Peru’da geçtiğimiz hafta, bu ülkenin yolsuzluklarla mücadele tarihine geçecek türde gelişmeler yaşandı. Devlet Başkanı Martin Vizcarra’nın, göreve getirildiği 2018 yılı Mart ayından itibaren, ülke politikacılarını derinden lekeleyen yolsuzlukların ortadan kaldırılmasını sağlayacak yasal düzenlemeleri Meclis’ten geçirmeye gayret ettiğini biliyoruz. Buna mukabil, Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran muhalefet bu düzenlemelerin yasalaşmasına engel olmayı sürdürüyor, sistemi kilitliyor. Yürütme ve yasama arasında devam eden bu mücadelede kritik önem arz eden Anayasa Mahkemesi ise yolsuzluklarla mücadeleyi destekliyor. Muhalefet, amacına ulaşma yolunda, Anayasa Mahkemesine yeni üyeler atamak suretiyle, Başkan Vizcarra’nın yolunu kesmeye çalışıyor.
İşte böylesi gergin siyasi ortamda, Başkan Vizcarra, Meclisin iki ayrı ret kararını hükümet aleyhinde iki güvensizlik oyu kabul ederek, Anayasanın ilgili maddesini geniş biçimde yorumlamak suretiyle Meclisin lağvedilmesini kararlaştırarak, 26 Ocak 2020 tarihinde erken parlamento seçimleri yapılacağını ilan etti.
Dananın kuyruğu böylece koparken, Meclis çoğunluğuna dayanan muhalefet, Başkanın yetkilerini aştığı sonucuna varıp, lağvetme kararını tanımayarak, Vizcarra’yı bir yıl süreyle görevden uzaklaştırdı, yerine ülkenin Başkan Yardımcısı Mercedes Araoz’u Başkan Vekili olarak görevlendirdi. Başkan ve Hükümet, bu hamleye cevaben, feshedilen Meclisin, başkanı görevden almasının ve yerine atama yapmasının fiilen mümkün olmadığını ileri sürerek bu kararların geçerli olmadığını duyurdu. Böylelikle, Peru’da, Venezuela’da olduğu gibi, başkan sayısı ikiye çıktı. Bu kritik aşamada, Amerika kıtasının güçlü bölgesel teşkilatı “Amerikan Devletleri Örgütü”, gecikmeden devreye girerek, Peru Anayasa Mahkemesinin, Başkanın aldığı Meclisin lağvedilmesi kararının anayasaya uygun olup olmadığını değerlendirmesi gerektiğine ve erken seçim kararını makul bulduğuna işaretle, Yüksek Mahkemenin kararına göre hareket edilmesini tavsiye etti. Bu gelişme üzerine Başkan Vekili Mercedes Araoz görevinden istifa ettiğini ve seçimlerin en kısa sürede yapılmasında yarar gördüğünü açıkladı.
Devlet başkanı ile parlamento arasında geçen hafta yaşanan bu restleşmeyi takiben, halkın başkandan yana sokağa çıkması, polis ve kuvvet komutanlarının Başkanı makamında ziyaretle desteklerini açıklamaları ve nihayet Mercedes Araoz’un iki gün içinde görevinden istifa etmesi, bu aşamada, söz konusu mücadelede, Başkan Vizcarra’nın elini güçlendirmiş gözükmektedir. (Anayasa Mahkemesi’nin Meclis’in feshi konusunda karar almasının birkaç ay süreceği söylenmektedir.)
Yolsuzlukları önleyecek yasal düzenlemelerin, Peru’da devleti yönetenleri, nasıl birbirlerine düşürdüklerini kavradıktan sonra, yolsuzlukların son 10-15 yılda bu ülkede siyaset kurumuna nasıl zarar verdiğine şöyle bir bakalım:
2016 ilkbaharında Peru’da parlamento ve başkanlık seçimleri düzenlendi. 1990-2000 yılları arasında Peru’yu otoriter metodlarla yöneten, ülkedeki silahlı sol gerilla hareketini (Aydınlık yol- Sendero Luminoso) çok sert ve meşru olmayan usullerle sona erdiren, görevin sonunda Japonya’ya iltica etmek zorunda kalan ve halen Peru’da hapiste bulunan 81 yaşındaki Alberto Fujimori’nin kızı Keiko Fujimori, ilk turu önde tamamlamasına rağmen, 2. turdaki rakibi, merkez sağ, liberal, eski bakan, teknokrat Pablo Kuczynski’ye çok az farkla (%2) yenildi. Ancak Keiko Fujimori’nin partisi “Halkın gücü-Forza Popular” Mecliste çoğunluğu elde edince, ülke yönetiminde yürütme ve yasama arasında çekişmelere açık hassas bir denge oluşuverdi.
Peru’yu ve 2016 seçimlerini görevim dolayısıyla Küba’dan izledim. O dönemlerde, Alberto Fujimori ve öncesi iktidarların siyasi-sosyal yaralarını sarmış, Şili, Kolombiya ve Meksika ile birlikte “Pacific Alliance” grubunu oluşturarak başarılı liberal ekonomi politikalar uygulayan, hızla kalkınan, demokratik değerlere önem atfeden başarılı bir ülke profiline sahipti. 30 milyon nüfuslu Peru’nun, çekişmeli seçimlerin ardından yoluna başarıyla devam etmesi beklenirken, Latin Amerika’nın en büyük müteahhitlik firması Oderbrecht kaynaklı skandallar 2015 yılından itibaren önce şirketin ait olduğu Brezilya siyasetini çok derinden sarstı (Başkan Dilma Rousseff görevden alındı, eski başkan Lula hapise atıldı vs.). Sarsıntılar Brezilya ile sınırlı kalmadı, şirketin çeşitli inşaatlar gerçekleştirdiği 12 Latin Amerika ülkesi de, dağıtılan rüşvetlerin yol açtığı skandallardan paylarını aldılar. 2016 yılı içinde, Peru’da, görevine henüz başlayan başkan Kuczynski’nin Oderbrecht’den rüşvet aldığının ortaya çıkması üzerine, görevden el çektirilme kavgası ve diğer çıkar hesapları ülke gündemine hâkim oldu. Kavga bünyesinde, muhalefet lideri Keiko Fujimori’yi yanına çekebilmek amacıyla, babası Alberto Fujimori’ye sağlık gerekçeleriyle özel af çıkaran Başkan, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın büyük tepkileri neticesinde geri adım atmak zorunda kaldı. Baba Fujimori bir yıl sonra tekrar demir parmaklıklar arkasına gönderildi. Parlamento’nun kendisini görevden alacağının anlaşılması üzerine 2018 Mart ayında istifasını sunan Kuczynski’nin yerine yardımcısı Vizcarra görevi resmen devraldı.
Oderbrecht firmasının Peru’da dağıttığı rüşvetler sadece son devlet başkanının görevinden istifasıyla ve halen soruşturma nedeniyle evinde göz hapsinde bulundurulmasıyla sınırlı kalmamıştır. 2001-2018 yılları arasında görev yapan 4 başkanın tamamı hakkında rüşvet aldıkları iddiasıyla başlatılan soruşturmalar devam etmektedir. Ana muhalefet lideri Keiko Fujimori de aynı sebeplerle halen tutukludur. Diğer yandan, rüşvet işlerine bulaşan çok sayıda iş adamı, politikacı ve yüksek bürokrat aleyhindeki soruşturmalar sürmektedir.
Rüşvet alan başkanlardan 2001-2006 yıllarında görev yapan Alejandro Toledo, soruşturma başlayınca ABD’ne kaçmış, orada tutuklanmış, Peru’ya iadesi için işlemler başlatılmıştır.
2006-2011 yıllarında başkanlık koltuğunda oturan Alan Garcia, polisin soruşturma ve tutuklama amacıyla kapısına gelmesi üzerine, bu sene Nisan ayında, evinde intihar etmiştir.
2011-2016 döneminde görev yapan başkan Ollanta Humala ve politikacı eşi hakkında soruşturma devam ederken çiftin tedbir mahiyetindeki tutuklulukları devam etmektedir.
Bugüne kadar 30 ülkede 2 bine yakın proje gerçekleştiren ve ihaleleri kazanmak amacıyla 800 milyon dolar rüşvet dağıttıklarını itiraf eden Brezilya firmasının CEO’su Marcelo Oderbrecht 19 yıl hapis cezasına çarptırılmış, mahkeme ile işbirliği yaptığı ölçüde (rüşvet verdiği isimleri açıkladıkça) cezası indirilmiştir.
Oderbrecht rüşvet sisteminin Brezilya dışında en fazla tahribat yaptığı ülke Peru olmuştur. Yolsuzlukların yol açtığı siyasi sarsıntılar açısından Latin Amerika’da dikkat çeken ülkeler arasına yükselen Peru’da atanmış başkan Vizcarra’nın bu felakete karşı açtığı savaşta başarı kazanması ülkesi ve Latin Amerika bakımından hayli önem arz etmektedir. Yaşanan son “çifte başkan krizinin” atlatıldığını düşünen Başkan Vizcarra’nın, halk arasında desteğinin giderek güçlendiği, “Fujimorici” muhalefetin ise son siyasi depremde daha da yıprandığı göz önüne alındığında, Peru’nun temiz geleceği açısından iyimser olunması mümkündür.
Dünyanın 7 harikasına 2007 yılında dâhil edilen, bulutların arasındaki dağın tepesine kurulmuş antik Anka şehri Machu Picchu’nun, Pasifik Okyanusu kıyısında uzanan gizemli ülkesine, yolsuzluklarla mücadelesinde başarılar temenni ediyoruz.