Sayılı olumlu gelişmeler
2019 yılı başından itibaren, yeni yıl vesilesiyle, bir önceki sene Afrika'da neler olduğunu, yıllık genel değerlendirme biçiminde kaleme alma çabamızı sürdürüyoruz. 2022 yılını gözden geçirirken önce olumlu hususlara değinelim. 54 ülkeden müteşekkil kıtada koskoca yıl içinde kaydedilen olumlu gelişmeler parmakla sayılacak kadar az.
Etiyopya'da 2 yıldır devam eden Tigray iç savaşının sona ermesi şüphesiz bunların en başında geliyor. Kıtanın ağırlıklı ülkelerinden Kenya'da geçen yaz düzenlenen seçimlerin bir krize yol açmadan barış ortamında tamamlanması çok önemli, hem ülke hem de bölge açısından. Somali'de, geciken seçimlerin, yıl içinde uluslararası toplumun baskılarıyla sonuçlandırılmasının, 30 yıldır istikrar peşinde koşan talihsiz Somali halkı ve komşu ülkeler bakımından ciddi bir rahatlama sağladığını vurgulayalım. 8 yıl aradan sonra, aralık ayında, Washington'da ikinci ABD-Afrika zirvesi düzenlenmesinin, süper gücün kıtayı ihmal etmekten vazgeçmesi manasında algılanarak takdir topladığını izledik. Darbecilerin öldürdüğü, Afrika'nın Ché Guevara'sı olarak nam salan, Burkina Faso devriminin efsane lideri Thomas Sankara'nın katili Blaise Campaoré'nin, 2022 yazında, 34 yıl sonra, gıyabında, müebbet hapse mahkûm edilişi, kıta basınında geniş yer buldu, vicdanları rahatlattı.
Batı'nın gözünde Afrika'nın değeri arttı
Başka açıdan baktığımızda, 2022 yılını, Afrika'nın batının gözünde değer kazandığı sene olarak nitelendirebiliriz. Kıtaya dair yazılarımızda, Çin'in Afrika'da ekonomik alanda rakipsiz biçimde ilerlediğine, Putin Rusya'sının son 4 yıl içinde Orta ve Batı Afrika'da zemin kazandığına, hatta giderek Fransa'nın yerini aldığına hep dikkat çekmiştik. 2022 yılı, ABD'nin, Avrupa'nın, G7 grubunun ve kısmen NATO'nun, ihmallerinin farkına vararak kıtayı gündemlerine dahil ettikleri yıl olmuştur. Washington'da, Afrika-ABD zirvelerinin ikincisini düzenleyen ABD, kıtanın, Çin'in ve Rusya'nın merhametine terk edilemeyeceği mesajını vermiştir.
Batı'nın geçtiğimiz yıl Afrika'ya ilgisinin artmasının diğer nedeni Ukrayna'nın işgali olmuştur. Kıtanın neredeyse yarısının Ukrayna saldırısı karşısında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oylamasında, Rusya'yı kınamaktan kaçınması, batılı başkentlerde alarm zillerini çaldırmıştır dersek abartmış olmayız. AB ve ABD'nin, geçen yıl yürürlüğe giren Afrika Serbest Ticaret Alanı Anlaşmasının uygulanmasını teşvik etmek üzere adımlar atmaları batının kıtaya artan ilgisi kapsamında görülmelidir.
Merkezi Afrika Cumhuriyetinin yeni patronu: Putin Rusya'sı
Geçmiş Afrika bilançolarımızda, Merkezi Afrika Cumhuriyeti (MAC), Somali ve Güney Sudan'ı hep aynı gruba koymuşum. 2013 yılından itibaren iç savaş ve kaos yaşayan MAC, 2020 sonunda yapılan sıkıntılı seçimlerin ardından, Rusya'nın desteklediği Cumhurbaşkanı Faustin Archange Touadéra yönetiminde, nispi bir istikrar sağlamış durumda. Kötü şöhretli Rus Wagner sayesinde kazanılan bu istikrar ülkeye ne kadar birlik, barış, kalkınma ve refah getirir; kuşkularım var. Geçen yıl, son Fransız askerlerinin de ayrılmalarıyla, Rusya artık MAC'nin tek patronu haline dönüşmüştür (Türkiye'de ülkenin adı Orta Afrika Cumhuriyeti, doğrusu MAC olmalı).
Faustin Archange Touadéra
Somali ordusu Al Şabap sınavında
Sancılı seçim sürecini geride bırakan Somali, 2023 yılında, yeni Devlet Başkanı Hasan Şeyh Mahmut liderliğinde, bir yandan uzun süreli kuraklığın tetiklediği açlık tehlikesi, diğer yandan Al Şabap terör örgütü ile mücadeleyi sürdürecektir. Uluslararası toplum, Al Şabap ile mücadelede, AMİSOM'un yerini alması planlanan Somali Ordusundan gücünü kanıtlamasını beklemektedir.
Hasan Şeyh Mahmut
Bağımsızlık Güney Sudan'a ne sağladı?
2022 yılı Güney Sudan için yeni bir kayıp yıl olmuştur. Bağımsızlığın ilan edildiği 2011 yılından bugüne, ülke yönetimi, genç devletin birliği, iç barışı ve refahı açısından, hiçbir kalıcı programı ve icraatı tamamlayamamıştır (muhalefet de basiretsizliğe ortaktır). Batının zorlamasıyla bağımsızlık ilan eden Güney Sudan'da, halkın, bağımsızlık sayesinde hangi alanda kazançlı çıktığını, 11 yıl sonra izah edebilecek batılı bir yetkili, bir kuruluş mevcut mudur? Güney Sudan, maalesef, ABD'nin Hartum'un diktatörü Ömer El Beşiri cezalandırma saplantısının, tali hasarı (collateral damage) ve defolu ürününe dönüşmüştür.
Artık top Mali cuntasının sahasında
Afrika'nın sorunlu bölgelerinden Sahra-Sahel kuşağında, son 10 yıldan günümüze, cihatçı grupların ilerleyişi durdurulamıyor, demokrasiler kesintiye uğruyor. Kaddafi rejiminin yıkılması ertesinde Mali'nin kuzeyinde güçlenen ayrılıkçı ve cihatçı milislerin başkent Bamako'ya ilerleyişini, 2013 yılında başarıyla durduran Fransiz askerleri, teröre karşı 9 yıllık ortak mücadeleden sonra Mali'den kovuldular. 2020 ağustosunda iktidarı ele geçiren albay Asımi Goita liderliğindeki cuntanın önünde artık hiçbir engel bulunmuyor: Bölgesel örgüt ECOWAS yaptırımları kaldırdı, iç işlere karışan "neokoloniyal Fransa" "defoldu", batı işbirlikçisi Fildişi Sahilinin ağzının payı verildi (askerleri aylarca tutuklandı), Rus Wagner mensupları artık Mali Ordusunun yanında ülke güvenliği için çarpışıyorlar! Bundan böyle, 2024 yılı seçimlerine kadar, top tamamen cuntanın sahasında. Bakalım Mali'yi düzlüğe çıkarabilecekler mi?
2023: Gözler yine Sahel ülkeleri ve Nijerya üzerinde
Darbecilerin yönetimindeki Burkina Faso ve Gine'de (Konakri) işler yolunda gitmiyor. Wagner'in Mali'den Burkina'ya zıpladığı yolunda haberler mevcut. Çad'da, ekim ayında, askeri yönetim 18 ay süreli geçiş dönemini 2 yıl daha uzatınca, muhalefet sokaklara döküldü. Bilanço hayli ağır; 100 civarında ölü, 200 kadar yaralı. Bölgede askerlerin uslu ve saygılı durduğu yegane ülke vaziyetindeki Nijer batının gözdesi konumunu muhafaza ediyor; Mali'den ayrılan Fransız askerleri de Nijer'de konuşlandılar. Batı Afrika'nın lokomotif ülkesi Nijerya'da şubat ayında seçimler yapılacak. Özellikle ülkenin kuzeyinde sandık güvenliği ciddi sorun; seçmenler korkmadan oy atmaya gidebilecekler mi? Tereddütlerim var. Bir yanda Boko Haram, diğer cihatçı örgütler, ayrılıkçı silahlı gruplar (amaç Biafra'nın bağımsızlığı), fidye peşindeki haydutlar, boru hatlarından petrol çalan çeteler, öte yanda işsizlik ve önlenemez yolsuzluklar. Önde gelen 3 büyük partinin adayları, Bola Tinubu, Atiku Abubakar ve Peter Obi, 24 yıldan bugüne kesintisiz demokrasisiyle övünen Nijeryada, bu hassas hatta imkansız en üst göreve talip oldular; Allah yardımcıları olsun!
Çad
Sudan'da askerler yapıştıkları iktidarı bırakmıyorlar
Askerlerin halt karıştırdıkları diğer önemli ülke Sudan'dır. 2019 yılında diktatör Ömer El-Beşir'in, sokağın gücüyle koltuğundan indirilmesini fırsata çevirerek, 3 yıllık geçici dönem için, sivillerle ortaklaşa iktidarı ele geçiren askerler, 2021 sonbaharında sivil başbakan ve ekibini görevden alınca, karma hükümete sağlanan uluslararası desteğin sona erdiğini hatırlıyoruz. Sokağın ve batının baskılarıyla karşı karşıya kalan askerler, sonunda, 5 Aralık 2022 tarihli çerçeve anlaşmasıyla, sivillerin yönetiminde 2 yıllık bir geçici hükümetin ülkeyi seçimlere taşımasına razı oldular. Süre sonrasında askerler bakalım siyasetten ellerini çekecekler mi? Anlaşmaya yönelik tepkilerden sokağın askeri istemediği ve güvenmediği görülüyor.
Tigray'de barış
Etiyopya'da binlerce can kaybına, on binlercesinin evlerini terk etmelerine yol açan Tigray iç savaşı, 2 yıl sonra, geçen kasım ayında nihayet sona erdi. Taraflar, Güney Afrika'da kapsamlı ateşkes imzaladılar. Artık gıda ve tıbbi yardım konvoyları bölgeye ulaşıyor. Anlaşmaya dahil olmayan Eritre, bölgedeki askerlerini henüz çekmeye başlamadı. Ne zaman çeker? Bu sorunun cevabı henüz bilinmiyor. Etiyopya ve Eritre liderleri ortak düşmanları TPLF (Tigray People Liberation Front) yönetimini iç savaş sonucunda nötralize ettiklerine göre, niye aralarını bozsunlar? Bilakis işbirliğini derinleştirirler. Geriye doğru baktığımızda, Etiyopya'ya 27 yıl kayıtsız biçimde hükmeden TPLF elitlerinin, genç Başbakan Abiy Ahmed'e karşı silahlı direniş tercihleriyle, inanılmaz acılara ve kayıplara sebep oldular; böylelikle ülke geleceğindeki ağırlıkları da, sıfıra indirgendi. Tabiatıyla, Nobel barış ödüllü Abiy Ahmed de hayli yıprandı, ülkesi ise en az 20 yıl geriye gitti. Tecrit ve açlık üzerinden Tigray'i teslim alan başbakan, askeri metodlara başvurmaksızın, TPLF liderliğinin önünü kesebilir miydi ? Keserdi kanaatindeyim.
Doğu Kongo Bataklığı
Afrika'nın istikrar ve iç barış peşinde koşan büyük ülkelerinden Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC), yıl içinde bu arayışını bila başarı sürdürdü. Kurutulamayan bataklığa benzetilen Doğu Kongo sorununun çözümü yönünde Kenya ve Angola'nın yararlı girişimleri takdir gördü. BM Barış Gücü MONUSCO'ya ilaveten, bölgesel örgüt EAC (East African Community) askerleri de Kivu eyaletinde göreve başladılar. Huzursuzluğun baş müsebbibi olarak gösterilen Kongolu Tutsilerin örgütü M23 üzerinde, işgal ettiği yerlerden çekilmesi amacıyla baskı sürerken, M23'e destek verdiği için eleştirilen komşu Ruanda geri adım atmıyor. Kinşasa yönetimi ise, krizin çözümü yönündeki bölgesel çabalara Ruanda'nın dahil edilmemesi yönündeki ısrarcı tutumunu sürdürüyor. 2023 yılı sonunda düzenlenecek seçimlere sadece 11 ay kala koskoca ülkenin durumu böylesine karmaşık ve moral bozucu. 2019 seçimlerinin ne büyük zorluklarla gerçekleştirildiğini, seçim sonuçlarının ne kadar çok tartışıldığını hatırlayınca endişelerim artıyor.
Angola'nın kurucu partisi MPLA düşüşte
Angola'da 2022 yılı seçimlerini yine MPLA kazandı, bu kez oyların sadece yüzde 51'ini toplayabildi, cüzi farkla kazandı (1975 bağımsızlık sonrası patlak veren iç savaşın galibi kurtuluş örgütü, bilahare siyasi partiye dönüştü). 2017 yılı seçimlerinden sonra devlet başkanı makamını devrederek İspanya'ya yerleşen, "ulusal kurtuluşun ve barışın mimarı" Eduardo Dos Santos, 2022 seçimlerinden birkaç ay önce vefat etti. Kendisinin ve ailesinin, devlet içi yolsuzluklar sayesinde, devasa şahsi servetler edindikleri, ülke ve dünya basınında defalarca yazılmasına rağmen, tarihi lider ülkesinde ulusal kahraman muamelesiyle toprağa verildi. 40 yıldır Angola'yı yöneten MPLA, sivil/asker üst kadroların karıştıkları yolsuzluklardan ötürü, zayıflıyor, giderek güç kaybediyor. Petrol zengini ülkede, ekonomik sıkıntılara ilaveten, cezasızlık kültürü ve yolsuzluklar devam ettiği takdirde, 2022 seçimlerinde oylarını yüzde 27'den yüzde 44'e çıkaran ana muhalefet UNİTA'nın (partiye dönüşen rakip kurtuluş örgütü) müteakip seçimleri kazanacağını bugünden söyleyebiliriz.
Güney Afrika'da gündemden düşmeyen yolsuzluklar
Güney Afrika'da ırkçı rejimi deviren Nelson Mandela'nın prestijli partisi African National Congress'in (ANC) durumu Angola'nın tarihi partisi MPLA'yı hatırlatıyor. Adı daimi yolsuzluk vakalarıyla anılan eski cumhurbaşkanı Jacob Zuma'nın yerine, 2019 yılında, tanınmış sendikacı ve milyoner girişimci Cyril Ramaphosa'nın seçilmesi, Güney Afrika'nın kaybolan itibarının geri gelmesini teminen açılan yeni beyaz sayfa biçiminde yorumlanmış idi. Geçtiğimiz aylarda, yeni liderin çiftlik evinden, hırsızların yarım milyon dolar çaldıkları, Ramaphosa'nın olayı polise bildirmeyerek vakayı özel kanallar üzerinden çözmeye çalıştığı ortaya çıktı. Çalınan paranın kayıt dışı para olduğu iddiasıyla soruşturma başlatıldı. ANC bünyesinde kurulan komisyon liderlerini akladı. Bilahare kongrede tekrar partinin başına getirilen Ramaphosa, 2024 seçimlerinde partisinin zaferi için meydanlara çıkacak. ANC'nin oylarının her seçimde düzenli biçimde düştüğünü, 2019 seçimlerinde bu oranın yüzde 57'e indiğini, hırsızların çiftlikden çaldıkları kayıt dışı paralar nedeniyle başı hayli ağrıyacak olan Ramaphosa'nın, meydanlarda hayli zorlanacağını şimdiden söylemek mümkün.
Afrika'nın Akdeniz sahillerine demokrasi gelir mi?
Afrika'nın kuzeyine Akdeniz kıyılarına uzandığımızda, yine moral bozucu gelişmeler karşımıza çıkıyor. Libya'da, Trablus-Bingazi çekişmesinin sürdüğü, liderlerin aralarındaki anlaşmazlıkları aşarak ülkeyi düzlüğe çıkaracak iradeyi sergileyemedikleri, 2021 Aralık ayında gerçekleştirilemeyen çok önemli seçimlerin, BM ve Batı'nın son dönemde yoğunlaşan gayretlerine rağmen, 2023 yılında yapılmasının beklenilmediğini söyleyebiliriz. 2011 Arap baharının gözde ülkesi Tunus'ta, demokrasi arayışının, her cepheden dar görüşlü politikacıların gayretleriyle, duvara tosladığını üzülerek izliyoruz. Abdülaziz Buteflika yönetimini, 2019 yılında sokakları doldurarak alaşağı eden Cezayir halkı, nihai amacına ulaşamadı. Derin devlet (Ordu, kurucu parti FLN, istihbarat) ülkeyi yönetmeyi sürdürüyor. 2021 yazında komşu Fas ile diplomatik ilişkileri kesen Abdülmecid Tebbun yönetimi, geçen hafta Fas milli futbol takımı uçağına uçuş izni vermeyince, "Atlas'ın Aslanları", halen Cezayir'de devam eden 2023 Afrika uluslar futbol şampiyonasına katılamadılar. Resmiyetteki Cezayir-Fas düşmanlığının, halklara yansımadığına, aynı ırk, dil, din, tarih ve kültürü paylaşan bu iki komşu halkın, resmi kadroların dolduruşuna gelmeden, dost ve kardeş kaldıklarına inanmak istiyorum.
Hasan Servet Öktem kimdir?
Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce’de doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında “meslek memuru” olarak Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana’da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye’yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu.
Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı’ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24’te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor.
|