Geçen hafta başında, Reuters Haber Ajansı'nda yayımlanan bir haberde, 14 Mayıs'ta Berlin'de düzenlenen NATO Dışişleri Bakanlar Konseyi toplantısında, Bakan Mevlüt Çavuşoğlu'nun İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde'ye sesini yükselterek, İsveç'in feminist dış politikasından usandığını söylediği iddia edildi. NATO kaynaklarına atfen verilen haberin, ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum. Haberi okuyunca acaba bir sene önce, Ann Linde'nin Ankara ziyareti sırasındaki basın toplantısında yaşanan düellonun rövanşı mı oynandı diye kendi kendime sormadan edemedim.
Birçok diplomat meslektaşım gibi feminist dış politikanın mevcudiyetinden ben de ilk kez bu vesileyle haberdar oldum. Demek ki biraz cahil kalmışız. Meğer feminist dış politikanın ne kadar çok meraklısı varmış. İsveç ve Kanada'nın başını çektiği , feminist dış politika, ilk kez 2014 yılında İsveç'in ünlü kadın Dışişleri Bakanı Margot Wallström tarafından dillendirilmiş. İspanya, Meksika, Fransa, Lüksemburg ve inanmayacaksınız ama, Libya feminist dış politikanın önde gelen savunucuları. Bir de Berlin merkezli Feminist Dış Politika Merkezi (CFFP) var. Bu yıl nisan ayında CFFP tarafından bir Dünya Feminist Dış Politika Zirvesi bile düzenlenmiş. Geçtiğimiz 28 Nisan'da düzenlenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun Dünya Kadınlar Günü Özel Toplantısı için feminist diplomasi başlıklı bir rapor hazırlanmış.
Feminist dış politika özünde daha adil ve barışçı bir dünya düzeni için güç kullanımına dayalı militarist iktidar ilişkileri bir kenara bırakılarak, dışişleri ve güvenlik politikalarının insan merkezli oluşturulması anlamına geliyor. Tarihin cilvesine bakın ki, İsveç'in 200 yıllık tarafsızlık politikasını terk edip NATO gibi bir askeri ittifaka başvurma kararını almak feminist dış politika uygulayan kadın bir dışişleri bakanı ile kadın başbakana nasip oldu.
Feminist dış politikanın şahin kadınları
Feminist dış politika deyince ilk planda insanın aklına, karar alma süreçlerinde kadınların egemen olduğu daha barışçı, daha insani politikalar geliyor. Nedendir bilinmez, ama uygulama pek o yönde olmuyor. İndira Gandhi, Golda Meir, Margareth Thatcher ülkelerini savaşa götüren kadın Başbakanlar. Condoleezza Rice'ın Amerika'nın Irak'ı işgalindeki rolünü kim yadsıyabilir? 2014 yılında da yine feminist dış politikanın destekçilerinden İspanya'nın Savunma Bakanı Carme Chacon göreve gelir gelmez ilk iş olarak Afganistan'daki İspanyol askerlerini denetlemeye gitmişti. İspanyol bakan karnı burnunda 7 aylık hamile olduğu için her ihtimale karşı uçakta kendisine bir doktorlar ordusu da eşlik etmişti.
Rahmetli Büyükelçi İnal Batu'nun yaratıcı çözüm önerisi olmasa, "Bu asker gidecek, bu bayrak inecek" nidalarıyla bir kadın başbakanımızın döneminde az kalsın biz de kendimizi savaşın içerisinde bulacaktık.
İspanya'nın Savunma Bakanı Carme Chacon
Diplomaside kadın-erkek eşitliği
Feminist dış politikanın olmazsa olmaz şartlarından biri de, dış politikayı yürüten kadrolarda, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması. Bu konuda Türk dışişlerinin sicili fena sayılmaz. Son kararnameyle büyükelçi atananların yarıya yakını kadın. Ama yine de feminist dış politikacı ülkelerin standartlarına ulaşılması kolay kolay mümkün değil.
19 Aralık 2012 tarihinde Bakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte siyasi istişareler için Helsinki'yi ziyaret etmiştik. Masaya oturan Finlandiya heyeti bakan Erkki Tuomioja haricinde, tümüyle kadın diplomatlardan oluşuyordu. Bizim heyette ise tek bir kadın Daire başkanı vardı. Görüntüden rahatsız olan Davutoğlu, toplantıdan sonra bundan böyle kendisine eşlik edecek heyetlere daha fazla kadın diplomat dahil edilmesi talimatını verdi. Aynı manzaralara bu kere Bakan Çavuşoğlu'nun Brüksel'de Kanadalı muhatabı Melanie Joly ile yaptığı görüşmede şahit olduk.Tek fark Kanada heyetinin bu kere Bakan dahil hepsinin kadınlardan oluşmasıydı. Türk tarafı ise bir arpa boyu yol gitmemiş. Altı erkek bir kadın.
Afganistan'da Taliban'ın kadınlara mezalimi
İsveç feminist dış politikayı tartışa dursun, Ukrayna savaşı nedeniyle tamamen unutulan Afganistan'da çok vahim gelişmeler yaşanıyor. Kimsenin umurunda değil, lakin gün geçmiyor ki Taliban'dan kadınlar için kan donduran yeni bir yasak haberi gelmesin. Taliban iktidarı ele geçirdiğinde daha yeni hükümeti kurmadan Kadın Bakanlığının kapısındaki tabelayı, "Faziletin teşviki ve ahlaksızlığın önlenmesi" bakanlığına çevirdi. Sanki erkekler zem zem suyuyla yıkanmış da, hiç ahlaksızlık yapmıyor. Taliban başa gelir gelmez çalışan kadınları evlerine gönderdi. Kız çocuklarının ortaokullara ve liselere gitmesini yasakladı. Yeniden burka giyinmesi mecburiyetini getirdi. Kadınların evlerinden 72 km öteye seyahat etmelerini, yanlarında kocaları olmadan uçağa binmelerini , parkta gezinmelerini men etti. Son olarak da burkayı yeterli görmeyip ekrana çıkan kadınların yüzlerini peçe ile kapatmasını mecbur kılmış. Kısacası hayatı kadınlara zehir zindan eyledi. Yarın bir gün kadınlara kız çocuk doğurmayın fetvası gelirse hiç şaşırmayın.
Feminist dış politika ve Taliban
Feminist dış politikanın en hararetli savunucularından Kanada'nın kadın ve cinsiyet eşitliği Bakanı Maryam Monsef, geçen yıl kamuoyu önünde bu Taliban'dan bahsederken" kardeşlerim" (brothers) diyebiliyor. Gelen tepkiler üzerine de kültürel referans olarak kullandığını söyleyerek kendisini savunuyor. Çok merak ediyorum yine feminist dış politika uyguladığını iddia eden Fransa'nın yeni kadın Başbakanı Fransız hariciyesinin Talibanla gizlice sürdürdüğü Oslo temaslarına son verecek mi?
Ne dersiniz? Acaba Afganistan'daki kadınların eşitliği, Ukrayna'daki, Suriye'deki kadınlarınkinden daha mı az önemli? Gerçekten Taliban, feminist dış politikanın neresinde? Galiba en doğrusunu yine kadın sanatçılarımızdan Yeşim Salkım söylemiş.
"Her şeyin yalan, her şeyin riya
Bıktım usandım senden, KAVANOZ DİPLİ DÜNYA."