14 Eylül 2024

Nedir çaresi?

CHP'yi daha zorlu bir sınav bekliyor. 2008 tarihli 352 sayfalık parti programının güncellenmesi, daha doğrusu çağı yakalayan bütünüyle yeni bir program hazırlanması


Cumhuriyet Halk Partisi İkinci Yüzyıl Değişim Kurultayı

Cumhuriyet Halk Partisi'nin 20. Olağanüstü Kurultay'ı, "İkinci Yüzyılda Değişim" temasıyla, 6-8 Eylül tarihlerinde Ankara'da yapıldı. "Var bir çaresi" diye güzel de bir slogan bulunmuş. Kurultayın birinci gününde 89 maddelik tüzüğün 28'i ciddi bir muhalefetle karşılaşılmadan, neredeyse oy birliğine yakın bir çoğunlukla kabul edildi.

Şimdi CHP'yi daha zorlu bir sınav bekliyor. 2008 tarihli 352 sayfalık parti programının güncellenmesi, daha doğrusu çağı yakalayan bütünüyle yeni bir program hazırlanması. CHP 15 yıllık mevcut parti programıyla tam tamına beş kez genel seçimlere girmiş. Beşini de kaybetti. Bugüne kadar programın yenilenmesi nasıl olup da kimsenin aklına gelmemiş, anlaşılır gibi değil.

Değişimin sahibi kim?

Şu sıralar CHP'de en çok telaffuz edilen sözcük "değişim". Başarının birden fazla evladı, mağlubiyetin ise tek bir yetimi olurmuş. 31 Mart'taki mahalli seçimlerden CHP'nin yarım asır sonra birinci parti olarak çıkması büyük ölçüde partideki değişime bağlanıyor. Partinin liderliğine oynayanlar değişimi sahiplenmek için adeta birbirleriyle yarış içerisinde. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu, geçen seneki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uğranılan yenilgiden sonra değişimi ilk kez kendisinin dillendirdiğini söylüyor. Partinin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, esas değişimi CHP'ye soğuk duran toplum kesimleriyle helalleşerek kendisinin başlattığını iddia ediyor. Çok haksızda sayılmaz hani. Normalleşmenin yaratıcısı Genel Başkan Özgür Özel ise her vesileyle değişimden söz ediyor. İşin garibi bugün çağ dışı kaldığı için yenilenmesi kararlaştırılan mevcut parti programının başlığı da "Çağdaş Türkiye için değişim".

CHP'nin yeni parti programı

Yeni Parti programının "start"ı, 7-8 Eylül tarihlerinde değişim kurultayının bir parçası olarak düzenlenen çalıştay ile verildi. Bu çerçevede oluşturulan "Demokrasi Ve Adalet", "Sosyal Refah", "Kapsayıcı Kalkınma" ve "Dış Politika Ve Ulusal Güvenlik" konularında oluşturulan dört çalışma grubunda önceden belirlenen 80'in üzerindeki alt başlıkta delegelerin görüşleri alındı. Çalışma gruplarının yapısı, yeni programın çatısı hakkında bir fikir veriyor. Dış politikaya yine güvenlik optiğinden bakılmaya devam edilecek gibi görünüyor.

Yönetim belgesi

Genel Başkan Özgür Özel, program çalışmalarını başlatırken yaptığı konuşmada herkesin mutabık kalacağı, çağı yakalayan bir program amaçladıklarını, ilk taslak hazırlandıktan sonra Anadolu'da ve Trakya'da toplumun her kesiminden görüş alacaklarını, gelecek talepler doğrultusunda oluşturulacak nihai program taslağının gelecek yıl düzenlenecek kurultaya sunulacağını, zaman dilimi olarak altı, sekiz veya en geç 10 aylık bir süre öngördüklerini söyledi. Özgür Özel, konuşmasında ayrıca bu programdan üretilmiş, türetilmiş, parti tüzüğüyle uyumlu, her sorunun net bir cevabının olacağı, herkesin bu konuda CHP ne düşünüyor dediğinde, bir saniye yutkunmayacakları, hiç tereddüt etmeyecekleri çok kuvvetli bir yönetim belgesi hazırlayacaklarını, bu belgenin günü geldiğinde seçim beyannamesi olarak kullanılacağını, partilerinin adayı Cumhurbaşkanı seçildiğinde hükümet programı işlevi göreceğini, tüm kafa karışıklıklarının, tenakuzların ve birbirleriyle çelişen ifadelerin yerini ortak mutabakatın alacağını dile getirdi. Oldukça iddialı bir bakış açısı.

Parti programının dış politika bölümü

CHP'nin, yeni program hazırlıklarında en fazla zorlanacağı bölüm dış politika kısmı olacak.

- Mavi vatan bir masal mı? Yoksa ulusal çıkarlarımızın korunmasını ilgilendiren bir doktrin mi?

- Yurt dışı askeri harekâtlar maceraperestlik mi? Ya da ulusal çıkarların gerektirdiği bir zorunluluk mu?

 - Hamas bir terör örgütü mü? Değilse Hamas mensupları Özgürlük savaşçıları sayılabilir mi?

- Türkiye BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİO) üye olmalı mı?

- Kıbrıs'ta iki devletli çözüm gerçekçi mi? Birleşmiş Milletler parametreleri temelinde görüşmelere devam edilmeli mi?

- S-400'lerin akıbeti ne olmalı?

- Suriyeli sığınmacılar entegre mi edilmeli? Geri mi gönderilmeli?

CHP'nin bugüne kadar sessiz kaldığı yukarıdaki sorulara bir saniye yutkunmadan, hiç tereddüt etmeden verilebilecek cevapları ben de çok merak ediyorum.

CHP'nin bugüne kadar izlediği dış politika

Özgür Özel yönetimindeki CHP'nin dış politika alanında bugüne kadar tutarlı ve inandırıcı bir politika izlediğini söylemek pek mümkün değil. Her şeyden önce İngiltere'den örnek alınan gölge kabine modeli tutmadı. CHP'nin gölge kabinesindeki üç bakanın ismini arka arkaya sayabilen biri çıkarsa, alnından öpmek gerekir. Gerçi Dışişleri ve Maliye haricinde hükümetteki AK Parti'nin bakanlarını da kimse bilmiyor. Partide dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcısı ve gölge dışişleri Bakanı İlhan Üzgel'i televizyonlarda gören olmadı. Dış politika ile ilgili tartışma programlarına her akşam kamuoyunun tanımadığı farklı isimler katılıyor. Oysa İngiltere'de muhalefet partisinin gölge dışişleri bakanın açıklamalarının neredeyse Dışişleri Bakanı'nınkiler kadar ağırlığı vardır. İstanbul Milletvekili Namık Tan, X üzerinden dış politikada tek başına muhalefet yapıyor. Ancak paylaşımlarının ne ölçüde parti politikalarını yansıttığı şüpheli. Parti içerisinde farklı görüşler olduğu bir sır değil.

Murat Sabuncu, bu sitede 27 Ağustos'ta yayımlanan, "Bir CHP- dört portre" başlıklı yazı dizisinde, Özgür Özel'in vaat edip de gerçekleştiremediği ziyaretleri, yapamadığı görüşmeleri örnekleriyle sıralamış. CHP Genel Başkanı, son olarak Ağustos ayı bitmeden Batı Şeria'ya gideceğini, kabul ettiği takdirde Sayın Abbas ile birlikte Gazze'ye de geçmeye hazır olduğunu, Suriye'ye gitmek için de Başkan Esad'dan tarih beklediklerini açıklamıştı. Bugün Eylül'ün 14'ü.

Yeni parti programının katılımcı bir yaklaşımla hazırlanması tabiatıyla demokrasinin bir gereği. Yöneltilen sorulara yutkunmadan, hiç tereddüt etmeden cevap verebilmek de önemli. Umarım sonuçta iç politik mülahazalarla hareket etmeden, CHP'nin altı okunda ifadesini bulan ilkelerinden ödün vermeden, ne şiş yansın ne kebap demeden çağdaş bir parti programı yazabilmenin "vardır bir çaresi".

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.

Hasan Göğüş'ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği, Doğan Kitap'tan yayımlanmış "Zor Başkentlerde Diplomasi" ve köşe yazılarını topladığı İdeal Kitap'tan yayımlanmış "Diplomasi Yazıları" isimli iki kitabı bulunmaktadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs

Kıbrıs’ta ne olursa olsun, sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Mitsotakis arasında Türk-Yunan ilişkilerinin olumsuz etkilenmemesi yönünde zimni bir mutabakat var

Birleşmiş Milletler cephesinde yeni bir şey yok

 “Silahlı çatışmalarda tüm sivilleri koruyacağız” taahhüdünü de içeren Gelecek Paktının, tam da İsrail’in Filistin’den sonra Lübnan’daki sivil hedeflere saldırmaya başladığı gün kabul edilmesi insana adeta kara mizah gibi geliyor

Narin davası O. J. Simpson davasına mı dönüşüyor?

Adli mercilerin tüm gayretlerine rağmen “Narin’i kim, niçin öldürdü?” sorularına bir türlü cevap bulunamıyor, belki de bulunmak istenmiyor. Bilinmezler yumağı kördüğüm olmuş gibi çözdükçe dolaşıyor. Menfur cinayet aydınlatıldıktan sonra iddianamenin hazırlanması ve yargılama süreci daha da ne kadar süre alır, Allah bilir

"
"