16 Temmuz 2019

Umut fırtınası!

Biat medyasıyla ne kadar gaz verirseniz verin, Erdoğan'ın inişi engellenemez

Ya barış ve istikrar...
Ya kaos ve istikrarsızlık...
Bugün kaos ve istikrarsızlık yolundayız.
Çoktandır öyle.
23 Haziran'la birlikte bir umut fırtınası ufukta belirmiş olsa da, şimdilik nereden bakarsak bakalım gidiş kötü...
Dış politika gerçekten şaşkınlık verici.
Yedi düvelle kavgalı bir Türkiye var.
Doğu Akdeniz'de sondaj nedeniyle Amerika'yı da, Avrupa Birliği'ni de, Rusya'yı da karşımıza alma başarısını gösterdik.
Rusya'dan S-400'lerle Amerika'yla, NATO'yla, Batı'yla kapıştık.
Fırat'ın doğusunda da, batısında da Amerika ve Rusya'yla aynı kampta sayılmayız.
Yalnız Washington ve Moskova değil, İran gibi, İsrail gibi, Suudi Arabistan gibi bölge ülkeleri ve birçok AB ülkesi, Türkiye'ye karşı 'Kürt kartı'nı ellerinden bırakmıyor.
Bu açıdan, Başkan Trump'ın Japonya'daki G-20 zirvesinde yaptığı açıklama hafızalarda hâlâ taze:

Herkesin bildiği gibi Erdoğan'ın Kürtlerle büyük bir sorunu var.
Kürtler sanırım onun ya da Türkiye’nin doğal düşmanı…  
65 bin kişilik ordusu sınırdaydı.
Bize IŞİD’i yok etmemiz için yardım eden Kürtleri yok edecekti.
Ve ben onu aradım ve ‘Bunu
yapamazsınız, bunu yapamazsınız’ dedim.
Ve yapmadı
Erdoğan...

Öte yandan ekonomi kötü.
Enflasyon yüksek.
Büyüme düşük.
İşsizlik tırmanıyor.
Türkiye'nin kredi notları kırıldıkça kırılıyor.
Dış yatırımcı elini ayağını çekiyor.
Düşük faizle enflasyon mücadelesi yapılacağını sanan, bu yüzden gülünç duruma düşen bir ekonomi yönetimiyle baş başayız.
Ve faizleri düşürmeyen Merkez Bankası başkanlarını hain ilan eden, pat diye görevden alan bir tek adam var başımızda...
Yargı bağımsızlığı uzağımızda.
CHP lideri Kılıçdaroğlu 15 Temmuz'da yürekli bir savcı arıyorum dedi:

Erdoğan-FETÖ işbirliğinde kilit cümle budur:
“Ne istediniz de vermedik?..”
Ben şimdi yürekli bir savcı arıyorum, halen ülkemizde yürekli savcılar bulunduğuna inanıyorum, inanmak istiyorum.
Cumhurbaşkanı dahi olsa Erdoğan’ı çağıracak, soracak, “Ne istediler ve siz ne verdiniz” diye...
İşte o gün FETÖ’nün siyasi ayağı çözümlenmiş olacaktır.

Sadece yargı değil, yürütme ve yasama ipleri de Saray'ın elinin altında.
Bir başka deyişle:
Demokrasinin omurgası olan 'güçler ayrılığı'na Türkiye veda etmiş durumda.
Ne yazık ki öyle.
Yargı, yasama ve yürütme gibi medya da bir biat kurumu.
Hapishaneler gazeteci kaynarken, medyanın yüzde doksan küsuru Erdoğan'ın kontrolü altında.
Bu bakımdan şöyle bir not etmekte yarar olabilir. Erdoğan'ın geçen gün S-400'ler konusunda ayar vermek için Vahdettin Köşkü'nde huzura kabul ettiği biat medyasının görüntüsü gerçekten hazindi.
Erdoğan bir zamanlar "Biz manşetlerle savaşa savaşa iktidara geldik" diye böbürlenirdi.
Evet, iktidara öyle geldi.
Kaç yıldır da manşetlere kurulmuş durumda, artık medya da, manşetler de önce Erdoğan'dan soruluyor.
Ama bir gerçek var:
Buna rağmen çıkışta değil inişte Erdoğan!
Şimdi biat medyasının manşetleriyle mücadele eden başka güçler sahnede yükseliyor.
Öte yandan, barışı savunmanın bile suç haline getirildiği üniversite de üniversite olmaktan çıkartılmış, korkutulmuş, sindirilmiş durumda...
Uzun lafın kısası :
Kaç yıldır demokrasi, hukuk ve özgürlüğün mumla arandığı bir memlekette yaşıyoruz.
Ama yazın bir kenara:
Umutsuz yaşanmaz!
Türkiye'de -AKP'dekiler dahil- bu gidişinden memnun olmayanlar,  Erdoğan'a karşı gittikçe büyüyen bir muhalefet dalgası yaratmış durumdalar.
Yerel seçimler, özellikle 23 Haziran bu bakımdan tünelin ucundaki ışıktır.
Artık umutsuz değil Türkiye.
Bir umut fırtınası yaklaşıyor.
AKP'nin parti ve seçmen tabanı ufak ufak çözülüyor, usul usul Erdoğan'dan uzaklaşıyor.
Yani Erdoğan büyüsü bozuldu.
Erdoğan inişte!
Biat medyası ile, her Allah'ın günü ne kadar gaz verirseniz verin, Erdoğan'ın bu inişi engellenemez.
Yırtık dikiş tutmaz!
Bu memlekette barış ve istikrar kapısının aralanması, demokrasi sularına açılmaktan geçiyor.
Ve bu konuda umut verici işaretler suyun yüzüne vuruyor, özellikle 23 Haziran'la birlikte... 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"