Koronavirüs'le birlikte gidiş nereye?
İyiye mi, kötüye mi?
İyi nedir, kötü nedir?
Yanıtlar siyah beyaz mı, değil mi?
Her kafadan bir ses çıkıyor.
Kimileri çok iddialı, kimileri değil.
Guardian gazetesinde (6 Mayıs) iki kişi karşılıklı konuşuyor.
İrlandalı iktisatçı David McWilliams:
Benzeri görülmemiş bu krizle birlikte
kapitalizm askıya alınmış durumda.
Artık bundan geri dönüş yok. Devlet
geri geldi. Seçmenler devletin geri
dönüşünü unutmayacak. Nereye doğru
yol aldığımızı bilemiyorum. Ancak bir
nokta çok açık: Bir daha geri
dönmeyeceğiz.
David McWilliams
Yunanistan'ın eski Maliye Bakanı Varufakis:
Kapitalizm askıya alındı, deyimi
hoşuma gitti. Batıda kapitalizm son defa
İkinci Dünya Savaşı sırasında "savaş
ekonomisi"yle birlikte, fiyatları
belirleyen bir "kumanda ekonomisi"yle
askıya alınmıştı.
Şimdi kapitalizmin kuralları askıya
alınmış olabilir. Ama daha önemlisi,
kutsal politikalar berhava oldu. Mali ve
parasal politikalar arasındaki ayrılık
sona erdi. Bunun gibi, kamu borcu kötü
bir şeydir, görüşü de yok artık.
Yanis Varufakis
İrlandalı iktisatçı McWilliams:
Kurallar askıya alınmış olsa da,
kapitalizmin altyapısı olduğu yerde
duruyor. Ancak Avrupa'da insanlar,
"Hey bakın, kapitalizme bir alternatif
var" demeye başladılar.
Bu ikinci aşamada, kapitalizmi yeniden
düşünmeye başlayarak yol alacağız.
İngiliz Economist dergisinin Mayıs ayı başındaki başyazısından:
Siyasi iktidarlar, 2007-2009 mali krizi
sonrasında geniş kitlelerin sorunlarını
çözmekte başarısız kalınca, değişiklik
talebi popülizm patlamasına yol açtı.
Bugünkü ekonomik kriz çok daha büyük.
Kitlelerde yol açacağı öfke
korumacılığa, yabancı düşmanlığına
ve ekonomide çok uzun yıllardır
görülmemiş ölçüde devlet
müdahalesine yol açabilir.
Devletin dönüşü...
Koronavirüs'le birlikte akademik dünyada epeyce güncel hâle gelen bu konu, Harvard Üniversitesi'nden iktisat profesörü Dani Rodrik'in Project Syndicate'teki son makalesinde şöyle yer alıyor:
Devletin geri dönüşü...
Eşitsizlik ve ekonomiye duyulan
güvensizlik duygusu karşısında devlete
daha büyük rol biçilmesi, iktisatçılar ve
siyaset yapıcıları arasında en ciddi
öncelik hâline geldi.
Dani Rodrik
Oxford Üniversitesi'nden Timothy Garton Ash'in Guardian gazetesindeki (6 Mayıs) makalesinin başlığı şöyle:
Daha iyi bir dünyaya mı?
Ya da çok daha kötü bir dünyaya mı?
Ash, Oxford Üniversitesi'nde başkanlığını kendisinin yaptığı bir kamuoyu araştırmasından çıkan şu sonucun altını çiziyor makalesinde:
Koronavirüs krizi radikal değişime
dönük inancı güçlendiriyor.
Bir başka çarpıcı bulgu:
Liberal demokrasiye dönük inancın
düşüşe geçmiş olması...
Avrupa gençliğinin arasında otoriter rejimlere daha çok prim açılması da bulgulardan biri:
Genç Avrupalıların en az yüzde 53'ü,
iklim krizinin demokrasiler değil
otoriter rejimler tarafından
çözüleceğine inanıyor.
Timothy Garton Ash
Timothy Garton Ash'in makalesinde biri iyimser, biri kötümser iki senaryo var.
İyi senaryoya güzel rüya adını vermiş.
Britanya ve Amerika'daki oturmuş liberal demokrasilerin temellerini bile kemirmekte olan ekonomik ve kültürel eşitsizliklerle mücadelede sonuç alınabileceğini belirtiyor.
Bu açıdan, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa'da liberal demokrasileri ya da liberal ve sosyal demokrat yeniden inşa sürecini örnek gösteriyor.
"Kabus senaryosu"na gelince...
Birinci Dünya Savaşı sonrasını hatırlatıyor.
Büyük Ekonomik Buhran'la birlikte Hitler'li, Stalin'li bir dünya savaşının daha pençesine düşen insanlık...
Bugün de, Koronavirüs krizi'yle birlikte dünyada patlayacak ekonomik ve sosyal çöküntü...
Donald Trump ve Xi Jinping milliyetçiliğinin gittikçe daha çok çatışması...
İşsizliğin, eşitsizliğin hem ülkeler arasında, hem ülkelerin kendi içlerinde patlama yapması...
Kuzey-Güney kopuşunun Avrupa Birliği'ni dağıtıcı etkisi...
Macaristan'daki Victor Orban'ın diktatörlük yolunun Polonya başta olmak üzere başka Avrupa ülkelerinde de açılması...
Timothy Garton Ash, bu kâbus senaryosunu özetlerken, Oxford Üniversitesi'nde yapılan araştırmasının bir bulgusuna daha işaret ediyor:
Avrupa daha çok otoriter çözümlere
yüzünü dönüyor; Avrupa artık
Amerika'ya değil, daha çok Çin'e
bakıyor.
Desen: Selçuk Demirel
Tarihçi Margaret MacMillan Economist dergisindeki (9 Mayıs) uzun makalesinde, Koronavirüs kriziyle birlikte "tarihin akışı"nın değişmekte olabileceğine, böylece "eski dünya düzeni"nin aynı kalamayacağına işaret ediyor.
Tarihte, "tarihin akışı"nı değiştiren olayları şöyle belirtiyor:
1789 Fransa'sı...
1917 Rusya'sı...
1930'ların Avrupa'sı...
Ve 2020'nin Koronavirüs'ü...
Günümüzün olumsuzluklarını ise şöyle vurguluyor:
Koronavirüs dünyamızın karanlık
yanlarını açığa çıkardı.
Amerika dünyada maddi ve manevi
liderlikten çekildi.
Amerika ve Çin birbirlerine çok daha
düşmanlaştılar…
Rusya gibi haydut devletler dünyanın
başına çok daha fazla problem yaratırken,
Birleşmiş Milletler marjinalize oldu.
Uzun lafın kısası: Tarihin akışı pek iyi görünmüyor.
Siz ne diyorsunuz?
Güzel rüya mı, kâbus mu?..