Tarih, 2 Haziran 1994.
33 yaşındaydı Savaş Buldan...
Uzunca bir süredir tehditler alıyordu.
Çevreden sürekli faili meçhul haberleri geliyordu.
Diken üstündeydi.
5 yıllık eşi, Pervin Buldan, 3 yaşındaki oğlunun ardından, kızına 8 aylık gebeydi.
O da sürekli tedirgindi.
Bir gece eşine, eve geç geleceğini söyledi Savaş...
Bir otele gitti.
Oradayken bir grup silahlı adam geldi.
Savaş’ı zorla arabaya bindirip götürdüler.
Eşi, sabaha karşı onun yatakta olmadığını fark edince panik halinde oteli aradı.
“Kocanızı zorla götürdüler” cevabını aldı.
Oraya yığılıp kaldı.
Ayıldığında hastanedeydi.
Gözünü açar açmaz, “Savaş nerede“ diye sordu.
Kızını doğurduğu saatlerde, eşinin cesedinin Bolu’da bulunduğunu sonradan öğrendi.
Bir cana kavuştuğu an, diğerini yitirmişti.
Günlerden 4 Haziran’dı.
O günden sonra kızı Zelal’ın yaş gününü hiç kutlamadı. (*)
HDP İstanbul Milletvekili Pervin Buldan geçen gün TBMM Başkanvekili olarak kürsüde konuşurken o günleri anımsadım.
Devletin faili meçhul cinayetlerle hukuk dışına çıkarak yarattığı Susurluk cehenneminde çekilen acıları düşündüm.
Pervin Buldan o acılardan fazlasıyla payını almış olan bir Kürt siyasetçidir.
Ama aynı zamanda acıların olgunlaştırdığı bir insandır.
Çünkü, yaşanan acıların ‘barış’ı da olgunlaştırdığını kendi hayat tecrübesinden çok iyi bilir.
Bu nedenle barış sözcüğünü ağzından hiç düşürmez.
Geçen gün TBMM Başkanvekili olarak Meclis çatısı altında milletvekillerine şöyle sesleniyordu Pervin Buldan:
HDP Grup Başkanvekili sayın Çağlar Demirel ve Siirt Milletvekili sayın Besime Konca'nın gözaltına alınmalarını kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Milletvekillerinin bu gözaltı ve tutukluluk hâllerine bir an önce son verilmesi gerekiyor.
Parlamentoya, Genel Kurul salonuna, tutuklu HDP milletvekillerinin resimlerinin getirilmesi, bu koltukların resimlerle doldurulması doğru bir şey değil.
Bu parlamentoya fotoğraflarının değil, kendilerinin gelmesi gerekiyor.
Bu koltuklarda onların oturması gerekiyor.
Halkın iradesiyle seçilen temsilcilerin yeri parlamentodur. "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözüne yakışan şey, halkın iradesine saygı duymaktır.
Dolayısıyla, şu anda tutuklu bulunan 12 milletvekilinin bir an önce bu ülkeye, bu parlamentoya yakışır şekilde, halkın iradesi esas alınarak serbest bırakılmaları gerekmektedir.
Bu muamele, hangi milletvekilinin başına gelse aynı tepkiyi veririm
Bu, bize yakışan, Türkiye'ye yakışan bir şey değil.
Bugün Halkların Demokratik Partisi'ne yapılmış olabilir ancak yarın hangi partiye, hangi gruba yapılacağı belli olmayan bir durumdan bahsediyoruz.
Türkiye'nin bir an önce demokrasiye, özgürlüklere, barışa kavuşması gerekiyor.
Bu ülkenin toplumsal bir barışa ihtiyacı var.
Bu ülkenin özgürlüklere, kardeşliğe ihtiyacı var.
Bir an önce huzur ortamına kavuşmasına ihtiyacı var.
Hep birlikte el ele vererek, omuz omuza vererek, göğüs göğse vererek bunun üstesinden geleceğimizi belirtmek istiyorum.
Hukuktan, demokrasiden, demokrasi kültüründen
az çok nasiplenmiş olanların, HDP konusuna sessiz, kayıtsız kalmaları içimi acıtıyor
Pervin Buldan’ın bu haklı tespitlerine katılıyorum.
Cezaevleri HDP’lilerle dolduruluyor.
22 Temmuz 2016’dan bugüne kadar 7 bin 345 HDP’li gözaltına alınmış.
Bunların 2 bin 345’i tutuklanmış durumda.
HDP’li 60 belediye eşbaşkanı tutuklanmış.
Bu arada Gültan Kışanak’a, Ahmet Türk’e, Fırat Anlı’ya bu köşeden selam ediyorum.
Ayrıca, HDP’li 41 belediyeye Ankara tarafından kayyım atanmış durumda.
Görevden alınan belediye başkanlarının sayısı 56.
Tutuklanan HDP’li milletvekilleri 12.
Bunlardan biri, HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Edirne’de hapis...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘milli seferberlik’ dediği bu mu yoksa?...
İntikam sözcüğünü ağzından düşürmeyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dediği mi oluyor yoksa?..
7 Haziran seçimlerinde 6 milyonun, 1 Kasım’da 5 milyonun üzerinde oy alan bir partiyi, 100’ün üzerinde belediyesi olan bir partiyi, HDP’yi böylesine yerle bir etmeye çalışarak bu ülkede barış ve kardeşliğin yolu açılamaz.
Siyasal tarihimizi hatırlayın.
Bu memlekette Kürtlerin ne kadar çok partisi kapatıldı.
Ne kadar çok Kürt siyasetçi hapse atıldı, faili meçhul cinayete kurban gitti, işkence gördü.
Devlet sürekli ‘hukuk dışı’na çıktı.
Kürt siyasetçiler neredeyse hep hukuk dışı tutuldu.
Sonuç?..
Ne oldu, söyler misiniz?
Barış mı kapımızı çaldı?
Demokrasi mi geldi?
Hukuk devleti mi kuruldu?
Hiçbiri olmadı.
Bu nedenledir ki:
Hukuktan, demokrasiden, demokrasi kültüründen az çok nasiplenmiş olanların, HDP konusuna sessiz, kayıtsız kalmaları içimi acıtıyor.
Ya da bu haksızlığa isyan ediyorum. Barış ve demokrasi adına isyan...
* Can Dündar’ın 27 Nisan 2013 tarihli Milliyet’teki yazısından.