Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki, artık hayır diyen de terörist, yazı yazan da terörist...
Erdoğan, referandumda hayır oyu verecek olanı terörist ilan ediyor; mahkeme de gazeteciyi 'teröristlik'ten hapis cezasına çarptırıyor.
Akıl alır gibi değil ama öyle.
Ben de diyorum ki:
Erdoğan anayasayı çiğniyor.
Tarafsızlığını ayaklar altına alıyor.
Güçler ayrılığını katlediyor.
Özgürlüğü hiçe sayıyor.
Ama umurunda bile değil Erdoğan'ın.
Öylesine bir iktidar sarhoşluğu içinde, öylesine bir güç zehirlenmesi yaşıyor.
Kendisi gibi düşünmeyeni terörist, darbeci ilan etmeyi sürdürüyor.
Erdoğan böyle olunca, anlaşılan, mahkemeler de ona ayak uyduruyor.
Türkiye'de demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü rayından çıkmış durumda
Ben de diyorum ki:
Gazetecilik suç değildir.
Gazeteciliği suç ilan ettiğiniz yerde, özgürlük olmaz.
Hukuk olmaz.
Demokrasi olmaz.
Ama mahkemelerin kulak verdiği yok.
Gazeteci değil terörist klişesi sadece iktidarda değil, yargıdaki geçerliliğini de korumaya ne yazık ki devam ettiriyor.
Özellikle Kürt gazeteciler için öyle.
Ben de diyorum ki:
Kürt gazeteciler özgür değilse Türk gazeteciler de özgür değildir.
Ateş altında çalışan Kürt meslektaşlarımın ifade özgürlüğü için ne kadar destek verebilirsem, ben de o kadar özgürleşirim.
Kürt coğrafyasında yaşanan acılara, dökülen kan ve gözyaşına kayıtsız kalamam, bu gerçeklere sırtımı dönemem.
Acılara dokunmalıyım.
Acıları yüreğimde hissetmeliyim.
Barış başka türlü gelmez.
Böyle yapmazsam, hem mesleğime hem inandığım değerlere ihanet etmiş olurum.
Medyanın bağımsızlık ve özgürlüğü için, gazeteciliğin temel ilkeleri için dayanışma içinde olmalıyız.
İki ayrı dünya oluşuyor bu memlekette...
Kutuplaşıyoruz.
Cephelere bölünüyoruz.
Barış köprüleri birer birer yıkılıyor.
Çok yazık ama, hem de çok.
Saray'daki Sultan'a biat eden tek sesli bir toplum haline geliyoruz.
Bizden böylesi isteniyor.
Medyada farklı sesler Saray tarafından bastırılıyor.
Gazetecilik suç değildir.
Gazeteciliği suç ilan ettiğiniz yerde, özgürlükolmaz
Öyle ki, sevgili Orhan Pamuk'un hayır sesi Hürriyet'te bile sansür edilebiliyor.
Hazin.
Türkiye'de demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü rayından çıkmış durumda.
Çıplak diktatörlüğe artık bir adım kaldı.
Eğer son adım da 16 Nisan'da atılırsa, yani sandıktan EVET çıkarsa, daha önce de yazmıştım, rejimin adı dikta olacak, 'diktatör'ün adı da Erdoğan...
Eğer diktaya karşı demokrasinin yanındaysak....
Eğer barış ve istikrar diyorsak...
Eğer diktatörlüğe karşı hukukun üstünlüğü bayrağını ellerimizin üstünde taşıyorsak...
Eğer diktatöre karşı özgürlük diye haykırıyorsak...
Ve hangi görüşte olursak olalım, demokrasi hepimiz için ortak bir platform ve altında hep birlikte barış içinde yaşanacak ortak bir çatı olacaksa, o zaman hepimiz için tek yol var:
HAYIR!
Evet öyle.
Çünkü Saray iktidarı sona erdirilmeden, Türkiye'nin kaç yıldır en temel meselesi olan Erdoğan sorunu çözülmeden, Türkiye'nin önünde barış, istikrar ve demokrasi yolu açılamaz.