Bizim memlekette kökü dışarıda edebiyatı daima zenginliğini korudu.
Yıllar yılı biriktirip yılan hikâyesine çevirdiğimiz, bir türlü çözmediğimiz bütün sorunlara kökü dışarıda damgasını vurduk.
Böylece kendi kendimizi kandırdık.
Kürt sorunu bunların başında gelir.
Yıllar boyu önce Kürt yok dedik.
Sonra Kürt var, Kürt sorunu yok demeye başladık.
Yıllar geçti.
‘Kürt realitesi’yle birlikte sorunu da kabullendik.
Ama bu sefer de ‘PKK realitesi’ne yan çizmeye başladık.
PKK ile Kürt sorununun nasıl içiçe geçtiğini, PKK’nın Kürt kitlelerinin içinde nasıl kök salıp örgütlendiğini gözardı ettik.
Kökü dışarıda edebiyatına sarıldık.
Yıllar boyu önce "Kürt yok", sonra "Kürt var, Kürt sorunu yok" dedik. ‘Kürt realitesi’yle birlikte sorunu da kabullendik. Ama bu sefer de ‘PKK realitesi’ne yan çizmeye başladıkNe yazık ki, bu edebiyat son dönemde yine uç vermiş durumda.
Bas bas bağırmaya başladık:
- PKK’nın kökü dışarıda...
- Biz PKK ile değil, yedi düvelle savaş hâlindeyiz!
Televizyon haberlerini izliyorum.
Kuzey Suriye’deki PYD-YPG hedefleri vuruluyor.
Fırtına topları!
155 milimetrelik namlularıyla 15 saniyede 3 mermi atabilen bu toplar Türk mühendisleri tarafından yapılmış ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gururuymuş...
Güm güm top sesleri...
İrkiltici, çünkü ucunda ölüm var.
Kuzey Suriye’yi vuruyor fırtına topları...
Düşünüyorum.
Türkiye onca yıl Kuzey Irak’ı vurdu.
Kandil’i vurdu.
Kuzey Irak, Türkiye’nin ‘arka bahçesi’ydi.
Türk askeri sürekli girdi çıktı Kuzey Irak’a, özel operasyonlar yaptı.
Bir ara Talabani’yle Barzani’nin desteğini de aldı PKK’ya karşı...
1990’ların başından itibaren de Ankara’daki her iktidar bağırmaya devam etti:
- PKK’nın kökü dışarıdadır!
- Önce terör, sonra haklar!
Ne oldu?
Ne değişti?
Türkiye’nin tüm korktukları başına geldi.
Bir yandan Kuzey Irak’a ilişkin kırmızı çizgiler buharlaştı gitti, Kürtler Irak’ta devletleşme yolunu tuttu.
Diğer yandan PKK Kandil’e yerleşirken, Türkiye Kürtlerinin arasında kök saldı, örgütlendi.
Türkiye’nin başına bütün bunlar neden geldi?
Çünkü, Kürt sorunu ‘bizim sorunumuz’du.
Çünkü, kökü dışarıda değildi
Çünkü, bu sorunu çözemediğimiz için PKK sahneye çıktı.
Çünkü, 1990’lardaki yanlış devlet politikalarıyla Kürt sorunuyla, Kürtlerle içiçe geçti PKK.
Ve böylesine yakıcı bir sorunu biz çözüm yoluna sokamadığımız için de yangın büyüdükçe büyüdü.
Böylece, dış güçler bizim sorunumuzu parmaklamaya başladılar.
Uzun lafın kısası:
Böylesine bir sorunun varsa...
Çözemiyorsan...
Dış güçler de bu sorunu parmaklar, kullanır sana karşı...
Şimdi Kuzey Suriye’de böyle bir çıkmazın içinde Türkiye.
Oyunu yanlış oynuyor.
Ateşle oynuyor.
Çünkü Kürtleri karşısına alıyor.
Suriye Kürtleriyle Türkiye Kürtleri, Irak Kürtlerinden farklı olarak birbirine çok yakın, birbiriyle akrabadır.
PKK saflarında hayatını kaybeden Suriyeli Kürtlerin sayısı 5 bin olarak verilir.
Suriye Kürtlerine hakim olan siyasal güç PYD’dir, onun askeri kolu YPG’dir.
Bu iki gücün PKK ile bağları da sır değildir.
Bugün PYD-YPG’nin arkasında yalnız Amerika yok, Rusya da var.
Türkiye’nin başına bütün bunlar neden geldi? Çünkü, Kürt sorunu ‘bizim sorunumuz’du. Çünkü, 'kökü dışarıda' değildi
Bu iki devlet Türkiye’den farklı düşünüyor.
PYD-YPG’nin terör örgütü olduğunu kabul etmiyor Washington da, Rusya da.
‘Fırtına topları’nın susmasını istiyor iki güç de...
Şimdi sen de, yoksa Suudiler’le bir olup Kuzey Suriye’ye operasyon mu yapacaksın?
Aklını ekmek peynirle mi yedin?
Türkiye’yi nasıl bir maceranın, nasıl bir bataklığın beklediğini hâlâ göremiyor musun?
Akıl alır gibi değil.
Evet öyle.
Türkiye’nin 1990’lardaki Kuzey Irak operasyonları nasıl sonuçsuz kaldıysa, bundan da sonuç alamazsın.
Önce içine dön.
Kendi Kürtlerinle barış yap.
PKK ile masaya otur yine.
Unutma:
Kiminle savaşıyorsan, barış onunla yapılır.
Sonra da Suriye Kürtleriyle barış.
‘Fırtına topları’nın her mermisi barış yolunu uzatıyor.
Çünkü o toplar Kürtleri vuruyor.
Yalnız Suriye Kürtlerini değil, yalnız Türkiye Kürtlerini değil, bütün bölge Kürtlerini vurmuş oluyor.
Kobanê’de yaptığın vahim hatayı hatırla.
Nasıl bütün Kürtleri karşına almıştın, nasıl Kürtleri yabancılaştırmıştın, düşün.
Bütün bu acılar, Sur’da, Cizre’de yaşanan acılar, Kürtleri devlete daha beter yabancılaştırdı, devletten uzaklaştırdı.
Tersini hiç düşünme.
PKK’ya tepki duyuldu elbette.
Ama tepkinin büyüğü devlete dönük.
Böyle giderse, bu acılar hem dağın yolunu genişletir, hem de bölünme yolunu...
Türkiye bölünmesin istiyorsan, Türkiye barış içinde yaşasın istiyorsan, ‘fırtına topları’nı sustur.
Elbette, PKK da parmağını tetikten çeksin, ateşkes ilan etsin!
Barış namlunun ucunda değil!