- Ya benden yanasın...
- Ya da karşımdasın!
- Düşmanımsın!
- Benden taraf değilsen hainsin!
- Teröristsin!
- Darbecisin!
- Benden yana değilsen ezerim seni.
- Hapse atarım.
- Mahvederim seni.
- Sürünürsün.
- Onun için ayağını denk al, benden yana ol!
Böyle bir yazı, bayram tatilinde Jean-Paul Sartre’ı anlatan güzel bir kitabı(*) okurken aklıma düştü.
Kitabın bir yerinde Sartre diyor ki:
“Anımsıyorum babanın o uyarısını. Her kim ki, ‘Ya benden yanasın ya da bana karşısın’ der, o kimse, karşısında yer alanları yok eder.”
ABD Başkanı George W. Bush’u hatırlayın.
11 Eylül sonrası, “Ya bizden yanasın ya da terörden!” sloganıyla başlatmıştı Irak Savaşı’nı.
Bugün hâlâ yanıyor, kan ağlıyor bu topraklar...
Bizim Saray’daki Sultan da farklı mı?
Kaç zamandır, “Ya benden tarafsın ya da hasmım” diyerek cephelere ayırıyor, tehlikeli biçimde kutuplaştırıyor Türkiye’yi...
400 milletvekili uğruna, başkan babalık uğruna, tek başına iktidar uğruna oluk gibi kan akıyor, gözyaşı akıyor.
Yazık değil mi?
İlle de seveceksin Sultan’ı.
İlle de beğeneceksin politikalarını.
Hiç eleştirel, çatlak ses çıkmayacak.
Çıktı mı, hainsin, düşmansın, teröristsin. Yetmedi darbecisin.
Bu memlekette Aydın Doğan’ı bile terörden yana, terörist ilan edebilen kafada ne demokrasi, ne hukuk olabilir.
Böyle bir kafada ancak despotluk bulunur, başka bir şey değil.
Kan ve gözyaşı üzerinden siyaset yapmak, acılar üzerinden seçim sandığında daha çok oy beklemek ne kadar hazin.
"Cumhurbaşkanı silahların susmasını kabul etmiyor"
Bu memlekette Aydın Doğan’ı bile terörist ilan edebilen kafada ne demokrasi, ne hukuk olabilir
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş geçen hafta Danimarka Dışişleri Bakanı’yla Kopenhag’da görüştükten sonra şunları söylemiş:
Biz de şiddet yoluyla çözüm yolunu benimsemiyoruz.
Şiddet mutlaka durmalı.
Taraflar masaya oturmalı. Ölümler, kan, gözyaşı durmalı.
Bu konuda HDP'nin tutumu çok net ve açıktır.
Şu anda masaya, görüşmelere dönüşün önündeki en büyük engel, maalesef devleti, hükümeti yönetenlerin katı tutumudur.
Bizim yaptığımız çağrılara PKK'nin üst düzey yöneticileri olumlu cevap verdiler.
Yani ateşkes ile birlikte, gözlemcilerin denetiminde görüşmelere dönülmesini kabul ettiler.
Ama biliyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı silahların susmasını kabul etmiyorum dedi. Silahların derhal bırakılması lazım dedi.
Düşünün, bir ülkenin cumhurbaşkanı silahların susmasını kabul etmiyor, doğru bulmuyorum diyor.
Yani silahların bu haliyle konuşması, herhalde, onu daha çok memnun ediyor.
Çok acı bir durum maalesef…
Sartre: Nazilere gülüp geçerdim
Başkan babalık ve tek başına iktidar uğruna kan ve gözyaşı akıyor. Yazık değil mi? İlle de seveceksin Sultan’ı
Bu arada, Jean-Paul Sartre’ın devamı var.
Kendisini anlattığı kitabın o yerinde tam olarak şunları söylemiş:
“Hitler iktidara yeni geldiğinde Berlin’deydim. Ku-damm’da Nazilerin kaz adımları ile yürüyüşlerinin anlamını o zamanlar kavrayamamıştım.
Evet öyle.
Onların Ku-Damm’da kaz adımlarıyla aşağı doğru yürürkenki gülünç hallerine Berlinlilerin çoğunluğu gibi ben de gülüp geçerdim.
Baban beni uyarmıştı ama onu ciddiye almamıştım. Hitler’i kastederek demişti ki:
- Her kim ki, ‘Ya benden yanasın ya da bana karşısın’ der, o kimse, karşısında yer alanları yok eder.
Babanı ciddiye almamıştım.
Her şeyi abartan tipik bir İspanyol, demiştim kendi kendime…”
Gördünüz mü?
İnsanlar yanılabiliyor, Jean-Paul Sartre bile olsa...
* John Gerassi; Talking with Sartre, Conversations and Debates; Yale University Press, 2009.