23 Aralık 2023

İsrail lobisinin gücü

Amerikan Kongresi'nde en güçlü lobi ise şüphesiz Yahudi lobisi. Türkiye–İsrail ilişkilerinin en kötü zamanlarında dahi ABD’yi ziyaret eden Türk Cumhurbaşkanlarının programlarında mutlaka Yahudi lobisinin önde gelen temsilcileriyle bir görüşme yer alır...

Lobi, sözlük anlamı itibariyle bazı ortak çıkarları olan grupların temsilcilerinden oluşan topluluk anlamına gelir. Kökeni Orta çağ Latincesindeki “lobia” ya da “laubia”dan kaynaklanıyor.

Lobicilikle ilk kez 1987 yılında Londra Büyükelçiliği’ndeki görevim sırasında tanıştım. Avrupa Birliği’ne üyelik müracaatını yaptıktan sonra, Türkiye’nin kısa sürede Birlik'e girebileceği hevesiyle, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi AB’nin ağırlıklı ülkelerinde Türkiye’nin tanıtımı için lobi şirketlerinin hizmetlerinden yararlanılması kararlaştırıldı. Bu çerçevede, İngiltere’de, halkla ilişkiler alanında dünyaca ünlü şirketlerden Saatchi&Saatchi ile anlaşıldı. Bir konferans vermek üzere geldiği Londra’da ilk kez karşılaştığım, Türk Hariciyesi'nin yetiştirdiği en parlak beyinlerinden rahmetli Büyükelçi Osman Olcay, bunu duyunca her zamanki ince mizah anlayışıyla, ”Büyük bir hata yaptığımızı, Türkiye’yi tanıttıkça AB’ye girme şansının azalacağını” söylediğinde hepimizi çok güldürmüştü. Osman Olcay galiba haklı çıktı. Bugün gelinen noktada AB’ye resmi üyelik başvurusunu yaptığımız 1987 yılından daha yakın olduğumuzu kim iddia edebilir? Saatchi&Saatchi’den de öyle ahım şahım bir hizmet aldığımız da söylenemez. Bu nedenle lobi şirketlerine daima ihtiyatla yaklaşırım.

Türkiye’deki lobiler

Lobilere hayatın her dalında sıkça rastlar olduk. Kısa bir süre öncesine kadar “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” diyenler, enflasyondaki artışlardan faiz lobisini sorumlu tuttular. Bu tartışmayı şimdilik faiz lobisi kazanmış görünüyor. Son günlerde de sokak hayvanları sorununa bir çözüm bulunmasını isteyenler ile hayvan severler lobisi arasındaki mücadeleye şahit oluyoruz.

Türk dış politikasında da lobilerin izlerine rastlamak mümkün. Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesinden rahatsız olan Azeri lobisi, Hindistan ile münasebetlerin gelişmesini istemeyen Pakistan lobisinin varlığından söz edebiliriz. Tabii bir de gerginlikten medet umanlar lobisini unutmamak gerek. Bu ay başında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyaretinden sonra Yunanistan ile ilişkilerin yumuşama sürecine girdiğini görünce, sertlik yanlısı bu lobi, Atina Büyükelçimizi hedef tahtasına koyarak seslerini duyurmaya çalıştı.

Lobiler diyarı Amerika Birleşik Devletleri

Lobilerin en fazla etkili olduğu ülkelerin başında ABD gelir. Bir lobi şirketiniz yoksa Kongre üyelerinden randevu bile alamazsanız. ABD, lobicilik faaliyetlerini hukuki bir temele oturtmak üzere, ilk kez 1947 yılında bir yasa çıkarmış; bu yasa daha sonra 1995 yılında da yenilenmiş.

Amerikan Kongresi'nde en güçlü lobi ise şüphesiz Yahudi lobisi. Türkiye–İsrail ilişkilerinin en kötü zamanlarında dahi ABD’yi ziyaret eden Türk Cumhurbaşkanlarının programlarında mutlaka Yahudi lobisinin önde gelen temsilcileriyle bir görüşme yer alır. Yahudi lobisinin gücü Gazze’de devam eden savaşta açıkça görülüyor. Hafta içerisinde Global İlişkiler Forumu (GİF) ile Ankara Politikalar Merkezi’nin(APM) ortaklaşa düzenlediği webinar’a konuk olan Şikago Üniversitesi siyaset bilimi öğretim üyelerinden Prof.John Mearsheimer, ”İsrail lobisinin gücü karşısında hiçbir Amerikan başkanının İsrail’e ateşkes çağrısı yapamayacağını, ABD’nin her koşulda kayıtsız ve şartsız İsrail’i desteklemeye devam edeceğini” söyledi. Yine ABD’de yayınlanan “Responsible Statecraft” dergisinin internet sitesinde 15 Aralık’ta yer alan bir haberde, Amerika-İsrail Halkla İlişkiler Komitesine(AIPAC) bağlı lobi gruplarının önümüzdeki seçimlerde İsrail’i yeterince desteklemeyen veya kamuoyu önünde Filistin lehinde beyanda bulunmuş adayların seçilememesi amacıyla, 100 milyon doların üzerinde bir harcamada bulunmasının öngörüldüğü kaydediliyor.

İsviçre Büyükelçisi'nin başına gelenler

İsrail lobisinin son kurbanı Ankara’daki İsviçre Büyükelçisi Jean Daniel Ruch oldu. Adı geçen ile 1990’lı yılların ortalarında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nda aynı yıllarda görev yaptık. Jean Daniel zeki, girişken ve tipik İsviçrelilerin aksine hoş sohbet, sosyal ilişkilerde çok başarılı parlak bir diplomattır. Genç yaşta İsviçre’nin Belgrad büyükelçisi oldu. Merkez görevlerinden birinde Orta-Doğu konularına ilgisi nedeniyle bir ara İsviçre Dışişleri Bakanı Michele Calmy Rey’in Orta Doğu Özel Temsilcisi olarak görev yaptı. 2016-2021 arasında Tel Aviv’deki 5 yıl süren büyükelçiliğinden sonra aynı yıl Ankara’ya atandı. İki sene gibi kısa bir sürede neredeyse Türkiye’de ziyaret etmediği il kalmadı. Gittiği her yerde güler yüzü ve yumuşak tabiatıyla herkesin sevgisini kazandı. Cumhuriyetin 100.yılı dolayısıyla İsviçre’nin en ünlü müzisyenlerden birine özel bir beste yaptırdı.

Jean Daniel’in başarılı kariyeri Bern’in gözünden kaçmadı. Yaz aylarında Savunma Bakanlığı'nda yeni oluşturulan Güvenlik Politikalarından Sorumlu Devlet Sekreterliği görevine atandı. Ne olduysa bundan sonra oldu. İsrail lobisi düğmeye bastı. Eylül Ayından itibaren İsviçre basınında İsrail’deki büyükelçilik görevi sırasında Jean Daniel Ruch’un Hamas’la ve Hizbullah’ın üst düzey yetkilileriyle görüşmeler yaptığına ilişkin ardı ardına yazılar çıktı. Özel yaşantısına dikkat etmediği iddiasıyla şantaja açık olduğu ileri sürüldü. Jean Daniel’in bu göreve atanmasının uygun olmadığı parlamenterler tarafından da dillendirilmeye başlayınca Dışişleri Bakanı Ignazio Cassis baskılara daha fazla dayanamadı. Adı geçenin Devlet Sekreterliğine atanma kararı iptal edildi.

Büyükelçi Jean Daniel Ruch dün ülkesine dönmek üzere Ankara’dan ayrıldı. Önümüzdeki yıl Haziran ayında da kendi isteğiyle emekli oluyor.

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.

Hasan Göğüş'ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği, Doğan Kitap'tan yayımlanmış "Zor Başkentlerde Diplomasi" ve köşe yazılarını topladığı İdeal Kitap'tan yayımlanmış "Diplomasi Yazıları" isimli iki kitabı bulunmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Nerede kaldı Avrupa Birliği’nin ortak dış ve güvenlik politikası?

Bugün gelinen noktada AB’nin ortak bir dış politikasından bahsetmek mümkün değil. Kıbrıs ve Yunanistan’la ilişkiler babında Türkiye’yi kınamak haricinde hiçbir konuda ortak politikalar üretilemiyor. İsrail’in Gazze’deki katliamları, Suriye, Ukrayna gibi Avrupa güvenliğini doğrudan ilgilendiren sorunlarda sessiz kalıyorlar. Esasen uzun bir süredir can çekişmekte olan ortak dış ve güvenlik politikasına 1 Temmuz’da AB dönem başkanlığını devralan Orban’ın Macaristan’ı son noktayı koydu

Suriye sarmalında kırk yıllık kani olur mu yani?

Türkiye’nin işi o kadar kolay değil. Suriye’nin Afganistanlaşması, Güneyimizin Peşavirleşmesine yol açabilir. HTŞ’nin içerisinde çok sayıda cihatçı gruplar yer alıyor. Bu grupların HTŞ’ye egemen olması halinde YPG/PYD’nin terör koridorunu önleyelim derken güney sınırlarımızda HTŞ’nin oluşturacağı bir terör koridoru ile karşılaşmamız pekâlâ mümkün

Kadınların fendi Netanyahu’yu yendi

Kamuoyunda “Lahey’i basma yasası” olarak da bilinen “Amerikan Askeri Personelini Koruma Yasası”, (ASPA) ayrıca Amerikan askerlerini kurtarmak için ABD’nin her türlü önlemi alabileceğine ilişkin hükümler içeriyor. Trump yönetimi devraldığında hasbelkader bir Amerikan askeri UCM’lik olursa, maazallah, Trump bu yasaya dayanarak Lahey’i “cehenneme çevirmeye” kalkışabilir

"
"