01 Mart 2016

Türkiye bir despot düzeni ile karşı karşıya...

Can Dündar’la ilgili ‘yeni tezgahlar’ kurulmakta olduğuna ilişkin duyumlar kulağımıza çalınıyor...

Daha önce “Anayasayı bekleme odasına aldık” demişti.
Rejim fiilen değişti” demişti.
Anayasanın askıya alındığını, rejimin değiştiğini daha geçen yıl söyleyen bir cumhurbaşkanının, “Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymuyorum” demesi elbette şaşırtıcı değil.
Şaşırtıcı değil, ama vahim.
Hem de çok vahim.
Anayasayı çatır çatır çiğneyen bir cumhurbaşkanıyla karşı karşıyayız.
Anayasada yazılı yemini çatır çatır çiğneyen biri oturuyor Cumhurbaşkanlığı koltuğunda.
Bu kadarını Türkiye’de ilk kez yaşıyoruz.
Bu bir ilk siyasal tarihimizde.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski yargıcı Rıza Türmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumunu üç noktada eleştiriyor:

1. Son derece kaygı verici.
2. 
Bu, hukuk devletini ortadan kaldırmak demek.
3. 
Hukuk devletinin kararlarını tanımıyorum demek.

Galatasaray Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu’nun tepkisi:

1. Anayasa Mahkemesi’nin kararı Cumhurbaşkanı’nı da bağlar.
2. 
Böyle bir ifade, her şeyin meşruiyetini tartışılır hale getirir.
3. 
Anayasa, herkesin bütün yetkilerinin kaynağıdır.
4.
“Saygı duymuyorum” dediğiniz zaman birileri de cumhurbaşkanının anayasal konumuna saygı duymaz.
5.
Cumhurbaşkanı tanımıyorum derse, kendi yetkilerini de tartışılır hale getirir.
6.
Birileri de devletin diğer kurumlarına saygı duymazsa, nasıl hukuk devleti olacağız? (Ayşe Sayın ve Ali Açar’ın haberi, Cumhuriyet)

Kitaplarımla barış yolunu açmak istemiştim ama despot düzen beni terörist görmekten yana...

Şimdi sormak istiyorum:
Anayasayı askıya aldığını açıklayan, “Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımam” diyerek hukuk devletini ortadan kaldıran bir cumhurbaşkanına, Tayyip Erdoğan’a nasıl dur diyeceğiz?..
Bir soru daha:
Saray’da kurulmuş ‘despot düzeni’ne boyun mu eğeceğiz?
Sessiz mi kalacağız?
Bu öylesine bir despot düzeni ki, bir yandan hukuku yerle bir ediyor.
Demokratik hak ve özgürlükleri yok ediyor.
Aynı zamanda, Kürt sorunu ve Suriye politikalarıyla Türkiye’yi kan gölüne çeviriyor, savaşa sürüklüyor.
Evet, bir despot düzeni ile karşı karşıya Türkiye.
Kaderimize razı mı olacağız?
Hiç kuşkusuz hayır.
Boyun da eğmeyeceğiz.
Sessiz de kalmayacağız.
Mücadele edeceğiz özgürlükler için...
Bu arada ‘despot düzeni’nin derinleştirileceğine dair işaretler var.
Can Dündar’la ilgili ‘yeni tezgahlar’ kurulmakta olduğuna ilişkin duyumlar kulağımıza çalınıyor.
İnanmak istemiyoruz.
Öte yandan, İMC televizyonu karartıldı.
‘Despot düzen’ sadece sahibinin sesi olan medya istiyor, sadece Saray gazetecileri olsun istiyor.
Cengiz Çandar hakkında Erdoğan’la ilgili yazılarından dolayı dava açıldı.
Benimle ilgili de Saray kaynaklı dava talepleri var.
İki yıl önce çıkan iki kitabım, Delila ve Kürdistan Günlükleri hakkında ‘terör propagandası’ndan soruşturma açıldı.
Ben kitaplarımla hep barış yolunu açmak istemiştim ama, anlaşılan, despot düzen beni terörist görmekten yana...
Öte yandan, hapiste daha çok gazeteci meslektaşımız yatıyor.
Ahmet Altan yazısında soruyordu: 

Mehmet Baransu

Dündar’ın ve Gül’ün hakkındaki iddiaların ‘hak ihlali olduğunu’ söyleyen Anayasa Mahkemesi neden diğer tutuklu gazeteciler için aynı kararı vermiyor hâlâ?
Mehmet Baransu aynı suçlamalarla bir yıldır içerde.
Jiyan.org’dan Hayri Tunç içerde.
Hidayet Karaca, Gültekin Avcı içerde.
Otuza yakın Kürt gazeteci hâlâ içerde.                     
Bu gazeteciler ‘anayasanın kapsama alanına’ girmiyor mu?
Anayasa Mahkemesi bir yıldır hakkında bir iddianame bile yazılamadan hapiste tutulan Baransu’nun durumunu görüşmek için ne bekliyor?
Baransu’yla ilgili bir iddianame bile yazamıyorlar.
Böyle giderse yazamayacaklar da, çünkü ‘Balyoz’un ne olduğuna’ dahi karar veremediler henüz. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’a göre ‘kumpas’, Adalet Bakanı Bozdağ’ın iki gün önceki konuşmasına göre ‘darbe.’
Onlar aralarında anlaşamıyorlar, ama hapiste Baransu yatıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin mahkeme olma vasfını sürdürmesi ve saygıdeğer bir hukuki organ olarak varlığına devam etmesi için içerdeki bütün gazeteciler için tahliye yolunu açması gerekiyor şimdi...

Hukuk devletini ortadan kaldıran bir cumhurbaşkanına, Erdoğan’a nasıl dur diyeceğiz?

Bir kez daha vurgulamakta yarar var:
Türkiye bugün hukuk devletini tanımadığını açık açık ilan etmiş olan bir cumhurbaşkanıyla çok vahim bir kriz ortamına girmiş durumda.
Bu kadarıyla ilk defa karşılaşıyoruz.
Türkiye’de hukuk devletini tüm kural ve kurumlarıyla ayakları üstüne kaldırmak için, demokrasi ve barışı kurmak için bu ‘despot düzen’den kurtulmak zorundayız.
Yoksa bu gidiş, felakete doğru bir gidiş...

            

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"