14 Aralık 2022

Türkiye 'sivil darbe' yolunda... Bu zorbalığa karşı direnmek gerekiyor; yaşasın hürriyet, kahrolsun istibdat!

İmamoğlu'na hapis ve siyaset yasağı bir dönüm noktasıdır; hukuka, millet iradesine vurulan bu ölümcül bir darbedir

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Ekrem İmamoğlu'na hapis cezası... 
Ceza kesinleştiğinde
İmamoğlu hapse girecek,
başkanlığı sona erecek
ve hakkında siyaset yasağı konacak.
Sözü uzatmak gereksiz. 

Bu kararla ülkemizde hukuk
ölümcül bir darbe daha yiyor.
Yalnız hukuk değil,
millet iradesi, halkın oyu da
ölümcül bir darbe daha alıyor.
Türkiye demokrasi sularından
iyice uzaklaşıyor.
Kısacası:
Türkiye "sivil darbe" yolunda...
Bu zorbalığa karşı
direnmek gerekiyor!            

Türkiye'de yargı düzeninin
bir biat kurumu
haline getirildiği bir defa daha
anlaşılmış durumda.
Yargı bir başka deyişle, Saray'ın,
"tek adam"ın avcunun içindedir.
Yargı kaç zamandır oradan gelen
talimatlarla yol alıyor.
Bu durum, İmamoğlu hakkında
hapis cezasıyla birlikte yine
çırılçıplak gözler önüne serildi.
Bunun karşısında sinmeyeceğiz.
Hak, hukuk, adalet, demokrasi
diyenler hep birlikte ayağa kalıp
bu despotluğa direnecek.
Ekrem İmamoğlu Saraçhane'de
otobüsün üstüne çıktı,
konuşmaya başladı. Demokrasiye,
özgürlüğe vurgu yapıyor: 

Yaşanan bu süreç, kendi düzenlerini
korumak için alavere dalavereye
başvurarak, akla gelmeyen işleri
yürürlüğe koyan insanların sürecidir.
 
Bu bozuk düzen, 31 Mart gecesi
AA üzerinden
o verileri kapatıp, seçimi
elimizden almaya cesaret ettikleri
gün başlamıştır.
Ama siz, İstanbul'da büyük bir irade
ortaya koydunuz.
Kocaman bir demokrasi tokadı attınız.
Seçimi vermek istemediler, söke söke aldınız!
6 Mayıs'ta seçimi iptal ettiler.
Tokadı misli misli attınız. 
Bugünkü davada verdikleri ceza,
çirkin bir sonuçtur.

Saraçhane (Fotoğraf: Alkan Şahin/ T24)

İmamoğlu sonra sözü, adını anmadan
Erdoğan'ın 28 Şubat'taki bir
konuşmasına getiriyor: 

Size okuyacağım sözü dinleyin. 
"Görüyoruz ki yargı gerçekten
bağımsız değil. Böylece yargının
işleyişine, adalet ilkelerinin değil,
siyasetin egemen olduğu
bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Siyasi rakiplerimiz, güç ve çıkar odakları
seçim sandıklarında karşımızda
duramayacaklarını, önümüzü
kesemeyeceklerini iyiden iyiye anlamış
olmalılar ki
, böyle bir yola başvurdular.
Bu yol, yanlış bir yoldur.
Adalet, gün gelecek
yargıyı siyasallaştıranlara da
lazım olacaktır." 
Ne kadar doğru cümleler değil mi?
Yahu, bu kararı aldıran zat,
bu sözler senin değil mi!  

İmamoğlu, adını anmadan, Erdoğan'ın,
bir zamanlar kendisine yapılan adaletsizliği,
haksızlığı, zulmü bugün kendisinin yaptığını belirtiyor.
Ve İmamoğlu, İYİ Parti lideri Meral Akşener'i
otobüsün üstüne çağırıyor.
Akşener meydanı bir anda elektrikliyor: 

Yaşasın hürriyet
kahrosun istibdat! 

Saraçhane'deki büyük kalabalık dalgalanıyor.
Akşener, 28 Şubat'ı hatırlatarak
söze başlıyor. Bir şiir okuduğu için
hapse mahkûm edilip,
demir parmaklık arkasına atılan
ve belediye başkanlığından alınarak
hakkında siyaset yasağı getirilen Erdoğan'ın
bir zamanlar kendisine yapılanları
şimdi kendisinin yaptığının altını çiziyor. 

Bir zamanlar o zat buradan sizlere seslenip
demişti ki: "Bu şarkı burada bitmez."
Doğrudur, o şarkı orada bitmedi.
Bugün Meral Akşener olarak söz veriyorum.
Bu şarkı da burada bitmeyecek.
İnsanlar korktuğu zaman zulüm yaparlar,
haksızlık yaparlar.
Bugün Ekrem kardeşim
için verilen bu kararın arkasında bir büyük korku var.
Onlar korkuyor, biz korkmuyoruz.
Yaşasız hürriyet,
kahrolsun istibdat diyoruz!
Yıllar önce burada şiir okuduğu için
"muhtar olamaz" denilen
bir Büyükşehir Belediye Başkanı vardı.
O cumhurbaşkanı oldu.
Çünkü millet iradesine el uzatılmıştı.
O günün korkakları, vesayetçileri...
Kimler, kimlerle beraber!
Kimler, ne hâle geldi!
Sandıkta gereğini yapacaksınız.
O sandıkta helal oylarınızla,
demokrasi ile diyeceksiniz ki
"Hadi bakalım, sizi gönderiyoruz.

Hürriyet, 22 Nisan 1998: Erdoğan, 28 Şubat süreci sonunda, İmamoğlu gibi İBB Başkanı iken okuduğu şiir nedeniyle 'siyasi yasak'la sonuçlanan hapis cezasına mahkûm edilmişti

İçimde bir heyecan fırtınası esmeye başlıyor.
Uzun zamandır içimde
ilk kez umut tazeleniyor.
Evet sinmeyeceğiz,
evet demokrasi, hukuk ve özgürlük için
direneceğiz,
ve halkın oylarıyla
seçim sandığından
evine göndereceğiz tek adamı...

Hasan Cemal kimdir?

Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara’da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986’da Sedat Simavi Ödülü’nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 

1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 

28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 

Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013’ten beri T24’te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. 

Bir dönem Bilgi Üniversitesi’nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal’in yayımlanmış 13 kitabı, tarih sırasıyla şöyle: 

Tank Sesiyle Uyanmak (1986)

Demokrasi Korkusu (1986)

Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 

Özal Hikâyesi (1989)

Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)

Kürtler (2004)

Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)

Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)

Barışa Emanet Olun (2011)

1915: Ermeni Soykırımı (2012)

Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)

Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)

- Hasan Cemal'in "Zamane Diktatörleri" adını taşıyan basılmamış bir kitabı daha var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim

31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha ileriye götürmek şart. Bunun da yolu, "demokrasi için bir büyük uzlaşma"yı gerçekleştirmekten, yepyeni bir anayasal çatı kurmaktan geçiyor