06 Temmuz 2013

Süngüyle iktidar olursun ama süngünün üstüne oturamazsın!

1980 yılı 12 Eylül Ankara’sı gözümün önüne geliyor. TBMM’nin görkemli tören salonunda beş darbeci general sırayla yemin ediyor. Ardından cüppeleriyle yüksek yargı mensupları ve rektörler cuntayı selamlıyor.

Darbeyi Kahire'de sevinçle karşılayanları izliyorum, 27 Mayıs'ın Ankara'sı gibi... Ve Mısır Anayasa Mahkemesi Başkanı, darbenin Cumhurbaşkanı olarak yemin ediyor. Arkasında, yakaları mor cafcaflı siyah cüppeleriyle, en abus yüz ifadeleriyle yüksek mahkemenin yargıçları sıralanmışlar.

 

1980 yılı 12 Eylül Ankara’sı gözümün önüne geliyor. TBMM’nin görkemli tören salonunda beş darbeci general  sırayla yemin ediyor. Ardından cüppeleriyle yüksek yargı mensupları ve rektörler cuntayı selamlıyor. Bizim memleketteki bürokratik vesayetin sacayağı; asker, yargı, üniversite!

 

Hiç kuşkum yok, yeni anayasayla Mısır’da asker yine kendi ‘kırmızı çizgileri’ni rejimin etrafına yerleştirecek ve seçimden çıkacak hükümetlerin tepesinde Damokles’in kılıcı gibi sallamaya başlayacak. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül'de  gördük biz bu filmi. Şimdi Mısır’da benzer bir film vizyona giriyor.

 

Evet, Mursi yönetimi başarılı değildi. Ama çare elbette darbe değil, sabır göstermekti. Çare, seçim sandığında hesaplaşmaydı. Şimdi yine o usanç verici “demokrasi ve İslam” tartışmaları kulağa çalınıyor, Mısır’da darbeye darbe diyemeyen bazı Batılı mahfillerde...

\

Mısır’da Cumhurbaşkanı Mursi’yi deviren askeri darbeyi Kahire’de sevinçle karşılayan gösterileri izliyorum televizyondan.

1960 yılının 27 Mayıs Ankara’sı gibi...

\Darbe sabahı, Bakanlıklar civarındaki sokaklarda üniformalı subayların nasıl alkışlarla, sevinç gösterileriyle karşılandığını anımsıyorum.

Askeri jiplerle tek tek toplanarak Harbiye’ye hapse götürülen Demokrat Parti milletvekillerine bazı apartmanların önlerinde nasıl sataşıldığı gözümün önüne geliyor.

Töreni izliyorum televizyondan.

Mısır Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı, darbenin  Cumhurbaşkanı olarak yemin ediyor.

Arkasında, yakaları mor cafcaflı kocaman siyah cüppeleriyle, en ciddi abus yüz ifadeleriyle yüksek mahkemenin yargıçları sıralanmışlar.

 

TBMM'de buluşan vesayetin sacayağı 

1980 yılı 12 Eylül Ankara’sı, daha doğrusu Türkiye Büyük Millet Meclisi   gözümün önüne geliyor.

Kapısına kilit vurulmuş, kürsüsünün tepesinde “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazılı TBMM’nin görkemli tören salonu...

\Beş darbeci general...

Sırayla yemin ediyorlar.

Önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Evren, sonra diğerleri...

Yemin töreni biter bitmez, Beethoven’ın Beşinci Senfonisi çalmaya başlıyor.

Aralarında benim de bulunduğum gazeteci milleti, töreni hiçbir detayı kaçırmamaya çalışarak balkondan izliyor.

Önce Anayasa Mahkemesi üyeleri yürümeye başlıyor.

Sırtlarında cüppeleri...

Anayasa’yı rafa kaldırmış Cunta’yı selamlayıp, önlerinde hafifçe eğilip, ellerini sıkıp sahnenin arkasında yitip gidiyorlar.

Sonra sıra Yargıtay’a, Danıştay’a, yani yüksek yargı mensubu diğer yargıçlara geliyor. Onlar da darbeci generallerin önünde boyun kırıp el sıkıyor, sahnenin arkasında kayboluyorlar.

Ve üniversite rektörleri...

Onlar geliyor Beethoven’ın eşliğinde.

Türkiye’nin üstüne kapkaranlık çökmekte olan 12 Eylül idaresini kutlama sırası şimdi onlarda...

Asker-yargı-üniversite üçlüsü...

\

Bir başka deyişle:

Bizim memleketteki ‘bürokratik vesayet’in sacayağı...

Hiç unutmam, o gece günlüğüme düştüğüm notu:

“Bir sivil olarak yenilmişlik duygusu...”

 

Gördük biz bu filmi 

Mısır’da darbe cumhurbaşkanının yemin törenini izlerken, bütün bunlar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçip gitti.

27 Mayıs’ın zindanları, idamları...

12 Mart’ın zindanları, idamları...

12 Eylül’ün zindanları, idamları...

Ve bütün bu acıların Türkiye siyasetine ekmiş olduğu intikamcı tohumlar... Bunların yol açtığı siyasal istikrarsızlıklar, altüst oluşlar bugünlere kadar gelen...

Mısır’da darbe sonrasını izlerken, her şey o kadar bildik, aşina geliyor ki.

\Yeni bir anayasayla bir süre sonra yeni meclis ve cumhurbaşkanı seçimlerinin  yapılacağı söyleniyor.

Hiç kuşkum yok, yeni anayasayla Mısır’da zaten devlet içinde devlet olan asker kendi ‘kırmızı çizgileri’ni rejimin etrafına yerleştirecek ve seçim sandığından halkın oyuyla çıkacak hükümetlerin tepesinde Damokles’in kılıcı gibi sallamaya başlayacak.

Asker elinde ‘sopa’sı, Mısır’ın ne zaman tam demokrasiye geçeceği konusunda son sözü söyleyecek.

Gördük biz bu filmi.

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül hep böyle olmuştu.

\Türkiye’de siyaset bu yüzden normal rayına bir türlü oturamamış, istikrarsızlık bir türlü yakamızdan düşmemiş, cepheleşme ve kutuplaşmanın tüm acıları yaşanmıştı.

Şimdi Mısır’da bizimkine benzer bir film vizyona giriyor.

Ne yazık ki öyle.

Mısır’da bu yol, dünkü yazımda da belirttiğim gibi, istikrara değil krize, kaosa açılıyor.

 

Çare darbe değil, sabır ve sandıktı 

Evet, Cumhurbaşkanı Mursi yönetimi başarılı değildi.

Ekonomik ve siyasal konularda gerekeni yapabilecek donanımdan da yoksundu. Ne Mısır ekonomisini çukurdan çıkarabilecek bir programı vardı, ne de temel hak ve özgürlükleri güvence altına alabilecek bir demokratik programa sahipti.

İkisi de yoktu Mursi yönetiminde.

Ekonomiyi çukurdan çıkarabilecek acı reçeteler yerine aş ve iş sorununu daha beter derinleştirecek popülist politikalara yönelirken, aynı zamanda Mübarek tipi otoriterlik yerine, dinci bir otoriterliği su yüzüne çıkartan adımlar atmaya başlamıştı.

Bu durumda çare darbe miydi?

Elbette değildi.

Mısır’da çare, askerin devreye girmesi değildi. Çare, asker-sivil bürokrasinin yönetime el koyması değildi.

Çare, sabır göstermekti. Çare, seçim sandığında hesaplaşmaydı.

Bu yapılabilse, Mısır’da siyasetin taşları yerli yerine oturmaya, demokrasiye giden yollar zamanla açılmaya başlayabilirdi.

Olmadı.

\Şimdi yine o usanç verici demokrasi ve İslam tartışmaları, Müslüman ülkelerde ancak ikinci sınıf, üçüncü sınıf demokrasiler olabilir önyargıları kulağa çalınıyor bazı Batılı mahfillerde...

Şimdi yine demokraside asker sopası, asker freni sesleri duyuluyor, Mısır’da darbeye darbe diyemeyen bazı Batılı odaklarda...

Bütün bunlar Mısır’da ‘derin devlet’in zindanları dolarken, Cumhurbaşkanı Mursi’ye destek için meydanlara çıkanlara kurşun sıkılırken, ülke adım adım kaosa doğru sürüklenirken yaşanıyor.

Ne yazık!

 

Twitter: @HSNCML

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"