24 Ağustos 2020

Mali'de yine darbe oldu

2012 yılı ilk baharında gerçekleşen ve hiçbir hazırlığı olmamasıyla hatırlanan darbenin, ordu ve güvenlik güçlerinin ülkenin kuzeyinde başlayan ayaklanmalar ile mücadele kapasitesine büyük darbe indirdiğini ve ülke için her alanda kayıplara yol açtığını hatırlıyoruz. 2020 Ağustos darbesinin nelere mal olacağını henüz bilmiyoruz

Geçtiğimiz hafta (18 Ağustos), askerler Mali Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita'yı devlet başkanı konutundan alarak başkent Bamako'nun 15 kilometre uzağındaki Kati askeri üssüne götürdüler. Yerli ve yabancı basında, isminin baş harfleriyle anılan cumhurbaşkanı (İBK) halen başbakan ile birlikte bu tanınmış üste tutuluyor. Görevinin sona ermesine 3,5 yıl kala İBK, ülkenin ulusal televizyon kanalından yaptığı zoraki açıklamada, kan dökülmemesini teminen görevinden ayrıldığını duyurdu. Cumhurbaşkanı, kendisinin ayrılışıyla birlikte hükümetin ve parlamentonun görevlerinin de sona erdiğini ilan etti. 1960 yılında bağımsızlığına kavuşan, 20 milyon nüfuslu, eski Fransız sömürgesi Mali'de böylece 4. kez askeri darbe yaşanmış oluyor.

Aylardır siyasi bir karmaşa içinde savrulmakta olan Mali'de, halkın darbeyi, maalesef, genellikle olumlu karşıladığını izliyoruz. Buna mukabil, Afrika Birliği ve Batı Afrika Ekonomik Topluluğu yetkililerinden, darbeyi kınayan, anayasal düzene acilen geri dönüşü isteyen, askerlerin kışlalarına dönmesini talep eden ve Mali'nin üyeliğinin askıya alındığını vurgulayan duyurular gecikmeden yapıldı. Bu açıklamaları, bölgenin güçlü aktörü Fransa ve ABD'nin yaptıkları benzer içerikli bildiriler izledi.

Darbecilerin karar organı konumundaki "Halkın Selameti İçin Ulusal Komite" sözcüsü tarafından yapılan duyuru, askerlerin kafasındaki yol haritasını ortaya koymaktadır. Açıklamada, Mali'nin içine düştüğü kaos, anarşi ve güvensizlik ortamından kurtulmak amacıyla müdahalenin zorunluluk teşkil ettiği, mevcut yönetimin halkın sorunlarını çözemediği, sivil bir geçiş döneminin ardından "makul süre" içinde demokratik seçimlerin düzenleneceği duyurulmakta ve bu amaç çerçevesinde, ülkedeki sivil kuruluşlar ve siyasi partiler başlatılan harekete katılmaya davet edilmektedir.

Doğruyu konuşmak gerekirse, askerlerin teşhisi isabetli, ancak yöntemleri yanlıştır. Mali'nin birkaç aydır ciddi bir siyasi istikrarsızlık içinde savrulduğu, yerli ve yabancı tarafsız çevrelerin ortak kanaatidir. Haziran ayı başından itibaren İBK'nın istifasını isteyen farklı farklı gruplar, kitleler halinde sokakları ve meydanları doldurmuştur. İBK yönetiminin yolsuzluklara bulaştığını düşünen kitleler, 2013 yılından bugüne iktidarda olan İBK ekibinin, ülkenin devasa sorunlarını çözemeyeceği ve bu çerçevede iktidarı bırakması hususunda mutabıktır. Bu muhalif anlayışı paylaşan çeşitli grupların oluşturduğu, 5 Haziran Hareketi (M5 - Mouvement du 5 Juin - Rassemblement des Forces Patriotiques du Mali) ağustos ayı itibarıyla ülkenin başat siyasi gücü haline dönüşmüş, ülke gündeminin ön sıralarına yerleşmiştir. Mali'nin içine yuvarlandığı bu siyasi istikrarsızlık ortamını yakından ve endişeyle izleyen bölgesel kuruluş ECOWAS, bir çare aramak üzere, Nijerya'nın önceki cumhurbaşkanlarından Goodluck Jonathan'ı, arabulucu sıfatıyla, geçtiğimiz temmuz ayının ikinci yarısında Bamako'ya göndermiştir. İktidar ve muhalefet çevreleriyle görüşen ECOWAS temsilcisi, siyasi çıkmazdan çıkış yolları aramış, ancak meşru cumhurbaşkanının istifaya zorlanmasının anayasaya aykırı olacağına inandığından ortak bir zemin oluşturamamıştır. Ardından bölgedeki 5 ülkenin devlet başkanları, hep birlikte Mali'yi ziyaret etmişler ve önde gelen tüm isimlerle bir araya gelmişlerdir. Ancak tüm tarafları tatmin edecek meşru sihirli çözümü onlar da maalesef bulamamıştır. ECOWAS'ın Mali krizinin çözümüne yönelik girişimleri darbe ertesinde de devam etmektedir. Temsilci Goodluck Jonathan, bu çerçevede, 22 Ağustos günü Bamako'ya gelerek, askerler ile ve müstafi İBK ve ekibiyle görüşmeler gerçekleştirmiştir.

5 Haziran Hareketinin manevi önderi kabul edilen İmam Dicko, tüm taraflarla konuşabilen, yolsuzluklarla mücadeleyi şiar edinmiş, Mali'nin selameti için İBK'nın istifasının zorunluluk teşkil ettiğine inanmış, "Mali İslam Cumhuriyeti tezlerine" prim vermeyen bir dini lider olarak temayüz etmiştir. Ülkedeki muhalefet lideri Soumalia Cisse'nin, geçtiğimiz mart ayında, Tombuktu'da, cihatçı gruplar tarafından kaçırılmasının yol açtığı boşluktan istifadeyle profilini yükselten İmam Dicko, siyasetçi olmadığını, siyasi ikbal peşinde koşmadığını, ancak toplumsal bir lider olduğunu ileri sürmekte ve büyük kitleleri harekete geçirebilmektedir.

İBK ve başbakanın tutuklanmalarını takip eden ilk cuma günü (21 Ağustos) meydanları dolduran 5 Haziran Hareketi (M5) taraftarları, İBK'nın istifasını sağladığı için askerlere tezahürat yaparak darbeye desteklerini ortaya koymuşlardır. 5 Haziran Hareketinin dışında kalan siyasi ve sivil çevrelerin de geçiş dönemi sürecinde "Halkın Selameti için Ulusal Komite" ile işbirliği yapmaya hazır oldukları izlenmektedir. İmam Dicko ise, İBK'nın istifasıyla amacın hasıl olduğunu duyurarak, M5 hareketi bünyesindeki misyonunun tamamlandığını, bu çerçevede tekrar mutad görevlerinin başına döneceğini ilan etmiştir.

Mali'nin içinde bulunduğu koşullarda, darbeci askerlerin ve önümüzdeki günlerde kuracakları geçici sivil hükümetin işi hayli müşküldür. Makul süre içinde düzenleyeceklerini ilan ettikleri demokratik seçimler, belki de önlerindeki çetin görevler arasında en kolay olanıdır. Halen yaşanan siyasi kaos ve istikrarsızlığın dışında ülkenin köklü sorunları şöyle özetlenebilir: 

  1. Kronik hale gelmiş yolsuzluklara son verilmesi,
  2. Çöken ekonominin canlandırılması,
  3. 2011 yılından itibaren saldırılarını sürdüren, cihatçı, ayrılıkçı terör gruplarının, "2015 Cezayir Barış ve Uzlaşı Anlaşması" bünyesinde silah bırakmaları, topluma kazandırılmaları, böylece ülke çapında asayiş ve huzurun sağlanması,
  4. Ülkedeki etnik gruplar arası çatışmaların sona erdirilmesi (Mali'de, tuareg, peul, dogon ve bambara gibi farklı etnik topluluklar yaşamaktadır).

Görüleceği üzere Mali'nin en köklü sorunu güvenliktir. Bu sorun tek başına Mali Silahlı Kuvvetleri'nin çözebileceği boyutun ötesinde olup, tüm Sahel ülkelerinin birlikte mücadele etmelerini zorunlu kılan seviyelerdedir. Öte yandan, uluslararası toplum ve eski sömürgeci ülke Fransa, Mali'ye ve Sahel ülkelerine bu amaçla destek vermeyi sürdürmektedir. Bu çerçevede, 15 bin kişilik BM Barış Gücü MINUSMA, 4 bin 500 kişilik Fransız müdahale gücü BARKANE ve Sahel ülkelerin 5 bin kişilik ortak ordusu G5 SAHEL, Mali Silahlı Kuvvetleri yanında cihatçı gruplara karşı mücadeleye devam etmektedir. Bu yüksek asker sayısı ve ateş gücü kapasitesine rağmen, kısa vadede, Mali ve Sahel ülkelerinin terör belasından kurtulmalarını gerçekçi bir projeksiyon olarak kabul edenler azınlıktadır.

2011 yılında Libya'daki Kaddafi rejiminin, Fransa ve İtalya önderliğinde çökertilmesinin ardından, Libya ile Sahel ülkeleri arasında, silah ve militan geçişlerinin serbest hale geldiği, Sahel bölgesindeki cihatçı grupların, Libya'daki bu gelişmeler sayesinde daha da güçlenerek bölge ülkelerine yönelik saldırılarını arttırdıkları ve son on yıl içinde Sahra-Sahel kuşağının bir numaralı asayiş sorunu haline dönüştükleri bilinmektedir. Libya'da barış ve istikrar tesis edilmeden, Mali ve Sahel ülkelerinin huzur ve asayişe kavuşamayacakları bu bağlamda ileri sürülmektedir.

2012 yılı ilk baharında Mali'de gerçekleşen ve hiçbir hazırlığı olmamasıyla hatırlanan darbenin, (2012 darbesinin merkezi de Kati askeri üssü olmuştu) ordu ve güvenlik güçlerinin, ülkenin kuzeyinde başlayan ayaklanmalar ile mücadele kapasitesine büyük darbe indirdiğini ve Mali için her alanda kayıplara yol açtığını hatırlıyoruz. 2020 Ağustos darbesinin nelere mal olacağını henüz bilmiyoruz. Darbeye destek kabul edilmemesi kaydıyla, gelişmelerin Mali halkının lehine sonuçlara yol açmasını diliyoruz. Kardeş Mali halkının, en kısa sürede, huzura, refaha ve demokrasiye kavuşmasını candan temenni ediyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları

Sudan'da devam eden ordular savaşında Rusya taraf değiştirdi, BAE dünyaya meydan okuyor

Sudan'da 25 milyon insanın önümüzdeki dönemde açlıktan ölmelerini önlemenin yegâne yolu, RSF güçlerine sağlanan desteğin kesilmesiyle mümkün hale gelebilecek ateşkesin ilanından geçmektedir. Sudan’ı dost kabul eden ülkeler (Ankara dahil), petrol zengini BAE yönetimine, bir arada, çekinmeden ve yüksek sesle, General Hemedti ile ilişkiyi kesmesini duyurmalıdır/buyurmalıdır

İsrail futbol ve basketbol takımlarına niye yasak getirilmiyor?

Yakın gelecekte, İsrailli sporseverlerin artık yurt dışına takımlarını desteklemek üzere seyahat etmeleri giderek sıkıntılı hale gelecek, belki de mazide kalacak. İsrail'in bölgedeki saldırgan politikası devam ettiği sürece, İsrail vatandaşları ABD dışında bir yerlere seyahat edemez durumda kalacaklar

ABD, İsrail, Moldova ve Arjantin, hepsi Küba'ya karşı

Son ABD seçimlerini bir yandan T.C. vatandaşı bir yandan Küba dostu kimliğiyle izledim, aklı başında insanlar grubu içinde yer alıp Kamala Harris’in kazanmasını arzu ettim. Maalesef yine Trump kazandı, mazlum Küba halkının çilesi yine devam edecek

"
"