11 Mayıs 2013

Sayın Kılıçdaroğlu, yoksa başka bir gezegende mi yaşıyorsunuz?..

Kiminle, hangi güçle savaştıysan, barış da onunla yapılır diyen hiç olmadı mı size?..

 

Kiminle, hangi güçle savaştıysan, barış da onunla yapılır diyen hiç olmadı mı size?..    

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün İstanbul’da medya yöneticileriyle toplantısındaki konuşmasını, bir gün önce kendisini bu köşede eleştirdiğim için televizyondan dikkatle izledim, konuşmanın tam metnini de okudum.

Önce şu dört noktayı özetle vurgulamak isterim:

(1) Barış süreci konusunda Kılıçdaroğlu’yla CHP’ye yönelik dünkü eleştirilerim halen geçerliğini koruyor. Sayın Kılıçdaroğlu, partisinin genlerinde yer etmiş devletçi yaklaşımdan kurtulabilmiş değil. Bu da kendisini en çok Kürt sorununda belli ediyor.

(2) Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’la AK Parti iktidarına yönelttiği demokrasi eleştirilerine ve bu konuda öngördüğü demokrasi ve özgürlükler paketine katılıyorum. Ancak, CHP yönetimde yer etmiş olan devletçi bakış açısının Türkiye’de birinci sınıf demokrasi ve hukuk devletine giden yolda engeller oluşturduğunun altını bir daha çiziyorum.

(3) Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ana muhalefet lideri olarak, çok önemli olduğuna inandığı iddialı bir çıkış yaparken Erdoğan ve AK Parti karşısında genellikle savunmada kalmış olması bir başka zaaf noktasıdır. İnandırıcılığı, güvenilirliği zedeleyen bir tutumdur.

(4) Kılıçdaroğlu’nun Irak Kürdistanı, Suriye Kürdistanı, bireysel ve kolektif haklar, üniter devlet konularındaki görüşlerinde de, şimdi ayrıntıya girmek istemiyorum ama, askerin damgasını vurduğu ‘eski dönem’in esintileri fazlasıyla belirgin...

 

CHP oyuna geliyor! 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında özellikle değinmek istediğim birkaç nokta daha var.

\Diyor ki Kılıçdaroğlu:

AKP, medyayı da büyük ölçüde arkasına alarak, CHP’yi süreci engellemek, sürecin dışında kalmak, sürece katkı vermemek ve kendi çözüm önerilerini ortaya koymamakla suçlamaktadır.”

Doğru, AK Parti bunu yapıyor.

Başarılı da oluyor.

Dünkü yazımda bu durumu, Erdoğan’ın ince oyunu diye niteledim. Kamuoyunda CHP’yi barış karşıtı bir parti konumuna düşürmek isteyen bir tuzak bu. Ama ne yazık ki CHP bu tuzağa düşüyor.

Kılıçdaroğlu bu konuda medyayı eleştirmek yerine, sözcü konumundaki bazı partili arkadaşlarını - eğer gerçekten niyeti ve gücü varsa - hizaya getirmeli, kendisi de bir öyle bir böyle konuşmaktan vazgeçmelidir.

Asıl bu durumdur, AK Parti’nin propaganda değirmenine su taşıyan...

 

Ankara-İmralı-Kandil üçgeni 

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında dönüp dolaşıp eleştirdiği bir konu var:

Ankara-İmralı-Kandil üçgeni.

\Şu sözler Kılıçdaroğlu’nun:

“AKP, TBMM’yi dışlayarak, Öcalan/Kandil’le işbirliği halinde, tek taraflı ve siyasi sorumluluktan uzak bir anlayışla yürütmektedir. CHP’nin halkımızın bilgi ve iradesi dışında yapılan böyle bir pazarlığa ortak olması mümkün değildir.”

Konuşmasının bir başka yerinde aynı eleştiriyi şöyle yineliyor:

“CHP’ye göre çözümün adresi TBMM’dir. AKP’ye göre ise çözümün adresi Öcalan’dır.”

Şu eleştiri de CHP Genel Başkanı’nın:

“Başbakan Erdoğan başta olmak üzere süreç konusunda açıklama yapan tüm AKP yetkilileri, Öcalan’la pazarlık yapılmadığını, PKK’ya ödün verilmediğini, sürecin çok iyi gittiğini, halkın da durumdan memnun olduğunu ısrarla ileri sürmektedirler.”

Yine Kılıçdaroğlu diyor ki:

“Meclis çatısı altındaki siyasi partilerle görüşmek yerine AKP Öcalan’ı muhatap almayı tercih etmiştir (...) AKP, PKK’ya geri dönülmez biçimde meşruiyet kazandırırken, yabancı devletlerin ve uluslararası kuruluşların PKK’yı terör örgütü olarak nitelendirmelerinin  gerekçesini ortadan kaldırmıştır.”

CHP Genel Başkanı, Türkiye’nin ana muhalefet partisinin lideri böyle diyor.

 

Kılıçdaroğlu ve bazı realiteler... 

Şimdi sormak istiyorum:

Sayın Kılıçdaroğlu, yoksa başka bir gezegende mi yaşıyorsunuz?..

Veyahut şu soru Kılıçdaroğlu’na:

Kiminle, hangi güçle savaştıysan, barış da onunla yapılır diyen hiç olmadı mı size?..

Son 30 yılın kan ve gözyaşından oluşan ve bu ülkeyi maddi ve manevi bakımdan feci şekilde kanatan cehennem dönemi, devletin resmi kayıtlarına 29. isyan olarak geçmiştir. En kanlı ve en büyük ‘Kürt isyanı’dır bu.

Adını resmen koymak istemeseniz de...

İsyan değil, terör deseniz de...

Kürt sorunu değil, terör sorunu deseniz de...

Kürt realitesi’ni tanıyıp da, ‘PKK realitesi’ni es geçseniz de...

Kürt sorunu derken, PKK’yı terör sorunu ile özdeş kılsanız da, yani Kürt sorunuyla PKK sorunu arasına duvar çekmeye çalışsanız da...

Gerçek değişmez.

Hayatın içinde durmaya devam eder gerçek:

(1) Kürt ve PKK sorunları özellikle 1990’lardan itibaren birbirinin içine geçmiştir.

(2) Kanla, gözyaşıyla 30 yıl boyunca yaşanan, Cumhuriyet tarihinde 29’uncusu olan en büyük Kürt isyanıdır.

(3) Ve kiminle savaştıysan, barışı da onunla yaparsın.

 

Kılıçdaroğlu’nun gözden geçirmesi... 

Sayın Kılıçdaroğlu;

Adına ister çözüm, ister barış süreci deyin. Bu süreç, yukarıdaki üç noktada özetlediğim gerçeklerin yörüngesinde yürüyor.

\Başbakan Erdoğan, 2008’de heyetler arasında başlamış olan ‘Oslo süreci’nden beri bu çerçevenin bilincinde.

Bazen geriliyor, bazen “Ben olsam asardım!” diye olmadık çıkışlar yapıyor, bazen demokrasi konusunda fena halde yalpalıyor, yani eleştirilecek çok hata yapıyor Erdoğan...

Ama bununla birlikte hakkını da vermek lazım. Tayyip Erdoğan, kiminle nasıl barış yapılacağı gerçeğini görmüş durumda...

Sayın Kılıçdaroğlu;

Özellikle demokrasi ve hukuk devleti konusundaki haklı eleştirilerinizin inandırıcı olabilmesini istiyorsanız, Kürt sorunu ve PKK’ya ilişkin görüşlerinizi demokrasi ve barışın ışığında bir daha gözden geçirmenizde yarar var.

 

Twitter: @HSNCML

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"