Yarın ne olacak?..
Yarınlar Türkiye'ye ne getirecek?..
Dünya nasıl bir dünya olacak?..
Bilemiyorum.
O kadar çok soru işareti var ki.
Evet, Türkiye'nin de, dünyanın da iyiye gitmediğini görüyorum.
Demokrasi sularından uzaklaşıyoruz.
Hukuk ve özgürlük ölümcül darbeler yiyor.
Ben seçim sandığından çıktım, ben milleti temsil ediyorum, bu nedenle ben her şeyi yaparım diyen popülist milliyetçi zihniyet, demokrasiyi demokrasi yapan değerleri umursamıyor.
Felaket tellallığı yapmıyorum. Türkiye'nin ve dünyanın halleri iç açıcı değil
Yargı bağımsızlığı yok ediliyor.
Güçler ayrılığı hiçe sayılıyor.
Bağımsız, özgür medya istenmiyor.
Akademik özgürlük boğuluyor.
Bağımsız yargı olmadan...
Güçler ayrılığı olmadan...
Özgür medya olmadan...
Akademik özgürlüğe sahip üniversite olmadan...
Bütün bunların gitgide yok edildiği, tek adama biat kültürünün dayatıldığı bir yerde demokrasi olabilir mi?
Elbette olmaz.
Peki o zaman, hâlâ ne diye soruyorsun, yarınlar ne getirecek diye?..
Bundan daha kötüsü ne olabilir ki?
Sen de haklısın ama...
Ne olacak sorusunun çengelinde daha hâlâ fazlasıyla bilinmeyen sallanıyor.
Daha kötü günler gelebilir.
16 Nisan da koca bir soru işareti.
Evet çıkarsa ne olacak?
Hayır çıkarsa ne olacak?
Öngörmek zor.
Benim oyum HAYIR.
Hayır çıkarsa...
Erdoğan siyaseten büyük bir darbe almış olacak... Kendi partisi içinde sıkışmaya başlayacak... Erdoğan'a karşı olanların manevra alanı genişleyecek... Daha nefes alınacak...
Ama unutmayın!
Hayır çıkarsa, bu kez Erdoğan, tüm ipleri elinde tutabilmek için bugünkünden çok daha sertleşebilir.
Yarın tam ne olacak bilemiyoruz. Öylesine bir dünyada yaşamaya başladık ki
Peki ya EVET çıkarsa?..
Daha önce de yazdım:
Rejimin adı dikta olacak, diktatörün adı da Erdoğan!
Ama yarın ne olacak sorusu yine de geçerliliğini korumaya devam edecek.
Geçenlerde, Financial Times gazetesinde (21/22 Ocak 2017)
Simon Kuper'ın bir makalesinde okumuştum.
Nelerin öngörülemediğini anlatıyordu.
Bunların arasında 1975'teki Lübnan İç Savaşı'nı, Birinci Dünya Savaşı'nın çıkışını, Hitler'in yükselişini, Holokost'u, Çin'deki Kültür Devrimi'ni, 11 Eylül'ü, 2008'in büyük mali krizini sayıyordu. (Öngörülemeyenlere 1989'da Berlin Duvarı'nın çöküşünü de eklemek lazım)
Evet öyle, öngöremiyoruz.
Yarın tam ne olacak bilemiyoruz.
Öylesine bir dünyada yaşamaya başladık ki.
Donald Trump gibi bir despot kafanın Beyaz Saray'a oturduğu bir Amerika....
Demokratik değerlerden hazzetmeyen, ırkçı, otoriter, popülist milliyetçilerin iktidara yükseldiği, büyük bir barış projesi olarak tarih sahnesine çıkan Avrupa Birliği'nin çökertildiği bir Avrupa...
Putin'li bir Rusya...
Şi Cinping'li bir Çin...
İster istemez akla takılıyor:
Hep birlikte milliyetçiliklerini yarıştırıp, çatıştırıp bu dünyayı yeniden hallaç pamuğu gibi atabilirler mi?
Orta Doğu daha nelere gebe?..
Irak'tan sonra, Suriye de parçalanırken, Türkiye neler yaşayabilir?..
Ankara'daki o yeni Osmanlı hevesleri, hele EVET de kazanırsa, bölgede Türkiye'nin başına bugünkünden daha beter maceralar sarabilir mi?
Hiç biri uzak ihtimal değil.
Felaket tellallığı yapmıyorum.
Türkiye'nin ve dünyanın halleri iç açıcı değil.
Yarın ne olacak, yarınlar ne getirecek sorularının karşılıklarını göremiyorum.
Üzgünüm.
Karanlığın içinde bir mum ışığı bile yakamıyorum.
Ne yazık ki öyle.