16 Temmuz 2022

Sri Lanka'da bir hanedanlığın sonu

Sri Lanka’da yaşananlar etnik bir çatışmadan kaynaklanmıyor. Budisti, Hindusu, Müslümanı, Hristiyanı bir olmuş kendilerini bu hale düşüren kokuşmuş yönetime baş kaldırıyor. Bebeğine mama, hastasına ilaç bulamayan insanlara toplumsal uzlaşı çağrısı yaparsanız kendinize güldürürsünüz...

Sri Lanka, resmi adıyla, "Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti", Hindistan'ın en güney ucuna 30 kilometre mesafede, Hint Okyanusu'nda şirin bir ada devleti.1972 yılındaki isim değişikliğinden önce Seylan olarak tanınırdı. Seylan ismi, dünyaca ünlü çaylarıyla özdeşleşmiş olduğu için, Türkiye'de özellikle çay tiryakileri arasında Sri Lanka'yı hâlâ Seylan olarak bilenler var. 22 milyonu bulan nüfusun dörtte üçünü Budistler, geri kalan dörtte birini ise Hindular, Müslümanlar ve Hristiyanlardan oluşuyor.

Kadın politikacılarıyla ünlü Sri Lanka

Sri Lanka, üzerinde güneş batmayan İngiliz İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını kazandığı 1948 yılından bu yana, Hindistan gibi demokrasisini ayakta tutmayı başarabilmiş. Hem de yakın geçmişin en kanlı terör örgütlerinden "Tamil Ealam Özgürlük kaplanları" (LTTE) ile yaklaşık 30 yıl süren mücadelesine rağmen. LTTE 1991 yılında Hindistan Başbakanı Rajiv Gandhi suikastini de üstlenmişti.

Dünya'nın ilk kadın başbakanı Sirimavo Bandaranaike bu ülkeden çıktı. 2000'li yılların başında yine kadın bir cumhurbaşkanı Kumaratunga tarafından yönetiliyordu. Kıt kaynaklarına karşın Güney Asya'da sefaletle nispeten başa çıkmayı becermiş, Hint Okyanusu'nun incisi olarak değerlendirilen Sri Lanka'da mart ayından bu yana sular durulmuyor.

Sri Lanka neden bu hale geldi?

Kötü yönetim, yanlış ekonomi politikaları, enerji fiyatlarındaki hızlı yükseliş, Covid nedeniyle turizm gelirlerinde yaşanan azalma ve son olarak da Ukrayna savaşıyla başlayan gıda krizi Sri Lanka'yı hızla iflasa götürdü. Döviz rezervleri bir yıl içerisinde, Maliye Bakanı'nca açıklandığına göre, 50 milyon dolara düşmüş. Adeta tam takır kuru bakır hale gelen hazinesi 50 milyar doları bulan borçlarını ödemeye yeterli gelmiyor. Dış borçların önemli bir bölümü Çin'e ve Hindistan'a. Çin'in verimsiz yatırımlar için açtığı kredilerle Sri Lanka'yı bilinçli bir şekilde borç batağına soktuğu iddiaları var. Bu ay başında petrole olan talebi düşürebilmek amacıyla okullar tatil edildi. Haftalık mesai dört güne çekildi. Yine de benzin istasyonlarının önünde Güney Asya'nın en yaygın toplu taşıma vasıtası bizim "tuk tuk" dediğimiz 'rickshaw'ların oluşturduğu kilometrelerce uzunluğundaki kuyruklar bitmek bilmiyor. İlaç bulunamıyor. Temel gıda maddelerine erişimde ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Ülkeden kaçan kaçana. Ekonomideki tüm bu olumsuzluklara rağmen haziran ayı için açıklanan resmi enflasyon oranı %54,6. Anlaşılan Sri Lanka'nın istatistik kurumunun TÜİK'ten pek farkı yok.

Rajapaksa hanedanlığı

Sri Lanka yaklaşık 20 yıldır tek bir aile tarafından yönetiliyor. Ya cumhurbaşkanı ya da başbakan hep Rajapaksa'lardan çıkmış. "Bu kadarı da olmaz" demeyin. Bu yıl başında hem Cumhurbaşkanlığı hem de Başbakanlık koltuğunda Rajapaksa ailesinden iki kardeş oturuyordu. Hükümette de altı bakan Rajapaksa soyadını taşıyordu. Sonunda halk Sri Lanka siyasi hayatına damgasını vuran Rajapaksa hanedanlığının yönetimine isyan ederek sokaklara döküldü. Rajapaksalar kardeş kardeş Başbakanlıktan ve Cumhurbaşkanlığından istifa etmek zorunda kaldılar. Cumhurbaşkanı Gotabaya Rajapaksa apar topar Maldivler'e kaçtı.

Sri Lanka ve Türkiye

Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanlığı dönemindeki diplomatik temsilcilik sayısı bakımından ilk beşe girme sevdamız başlamadan önce, uzak coğrafyalardaki büyükelçiliklerimizin çoğu civarlarındaki birden fazla ülkeye de akredite olarak görev yapardı. Bu meyanda ben de, Hindistan'da büyükelçiyken dört yıl boyunca Türkiye'yi Sri Lanka'da da temsil ettim. Türk büyükelçileri maddi imkansızlıklar nedeniyle genelde bir kez devlet başkanına güven mektubunu sunmak, bir kez de veda etmek amacıyla akredite oldukları ülkeye giderler. Ancak benim üst düzey ziyaretler, tsunamiden sonra bu ülkeye yaptığımız yardımlar ve LTTE tarafından katledilen Dışişleri Bakanı Kadirgamar'ın cenaze töreni vesileleriyle toplamda yedi kez Sri Lanka'yı ziyaret etmek imkânım oldu.

Geçen hafta televizyonlarda cumhurbaşkanlığı sarayının işgal görüntülerini hem üzüntüyle, hem şaşkınlıkla izledim. Benim tanıdığım bu bölgenin halkları iklimin etkisinden midir, uzak doğu dinlerinin sinekleri bile öldürmeye izin vermeyen felsefesinden midir bilmem, son derece mülayim insanlardır. Unutmayalım, Hindistan Bağımsızlık Savaşı'nda, Gandhi'nin öncülüğündeki pasif direnişlerle İngilizleri tek kurşun atmadan dize getirmişti. Yedi yıl yaşadığım Hindistan'da, bir kez olsun, sokakta kavga eden iki insan görmedim dersem, yalan söylemiş olmam. Sri Lanka'daki ekonomik sıkıntılar, yolsuzluklar ve rüşvet olayları gerçekten halkın canına tak demiş olmalı ki sokaklara döküldüler.

Sri Lanka'daki Türk köyü

Türkiye, Sri Lanka'yı, 2005 yılında Güney Asya'yı vuran tsunami felaketi sayesinde yeniden keşfetti. Tarihte ilk kez Türkiye'den Sri Lanka'ya başbakan düzeyinde bir ziyaret gerçekleştirildi. Sri Lanka'nın turistik bölgelerinden Mıgadiba'daki felaketzedeler için Kızılay'ın inşa ettiği Türk köyünün temeli bu ziyaret sırasında atıldı. Köy deyip geçmeyin; 450 müstakil evden oluşan bu yerleşke, sağlık ocağıyla, ana okuluyla, oyun alanlarıyla, kütüphanesiyle ve 12 dükkanlık alışveriş merkeziyle dört dörtlük bir yerleşim merkezi. İki yıldan kısa bir sürede tamamlanan köyün bir de Budist mabedi var. Ne yazık ki böyle bir köyün varlığından Türkiye'de bile kimsenin haberi yok. Oysa nüfusunun neredeyse tamamı Müslüman olan bir ülkenin, Budist bir mabet inşa etmesi, Türkiye için ne kadar anlamlı bir tanıtım fırsatı olurdu.

Dışişleri'nin Sri Lanka açıklaması

Dışişleri'nin Sri Lanka'daki gelişmelere ilişkin 9 Temmuz tarihli basın açıklaması da bir başka âlem. "Sri Lanka'nın karşı karşıya bulunduğu siyasi ve ekonomik sorunların çözümü toplumsal uzlaşıdan geçiyor"muş. Sri Lanka'da yaşananlar etnik bir çatışmadan kaynaklanmıyor. Budisti, Hindusu, Müslümanı, Hristiyanı bir olmuş kendilerini bu hâle düşüren kokuşmuş yönetime baş kaldırıyor. Bebeğine mama, hastasına ilaç bulamayan insanlara toplumsal uzlaşı çağrısı yaparsanız kendinize güldürürsünüz.

Sri Lanka tarihte borçlarını ödeyemeyen ilk ülke değil. Son da olmayacak. 10 yıl önce Yunanistan'ın başına gelenleri ve nasıl kurtarıldığını hepimiz biliyoruz. Sri Lanka'nın borcu Yunanistan'ınkinin yanında devede kulak kalır. Yeter ki yıllarca LTTE'ye silah ve para yağdıran batılı para babaları ellerini cebine atsın. Zaten iklim değişikliğiyle her yıl bir parça suya batan Sri Lanka, daha fazla borç batağına batmasın.

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep’te doğdu. 1976’da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu.

Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977’de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği’nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği’nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği’nde müsteşar, AGİT’te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü’nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından “Oranje- Nassau” nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi olarak Türkiye’yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon’da temsil etti. 23 Ekim 2018’de Dışişleri Bakanlığı’ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24’te dış politika konusunda yazılar yazıyor. 42 yıllık anılarının yer aldığı, “Zor başkentlerde diplomasi” isimli Doğan Kitap’tan yayımlanan bir kitabı vardır.

Yazarın Diğer Yazıları

Farklı bir Atina ziyareti

İlki 2010 yılında düzenlenmeye başlayan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyinin müteakip toplantısının ocak ayının ikinci yarısı içerisinde Türkiye’de yapılması öngörülüyor. Amaç bu tarihe kadar adına ister “istikşafi” deyin, ister “istişari” deyin görüşmelerin başlatılıp başlatılamayacağını ortaya çıkarmak

5 Kasım’da kim kazandı, kim kaybetti?

Amerikalılar suç dosyası kabarık bir hükümlüyü cumhurbaşkanı yapmakta sakınca görmedi. Savcı Harris’in şahsında adalet de büyük bir yara aldı

Kıbrıs’ta erken doğum sancıları mı?

Birileri bir sabah kalktığımızda, “Christodoulides gelsin TBMM’de Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliğini kabul ettiğini söylesin, biz de GKRY’ni tanıyalım, Kıbrıs sorununu çözelim” derse şaşırır mıyız?

"
"