Baskıyla karşı karşıyayız.
İlan ambargosu uygulanıyor.
Hem kamu hem özel sektör ilanları engelleniyor.
Bize ilan verilmemesi için reklamverenler ve ilan-reklam dağıtımı yapan kuruluşlar uyarıldı, tehdit edildi.
Haksızlıktır bu.
Hukuka aykırıdır bu.
Mantığa, sağduyuya terstir bu.
Bu ilan ambargosu Türk Ticaret Kanunu'yla rekabeti düzenleyen kanunlara aykırıdır.
Bu uyarı ve tehditler suçtur.
Demokrasiyi hiçe saymaktır.
Basın özgürlüğüne darbedir.
Son derece ağır ekonomik şartlar altında yayınımızı devam ettirmeye gayret ediyoruz.
Bıçak kemiğe dayandığı içindir ki, kamuoyuna bu açıklamayı yapmak zorunda kaldık.
Bu açıklama Karar gazetesinin.
Dün birinci sayfasında çıktı.
İlan ambargosunun kaynağı açıklamada belirtilmiyor.
Reklamverenlere dönük baskı, tehdit ve uyarıların hangi odaklardan geldiği açık değil.
Demokrasinin vazgeçilmez koşullarından biri olan basın özgürlüğüne darbe vuranlar kim ya da kimler?
Bu da belirsiz.
Bir başka deyişle:
Hak ve hukuku çiğneyenlerin üstündeki perde, Karar'ın açıklamasında örtülü kalmış...
Öyle ama...
Hepimiz neyin ne olduğunun farkındayız.
O açıklamayı yazıp kamuoyuna yayınlayanlar da, bizler de bu 'ilan ambargosu'nun asıl kaynağını elbette biliyoruz.
Sır değil.
O ambargonun kaynağında Erdoğan var.
Saray var.
Erdoğan'ın, Saray'ın yeşil ışığı olmadan böyle bir ilan ambargosu konulamaz da, uygulanamaz da.
Karar gazetesini çıkaranlar, yönetenler ve bazı yazarlar pek uzak olmayan bir geçmişe kadar Erdoğan'ın yakın çevresinde yer aldılar.
Erdoğan'ı desteklediler,
Ona danışmanlık yaptılar.
Ama bu destekleri Karar'ın çıkışı sonrasında kayıtsız şartsız niteliğini kaybetmeye başladı.
Eleştiriler de hafif hafif su yüzüne vurdu.
Erdoğan'ın politikalarını hedef alan soru işaretleri de gazetenin başlıklarında, köşelerinde kendini belli ediyordu.
Ama bu eleştirel tavır ölçülüydü.
'Dostça'ydı.
Erdoğan'a gelince...
Bu kadarını bile kaldıramadı.
Çünkü, AKP tabanında eleştirel sesler duyulmasına karşı son derece tahammülsüz hale gelmişti.
Artık sadece kendi sesi duyulsun istiyordu.
Karar bu nedenle Erdoğan'a yönelik eleştirilerinin dozunu artıran bazı yazarlarla yakın geçmişte yollarını ayırdı, ayırmak zorunda kaldı.
Erdoğan çatlak ses istemiyordu.
Onun tek hedefi 'tam biat'tı.
Bunun yolu bazen ilan ambargosundan geçiyordu.
Bazen 'vergi sopası'ndan geçiyordu.
Bazen medya kuruluşlarının değişik baskı yöntemleriyle el değiştirmesinden geçiyordu.
Bazen yandaş iş insanlarına verilen ballı ihalelerden geçiyordu.
Bazen mahkemelerden geçiyordu.
Bazen hapishanelerden geçiyordu.
Biat medyası ince ve kalın yöntemlerle son 16 yılda adım adım kuruldu.
Farklı sesler böyle susturuldu.
Eleştiri böyle yok edildi.
Basındaki farklı köşeler bazen toplu olarak, bazen nokta atışları ile teker teker böyle kapatıldı.
Erdoğan'a, Saray'a dönük eleştiri vatan hainliği, düşmanlık sayıldı.
Uzun lafın kısası:
Demokrasi böyle çökertildi.
Medya teslim alınmadan tek adam yönetimi kurulamazdı çünkü...
Karar gazetesinin dünkü birinci sayfasında yer alan açıklama bu açıdan çarpıcı bir örnektir.