24 Aralık 2017

Seçimle gelip seçimle gitmeyenlere karşı mücadele...

İslam'la demokrasi bağdaşır, bağdaşmaz tartışması...

Seçim sandığıyla gelirler, yine öyle giderler mi?
Yoksa gitmezler mi?
Bir başka deyişle:
Milletin oyuyla iktidarı ele geçirdikten sonra bir daha onu bırakmazlar mı?
Bir darbeyle 'demokrasi oyunu'na son verirler mi?
Oyunun en temel kuralından vazgeçerek, devlet benim diyebilirler mi?
Meclisi, yürütmeyi, yargıyı, medyayı, orduyu, üniversiteyi biat kurumları hâline getirebilirler mi?
Torna tezgâhından çıkmışcasına tek tip insan yetiştirmek hayaliyle zalimleşebilirler mi?
Bu soruları bir zamanlar çok tartışmıştık.
Tarihte epeyce korkunç örnekleri vardır.
Mussolini halkın oyuyla sandıktan çıkıp 1920'lerde İtalya'nın başına heyula gibi çökmüştü.
Hitler de öyleydi.
1920'lerde örgütlenmeye başlamış, 1930'ların başında seçim sandığından çıkmıştı.
"Ben halkın oyuyla geldim, istediğimi yaparım" demiş, tüm iktidar dizginlerini eline geçirmişti.
Ve kendisini iktidara getiren demokrasi oyununun tüm kurallarından vazgeçmişti.
Muhaliflerini acımasızca ezmiş, devleti tam anlamıyla kendine tabi kılmıştı.
Dünyanın başına korkunç bir savaşı bela etmiş, 6 milyon Yahudi'yi gaz odalarında yok ederek Holokost'la insanlığa karşı en büyük suçu işlemişti.
Hitler gibi bir canavar seçim sandığından çıkmış, halkın oyuyla iktidara gelmiş, bir daha da gitmemişti.
Hitler ve Mussolini'nin totaliter rejimlerinin devrilmesi için 65 milyon insanın öldüğü bir dünya savaşı gerekmişti.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında bazı Doğu Avrupa ülkeleri de sahne olmuştu 'seçim sandığı oyunları'na.
Stalin ordularının desteğiyle Polonya'da, Çekoslovakya'da, Macaristan'da seçimleri kazanan komünist partileri, işçi partileri, aradan bir kaç yıl geçtikten sonra bir darbeyle iktidarlarını kalıcı kılmışlardı.
1989'da Berlin Duvarı'nı çökerten halk ihtilalleriyle birlikte Doğu Avrupa'nın totaliter rejimleri de tarihin çöp tenekesine atılmıştı.
Kısacası:
Seçim sandığının, demokrasinin bir basamak, bir ara istasyon olarak kullanılmasına ilişkin örnekler az değil tarihte.
Bu konu İslam ülkeleriyle ilgili olarak yıllardır tartışılır.
Kimi der ki:
Her dinde olduğu gibi İslam dininin özünde de mevcut totaliter unsur demokrasiyle bağdaşmaz; bu yüzden İslamcı hareketler seçimle iktidarı bir kere ele geçirdiler mi bir daha bırakmazlar.
Kimi de der ki:
İslamcıları oyundan dışlamak yanlıştır; demokrasi oyununun içinde kaldıkça, onlar da çaresiz kurallara alışırlar, demokrasiyi benimserler.
Bu iki karşı görüş, yani İslam'la demokrasi
bağdaşır, bağdaşmaz, Türkiye
bağlamında da uzun yıllar tartışıldı.

Türkiye
artık, OHAL 
darbesiyle
koca bir hapishaneye dönüşmekte olan bir ülkedir.

Özellikle Tayyip Erdoğan'ın 2002 yılı sonunda seçimleri tek başına kazanmasıyla birlikte, Türkiye model ülke olarak Batı merkezlerinde gösterilmeye başlanmıştı.
Aradan 16 yıl geçti.
Erdoğan Türkiyesi bugün model olmaktan çıktı.
Türkiye artık demokrasi ve hukuk sularından uzaklaşan, OHAL darbesiyle koca bir hapishaneye dönüşmekte olan bir ülkedir.
Bugünlerde Necip Fazıl'ı düşünüyorum.
Erdoğan kürsüde.
Üstad Necip Fazıl'ına övgüler yağdırıyor, koca salonda kıyamet kopuyor.
Necip Fazıl'ın sözleri ne kadar açık.        

Demokrasya, getirdiği
prensiplerle, icap ederse
kendisini tepeletmek yolunu da
açık bırakan telakki ve
teşkilatın ismidir.
Biz kanuna aykırı şekilde
"İslamı getirin" demiyoruz.
"Demokrasyayı getirin, ötesi kolay!” diyoruz.”

Ötesi kolay!
Üstad diyor ki:
Biz seçim sandığından bir kere çıktık mı, gerisi kolay, gerisini biz getiririz.
Erdoğan Üstad'ı övüyor kürsüde...
Salon inliyor, alkış kıyamet...
Oyun artık çok açık oynanıyor.
Suikast timleri manşetlerde...
Halk Özel Harekatı, yani HÖH'ler kurulmuş durumda...
Bu Türkiye beni ürkütüyor!
Seçimle gelip seçimle gitmeyenlere karşı nasıl mücadele edilir?..
Pazartesi sabahı Çağlayan'dayız.
Cumhuriyetçiler'in davası...
Necip Fazıl'ın sesi kulağımda çınlıyor:      

Büyük Doğu nizamı,
serbest basına

tahammül edemez!      

Pazartesi sabahı Çağlayan'da buluşmak üzere...

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"