"Kimyasal silah üreten, satan, kullanan kahrolsun!" diye girmişti yazısına Ümit Kıvanç, devamında şu satırlar vardı:
Suriye'nin İdlib vilayetindeki
Han Şeyhun'da yaşanan felaketin,
savaşın kirliler sepetine atılıp
unutulmasını önlemek gerekiyor.
Bu tür insan yapısı felaketler
karşısındaki davranışımız,
insanlığın geleceğini
belirleyecektir.
Evet öyle.
Ben de yazıma, "Kimyasal silah üreten de, satan da, kullanan da kahrolsun!" diye başlıyorum.
Ve soruyorum:
Amerika'nın Suriye'ye attığı füzeler, Başkan Trump'ın bu beklenmedik sürprizi 'barış'ın yolunu açabilecek mi?
Yoksa yeni bir 'kanlı tırmanış'ın işaret fişeği mi olacak?
Bilinmiyor.
Barış hala o kadar uzak ki.
Bu coğrafyada barış umudu beslemek hala gerçekçilikten o kadar uzak görünüyor ki.
Bunca yıldır dökülen kan ve gözyaşı o kadar çok ki...
Onun için acıların acıları doğurmaya, şiddetin şiddeti getirmeye devam edeceğini öngörmek akla daha yatkın duruyor.
Amerika ve Rusya uzlaşmadan kalıcı ateşkes
mümkün değil bu coğrafyada
Bu topraklar hala trajediye doymuş değil.
Kissinger'in bir sözü vardır:
"Bazı krizler ancak idare edilebilir, çözülemez!"
Galiba Ortadoğu yangını da böyle bir kriz.
Sönmek bilmiyor.
Arada bir söner gibi oluyor, ama sonra hiç beklenmedik anda çakan bir kıvılcımla tekrar parlıyor.
Bugün de farklı değil.
Yine yangın yeriyiz.
Bölgemizde çıkarların farklılığı o kadar keskin ki, başka türlüsü de olamıyor galiba...
Bu dünyaya ve öbür dünyaya bakışlar o kadar farklı ki, bu farklılıkları barış içinde yaşatmak sanki imkansız...
Ama her şeye rağmen, kimyasal ve biyolojik silah yapacak ve bunları kullanacak kadar barbarlaşanlara göz yumulamaz.
Yumulmamalı!
IŞİD tarzı barbarlıklara göz yumulamaz.
Yumulmamalı.
Bu barbarlıklara karşı mücadele, her şeyden önce insanlığın gereğidir.
Günün birinde trajediye doymayan bu topraklara barış ve huzur gelecekse, bunun önkoşulu bu barbarlıkları bitirmektir.
Amerika'nın Suriye'ye attığı füzeler, Başkan Trump'ın bu beklenmedik sürprizi 'barış'ın yolunu açabilecek mi
Kriz başka türlü idare edilemez.
Barış kapısı başka türlü aralanamaz.
Ve bu kapının aralanması, bir yerde, Washington'a ve Moskova'ya rağmen olamaz.
Kimse hayal kurmasın.
Amerika ve Rusya uzlaşmadan kalıcı bir ateşkes mümkün değildir bu coğrafyada.
Bu iki devletten başka, bölgenin bıçak sırtındaki dengelerini bir ölçüde kontrol edebilecek başka bir güç gözükmüyor uluslararası sahnede...
Washington'la Moskova'nın kafalarının arkasında böyle bir uzlaşma projesi var mı, bu da malum değil tabii...
Bize gelince...
Bugünkü iktidarla işimiz Allah'a kaldı demek gelmiyor içimden.
Ancak şurası bir gerçek:
'Erdoğan iktidarı'nın yanlış politikaları Türkiye'yi yangın yerinde uzunca zamandır pusulasız bırakmış durumda.
Savrulup duruyoruz.
Erdoğan'ın yedi düvele pala sallayan Rüstem gibi kendiliksiz hallerine gelince... Bir yandan koca memleketi gülünç hale sokuyor, diğer yandan bir cehennem çukuruna yaklaştırıyor.
Yazın bir kenara.
Tehlike çok büyük!
İçeride barış, demokrasi ve istikrarı dışlayan bir Erdoğan ve 'Saray yönetimi'yle Türkiye kendini bir anda Ortadoğu yangınının ta göbeğinde bulabilir.
Çok tehlikeli zamanlardan geçiyoruz.