16 Nisan 2022

Hindistan'ın demokrasi farkı

Pakistan ile kanka olmamız, Hindistan ile ilişkilerimizi gölgelememeli. Son dönemde din temelli dış politikayı bir kenara bırakarak, İsrail ve Ermenistan'la ilişkilerimiz düzelmeye başladığına göre, daha fazla gecikmeden bir an önce normalleşme sürecine Hindistan da dahil edilmeli

Geçen hafta içerisinde Başbakan İmran Khan'ın, Pakistan'da güvensizlik oyuyla düşürülen ilk başbakan olduğu haberini duyduğumda hiç şaşırmadım. Çünkü Pakistan'da demokratik yöntemlerle iktidarın el değiştirmesi pek nadir görülür. Askeri darbelere, darbe teşebbüslerine, siyasi suikastlara çok sık rastlanılır. Yakın geçmişte, Ziya ül Haq, Pervez Musharraf darbe ile başa geldiler. Nawaz Sharif, Benazir Bhutto demokratik olmayan yöntemlerle başbakanlığı bırakmak zorunda kaldılar. Türkiye dahil, uluslararası camianın tüm ricalarına rağmen seçilmiş Başbakan Zülfikar Ali Bhutto, darbeciler tarafından idam edildi. Pakistan'ın ilk başbakanı Liyakat Ali Khan ve iki kez başbakanlık yapan Benazir Bhutto, uğradıkları suikastlarda hayatlarını kaybettiler. Ziya ül Haq, şüpheli bir uçak kazasında yaşamını yitirdi. Pervez Musharraf, gıyaben yargılandığı Pakistan'da idama mahkûm edildi, halen Dubai'de sürgünde yaşıyor.

Hindistan'ın 75 yıllık kesintisiz demokrasisi

Pakistan 75 yıllık bağımsızlığının 33 yılını askeri rejimler altında geçirirken, düşman kardeşi Hindistan, bağımsızlığını kazandığı 1947 yılından bu yana demokrasisini kesintisiz sürdürmeyi başardı. Hem de Pakistan'dan 5-6 kat daha büyük, çok etnili, çok dinli ve daha sorunlu bir nüfus yapısına sahip olmasına rağmen.

Pakistan ve Hindistan'ı birbirlerinden ayıran tek unsur dinlerinin farklı olması. Hintli ve Pakistanlıları birlikte bir odaya koysanız, kim Hintli, kim Pakistanlı ayırt edemezsiniz. İngiltere, 1947 yılında alt kıtadaki sömürgesini din temelinde ikiye bölerek bağımsızlıklarını vermiş, Keşmir'i de saatli bir bomba olarak iki ülkenin kucağına bırakmış. 

Hindistan, 29 eyalet ve 9 "merkezden yönetilen birim"den oluşan federal bir devlet. Eyalet deyip geçmeyin. Uttar Pradesh eyaletinin nüfusu 204 milyon. Avrupa Birliği'nin en büyük ülkesi Almanya'nın nüfusunun neredeyse üç katı.

Beş eyalette yapılan parlamento seçimleri

Geçtiğimiz şubat-mart aylarında Hindistan'ın Uttar Pradesh, Punjap, Manipur, Uttarakhand ve Goa eyaletlerinde parlamento seçimleri yapıldı. Seçimler yedi aşamalı olarak yapıldığından sonuçların belli olması bir ayı geçiyor.10 Mart'ta açıklanan resmi sonuçlara göre, İktidardaki, Başbakan Narendra Modi'nin aşırı milliyetçi ve dinci Bharatya Janata partisi(BJP), dört eyalette seçimleri önde bitirdi. Anlaşılan aşırı milliyetçiliğin güç kazanmasından Avrupa'da olduğu gibi, Hindistan da nasibini almış.

Seçim sonuçları bazı medya organlarında Hindistan'ın faşizme kaydığı şeklinde okundu. Kimse merak etmesin, Hindistan'da köklü bir demokrasi ve uzlaşı kültürü vardır. Çoğu eyalet düzeyinde örgütlenmiş 100'ün üzerindeki siyasi parti, son 25 yıldır ülkeyi ittifaklarla yönetiyor. Mevcut Ulusal Demokrasi İttifakı hükümeti 16 siyasi partiden oluşuyor. Yeni Delhi'de büyükelçi olarak görev yaptığım 2004 yılındaki seçimlerde, o zaman yine hükümette olan BJP'nin seçimleri kaybettiğinde, kavgasız gürültüsüz iktidarı muhalefetteki sol eğilimli Kongre Partisi'ne devrettiğine şahit oldum. Kongre Partisi taraftarları da zafer çığlıkları atarak sokaklara dökülmediler.

Hindistan'da 900 milyon civarında kayıtlı seçmen bulunuyor. Son eyalet seçimlerinde Yeni Delhi'deki bir hastanede, yoğun bakımda tedavi gören Hintli bir hasta, kendisinin temin ettiği bir traktörün yoğun bakım cihazlarıyla donatılan römorkörüyle, 100 km ötedeki Uttar Pradesh eyaletinde kayıtlı olduğu sandığa giderek oyunu kullanmış. "900 milyonda bir oyun ne önemi var" demeyen Hintli seçmenlerdeki, oyuna sahip çıkma bilincine bakın. Pakistan darbelerle boğuşurken, Hindistan'ın nasıl olup da 75 yıldır kesintisiz demokrasiyi sürdürebildiğini açıklayan daha iyi bir örnek olabilir mi? 

Ukrayna savaşı ve Hindistan

Ukrayna savaşı, Hindistan'ı ABD ve Rusya arasında iki arada bir derede bıraktı. Hindistan, S-400'ler dahil silahlarının yüzde 60'nı aşan bir kısmını Rusya'dan satın alıyor. Bir yandan da geçen yıl Japonya ile birlikte QUAD çerçevesinde ABD'nin ittifak ortağı oldu. S-400'ler nedeniyle Amerika'nın bugüne kadar Hindistan'ı CAATSA kapsamındaki yaptırımlara dahil etmemiş olması gözlerden kaçmıyor. Birleşmiş Milletler Genel kurulunda Rusya Federasyonu'nu kınayan kararın oylamasında çekimser kalan Hindistan, mart ayı içerisinde de Rusya'dan 3 milyon varil petrol aldı. Rusya'ya uygulanan ambargoların etkili olabilmesi için Hindistan'ın tutumu büyük önem taşıyor. Rusya ve İngiltere'nin Dışişleri Bakanları1 Nisan'da, pek usulden olmadığı halde aynı gün Yeni Delhi'yi ziyaret ettiler. Bu hafta Vaşington'da ABD ve Hindistan arasında Dışişleri ve Savunma Bakanlarının iştirakiyle 2+2 diyalog toplantısı düzenlendi. Başkan Biden veHindistan Başbakanı Modi toplantıya video konferans yöntemiyle katıldılar. Rusya ve Batı'nın Hindistan'ı kendi taraflarına çekebilmek için büyük bir diplomatik atağa kalktıkları görünüyor. Sonuçta bu işten kârlı çıkan Hindistan olursa şaşırmamalı. Şimdiden Rusya ile daha düşük fiyatlardan gaz almak ve ikili ticaretini ulusal parası rupi ile gerçekleştirmek için mutabık kaldığı söyleniyor.

Türkiye-Hindistan ilişkileri dibe vurdu

Türkiye-Hindistan ilişkileri tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşıyor. Üst düzey ikili temaslar neredeyse tamamen durma noktasına gelmiş durumda. İki ülke arasındaki son cumhurbaşkanı ziyareti 2017 yılında Erdoğan tarafından gerçekleştirilmiş. Hindistan'dan Türkiye'ye ise,s on 20 yıldır Başbakan, son 10 yıldır da cumhurbaşkanı düzeyinde gelen giden olmamış. Siyasi ilişkilerdeki soğukluk İsrail örneğinin aksine, ekonomik ilişkilere de yansıyor. Esasen potansiyelinin çok altında seyreden ikili ticaret hacmimiz düşme eğilimine girdi. Askeri gemi üreten bir grup tersane sahibinin ortaklığıyla kurulan TAİS'in, Hindistan'da kazandığı2.3 milyar dolarlık gemi ihalesi, üç yıldır buzdolabında bekletiliyor. Türkiye'de can çekişen tarım alanında 300 milyon dolarlık bir yatırım yapmayı tasarlayan Hindistan'ın en büyük holdinglerinden "Mahindra", bu projeden son anda vazgeçti. Geçtiğimiz günlerde Üst düzey bir Türk bürokrat, "Air India"nın başına geçiyordu. Hint medyasının tepkisiyle bu atama da gerçekleşemedi.

Hindistan, askeri harcamaları en fazla artan ülkeler arasında.Türkiye'nin son dönemde uluslararası silah piyasalarında büyük sükse yapan savunma sanayi ürünleri için Hindistan önemli bir Pazar olabilir. ASELSAN bir ara Pakistan'ı gücendiririz diye Hindistan'a telsiz bile satmaktan kaçınıyordu.

Pakistan ile kanka olmamız, Hindistan ile ilişkilerimizi gölgelememeli. Son dönemde din temelli dış politikayı bir kenara bırakarak, İsrail ve Ermenistan'la ilişkilerimiz düzelmeye başladığına göre, daha fazla gecikmeden bir an önce normalleşme sürecine Hindistan da dahil edilmeli. Hindistan ile iyi ilişkiler içerisinde olmamız, Ukrayna savaşında olduğu gibi, Pakistan-Hindistan arasındaki sorunların çözümüne de katkıda bulunabilmemizin önünü açacaktır. 

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye sarmalında kırk yıllık kani olur mu yani?

Türkiye’nin işi o kadar kolay değil. Suriye’nin Afganistanlaşması, Güneyimizin Peşavirleşmesine yol açabilir. HTŞ’nin içerisinde çok sayıda cihatçı gruplar yer alıyor. Bu grupların HTŞ’ye egemen olması halinde YPG/PYD’nin terör koridorunu önleyelim derken güney sınırlarımızda HTŞ’nin oluşturacağı bir terör koridoru ile karşılaşmamız pekâlâ mümkün

Kadınların fendi Netanyahu’yu yendi

Kamuoyunda “Lahey’i basma yasası” olarak da bilinen “Amerikan Askeri Personelini Koruma Yasası”, (ASPA) ayrıca Amerikan askerlerini kurtarmak için ABD’nin her türlü önlemi alabileceğine ilişkin hükümler içeriyor. Trump yönetimi devraldığında hasbelkader bir Amerikan askeri UCM’lik olursa, maazallah, Trump bu yasaya dayanarak Lahey’i “cehenneme çevirmeye” kalkışabilir

“Amerika’yı seversen, İsrail’i sevmek zorundasın”

Kesin olan bir öngörü varsa, o da Trump 2.0’ın İsrail’e olan desteğinin her hâl ve kârda artarak devam edeceğidir. Türk-Amerikan ilişkilerinde önümüzdeki dönemde Türkiye’nin en fazla başını ağrıtacak konuların ilk sıralarında da İsrail ile ilişkiler, Filistin meselesi ve Hamas konusundaki görüş ayrılığı gelecek gibi görünüyor

"
"