06 Kasım 2022

Kılıçdaroğlu'na, Akşener'e, Altılı Masa'ya...

Oylar eğer bölünür, HDP dışlanır, ortak aday konusunda doğru yol bulunamaz ve Erdoğan bir kez daha kazanırsa, Türkiye bir cehennem çukuruna düşer...

Yarım asrı geçti gazeteciyim.
Çok uzun yıllardır bizim siyaseti izliyorum.
Özellikle 1970'lerin başından beri
Türk siyasetini yakın markajda
tutmaya çalışıyorum.
Bu süreçte bütün önde gelen siyasetçiler
ve devlet adamlarıyla yakın ilişkilerim oldu.
İnişli çıkışlıydı, epeyce köşeliydi bu ilişkiler.
Ama yıllar geçtikçe köşeler törpülenmeye başladı.
Bir zamanlar neredeyse "düşmanca" baktığım
siyasetçilerle ilişkilerim "normalleşme"
yoluna girdi.
Ben normalleşmeye başladım
ama bizim siyaset sahnesi
ne yazık ki hiç "normalleşmedi."
"Uzlaşma"ydı, "diyalog"tu, "hoşgörü"ydü,
bizim siyasetçilerin genellikle
uzak durdukları kavramlardı.
Bu yüzden bir türlü demokrasi çatısı
altında toplanamadılar, demokrasi konusunda
ortak tavır alamadılar.
Demokrasiyi sadece
kendileri için istediler.
Birbirleriyle itişip kakışmayı,
birbirlerine ateş etmeyi demokrasi sandılar.
Demokrasinin kolunu kanadını kıran,
demokrasiyi ikinci, üçüncü sınıflığa
mahkum eden "askeri darbeler"e karşı,
aralarındaki farklılıkları bir yana bırakıp
aynı safta buluşamadılar.
"Eyy asker sen siyasete karışma!"
diyemediler.


Ama bugün geldiğimiz noktada
durum daha farklı.
Askeri darbeler, askeri otoriter rejimler
ya da askeri vesayet yok artık.
Bunların yerini özellikle son on yıldır
"sivil darbe", "sivil otoriter rejim",
"tek adam rejimi" ya da "sivil vesayet" aldı.
Demokrasi, hukuk ve özgürlüklerin
kolunu kanadını bugün artık
askerler değil, seçim sandığından çıkmış
siviller kırmış durumda.
Ama aynı zamanda bugün
önemli bir değişim var.
Geçmişte askeri darbeler karşısında
birleşemeyen partiler bugün "Saray"a,
"tek adam rejimi"ne karşı birleştiler.
Farklı siyasal çizgideki partiler
bir araya geldiler, bir demokrasi ittifakı
kurdular.
Altılı Masa budur.
Altılı Masa'nın tarihsel önemi,
farklı partilerden oluşan bir ittifakın
demokrasi isteyen özünden kaynaklanıyor.
Türk siyasal tarihinde bu bir ilktir.
"Askeri darbeler" gibi "sivil darbeleri" de
tarihin çöp tenekesine atabilecek
bir siyasal oluşumdur bu. 
Ama bugün demokrasiyi savunanların arasında
Altılı Masa'ya dudak bükenler,
Altılı Masa'yı küçümseyen
ve onu eleştirmeyi iş edinenler de var sahnede.
Hatta biraz daha ileri gidenlere rastlanıyor,
o kadar ki,
Altılı Masa, Erdoğan karşısında yenilgiye uğrasa
zil takıp oynayacaklar.
Eleştiri olmasın mı?
Elbette olacak eleştiri.
Altılı Masa'nın, Altılı Masa liderlerinin
eleştirilecek çok yanı var.
Ama eleştiri derken,
Altılı Masa'yı tökezletmek için,
yıkmak için
binbir türlü tezgah, kumpas kurmakla
meşgul sinsi güçlerin
değirmenine su taşımaktan kaçınmak lazım.
Cumhuriyet'in 100. yılında,
Cumhuriyet'i kurtarmak ve onu demokrasiyle
taçlandırmak için yapılacak ilk iş,
Türkiye'nin önündeki en büyük sorun olan
"Erdoğan'ı seçim sandığında yenmek"tir.

Oylar eğer bölünür,
HDP dışlanır,
ortak aday konusunda
doğru yol bulunamazsa,
(benim tercihim Kemal Kılıçdaroğlu)
ve Erdoğan bir kez daha kazanırsa,
şunu iyi bilin, Türkiye tam bir
bir cehennem çukuruna yuvarlanır.

Tekrarlamakta yarar var:
Erdoğan'ı seçimlerde yenmek
bir ilk adımdır. Sonrası da
hiç kuşkusuz engellerle dolu
son derece güç bir süreçtir.
Ancak tünelin ucundaki ışığın
yanıp sönmesi için
seçim sandığında Erdoğan'a önce
"Yirmi yıl yetti, hadi sana güle güle"
demek gerekiyor.
Başka yolu yok.
İyi pazarlar!

Hasan Cemal kimdir?

Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara’da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986’da Sedat Simavi Ödülü’nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 

1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 

28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 

Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013’ten beri T24’te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. 

Bir dönem Bilgi Üniversitesi’nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal’in yayımlanmış 13 kitabı, tarih sırasıyla şöyle: 

Tank Sesiyle Uyanmak (1986)

Demokrasi Korkusu (1986)

Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 

Özal Hikâyesi (1989)

Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)

Kürtler (2004)

Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)

Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)

Barışa Emanet Olun (2011)

1915: Ermeni Soykırımı (2012)

Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)

Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)

- Hasan Cemal'in "Zamane Diktatörleri" adını taşıyan basılmamış bir kitabı daha var.

Yazarın Diğer Yazıları

Anla artık Tayyip Efendi anla!

Yirmi küsur yıl geçti, bak, seçim sandığı da elinden gidiyor, anla artık anla, "tek adamlık"la bu memlekette ne normalleşme olur, ne de yumuşama...

CUMHURİYET’in 100. kuruluş yıldönümünü kutluyorum

Cumhuriyet’te geçen 18 yılımı “Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim” isimli kitabımda yazdım