30 Mayıs 2014

Uğur Kurt’a polis kurşunu, Baransu’ya 52 yıl hapis ve Ayasofya’da namaz!

Her geçen gün kocaman bir tımarhaneye dönüşüyor bu memleket…

Bu memlekette yazı yazmak çok kolaylaştı.
Çünkü her geçen gün kocaman bir tımarhaneye dönüşüyor bu memleket.
Tabii Erdoğan sayesinde...
Eğer siyaset yorumluyorsan, nereye baksan bir konu seni bekliyor.
Neredeyse tümü de Erdoğan’la ilgili.
Onsuz yazı yazmanın imkânı yok.
İşin hiç güç değil.
Yaz gitsin!
Biraz da sertleştirdin mi, iyi okunuyor.
Bundan dolayı mutlu musun?..
Hayır değilim.
Bazen sıkıcı oluyor.
Türkiye’nin sorunlarını Erdoğan’sız tartışabilsek elbette daha iyi olur.
Ama iktidarın tepesinde o oturduğuna göre, yapacak bir şey yok.
Sözü sonunda getirip Tayyip Erdoğan’a bağlamadan olmaz, olmuyor da.

Baransu’ya 52 yıl hapis istemi

Birinci örnek:
Meslektaşım Mehmet Baransu hakkında savcı 52 yıl hapis cezası istedi.
Neden mi?
Taraf gazetesinde yayınladığı bir haberden dolayı...
Dile kolay, tam 52 yıl hapis cezası!
Bir tane haberden...
Lütfen düşünün:
Böyle bir memlekette basın özgür olabilir mi?.. Bağımsız gazetecilik yapılabilir mi?..
Mehmet Baransu’yla haberinin korkutucu bir geçmişi de var.
Haber yayımlandığında, Erdoğan’ın Müsteşarı, devletin en yüksek bürokratı -bugünkü İçişleri Bakanı- Efkan Ala, İstanbul Valisi’ni telefonla arayıp buyurur:
- Alın içeri o gazeteciyi!
Vali, savcı kararı olmadığını söyler.
Müsteşar Bey bastırır:
- Kırın evinin kapısı, alın o gazeteciyi!
Vali mırın kırın edince, Müsteşar Bey gürler:
Savcı mı?.. Onu da alın içeri!
İkisi de olmaz.
Polis o tarihte ne Baransu’yu, ne de savcıyı atar içeri...

Basın özgürlüğüne darbe

Böyle bir memlekette basın özgür olabilir mi?.. Bağımsız gazetecilik yapılabilir mi?..

Bir kaç ay geçer.
HSYK değişikliğiyle yargı bağımsızlığına darbe indirildikten ve yargı yürütme tarafından kuşatıldıktan sonra, anlaşılan, yeni bir savcı bulunur.
Ve o savcı, Mehmet Baransu hakkında 52 yıl hapis cezası ister.
Böylece, demokrasiyi demokrasi yapan yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığından sonra basın özgürlüğü okkalı bir darbe yemiş olur.

Sünniler kollanıyor, Aleviler dışlanıyor!

İkinci örnek:
Uğur KurtCemevi bahçesindeki bir cenaze töreni sırasında Uğur Kurt’u öldüren kurşun bir polisin tabancasından çıkmış...
Dün belli oldu.
Bu son derece acı olayla ilgili olarak sözü uzatmak istemiyorum.
Genel kabul gören bir gerçek var.
O da, Erdoğan iktidarının Alevilere dönük olumsuzluğunun, anlayışsızlığının kaç yıldır devam edip gitmesidir.
Rahatça söylenebilir:
Erdoğan döneminde Sünniler kollanıyor, Aleviler dışlanıyor!
Ya da bir başka deyişle:
Aleviler birinci sınıf vatandaş olamıyorlar.
Sadece bu da değil.
Aleviler sürekli kışkırtılıyor.
Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan’ın tepkisi haklıdır:
“Alevilerde çok önemli bir öfke birikimi var. Ve bu giderek yaygınlaşıyor. Bu birikim, ileride çok büyük patlamalara yol açabilir.”
Cafer Solgun dün Taraf’taki köşesinde Erdoğan iktidarının Alevilere dönük zihniyetini şöyle eleştiriyordu:

“Meselenin özü ‘eşit yurttaşlık’tır.
Bu, sadece herkesin eşit haklara sahip yurttaşlar olması demek değildir.
Beraberinde köklü bir demokratik zihniyet dönüşümünü gerekli kılar. Yasalar değişir, reformlar olur;
ama bunlardan belki de daha önemli olanı, önyargıların işgalindeki kafaların değişmesidir.
Medet ya Ali..

Beyaz bir atın üstünde Ayasofya’ya doğru…

Üçüncü örnek:
Ayasofya’nın müze olmaktan çıkarılıp ibadete açılması…
İnançlara saygısızlığın bir başka göstergesi olan böyle bir uygulamaya da tanık olacak mıyız?
Kapalı kapılar arkasında bir şeylerin pişirildiğine dair kokular bir süredir çalınıyor burunlara…
Murat Belge’nin dediği gibi:
 “Ayasofya’yı elimizden aldılar” kompleksi cumhuriyet kurulduğundan beri devam edip gidiyor.
Gözümün önüne geliyor:
Tayyip Erdoğan beyaz bir atın üstünde…
Arkasında mehter takımı…
Surlardan büyük bir tantanayla giriyor Sultanahmet’e doğru…
Ayasofya’nın önünde beyaz atından iniyor.
Yanında, “Ayasofya bize bir şeyler söylüyor, biz de mahsun Ayasofya’ya bakıyoruz” diyen Bülent Arınç
Birlikte namaz kılmak için Ayasofya’ya giriyorlar.
Olabilir mi?..
Haksız mıyım, ne kadar kolay köşe yazmak bu memlekette…

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"