30 Temmuz 2023

Gelecekteki yaşam formumuz: Yaşam 3.0

Bu yeni yaşam formu, Yaşam 2.1'i yok edecek mi yoksa birlikte mi yaşayacak?

Zamanı dönemlere bölmek genellikle tarihçilerin işidir. Dönemlere bölme işi de faaliyet alanlarına göre çeşitlilik göstermektedir. Ancak bu konuda da tarihçiler arasında kesin bir uzlaşma yoktur.

Ben teknolojik gelişmelere göre sınıflanan dönemlerle ilgileniyorum. Üretim biçimi açısından baktığımızda Endüstri 4.0 dönemindeyiz. Sosyal yaşam açısından baktığımızda ise Toplum 5.0 dönemine girmiş bulunuyoruz. Bu iki dönemi geçmişte pek çok kez yazdığımdan tekrar tanımlamayacağım; ilgilenenler T24 arşivlerindeki yazılarıma bakabilir.

Uzun zamandır okuma listemde olan ancak yeni okumaya fırsat bulduğum, Mac Tegmark'ın, "Yaşam 3.0 – Yapay Zekâ Çağında İnsan Olmak" adlı kitabı ile yeni bir dönem sınıflanması hakkında bilgi sahibi oldum.

T24'ten sayfa komşum Güneç Kıyak 05 Aralık 2021'de yayımlanan yazısında bu konuya değinmiş. Ben de sayın Kıyak'ın affına sığınarak konuyu zenginleştirmek istedim.

* * *

Max Tegmark, Dünya üzerindeki yaşamı üç farklı aşamada sınıflandırmış:

Birinci dönem, Dünyamızda yaklaşık dört milyar önce ortaya çıkan çeşitli yaşam formları ile başlayıp, yaklaşık yüz bin yıl önce zeki insanın ortaya çıktığı döneme kadar uzanıyor:

Bu dönemi Yaşam 1.0 olarak tanımlamış.

İkinci dönem, zeki insanın ortaya çıkışından günümüze kadar olan dönem:

Bu dönemi Yaşam 2.0 olarak tanımlamış.

Üçüncü dönemi yani Yaşam 3.0'ı ise, yapay zekânın süper yapay zekaya dönüşeceği tarihten itibaren başlayacağını öngörmüş.

Şimdi bu dönemlere bir göz atalım:

Yaşam 1.0

Bu dönemin özelliği, tüm yaşam formlarının hem donanım hem de yazılım olarak biyolojik evrimle gelişmesi. Yani kendi formlarının gelişmesine müdahale edip, katkıda bulunamıyorlar. Değişimleri sadece DNA'ları tarafından, evrimle ve nesiller boyu gerçekleşebiliyor.

Yaşam 2.0

Yaşam 2.0'ın karakteristik özelliği kültürel değişimin olması. Kültürel özelliğin kapsamı çok geniş; düşünme, konuşma, yabancı dil öğrenme, meslek edinme, çevresini değiştirmek gibi pek çok özelliği kapsıyor.

Bu açıdan bakınca insan, yazılım özelliklerini geliştirip değiştirebiliyor.

İnsanın doğarken 1 GB’lık DNA hafızası ile doğduğu söyleniyor. Doğumdan itibaren, aile bireyleri, öğretmenleri ve çevresindekiler sayesinde yeni bir şeyler öğreniyor. Yazar, her yeni konuyu bir modül, her yeni bilgiyi ise bir veri olarak değerlendiriyor. Sonuç olarak insanın yazılımını geliştirip, güncellediği yorumunu yapıyor.  Yazılımın gelişmesinin ve güncellenmesinin ise zekayı geliştirdiğini ileri sürüyor.

Zekâ da insanın evrim sürecine paralel olarak gelişmiştir. İnsanın ellerini kullanarak çevreyi değiştirebiliyor olması da zekâsının gelişiminde çok önemli bir faktördür.

Yazar, öğrenme konusunda güzel bir örnek vermiş; fareler de öğrenebiliyor. Ama bir dil geliştirmedikleri için öğrendiklerini nesilden nesle aktaramıyorlar. Bu yüzden fareleri Yaşam 1.1 formu olarak sınıflıyor.

İnsanın beceremediği en önemli şey ise donanımını, yani fiziksel yapısını değiştirememesi. Yazar, 3D yazıcılar gibi yeni nesil yazıcıların ürettiği, dil, burun, kulak, kemik gibi teknoloji ürünü organları kullanmaya başlamış olduğumuzdan dolayı, günümüz insanını Yaşam 2.1 formu olarak değerlendiriyor.

Yaşam 3.0

Bu yeni yaşam formu, Yaşam 2.1'in geliştirdiği yapay zekânın kendi kendini geliştirmesi ile başlayacak. Yani Genel Yapay Zekâ'nın tam kendisi. Sonra da Süper  Yapay Zekâ ile sonsuzluğa ulaşacak.

Daha önce T24'te yayınlanan yazılarımda yapay zekâ çeşitlerini de anlatmıştım. Dolayısıyla tanımlara girmeden devam etmek istiyorum.

Tegmark'a göre gelecekteki yaşam formunun merkezinde hem yazılımını hem de donanımını yapabilen Genel Yapay Zekâ olacak.

Yazar yaşam formlarını sınıflarken şu üç soruyu sorup cevaplarına bakıyor:

Soru 1- Hayatta kalıp, kendini kopyalayabilir mi?

Cevap 1- Yaşam 1.0, Yaşam 2.0 ve Yaşam 3.0 hayatta kalıp, kendini kopyalayabilir.

Soru 2- Yazılımını tasarlayabilir mi?

Cevap 2- Yaşam 2.0 ve Yaşam 3.0 yazılımını tasarlayabilir.

Soru 3- Donanımını tasarlayabilir mi?

Cevap 3- Sadece Yaşam 3.0 donanımını tasarlayabilir.

* * *

 

Bu ve benzeri soruları da bir sonraki yazımda tartışmaya açacağım.

Bu üç yaşam formunun daha iyi anlaşılması için aşağıdaki diyagramı dikkatinize sunuyorum:

Hayri Cem kimdir?

Hayri Cem 14 Şubat 1959 yılında İstanbul'da doğdu. Eğitimini sırasıyla aşağıdaki okullarda sürdü: Namık Kemal İlkokulu, Darüşşafaka Lisesi, Şişli Lisesi, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler fakültesi (lisans), İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi (Yüksek Lisans).

1984 yılında Türkiye'nin ilk piyasa araştırma şirketlerinden olan Bileşim International Araştırma Şirketini kurdu. 1989 yılında Türkiye'nin ilk elektronik TV İzleyici Ölçüm Araştırmalarını yapan AGB Anadolu'yu kurdu. 2000 yılında Bileşim Medya şirketini kurdu. Zaman içerisinde hisselerini AGB, Nielsen ve GfK şirketlerine sattı. 2007-2015 yılları arasında uluslararası  Nielsen araştırma şirketinin Gelişmekte Olan Ülkeler CEO'su oldu.

Emekli olduktan sonra Anadolu Üniversitesi ve Maltepe Üniversitesinde Medya Planlama, Araştırma Yöntemleri ve Dijital Dönüşüm dersleri vermektedir.

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Pullarla Olimpiyat Oyunları'nın kısa tarihi: 1920 Antwerp Olimpiyat Oyunları

1920 Olimpiyat Oyunları, 20 Nisan - 12 Eylül 1920 tarihleri arasında Belçika'nın Antwerp şehrinde yapıldı. Bu oyunlar, I. Dünya Savaşı'ndan sonra düzenlenen ilk Olimpiyat Oyunlarıydı

Pullarla Olimpiyat Oyunları'nın kısa tarihi: 1912 Stokholm Olimpiyat Oyunları

Osmanlı Devleti'ni temsilen ilk kez 1906 Atina Ara Olimpiyatları'na İzmir'den ve Selanik'ten üç futbol takımı katılmıştı. Bu organizasyon, IOC tarafından Olimpiyat Oyunları olarak kabul edilmediği için, Osmanlı Devleti'nin katıldığı ilk Olimpiyat oyunları 1912 Stokholm oyunlarıdır

Pullarla Olimpiyat Oyunları'nın kısa tarihi: 1908 Londra Olimpiyatları

Açılış töreninde, sporcular ülkelerinin bayrakları ile Kral ve Kraliçe'nin önünden geçerek bayraklarını öne doğru eğmeleri gerekiyordu. ABD sporcuları bu kurala uymayarak Kral'ın önünden bayrakları dik olarak geçtiler. Finli sporcular ise Rusya bayrağı altında yürümeyi reddederek bağımsız yürüdüler

"
"