07 Ağustos 2024

Şaibeli seçimler Venezuela için kabus senaryosudur

Maduro, geri adım atmadığı takdirde ülkesi, bölgesinde bir kez daha tecrit edilecek ve pek muhtemelen daha ağır ABD yaptırımları ile tekrar karşı karşıya gelecektir

Venezuela'da 28 Temmuz günü düzenlenen seçimler kaos ile sonuçlandı. 2013 yılından günümüze petrol zengini ülkeyi hayli fakirleştiren otoriter lider Nicolás Maduro'nun seçimleri kazandığı ilan edildi. Yüksek Seçim Kurulu'nun alelacele açıkladığı bu neticeye Maduro taraftarları dışında rağbet eden olmadı. Zira ortada oyların dökümü yok. Kullanılan oyların her sandık için onaylanmış/kesinleşmiş sonuçları hâlâ açıklanmadı. Venezuela'da oylar elektronik tabloda gözüken adayların üzerine parmak basmak suretiyle kullanılıyor, ancak tercihinizin ardından makine oyunuzu kağıda basıyor (print) ve seçmen bu pusulayı (actas) sandığa atıyor. Başka deyişle oylar elektronik sayılıyor, ama geleneksel yöntemle oy pusulaları üzerinden kontrolü yapılıyor. Yüksek Seçim Kurulu aradan geçen bir haftaya rağmen oyların onaylanmış dökümlü dağılımını açıklayamadı.

Seçimlere hile karıştırıldığına inanan muhalifler sokaklara döküldü

Resmi açıklamaya göre Maduro oyların yüzde 52'sini, muhalif lider Edmundo Gonzalez ise yüzde 43'ünü elde ettiler. Muhalefet, sandıklarda görevli müşahitlerin verilerinden hareketle, Edmundo Gonzalez'in yüzde 70 civarında oyla ve 4 milyon farkla seçimleri kazandığını iddia ediyor, hükümeti oyların denetli dökümünü açıklayamamakla suçluyor. Geçtiğimiz hafta sonunda, birleşik muhalefet taraftarları, sokakları ve meydanları doldurarak seçimleri kazandıklarını ilan ile Maduro'ya yeniden meydan okudular, seçim zaferinin çalınmasına müsaade edilmeyeceği mesajını verdiler. Maduro ise kolluk kuvvetlerini kızgın kitlelerin önüne dikerek 2 bin göstericiyi tutukladı, olaylar nedeniyle 12 kişi hayatını kaybetti.

Edmundo Gonzalez

Uluslararası toplum, ilan edilen seçim sonuçlarına inanmıyor

Açıklanan seçim sonuçlarını onaylayan ülke sayısı 5-10'u geçmiyor: Rusya, Çin, İran, Küba, Bolivya, vs. Maduro'yu zaferinden ötürü kutladılar. Dışişleri Bakanlığımızın açıklamasında, seçimlerin barış içinde yapılmasından duyulan memnuniyet vurgulamakla yetinilmiş, sonuçlara değinilmemiş, kutlamadan isabetle kaçınılmış. Latin Amerika ülkelerine toplu baktığımızda, çoğunluğun Maduro'nun seçim zaferine inanmadığı, sonuçların şeffaf biçimde ortaya konulması, oy dökümlerinin yayımlanması yönünde ifadeler dikkat çekiyor. ABD ise, beklenildiği üzere, açıklanan resmi sonuçları ihtiyatla karşıladı, tarafsız gözlemciler tarafından doğruluğu onaylanmayan rakamlara rağbet edilmeyeceğini duyurdu.

Nicolás Maduro

Brezilya ve Kolombiya'nın tepkileri çok önemli

Seçim sonuçları üzerinden kavgalar çıkacağı tahmine müsait idi. Zira Maduro yönetimi birçok ülkeden gelecek gözlemci heyetlerine müsaade etmedi. Avrupa Birliği gözlemci heyetine verilen onayın bilahare iptal edilmesi tereddütleri arttırdı. Seçimleri izleyen nadir kuruluşlardan Carter Center heyeti, birçok aksaklığın gözlendiğini, standartların altında kalındığını duyurdu. Velhasıl, tanınmış ve itibarlı hiçbir uzman kurum, seçim sonuçlarının doğru ve meşru olduğu yönünde kanaat açıklayamadı. Bu noktada Venezuela'ya ideolojik yakınlık duyan sol yönetimlere sahip bölge ülkelerinin görüşleri kritik bir önem arz ediyor: Komşu Brezilya ve Kolombiya ile Meksika açıklanan seçim sonuçlarına rağbet etmeyerek dökümlü onaylı sonuçların açıklanmasını talep ettiler. Yine sol liderlere emanet Şili ve Peru seçim sonuçlarının şeffaf mahiyette olması icap ettiğini savundular. Başka bir ifadeyle ideolojik yakınlığa değil demokrasiye rağbet ettiler. Arjantin'in sağcı cumhurbaşkanı Javier Milei, lafı çevirmeden Maduro zaferinin inandırıcı olmadığı vurguladı. Tüm bu gelişmeler ve beyanatlar, maalesef, Venezuela'nın önümüzdeki dönemde huzur ve barışa kavuşamayacağına, ülkedeki ekonomik çöküşün devam edeceğine işaret ediyor. Son 5-6 yılda, 7,5 milyon vatandaş ülkelerini terk etmişlerdi, bu kaçışın süreceği anlaşılıyor. Bir zamanların refah ülkesi ne hale geldi, inanılır gibi değil. 

Maduro, 2018 seçimlerinin yıkıcı sonuçlarından ders almamış

2018 Mayıs seçimleri ile 2019 yılı başından itibaren Venezuela'da meydana gelen şaşırtıcı olaylar, bu defa da, aklımıza takılıyor. İlgilenenler hatırlayacaklardır; Maduro'nun muhalif liderlerin 2018 seçimlerine katılmalarını engellemesi üzerine muhalefet, seçimleri boykot etmiş; birçok bölge ülkesi, ABD ve AB ülkeleri, seçimlerin sonuçlarını tanımayacaklarını zamanında duyurmuşlardı. Venezuela Parlamento Başkanı'nın (Juan Guaido) ise, ağır eleştirilere konu şaibeli seçimlerin geçerli olmadığını, bu nedenle 2019 Ocak ayı itibarıyla cumhurbaşkanlığı koltuğunun boşaldığını, anayasa uyarınca devlet başkanlığı görevini kendisinin üstlenmesi icap ettiği iddiasıyla makamı devraldığını uluslararası topluma ilan ettiğini biliyoruz. Ardından başta ABD olmak üzere 50'yi aşkın ülke, Juan Guaido'yu, Venezuela'nın cumhurbaşkanı olarak tanıdılar, böylece bir süre ülkenin aynı anda iki cumhurbaşkanı oldu. Trump'ın "azami baskı" politikası neticesinde, işlerin daha da kötüye gittiğini, perişanlığın daha da arttığını, zavallı vatandaşların binlerle ülkelerini terk ettiklerini unutmayalım. Böylesi ürkütücü bir arka plana ve uluslararası düzeyde verilen tüm uyarılara rağmen, Maduro'nun 28 Temmuz seçimlerine dalavere katmasını insanın havsalası almıyor. Bu vesileyle, Maduro'nun demokrasiye inanmadığını, sosyalist veya sosyal demokrat hiç olmadığını, Daniel Ortega (Nikaragua) benzeri totaliter lider olma yolunda ilerleyen yozlaşmış otoriter bir politikacı olduğunu kabul edelim.

Maduro'nun ısrarı kabus senaryosudur

Maduro, geri adım atmadığı takdirde ülkesi, bölgesinde bir kez daha tecrit edilecek ve pek muhtemelen daha ağır ABD yaptırımları ile tekrar karşı karşıya gelecektir. Bu koşullarda geçtiğimiz dönemde üçte iki oranında azalan petrol üretimini ve düşen ihracatını artırması neredeyse imkansız hale gelecektir. Bu gelişme, her şeyin daha da kötüye gitmesi manasına geleceğinden, muhalif kitlelerin yoğun ve örgütlü direnişi ile meydanlara hakim olması pek muhtemeldir. Neticede, önümüzdeki haftalarda, Maduro'nun iktidar ısrarını sürdürmesi halinde, maalesef demokrasi zemininden uzaklaşılacak ve Venezuela için kabus senaryoları gündeme gelecektir. 2019 yılında yaşanan olaylarda ordunun taraf değiştireceği beklentileri yükselmiş ancak bu mümkün olmamış idi. Bu defa ordu ne yapar bilemiyoruz.

Oyların uluslararası gözlemciler nezaretinde tekrar sayılması kaosu sona erdirir 

Gönlümüzden geçen, yanlıştan geri dönülmesi, sandıkların tekrar açılması, oyların tarafsız biçimde yeniden sayılması ve seçmen iradesinin tecelli etmesidir. Bu doğrultuda iki taraf arasında diyaloğun kopmaması kritik önem arz ediyor. Hükümet ve muhalefeti ortak bir zeminde bir araya getirmek üzere Brezilya, Kolombiya ve Meksika gibi Venezuela nezdinde itibarlı ülkelerin devreye girmeleri zarurete dönüşmüş gibidir. Öte yandan, seçimlerin yarattığı bu derin krizin aşılmasını teminen Washington'un mümkün olduğunca arka planda kalması, tehdit diline rağbet etmeden diyaloğu teşvik etmesi yarar sağlayacaktır.

Hasan Servet Öktem kimdir?

Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce'de doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında "meslek memuru" olarak Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana'da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye'yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu.

Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı'ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24'te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika, Latin Amerika ve Balkanlar'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dokuzuncu Çin-Afrika Zirvesi'nin ardından...

Çin'in Afrika'ya ilgisi, bu ülkenin dış politikada benimsediği üçüncü dünyacı prensiplerden kaynaklanır. Çin, küresel güneyin lideri olduğuna inanır ve 54 ülkenin bulunduğu kıtanın tamamının desteğini arkasına almayı hedef edinmiştir

Komşu Bulgaristan'a parlamenter demokrasi bir gömlek bol geliyor

AB üyesi olmasaydı, oligarklara teslim Belarus tarzı bir komşumuz olurdu muhtemelen kuzeyimizde

Üst düzey heyetimizin Nijer ziyareti merak uyandırdı

17 Temmuz ziyaretini kapsamı dışına çıkarmayalım. Sahel’deki bilek güreşinin Fransa ile Rusya arasında vuku bulduğunu görelim. Türkiye’nin bölgede Fransa'nın yerini almakta olduğu yönündeki abartılı beyanlara rağbet etmeyelim...

"
"