Gazeteci haber yaptı.
Gazeteci yorum yazdı.
Saray’daki Sultan gürledi:
“Bunun bedelini sana ödeteceğim.”
Düğmeye bastı.
Savcılar harekete geçti.
Hapishane kapıları açıldı.
Can Dündar’la Erdem Gül tutuklandı.
Şimdi de iddianame hazır:
Ağırlaştırılmış müebbet hapis!
Hukukun alnına kapkara bir leke.
Ne denir, Allah akıl versin.
Şimdi bakıyorum, televizyonda ‘yeni anayasa’dan, ‘demokrasi’den dem vuruyor.
Gerçekten şaka gibi.
Seninle demokrasi olmaz.
Seninle hukukun üstünlüğü olmaz.
Seninle yargı bağımsızlığı olmaz.
Seninle güçler ayrılığı olmaz.
Bir başka deyişle:
Sevgili Can’la sevgili Erdem’in durumları, seninle demokrasi olamayacağını gösteren yeni bir çarpıcı örnektir.
Dünya âlem bu çıplak gerçeğin çoktan beri farkında.
Bak, ne diyorlar:
Sultan düğmeye bastı. Savcılar harekete geçti. Can Dündar’la Erdem Gül tutuklandı. Şimdi de iddianame hazır: Ağırlaştırılmış müebbet!
Haber yapan gazetecilerin misilleme olarak zulme uğraması…
Büyüyen otokratlık…
İnsan haklarının aşındırılması…
Yargının siyasallaşması…
Ceza yasalarının suiistimal edilmesi…
Yasak uygulamalarının yaygınlaşması…
Devlet kurumlarının ve ekonomik araçların medya kuruluşlarını susturmak için kullanılması…
Eleştirel gazetecilere yönelik sözlü, kimi durumlarda da fiziki saldırılar…
Hükümet muhaliflerini hedef alan ve internet üzerinden yürütülen nefret kampanyaları...
Devam ediyorlar:
Dündar ve Gül gecikme olmaksızın serbest bırakılsın!
Gazetecilik ya da dile getirdikleri görüşler nedeniyle tutuklu bütün gazeteciler özgür kalsın!
Altındaki imzalara gelince...
Uluslararası Basın Enstitüsü
Gazetecileri Koruma Komitesi
Sınır Tanımayan Gazeteciler
Uluslararası Gazeteciler Federasyonu
Avrupa Gazeteciler Federasyonu
ARTICLE 19
Index on Censorship
Etik Gazetecilik Ağı
Uluslararası PEN
Dünya Gazete ve Haber Yayıncıları Birliği
Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü
Biliyorum, umurunuzda değil.
Bunun kaynağında güç zehirlenmesi var. Bunun altında müthiş bir iktidar kibri yatıyor.
Tekrarlayıp duruyorsunuz.
- Hapiste gazeteci yok!
- Hapistekiler gazetecilik faaliyetinden dolayı değil.
Askeri darbe dönemlerinde de böyleydi.
12 Mart’ta, 12 Eylül’de.
“Onlar terörist, onlar devlet düşmanı, onlar kızıl komünist” diyerek demokrasinin kolu kanadı kırılmıştı.
Bugün de farklı değil.
Bugün de darbe süreci yaşanıyor.
Bu seferki askeri değil sivil darbe...
Ama ne yapsanız boş.
İnandırıcı olamazsınız.
Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü savunanlar, özgürlüğün ne olduğunu bilenler, nasıl askeri darbecileri ciddiye almadılarsa, sizi de ciddiye almazlar.
Almıyorlar da.
1983’ten 1992’ye kadar kısa adı IPI olan Uluslararası Basın Enstitüsü’nün Yürütme Kurulu’nda çalıştım.
Yukarıda imzası olan uluslararası basın ve insan hakları kuruluşlarını da tanıyorum.
Bunların böyle toplu hâlde bir ülkede boy göstermeleri, yazın bir kenara, o ülkenin rejimi için hayra alamet değildir.
O ülkede demokrasi ve hukuk düzeninin fena hâlde dökülmeye başladığını gösterir böylesi ziyaretler...
Türkiye’yi çok kötü yönettiniz, çok kötü yönetiyorsunuz.
Özgürlükleri çok fena budadınız, budamaya da devam ediyorsunuz.
Türkiye’nin imajını da yerle bir ettiniz.
Zaman zaman söylenecek söz tükeniyor.
Sözün hükmü kalmıyor.
Şimdi de kalkmış, bu ‘rejim değişikliği’ni yeni bir anayasaya bağlamanın peşindesiniz.
Bunun için yüzü her an, her türlü çılgınlığa dönük bir Saray yönetimi var.
Türkiye’ye kan kaybettiriyorsunuz.
Büyük acılar yaşatıyorsunuz.
Dünya âlem bu gidişin gidiş olmadığını görüyor.
Her taraftan gelen uyarıların hedefindesiniz.
Evet, öylesine bir güç zehirlenmesi, öylesine bir iktidar kibri...
Türkiye’yi patlatacaksınız!