18 Ağustos 2013

Kafamda hayaller, kulağımda Sezen Aksu'nun sevdalı sesi...

Cuma gecesi fırtına çıkıyor denizlerde. Deniz kudurdukça kuduruyor, korkutucu bir hali var. Dalgalar büyük. Büyük denizci Sadun Boro’nun benim için dediklerini hatırlıyorum: “Bu çaylağın paçasını sıkı bağlayın ki, ilk limanda atlayıp tüymesin!”

Rıhtıma yanaşan feribottan kızlı erkekli gençler indiler, bir koşu dağıldılar adanın sokaklarına... Ben de o yaşlarda yaz boyu denizlerde dolaşmanın hayallerini kurardım, ama gerçek olmadı. Acaba hayallerimin peşinde koşsaydım futbolcu olabilir miydim?

 

Cuma gecesi fırtına çıkıyor denizlerde. Deniz kudurdukça kuduruyor, korkutucu bir hali var. Dalgalar büyük. Büyük denizci Sadun Boro’nun benim için dediklerini hatırlıyorum: “Bu çaylağın paçasını sıkı bağlayın ki, ilk limanda atlayıp tüymesin!”

\

NAOUSSA, PAROS adası

Cuma günü erken mutlak sessizliğe uyandım. Dün sabah da, fırtınanın azdırdığı dalgaların sesi ve Peace’in çarmık tellerinin çıkardığı irkiltici uğultuyla yataktan kalktım.

\Bir gün önce güneş doğarken, marinanın dibindeki mavi kubbeli küçük kiliseden gelen çan sesi bir tuhaftı.

Papaz efendi, belki de sabah rehavetinden olacak, ipi ağır ağır çekiyor, çanlar da bir o yana bir bu yana daan daan sabah sessizliğini deliyordu.

O arada bir feribot yanaştı rıhtıma. Kızlı erkekli gençler sırt çantalarıyla indiler, bir koşu dağıldılar adanın dar sokaklarına...

Feribot hiç beklemedi. Yine şortlu, sırt çantalı gençlerden oluşan yolcularını alıp başka adalara doğru açıldı.

İmrendim.

O feribottaki gençler benim kendi gençliğimde yapamadığımı yapıyorlardı. Onların yaşındayken küçük bir çantaya kitaplarımı doldurup yaz boyu denizlerde, deniz kıyılarında dolaşmanın hayallerini kurardım, ama gerçek olmadı o hayaller...

 

Hayallerimin peşinde koşsaydım

futbolcu olabilir miydim?

\Küçük kızım Defne’ye bir öğretmeni “Hayallerinin peşinde koş!” demiş... Çok hoşuma gitti.

Acaba ben hayallerimin peşinde koşsaydım futbolcu olabilir miydim?

Bilemiyorum.

15-16 yaşındayken futbolumun epeyce istikbal vaat ettiğini söylerdi Doğan Koloğlu. Yazları beni Galatasaray genç takımının Ali Sami Yen’deki antrenmanlarına alırdı.

O zamanki deyişle sağ haf, sağ iç oynardım. Ama sonra Mülkiye’yi kazanınca, benim futboldan vazgeçmemde büyük rol oynamıştı sevgili Doğan Abi...

 

Kızlı erkekli bir grup kanocuyla giden hayallerim 

\Hayallerin peşinde koşmak derken, Kanadalı kanocular aklıma geldi.

Onlara geçen ay Hisarönü Körfezi’nin Kocabahçe Koyu’nda rastladım, Mehmed’in yerinde. Elektrik yoktu. İskeleye tonozla bağlanmıştık. Kayalıklardan denize kadar inen zeytin ağaçlarıyla,  rüzgârın yönüne göre rengi bir yeşile, bir maviye çalan deniziyle güzel bir yerdi.

Geceyi biraz açıkta, alargada geçirmiştik. Keçilerin melemeleri, çıngırak sesleri ve rüzgârla gelen bayıcı saman kokularıyla uyanmış, yüzmüştük.

Kanadalı kanocuları ilk defa o sabah gördüm. Küçücük çadırları vardı, ikişer kişilik. 15-20 kişilik kızlı erkekli bir grup. Bir süre sonra kanolarını ellerinde yükseltip denize taşıdılar. Gün batıncaya kadar bütün cennet koyları dolaşmak üzere kanolarına binip denize açıldılar.

Benim de hayallerim onlarla birlikte gitti.

Belki de yaşlanmak böyle bir şey.

Zaman durmuyor!

 

‘Bu çaylağın paçasını sıkı bağlayın,

ilk limanda tüymesin!’ 

Cuma gecesi hava ufak ufak değişmeye başladı. Rüzgâr sertleşti. Fırtına çıktı denizlerde. Bütün gece sallandık durduk marinanın içinde.

Gökhan Kaptan, “6-7 şiddetinde esiyor, pazar gününe 8 veriyor” dedi. Oysa rotamız Mikonos’tu cumartesi sabahı.

\

Rüzgâr kuzeyden esiyor, yani yıldız. Bu arada pos bıyıklı marinacı, motosikletiyle hava durumunu getirdi yelkenlilere. “Şimdilik 7-8, akşam yine gelirim” dedi, bastı gitti.

Deniz kudurdukça kuduruyor. Dalgalar büyük ve sık aralıklı. Denizin rengi kopkoyu lacivert, korkutucu bir hali var.

Allah’tan denizde değiliz.

Geçen yıl mayıs ayında Peace’i Marsilya’dan Marmaris’e getirirken, açık denizde gece vakti yakalandığımız fırtına aklıma geliyor.

Ödüm kopmuştu.

Zifiri karanlık... Dalgaların ve çarmık tellerinin tüyler ürpertici uğultusu... Simsiyah bulutların arasından arada bir görünüp kaybolan ay ışığı... Ya şimdi Peace’in karşısına birden bire  koskoca bir gemi çıkarsa diye tarif edilebilecek bir kâbus...

Allah’a ve denizin insafına sığınmaktan başka çarem yok gibiydi o gece...

\Sadun Boro’yu, hiç ihtiyarlamayan büyük denizciyi anımsamıştım, şöyle yazar:

“İlk günlerde rastlanan kötü hava şartlarıdır ki, nice uzun seyahat meraklılarını daha ilk kapağı attıkları limanda senelerin mahsulü hülyalarından vazgeçirtip, bir daha böyle bir şeye kalkmaya tövbe ettirmiştir.

Ben de ilk fırtına ve kötü şartlar içinde zaman zaman bunalmış ve ümitsizliğe düşmüştüm. İşte böyle bir anda beni bu fırtınanın içinden çekip alsalardı, eminim bir daha denize adımımı atmazdım.

Ama değil mi ki, bu ilk açık deniz fırtınasının bütün meşakkatini çektikten sonra selamete eriştik, o korku hissi yerini denize karşı sonsuz bir sevgi ve hürmete bıraktı. Her denizci yaşadığı ilk fırtınada aynı hisleri yaşar ve ondan sonra şerbetlenir, kanıksar.” (Sadun Boro, Bir Hayalin Peşinde, Yarım Asır Evvel Bir Atlantik Serüveni, Ege Yayınları, Ocak 2008, s. 46)

Sadun Abi’yle ilk kez Peace’i getirmek için geçen yıl mayıs ayında Marsilya’ya gitmeden önce tanışmıştım. Hatırlıyorum, iki haftalık deniz seyahatini birlikte yapacağımız Cüneyt Solakoğlu’nun kulağına eğilip demişti ki:

“Bu çaylağın paçasını sıkı bağlayın ki, ilk limanda atlayıp tüymesin!”

Tüymedim ama denizden korkmadığım anlamına da gelmez bu...

 

İki gün daha zorunlu Paros ikameti... 

\Koca dalgalar ağızlarından bembeyaz köpükler saçarak marinanın taşlarında büyük gürültülerle patlıyor.

Denizin rengi kopkoyu lacivert.

Beşik gibi sallanıyor Peace.

Rüzgâr iskeleden çok kuvvetli vuruyor. Teknenin kafasının atmaması için iskeleden koltuk halatı aldık baş tarafa. Arka halatlar da çiftlendi.

Anlaşılan iki gün daha burnumuzu çıkaramayacağız Paros’tan...

 

Ege'de Sezen Aksu’nun sesi... 

\

Hayat böyle.

Sezen Aksu’nun güzel sesi geliyor Ege’nin mavi derinliklerinden:

 

Cigaramı sardım karşı sahile

Yaktım ucunda acıları

Ağları attım anılar doldu

Ağlar hasretimin kıyıları

 

                                                               Yareme tuz diye yakamoz bastım

                                                               Tek şahidim aydı

                                                               Aman aman

                                                               Bir elimde defne, bir elimde sevdam

                                                               Kalbim Ege’de kaldı...

 

İyi pazarlar!

Hasan Kaptan’ın seyir defteri daha devam edecek.

 

Twitter: @HSNCML

________________________________________________________________________

Hasan Kaptan’ın Seyir Defteri’nden

 

Hasan Cemal, Marsilya’dan Marmaris’e teknesi Peace ile yaptığı,15 günlük yolculuğu geçen sene Milliyet’teki köşesinde yazdı. Cemal’in 1430 mil yaptığı ve tam 163 saat denizde kaldığı seyre dair yazıları şöyle:

 

İnsan belki de zamanın esaretinden kurtulmak için açılır denize 

Deniz öyle haşin bir sevgilidir ki ihmali affetmez 

Zaman da ne demek? 

Tiran Denizi’nde dalgalar çatlıyor 

Zifiri karanlıkta fırtına, korkuyorum! 

İşte gidiyoruz, hoşça kal kardeşim deniz! 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"