Diyelim ki:
1920’lerde Musul’u Türkiye aldı.
Ne değişecekti?
Araplar bizi sevecek miydi?
Arap milliyetçiliği bizden hoşlanacak mıydı?
Batılı güçler, Arap ve Türk milliyetçiliğini birbirine karşı kışkırtmayacak mıydı, oynamayacak mıydı?
Arapların Osmanlı Türkü’yle, Osmanlı dönemiyle ilgili kötü hatıraları silinecek miydi?
Bugün bile, “Bizim geri kalmamızın nedeni Osmanlı’dır” diyen Arap aydınları, Arap milliyetçileri bu tarih anlayışlarına son mu vereceklerdi?
Bütün bu soruların yanıtı koca bir ‘HAYIR’dan ibarettir.
Sünni’siyle, Şii’siyle bütün Araplar, sömürgeci Türkiye diye bize karşı hep ayakta olacaklardı, Türkiye’yi Musul’dan atmak için...
Ve Batı’dan her türlü desteği de göreceklerdi Türkiye’ye karşı.
Peki ya Kürtler?
1920’lerde Musul bizim olsaydı, sınırlar daha güneyden çizilseydi, Kürtler ne yapacaklardı?
“Ah ne güzel, Musul Türkiye’nin oldu” diye zil takıp oynayacak mıydı Kürtler?
Hayır.
Yoksa, İstiklal Savaşı sırasında kendilerine sözü verilen ‘haklar’dan, 1923 sonrasında vazgeçilmesinin de etkisiyle Kürtler, Türkiye’nin karşısına geçmeyecek miydi? Evet, geçecekti.
Fetihçi hayaller yerine barış ve demokrasi projeleri geliştirmek...
Şeyh Said ayaklanması olmayacak mıydı?
Olacaktı.
Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı Kürt isyanları patlamayacak mıydı?
Patlayacaktı.
Çünkü, Ankara’nın Kürt yok Türk var politikası yine uygulamaya sokulacaktı.
Kürtçe başta olmak üzere Kürtlerin Kürt ve insan olmaktan kaynaklanan kimlik hakları yine inkâr edilecekti.
Bütün bunlar olacaktı.
“Kürt mürt yok, Arap marap yok, hepiniz Türksünüz” diye son derece katı bir Türk milliyetçiliği bayrağını sallayarak yola çıkan Türkiye’nin, Musul da kendisinin olsa, başı beladan kurtulamayacaktı.
Nitekim bugün de kurtulabilmiş değil.
Hadi gelin, şimdi bir hayal kuralım ve yine diyelim ki:
Musul bizim oldu!
Erdoğan, Atatürk’ün yapamadığını yaptı ve Musul fatihi oldu.
N’olacak?
Türkiye’nin başı beladan kurtulacak mı?
Arap dünyası “Aferin size, iyi yaptınız!” mı diyecek?
Yoksa, Şii’siyle Sünni’siyle Araplar Türkiye’ye karşı ayaklanmayacak mı?
Osmanlı döneminin kötü hatıraları tüm Arapların gözünde yine capcanlı hale gelmeyecek mi?
Gelecek tabii.
Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak ve bölgede güçsüz kılmak için her türlü fırsatı kollayan dış güçler bunu kullanmayacaklar mı?
Kullanacaklar elbette.
Araplar da kendi topraklarını şöyle ya da böyle savunacaklar.
Türkiye’nin başı, Musul yüzünden çok daha beter belaya girecek.
Öyle mi, öyle.
Peki ya Kürtler ne yapacak?
Musul ve Kerkük’e inen Türkiye’ye karşı, başta Irak Kürtleri olmak üzere ses etmeyecek mi Kürtler?
Kuruluşundan itibaren Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı olumsuz duygu ve düşünceler besleyen tüm bölge Kürtlerini de Türkiye karşısında bulacak. Sözü uzatmak istemiyorum.
Uzun lafın kısası:
Fetih hayalleri yerine, barış projeleri geliştirelim.
Fetih hayalleri yerine demokrasi projeleri oluşturalım.
Fetih hayalleri yerine, Atatürk’ün yurtta sulh cihanda sulh gerçekçiliğini kavramaya çalışalım.
Fetih hayalleri yerine, demokrasi ve hukukun da gereğini yaparak Kürt sorununu bir an önce çözüm yoluna sokalım.
Fetih hayalleri yerine, hem kendi Kürtlerimizle, hem de Suriye başta olmak üzere bölge Kürtleriyle barış yapalım.
Böyle bir Türkiye, fetihçi bir Türkiye’den çok daha güçlü olur.
Böyle bir Türkiye, aynı zamanda bölgede istikrar-barış kaynağı olarak nüfuz alanını çok daha genişletir.
Bütün bunları yapmadıktan sonra Musul'u alsan ne yazar, Musul'da masada olsan ne yazar?..