançlıktan deli olurum… Hadi size bu ismi de söyleyeyim: Christoph Waltz.

- Tam da onun oynayacağı bir rolü canlandırmışsınız o zaman! Kader aslında adalet arayan biri olarak çıkıyor karşımıza. Ve öldürdüğü insanların yakınları tarafından hiç beklemediği "şiddetsiz bir hesaplaşma" ile karşılaşıyor. Kader'in bu beklemediği "silah" karşısında tepkisini ya da tepkisizliğini canlandırırken nelere dikkat ettiniz?

Kader, Hikmet'e aklımda kaldığı kadarıyla şöyle diyor: "Hikmet ben değiştim, başka bir Kader'im. Sen kalk bunca yıl sonra intikam için gel, herifin sülalesini öldürmeye kalk. Eskiden olsa böyle mi yapardım… Bu insan zayıflığı… Ben zayıf bir insanım artık Hikmet. Vicdanımı susturamıyorum. bu vicdan meselesi; oysa ben memleket meselesi için adam öldürdüm." Hepsi burada saklı.

- Onur Saylak ve Hakan Günday ile Kader'i yaratırken özellikle nelerin altını çizmeye çalıştınız? Mesela bir noktada izleyicinin onunla empati kurması önemli miydi yoksa Kader'in gerçekten kötü biri olduğunu mu kabul etmemiz gerekli?

Dediğim gibi iyi ile kötü bir kavram kargaşası… Empati mi sempati mi? İki ülke savaşıyor, galip gelen ülkenin komutanı kahraman gibi karşılanıyor. Mağlup olan ülkede o komutan nasıl karşılanır acaba? Bu dünyada barış yerine savaşlar hüküm sürdükçe insanoğlunun kafası hep karışacak maalesef. Sinema sektöründe "empati mi sempati mi?" sorusuna en güzel örnek Hannibal Lecter.

- Ben de tam bunu söyleyecektim, Hannibal'a duyduğumuz tuhaf hayranlık gibi bir hayranlık yaratıyor Kader. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, "kötü karakter" rolleri ile bilinen bir oyuncu yerine bu karakteri sizin canlandırmanız Kader'e ve hikâyeye neler katıyor?

Arthur Fleck bir palyaço; ben de bir komedyenim. İyiyi ya da kötüyü oynamak işimin bir parçası. Şimdi bu dizi için Joker miyim değil miyim? Kararı izleyici verecek. 

Yazarın Diğer Yazıları

"Dengeler: Biri Olmak" dizisinin başrolü Cihangir Ceyhan: Ferit kader kurbanı mı değil mi?

Teşekkür edip karavandan ayrılırken emin olduğum bir şey vardı; Ferit karakterini Cihangir Ceyhan'dan daha iyi canlandırabilecek bir isim düşünülemezdi

Türkiye için yeniden umutlanma vakti

İstatistiklere göre 2019’da büyükşehir belediye başkanlıkları için toplam 33 kadın aday yarışırken, 2024’te 94 kadın aday var listelerde. Belediye Başkanlığı kadın adayları ise 634’ten bin 624’e çıkmış. Net veriler yok ama 40 yaş altı aday oranında gözle görülür bir artış var. Şimdi bu ülke için yeniden umutlanma vakti değildir de nedir?

'3 Cisim Problemi'nin yıldızları T24'e konuştu: Uzaylılara inanıyorum, şu anda İngiltere'de hükümetteler!

Kabul edin, bu hafta gerçeklerden biraz uzaklaşmaya en çok ihtiyacımız olan haftalardan biri. Pazar akşamı açıklanacak sonuçların anksiyetesi arşa çıkmışken bizi yine sinema ve dizi dünyasına kaçış kurtarıyor. Neyse ki tam da bu duruma uygun olan 3 Body Problem (3 Cisim Problemi) Netflix'te gösterime girdi ve kafamızı kurcalamak için mükemmel bir senaryo sundu. Bu vesile ile dizinin oyuncuları ile sohbet ettik