29 Aralık 2024

Yeni yılda barış umudu mu, neden olmasın?..

Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder'den oluşan DEM Parti heyetinin İmralı'da Öcalan'la buluşmasıyla bir barış kapısının aralandığı söylenebilir

Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder'den oluşan DEM Parti heyetinin
28 Aralık günü İmralı'daki Öcalan buluşmasıyla
bir barış kapısının aralandığı söylenebilir.
Ama daha gidilecek çok yol var.
Gerçek ve kalıcı barış hedefine varmak
elbette kolay değil.
Konunun Ankara ayağı var.
Erdoğan ve Bahçeli ayağı var.
Devlet ayağı var.
İmralı ayağı var.
Kandil ayağı var.
Türkler var, Kürtler var.
Yıllar yılı gözyaşı dökmüş analar var.
Bölge gerçekleri var.
Var oğlu var!
Evet, önceki günkü 4.5 saatlik
İmralı buluşması ile
bir umut penceresi açıldığını
ben de düşünüyorum.
Ama... "Ama"sı da var.
Çünkü, geçmişte yaşamış olduğumuz
hüsran ya da hayal kırıklıkları da
ihtiyatlı olmamı gerektiriyor.
Bu yakınlarda T24'te çıkan, "Ankara'nın nihai bir oyun planı var mı?"
başlıklı yazımda (LİNK 17 Aralık) şu satırlara yer vermiştim:

Türkiye eğer kendi Kürtleriyle 
kalıcı ve gerçek barış kurmak istiyorsa,
buna göre bir endgame yapacaksa,
"zamanın ruhu"nu yakalamak zorunda.
Bu da sadece kendi Kürtlerini değil,
bütün bölge Kürtlerini içine alacak olan
demokrasi ve eşitlik üstüne kurulu,
zamana yenilmiş üniter devlet anlayışına
veda etmiş kapsamlı bir barış planından geçer.
Kendi evinin içinde birinci sınıf demokrasi ve
hukuk devletini hâkim kılan...
Merkeziyetçi devlet, üniter devlet anlayışını
artık bir kenara bırakarak,
demokrasiyi ete kemiğe büründürecek
güçlü yerinden yönetimleri oluşturan...
Kendi Kürtleriyle ilişkilerini vatandaşlık,
kimlik, yerel yönetim, anadilde eğitim,
özgürlük gibi temel meselelerde eşitlik ve

demokrasi üzerine oturtan...
Eşitlik konusunu anayasal çerçeveye sokan...
Bunları yaparken, dağdan inişin,
silahlara vedanın yolunu açan,
yani Kürt sorunuyla silah ve şiddetin bağını kopartan...
Bu yolda, Öcalan’ın özgürlüğüne giden taşları da döşeyen...
Kendi devlet geçmişi ve günahlarıyla yüzleşerek,
PKK
nın da kendi geçmişi ve günahlarıyla
özelleştirel bir yüzleşmeye gitmesini kolaylaştıran...
Aynı zamanda Irak ve Suriye Kürtlerine
barış ve iş birliği elini uzatan...
Bütün bunları başarabilen bir Türkiye,
güçlü Türkiye olur.
Barış içinde yaşayan büyük Türkiye olur.
Nüfuz alanını kendi sınırlarının dışına
taşıyan gerçek bir bölgesel güç olur.
Kısacası;
hem Batı’da hem Doğu’da sesi dinlenen,
Batı’nın demokratik değerlerine bağlı,
barış ve huzur içinde yaşayan
büyük ve güçlü bir ülke konumuna yükselir Türkiye.

Biliyorum kolay olmadığını...
Ancak, gerçek ve kalıcı
bir barışa giden yolu açmak
ve yüzyıllık Cumhuriyet'i demokrasiyle taçlandırmak için de cesur olmaktan,
malum "devlet ezberleri"ni
aşmaktan da başka çaremiz yok.
Yeni yılda herkese barış
ve güzellikler diliyorum.

Hasan Cemal kimdir?

Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara'da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986'da Sedat Simavi Ödülü'nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 

1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 

28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 

Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013'ten beri T24'te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. 

Bir dönem Bilgi Üniversitesi'nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal'in yayımlanmış 14 kitabı, tarih sırasıyla şöyle: 

Tank Sesiyle Uyanmak (1986)

Demokrasi Korkusu (1986)

Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 

Özal Hikâyesi (1989)

Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)

Kürtler (2003)

Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)

Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)

Barışa Emanet Olun (2011)

1915: Ermeni Soykırımı (2012)

Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)

Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)

- Zamane Diktatörleri (2024)

Yazarın Diğer Yazıları

Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’den: Barışa en yakın zamandayız, düne göre umudum misliyle fazla!

2024'ün sonunda Türkiye'nin önünde bir umut penceresi açıldı mı? Bu soruya, ihtiyatlı bir dille, "Evet açıldı" diyorum. Aynı soruyu, cumartesi günü İmralı’ya giden Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder'e de sordum…

Nimet'e özgürlük!

İnsan Hakları Derneği’nin kurucularından Nimet Tanrıkulu, 29 Ekim 2024 tarihinde, hukuk dışı bir kararla tutuklanıp Ankara Sincan Kapalı Cezaevi'ne kondu

Ankara'nın nihai bir oyun planı, bir "end game"i var mı?..

Yoksa yine malum "devlet ezberleri"yle yola devam çıkmazı mı?..

"
"