Kim olursak olalım hayatta hepimizin en azından bir konuda seçme şansı var: Dünyayı (Tamamını olmasa da kendi çevremizi, ki her şey oradan başlıyor) güzelleştiren bir insan olmak ya da sadece kendi yaşadığımız günü kurtarmak… Nurten Öztürk hiç şüphesiz ki fıtratında dünyayı güzelleştirmek, yaşadığı topluma katkı sağlamak için yaşayan insanlardan. Bunu o kadar kibar ve sessizce yapıyor ki iş dünyasında değilseniz adını hiç duymamış olabilirsiniz. Çünkü yaptığı işlerinin önüne geçecek alkışların peşinde değil. Bu yazıyı da aslında tam da bu sebeple kaleme alma ihtiyacı duyuyorum çünkü özellikle son senelerde çok az sayıda gerçekten ilham veren insanla tanıştım, meslek gereği sürekli onlarca insanla tanışmama karşın.
Nurten Öztürk, Köy Enstitüleri'nden mezun olmuş öğretmen bir babanın, Mengenli, biyoloji öğretmeni kızı olarak başlamış iş hayatına. Ama üniversitede tanıştığı eşinin girişimci ruhu sayesinde erkeklerin hakim olduğu bir sektörde bulmuş kendini. Eşi Fikret Öztürk, öğretmenliği bırakıp madeni yağ sektörüne girince Nurten Hanım'dan "kasada durması için" yardım istemiş. Bütün hikaye böyle başlıyor. Yani aslında Nurten Öztürk'ü tanımamı sağlayan projelerin arkasında "birlikte" yola çıkan bir çift var. Her adımda birbirini destekleyen bir kadın ve erkek.
Birlikte kurdukları OPET'in "sevilen marka" haline gelmesinde Nurten Hanım'ın hayatın herkes için daha yaşanabilir olması arzusu ve eksik gördüğünü hemen tamamlama, hemen harekete geçme güdüsü var belli ki. Bunun en basit örneği markanın benzin istasyonlarındaki kadın "pompa çalışanları". Dikkatinizi çekmiştir muhakkak! Yurtdışında, özellikle Amerika'da sadece müşteri çekme amaçlı seksi giyimli kadınlar, sürücülerin daha çok erkek olduğu dönemlerde dikkat çeken bir reklam unsuruydu. Ancak feminizm akımı ile benzin istasyonlarında ancak market kasalarında kadınlara rastlar olduk. En gelişmiş ülkelerde bile benzini kadın çalışanlardan değil, erkeklerden alıyoruz. Oysa Türkiye'nin her yerinde, Nurten Hanım ve kızı Filiz Öztürk'ün geliştirdiği "Kadın Gücü Projesi" sayesinde kadınların benzin pompaları başında gülümsüyor.
Satış alanı
Bir kadın sürücü olarak yollarda erkek şoförler tarafından sürekli tacize uğramaktan bıkmışken, benzin istasyonuna gelince bacağıma yapışan eteği, emniyet kemeri yüzünden açılmış dekoltemi düşünmeden bir kızkardeşten benzin almak kadar güzel bir şey yok! 2018'de başlayan proje ile, her istasyonda en az 2 kadın çalışan hedefleyen markanın istasyonlarında şu an 3 binden fazla kadın çalışıyor.
Bu girişimin diğer akaryakıt markalarına ilham olduğunu görmek de çok güzel. Örneğin yabancı bir akaryakıt markası olan Shell de 2018 yılında "Kadın Enerjisi" kampanyasını başlattı ve 2023 yılına kadar 5 bin 500 kadın istihdam etme hedefi koydu. Daha fazla markanın da benzeri hedefler ve projeler geliştireceğini öngörmek zor değil.
Özellikle uzun yollarda tam da az evvel bahsettiğim dağılmış hald yetmez gibi aşırı derecede sıkışmışken, umumi tuvalet kullanmak zorunluluğu, yola çıkmayı ben gibi en çok seven kişileri bile rahatsız eden bir durumken yine Nurten Hanım'ın eksiği, yanlışı, ihtiyacı hemen görebilmesi ve çözüm yaratabilmesi sayesinde başlatılan "Temiz Tuvalet Kampanyası" da tam 22 yıldır devam eden başka bir dikkat çekici iş. Kimse uzun yolda girdiği benzin istasyonunda tertemiz ve hijyenik bir tuvalet bulmanın keyfini inkar edemez!
Benzin istasyonlarını aşan, Türkiye'nin her yerindeki okullara hatta garlara uzanan proje ile temizliğe ile övünen ama bunu kesinlikle umumi alana taşımayan toplumumuzu eğitiyor. Ne yalan söyleyeyim, daha en az 40 yıl, 40 fırın ekmek yememiz lazım "tuvalet temizliği" bilincine kavuşabilmemiz için. Çünkü bu başkalarına saygıdan geçiyor ve maalesef toplum olarak saygı konusunda her geçen gün geriye gidiyoruz.
Bir sonraki adımda istasyonlarda evcil hayvanlar için özellikle şehirler arası yollarda mama-su alanlarının ve az da olsa yürüyebilecekleri, ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri çimenlik gölge alanların bulunması, çocuk oyun alanlarının güneşten korunması, spor yapmayı özendirmek ve uzun yolda araçta oturmanın zararlarını azaltmaya yönelik basit esneme hareketleri için yönlendirmeler olması ve de çöp atmanın zararları ile ilgili bilgilendirmelerin olmasını da umuyorum. O zaman benzin istasyonlarından başlayarak gerçekten gelişen bir toplum olabiliriz, her şeye inat.
Tam da bu iki projenin günlük hayatın normalde düşünmediğimiz küçük detaylarını güzelleştirmesi nedeni ile arkalarındaki aklı aramak ve teşekkür etmek istediğimde, aynı aklın yarattığı bir başka proje için Marmaris'in Bayır Köyü'nü ziyaret daveti aldım ve hem Nurten Öztürk hem de 2000 yıllık bir çınar ile tanışma şansı yakaladım.
Köy meydanı eski
Köy meydanı yeni
2 bin yıllık çınarlarla gelen huzur
Bu projelerin en güzel yanı, marka ve markanın olduğu alanlar, çalışanlar ile sınırlı kalmamaları, tek seferlik değil, sürdürülebilir işler olmaları. Ege Orman Vakfı, Çanakkale Valiliği, AFAD, TCDD gibi kurumlarla birlikte çalışmaları, sadece reklam amaçlı değil. Bu da artık projelerin değişmez unsuru haline gelen "greenwashing" yani çevreci görünerek reklam yapma trendinin yarattığı güvensizlik duygusunu ve "acaba öyle mi" sorgusunu ortadan kaldırıyor.
Bayır yazması
Doğaya Saygı Projesi, geçtiğimiz yıl canımızı yakan orman yangınlarının olduğu bölgelerdeki köylerin sürdürülebilir kalkınması için halkı bilinçlendirmeyi amaçlayan ve destekleyen bir proje. 25 yılda 12 milyona yakın fidan eken ve ağaç olup ormanlara katılmaları için uğraşan marka daha önce gerçekleştirilen Örnek Köy Projesi'nin uzantısı niteliğindeki 'Doğaya Saygı Projesi kapsamında, Marmaris'e bağlı Osmaniye ve Bayır, Milas'a bağlı Çökertme, Gökbel ve Bozalan, Bodrum'a bağlı Pınarlıbelen (Etrim), İrmene ve Çamlık ile Köyceğiz'e bağlı Otmanlar'da restorasyon, rehabilitasyon ve eğitim çalışmaları gerçekleştiriyor. Bayır Köyü'nde başlayan projede yöreye şimdiden canlılık getirmiş. Kadın emeğinin değerlendirilmesini de içeren proje ile yöreye özgü defne yaprağından yapılan doğal kozmetiklerin ambalajları, logoları için dahi yardımcı olunmuş ve ortaya çok şık bir kozmetik markası çıkmış. Yöreye özgü, evli kadınlar tarafından takılan yazmalarıyla, balı, defnesi, çiçekleri, ağaçları, çeşmesi ile köyün tüm turistik ve ekonomik fırsatları üzerine çalışılmış ve hepsi değerlendirilmiş. Yapılan çalışmalarla 235 hane, 639 nüfusa sahip Bayır Köyü, çevresindeki yanmış ormanların yarattığı üzücü görüntüye inat, köy meydanındaki asırlık çınar ağacının koruması altında yeniden doğmuş resmen. Bununla da bitmemiş, evler, dükkanlar gibi camii, köy kahvesi, tuvaletler marka standartlarına uygun düzenlenmiş, yangınlar öncesinde bölgenin ana gelir kaynaklarından olan çam balı ve arıcılık rehabilitasyonu için çalışmalar yapılırken arıcılık yan ürünleri üzerine eğitimler verilmiş, zeytinyağı üretimi geleneksel yöntemlerle yeniden canlandırılmaya başlanacak. Habitata uygun, eskiden uygulanan tarım terasları da bu bölgede ne yazık ki ülkedeki yanlış düzenlemeler ile yok olmaya yüz tutan tarımı canlandırmayı, gençlerin bölgeden uzaklaşmadan tarıma yönelmelerini hedefliyor.
Bayır Köyü
Bu hedefler doğrultusunda kurslar da düzenleniyor. İngilizce, kırsal turizm etkinlikleri, turistik ve hediyelik eşya yapımı, takı yapımı, el bakımı ve hijyen eğitimi olmak üzere 592 saat eğitim verilmesi planlanıyor. Ayrıca arıcılık yan ürünleri üretimi ile ilgili uygulamalar ve Kültür Bakanlığı destekli ev pansiyonculuğu kursları da planlanan eğitimler arasında yer alıyor.
Bölgede tek "binlerce yıllık" ağaç Bayır Köyü meydanındaki değil. Bu ağaçlar çevresinde toplanan köyler, tarihi çeşmeler, gelenekler, eğlenceler, düğünler, aşklar, hayatlar var aslında. İnsanı aciz duruma getiren yangınlardan korunması gereken değerler her biri. Neyse ki Nurten Öztürk gibi dünyaya ülkesinden başlayarak umut yayan insanlar var. Umarım halk da bunun kıymetini bilir ve çalışarak eskisinden daha kıymetli topraklar, köyler yaratır. Bu sayede turizmin sadece yanmış ağaçların üzerine betonlar dökülerek yapılan her şey dahil otellerden ibaret olmadığını anlar herkes.
Kızlar çeşmesi
Bayır Köyü halkı, meydanlarındaki 2 bin yaşındaki çınar ağacının çevresinde bir tur atarsanız hayatınıza huzur ve barış getireceğinize inanıyor. OPET Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk'ün hayata bakışı, paylaşmayı ve dünyayı güzelleştirmeye olan inancı da bu ağaçların çevresinde bir tur dönenlere yayılır ve bu ağaçlar gibi asırlarca yaşar umarım.
Not: Nurten Öztürk aynı zamanda 3 çocuk annesi ve 2 kitabı olan bir fotoğraf sanatçısı.