21 Eylül 2024

Alberto Fujimori’yi nasıl bilirdiniz?

Peru'da son 35 yıla damgasını vuran Fujimori ailesi 2026 seçimlerinde muhtemelen bir kez daha ringe çıkacak. Tamam mı, devam mı, o zaman anlayacağız

Latin Amerika'da sol rüzgarların kuvvetli estiği zamanlarda, 1960'lı ve 70'li yıllarda, Orta Amerika, Kolombiya ve Peru'da seslerini duyuran devrimci örgütlerin adları yaş almış kuşakların hafızalarına kazınmıştır. Bunlardan, Aydınlık Yol (Sendero Luminoso-Shining Path) ile Tupac Amaru Devrimci Hareketi, Peru'da ortaya çıktılar. Japon kökenli Cumhurbaşkanı Alberto Fujimori’nin iktidarda kaldığı dönemde (1990-2000) uyguladığı pek sert askeri yöntemler neticesinde, her iki örgüt de tesirsiz hale getirildi, işleri bitirildi.

Alberto Fujimori

Abiel Guzman ile Alberto Fujimori tesadüfen vefat gününde birleştiler

Maoist örgüt Aydınlık Yol’un lideri, felsefe profesörü Abimael Guzman 1992 yılında başkent Lima'da yakalandı, müebbet hapse mahkûm edildi. 11 Eylül 2021 günü, 83 yaşında, kaldığı askeri hapishanede zatürre sebebiyle vefat etti. Medyada cesedinin nereye gömüleceği tartışmaları baş gösterince, teröre destek manasına geleceği öne sürülerek konu kapatıldı. Külleri, muhtemelen, sessiz sedasız Pasifik Okyanusu’nun derinliklerine serpilmiş olsa gerek. Devrimci lideri hapse yollayarak örgütü iyice sarsan Başkan Fujimori, 15 yıl sonra (2007) bu kez kendisi yolsuzluk suçlamalarıyla hapse girdi. 2023 sonunda affa uğramasının ardından, Guzman’dan tam  3 yıl sonra, tesadüfe bakın ki, takvimlerin yine 11 eylülü (2024) gösterdiği gün, kanserden hayata veda ettiğini okuduk. Peru halkının yarısı Fujimori’yi terörü sonlandıran ulusal kahraman kabul eder, diğer yarısı ise otoriter, Amerikancı ve zalim lider olarak hatırlar.

Peru karanlık terör döneminde 70 bin kayıp verdi

Peru'nun siyasi geçmişi, birçok Latin Amerika ülkesinde olduğu üzere, askeri darbeler ve cunta yönetimleri ile dikkat çeker. Son defa 1968 yılında iktidarı ele geçiren askerler 1980 yılında kışlalarına geri döndükten sonra, ülke 20 yıl boyunca sol örgütler ile güvenlik güçleri arasındaki kanlı çatışmalara sahne olur, bu süre içinde, her iki taraftan toplam 70 bin insan teröre kurban gider.

 Yaygın kanlı çatışmalar, 1990 yılında sürpriz biçimde devlet başkanı seçilen Japon göçmeni ailenin çocuğu, ziraat mühendisi ve matematikçi Alberto Fujimori’nin, iki dönem boyunca uygulamaya koyduğu, hukuku kaale almayan, aşırı sert askeri yöntemler üzerinden ve ağır bir bilançoyla son bulur. 1996 aralık ayında başkent Lima'daki Japon Büyükelçiliği’nin Tupac Amaru (MRTA) mensupları tarafından basılması, içerdekilerin 4 ay boyunca rehin tutulması,1997 nisan ayında tünel kazarak içeri giren kolluk kuvvetlerinin tüm gerillaları infaz etmeleri, kutuplaşmanın derinliğine ve acımasız zihniyete örnek oluşturur. Devlet destekli ölüm mangalarının gerçekleştirdikleri cezasız infazlar aradan geçen çeyrek asra rağmen hafızalardan bir türlü silinmez.

10 yıllık mutlak iktidardan sonra Fujimori siyasi mülteci oluverdi

Sadece Peru'da değil, tüm Latin Amerika'da ve hatta dünyada tanınmış bir isim haline dönüşen Alberto Fujimori’nin kötü şöhreti 2000 yılından itibaren, 3. kez cumhurbaşkanı seçildikten sonra daha da artar. Yeni dönemin henüz ilk yılında patlak veren derin ve karmaşık siyasi rüşvet skandalının ortaya çıkması üzerine başının büyük derde gireceğini gören Cumhurbaşkanı Japonya'ya kaçar. Dedesinin ülkesinde 4 yıl geçirdikten sonra Şili'ye gelir. Niyeti ve planı, Peru'da aleyhindeki siyasi ve hukuki zemini temizlemek ve muzaffer edayla ülkesine dönerek eski koltuğuna oturmaktır. Planı tutmaz, Şili'de tutuklanır, mahkeme karşısına çıkmak üzere 2007 yılında Peru'ya iade edilir. O sene rüşvet ve güç suistimalinden 7 yıl, 2009 yılında ise insan hakları ihlallerinden 25 yıl hapis cezasına çarptırılarak demir parmaklıkların gerisine konur.

Fujimori’nin günahlarının yarısı Montesinos’a yazıldı

Fujimori’yi koltuğundan eden skandalın temel aktörü Peru istihbaratının başı Vladimiro Montesinos, o dönemin en etkili ve karanlık siması olarak hatırlanır. Hem ordunun hem de ABD'nin güçlü maddi ve manevi desteğini almak suretiyle Cumhurbaşkanı Fujimori’nin arkasındaki en etkili güç olduğu kabul edilir. Amaca giden yolda (sosyalizmin çökertilmesi) her şeyi mübah kabul ederek, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı dahil çeşitli yasadışı işlerden elde ettiği paralarla, seçim kampanyaları dönemlerinde, Fujimori karşıtı çevreleri rüşvet vererek susturmaya muvaffak olur. Ancak kaydedilmiş rüşvet sahnelerinin 2000 yılında medyaya yansıması her iki siyasi şöhret açısından da sonun başlangıcını teşkil eder.

Baba Fujimori gitti, kız Fujimori geldi

Alberto Fujimori 10 yıllık görevin ardından Peru siyaset sahnesinden çekilmek zorunda kalır, ancak boşluğu fazla hissedilmez; zira çocukları onun ardından meydanlara çıkarlar, muhafazakâr sağın liderliğini üstlenirler. 2021 yazında düzenlenen seçimleri, Covid-19 pandemisinin fena halde sarstığı Peru'da, tanınmamış, sosyalist, sendikacı bir öğretmenin kazanmasının And ülkesinde hem şaşkınlık hem de kaygı uyandırdığını hatırlıyoruz. İşte bu seçimlerde kırsal kesimden gelen, kafasında kocaman hasır şapkasıyla dikkatleri çeken Pedro Castillo'nun rakibi Keiko Fujimori idi. Keiko bu seçimleri kıl payıyla kaybetti, oylar haftalarca tekrar sayıldı, sonuç değişmedi. O dönemde beklentim Castillo'nun daha büyük bir farkla seçimleri kazanmasıydı. Zira rakibi, otoriter sağın, popülizm ve yolsuzluğun sembolü konumundaki Keiko Fujimori idi. Bu arada benim yanlışımı tekrarlamayın, Keiko’yu sakın küçümsemeyin; zira son 3 seçime katıldı, her defasında 2. tura kaldı ve cüzi oy farkıyla iktidarı kaybetti. Partisi Forza Popular halen Meclis’te en güçlü parti. Aleyhindeki davalara rağmen, 2026 seçimlerini kazanıp babasının koltuğuna oturursa kimse şaşırmasın.

 Keiko Fujimori

Peru’da ekonomi bürokratları sınıfı geçer, siyasiler sınıfta kalır

Alberto Fujimori’nin terörü sona erdirmesi hayli tartışmalı bir başarı hikayesidir, buna mukabil, ülkesinin ekonomisini ayağa kaldırması ve sağlam temellere oturtması hala ilgili çevreler tarafından takdirle karşılanır. Peru günümüzde, Şili, Kolombiya, Panama ve Meksika ile neoliberal ekonomi modelinin başarıyla uygulandığı ülkeler arasındadır. Peru'nun sorunu politikacılar arasındaki yolsuzluk geleneği, yürütme ile yasama arasındaki kısır çekişme ve siyasi istikrarsızlıktır. Seçilen cumhurbaşkanları, Parlamento ile daimî gerginlik ve çekişmeden ötürü görev sürelerini tamamlayamazlar, yerlerine yardımcıları atanır, bazen cumhurbaşkanı koltuğu Senato başkanına bile devredilir. Nitekim son kez halkın oylarıyla seçilen Pedro Castillo'da koltuğunu koruyamadı, görevden alındı (2021), hapse atıldı. Yerine geçen yardımcısı Dina Boluarte siyasi istikametini değiştiriverdi; halen itibarı zedeli sağcı bir cumhurbaşkanı olarak koltuğunu muhafaza ediyor.

Cenaze merasimi deyip geçmeyin; pek hassas bir konudur

Alberto Fujimori’nin ölüm haberini duyunca aklıma derhal ne tür bir merasim ile defnedileceği sorusu geldi. Şili diktatörü Pinochet gibi gürültü çıkarmadan mı gömülür acaba diye düşündüm. Öyle ya, halkın yarısı seviyor, yarısı nefret ediyor. Hassas kararı soldan sağa terfi eden Cumhurbaşkanı Dina Boluarte verdi; Fujimori’nin görevi başında vefat eden devlet başkanlarına uygulanan devlet protokolü ile defnedileceğini duyurdu. Başta Keiko Fujimori olmak üzere, çocukları görkemli cenaze merasiminde babalarına olan son görevlerini en şerefli ortamda yerine getirdiler. Peru'da son 35 yıla damgasını vuran Fujimori ailesi 2026 seçimlerinde muhtemelen bir kez daha ringe çıkacak. Tamam mı, devam mı, o zaman anlayacağız.

Alberto Fujimori’nin cenaze töreni

Hasan Servet Öktem kimdir?

Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce'de doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında "meslek memuru" olarak Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana'da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye'yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu.

Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı'ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24'te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika, Latin Amerika ve Balkanlar'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dokuzuncu Çin-Afrika Zirvesi'nin ardından...

Çin'in Afrika'ya ilgisi, bu ülkenin dış politikada benimsediği üçüncü dünyacı prensiplerden kaynaklanır. Çin, küresel güneyin lideri olduğuna inanır ve 54 ülkenin bulunduğu kıtanın tamamının desteğini arkasına almayı hedef edinmiştir

Komşu Bulgaristan'a parlamenter demokrasi bir gömlek bol geliyor

AB üyesi olmasaydı, oligarklara teslim Belarus tarzı bir komşumuz olurdu muhtemelen kuzeyimizde

Şaibeli seçimler Venezuela için kabus senaryosudur

Maduro, geri adım atmadığı takdirde ülkesi, bölgesinde bir kez daha tecrit edilecek ve pek muhtemelen daha ağır ABD yaptırımları ile tekrar karşı karşıya gelecektir

"
"