09 Ekim 2021

Ege'de havalar soğuyor, sular ısınıyor

Yunanistan’ın attığı bu adamlardan Türkiye’nin endişelenmesine gerek yok. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün her yıl yayınladığı “Askeri Dengeler” kitabına bakarsanız, Türkiye’ye saldırması için Yunanistan’ın daha bir fırın ekmek yemesi gerektiğini görürsünüz.

İklim değişikliğinin etkisiyle,  tüm Dünya’da baharlar kısalıyor; yazlar, kışlar uzuyor. Galiba, küresel ısınmanın yol açtığı bu değişiklik, Türk-Yunan ilişkilerinde de kendisini göstermeye başladı. Sancılı geçen koca bir seneden sonra, bu yılın ilk aylarında girilen bahar havası sanki çok uzun ömürlü olacak gibi görünmüyor. Yazın sona ermesinin hemen ardından, karşılıklı yayınlanan NAVTEX’ler,  verilen sert demeçler, iki ülkenin Birleşmiş Milletler’deki Daimi Temsilcilerince BM Genel Sekreteri’ne gönderilen mektuplar, Yunanistan’ın silahlanma yarışını hızlandırması ortamı yeniden gerdi. Bu gelişmeleri, denizlerde tekrar gemilerin boy göstermesinin izlemesinden korkuluyor.

Son bir ayda neler yaşandı?

Son bir aylık dönemde, Türk-Yunan ilişkilerinde yaşananlara kısaca bir göz atalım. 9 Eylül’de, İzmir’de, “Adalar Denizi Ve Yunanistan İle Komşuluk İlişkileri” konulu bir sempozyum düzenlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın video mesajıyla açılışını gerçekleştirdiği bu sempozyuma, Milli Savunma Bakanı Akar ve Kuvvet Komutanları tam kadro katıldılar. Yapılan konuşmalar,  Ege sorunlarıyla sınırlı kalmadı. Yasa dışı göçten Yunanistan’ın terör örgütlerine verdiği desteğe kadar mevcut tüm sorunlar gündeme geldi. Yunan tarafında büyük bir yankı bulmasa da, sempozyumun tarihi, başlığı ve katılım düzeyi ile verilen mesajlar mutlaka not edilmiştir.

11 Eylül’de Yunanistan, Fransa’dan yılbaşında sipariş ettiği 18 “ Rafale” savaş uçağı sayısını, 6 ilaveyle 24’e çıkardığını açıkladı. Ardından da Başbakan Mitsotakis’in Paris’e yaptığı ziyaret sırasında, 28 Eylül’de, Fransa ile Yunanistan arasında, “ Savunma Ve Güvenlik Alanında Stratejik İşbirliği Anlaşması” ile Yunanistan’ın Fransa’dan üç adet fırkateyn satın almasını öngören bir mutabakat muhtırası imzalandı. Rafale ve fırkateyn  projelerinin toplam maliyeti 6 milyar avroyu buluyor.

30 eylül tarihinde, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu, Genel Sekretere gönderdiği mektupla, Ege adalarının Yunanistan tarafından anlaşmalara aykırı olarak silahlandırılmakta olduğunu bir kez daha kayda geçirdi. Mektupta ayrıca, ilk kez Yunanistan’ın uluslararası hukuka aykırı bu davranışının adalar üzerinde iddia ettiği haklara halel getirdiği vurgulandı.

1 Ekim’de, GKRY ve Türkiye tarafından Doğu Akdeniz’de karşılıklı NAVTEX’ler yayınlandı. 3 Ekim’de de Türk kıta sahanlığına izinsiz giren Malta bandıralı ,Kıbrıs Rum tarafına ait National Geo isimli bir araştırma gemisi, Türk Deniz Kuvvetleri unsurlarınca bölgeden uzaklaştırıldı. Son olarak da AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Mavi Vatanın Türkiye için kırmızı çizgi teşkil ettiğini, Anavatanın ayrılmaz bir parçası olan Mavi Vatanı korumak amacıyla her türlü bedelin ödeneceğini belirtti.

Tüm bu hengame arasında da, Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege ihtilaflarının ele alındığı istikşafi/istişari görüşmelerin 63’üncü turu, sessiz sedasız bir şekilde, Ankara’da gerçekleştirildi. Mutat olduğu üzere, içeriğe ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadı.

Fransa-Yunanistan Stratejik İşbirliği Anlaşması

Şimdi tüm bu yaşananlardan en fazla ses getiren, Fransa ile imzalanan Stratejik İşbirliği Anlaşması’na biraz daha ayrıntılı bakalım. Beş bölüm ve 31 maddeden oluşan anlaşmanın zamanlaması  dikkat çekici. Avustralya’nın Fransa’dan alacağı mazotlu denizaltıları iptal edip ABD’den nükleer denizaltı satın alma kararını açıklamasından iki haftadan kısa bir süre sonrasına rastlıyor. Bir anlamda Avustralya’nın fikir değiştirmesi yüzünden milyarlarca avrodan olan “Naval Group”a  teselli mükafatı verilmek istenmiş. Halen Almanya, hükûmet kurma çalışmalarıyla meşgul; İngiltere, TIR şoförlerinin derdine düşmüş; Amerika ise suçluluk psikolojisiyle Fransa ile arayı düzeltme arayışları içerisinde. Gelebilecek uluslararası tepkiler açısından daha uygun bir zamanlama seçilemezdi. İçeriğine gelince, metinde  bol bol istişare, işbirliği, diyalog, bilgi paylaşımı  ve askeri öğrenci değişimi gibi suya sabuna dokunmayan laflar var. Anlaşmanın iki ülkenin hem cumhurbaşkanlarınca,  hem de dışişleri bakanları tarafından imzalanması diplomaside pek görülen bir uygulama değil. Muhtemelen görünümünü artırmak amaçlanmış olmalı. Her ne kadar Üçüncü maddede, ortak savunmada temel sorumluluğun NATO’ya ait olduğu vurgulanmış olsa da, birçok yerde Avrupa Savunma kimliğinin güçlendirilmesinden söz edilmesi, Fransız kalemlerin yazımda daha ağır bastığına işaret ediyor. Asıl can alıcı maddesi ise, Tarafların iki ülkeden birisinin topraklarına askeri bir saldırı olduğunu müştereken saptamaları halinde, silahlı kuvvetlerin kullanılması dâhil ellerindeki tüm imkanlarla birbirlerine yardım etmelerini öngören ikinci madde. Bu madde, Yunanistan’ın ileride NATO’da başını ağrıtmaya aday. Türkiye, bu işe öncülük etmeli.

 Yunan Parlamentosu’ndaki görüşmeler

Öte yandan, Parlamento görüşmelerinde de kapsam konusunda kullanılan ifadelerin muğlak olduğu, Yunanistan’ın asıl sorunlar yaşadığı Ege’deki güvenlik endişelerini karşılamadığı gerekçesiyle muhalefetin eleştirilerine maruz kaldı. Anlaşmayla ilgili tartışmalar sırasında Komünizmin, Yunanistan’a Türkiye’den daha büyük bir tehdit oluşturduğunu dile getiren iktidar partisine mensup bir milletvekili, partiden ihraç edildi. Ne mutlu bize ki, düşmanlıkta bile birinciliği başkalarına kaptırmamıza rıza gösterilmiyor.

Stratejik İşbirliği Anlaşması bir gece önce, 300 üyeli Yunan Parlamentosunda 191 oyla kabul edildi. Bence “Fransa’dan silah alana, yanında bir anlaşma bedava” pazarlamasıyla imzalanmış. Fransız askerlerinin Palikaryalar için canlarını tehlikeye atacaklarını hiç sanmam.

Yunanistan kendi ayağına ateş ediyor

Yunanistan’ın attığı bu adımlardan Türkiye’nin endişelenmesine gerek yok. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün her yıl yayınladığı “Askeri Dengeler” kitabına bakarsanız, Türkiye’ye saldırması için Yunanistan’ın daha bir fırın ekmek yemesi gerektiğini görürsünüz. ”Küçük Asya” felaketine kalkıştıklarında, İngilizlerin oyununa gelmişlerdi, şimdi de Fransızların tuzağına düşüyorlar. Kardak krizi sonrasında ekonomik güçlerinin üzerinde silah satın almalarıyla girdikleri ekonomik krizden hala bellerini doğrultabilmiş değiller. Bu yıl da dış borç yükünün milli hasılaya oranında, OECD ülkeleri içerisinde  %240 ile birinciliklerini koruyorlar. Ne diyelim Allah akıl fikir versin.

      

Yazarın Diğer Yazıları

Farklı bir Atina ziyareti

İlki 2010 yılında düzenlenmeye başlayan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyinin müteakip toplantısının ocak ayının ikinci yarısı içerisinde Türkiye’de yapılması öngörülüyor. Amaç bu tarihe kadar adına ister “istikşafi” deyin, ister “istişari” deyin görüşmelerin başlatılıp başlatılamayacağını ortaya çıkarmak

5 Kasım’da kim kazandı, kim kaybetti?

Amerikalılar suç dosyası kabarık bir hükümlüyü cumhurbaşkanı yapmakta sakınca görmedi. Savcı Harris’in şahsında adalet de büyük bir yara aldı

Kıbrıs’ta erken doğum sancıları mı?

Birileri bir sabah kalktığımızda, “Christodoulides gelsin TBMM’de Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliğini kabul ettiğini söylesin, biz de GKRY’ni tanıyalım, Kıbrıs sorununu çözelim” derse şaşırır mıyız?

"
"