Ekonomi siyasetin gündeminde değil.
Oysa olması lazım.
Hem de en üst sıralarda yer alması lazım ekonominin.
Çünkü iyi gitmiyor.
Belirsizlikler ağır basıyor.
Gitgide kırılganlaşan bir hali var.
Aş ve iş sorunu iç açıcı olmaktan uzak.
Olumsuz ekonomik süreci tersine çevirmek için yapılması gereken reformlar daha çok lafta kalıyor.
Profesör Daron Acemoğlu dünyanın önde gelen iktisatçılarından biri. Amerikan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) öğretim üyesi olan Prof. Acemoğlu geçen hafta İstanbul’daydı.
Ekonomiye ilişkin açıklamalarını Hürriyet ve Cumhuriyet gazetelerinde okudum.
Bazı tespitlerinin altını çizdim:
* Ekonomide belirsizlik çok yüksek...
* Büyüme sağlıksız!
* Yatırımsız ve borçla, iç tüketime dayalı büyüme devamlı olmaz, bu olabilecek en kötü şeydir.
* Bu büyüme modelini bir an önce terk etmek lazım.
* Büyümede yatırım ve üretkenlik model olmalı.
* Sıcak para değil, doğrudan yatırımlar arttırılmalı.
* “İş dünyası ile politikacılar devamlı bir arada, bu durum tehlikeli bir şekilde yaratıcılığı öldürüyor.”
* “En büyük para nereden geliyor ihalelerden... İhaleleri kazananlara bakın, politikacılarla iç içe olan şirketler. Bu çok önemli bir risk...”
* Faizleri düşürmek hatadır.
* Doğru olan faizleri yükseltmektir!
* “Şu an yaşanan sorunları yurtdışındaki faiz lobisinde aramak yanlış, bu olsa olsa tembel öğrenci sendromu ile açıklanabilir.”
* “Hiçbir reformu hayata geçirmeden, her şeyi aynı bırakıp faizi artırırsak, bu özel sektör yatırımlarına yardımcı olmaz.”
* “Doğru teşvik devletten değil, piyasadan gelir.”
* Eğitim, beyin yıkama değil ufuk açma ilkesini esas almalı.
* Ekonomide başarılı büyümeyle güçlü yargı, medya ve sivil toplum arasındaki ilişkinin önemi...
* “Ekonomik büyümede temel etken kalıcı, bağımsız kurumlardır; coğrafya, kültür ve liderlik değil.”
Yargı bağımsızlığı umursanmayan, bilimsel eğitime önem verilmeyen, bağımsız kurumların olmadığı bir Türkiye’de ekonomi de krizden kurtulamaz!
Ekonomiyle ilgili olarak Prof. Daron Acemoğlu’nun altını çizdiği meseleler böyle.
Neden bağımsız kurumları önemsiyor?
Büyük iş dünyasından bir kaynak, MIT profesörünün sözlerini günlük siyaset diline şöyle çevirdi:
“Demokraside sandıktan çıktım diye her aklına geleni yapamazsın. Bağımsız kurumlar vardır. Telefonu açıp bir bankaya el koyduramazsın. Medyanın başına kayyum getiremezsin. Demokrasilerde devletin denetleyici kurumları vardır. Ve bunların başına senin söylediğini yapan değil, liyakat sahibi, bilgili, bağımsız kişilerin atanması gerekir.”
Şöyle devam etti:
“Ne yazık ki böyle kurumlarımız yok gibi. Bu nedenle de savrulup gidiyoruz, fren de yok!”
Prof. Acemoğlu’nun ekonomi alanında ‘bağımsız kurumlar’ın yanı sıra, beyin yıkayıcı değil ufuk açıcı eğitim konusuna özellikle değinmesine de, büyük iş dünyasını yakın takipte tutan güvenilir bir kaynak şu yorumu getirdi:
“Acemoğlu, yatırımsız büyüme diyor. Doğru. Türkiye teknoloji üretmeyen yatırımla büyüyor, yani inşaatla büyüyor. Bugünkü bilimsel temelden yoksun eğitim sistemiyle nasıl buluş yapılabilir ki?.. Beş yaşındaki çocuğu bu dünya yalandır diye büyütür yetiştirirsen, ‘öbür dünya’ya hazırlarsan, o çocuk büyüdüğünde bu dünya için nasıl buluş yapabilir ki?”
Şunu da ekledi:
“Türk otomobili yapmaktan söz ediyorsun. Yapsan ne olacak? O otomobili önce Türkler almaz. Ama sen Güney Kore modelindeki gibi yeni bir buluşa dayalı bir otomobil yaparsan, o zaman farklı olur, herkes talep eder. Ama nerede o teknoloji çıtasını, yaratıcılık çıtasını yükseltecek eğitim sistemi?...”
Uzun lafın kısası...
Ekonomideki olumsuzluklar bugün arka planda kalıyor, siyasetin gündeminde değil.
Ama bu durum, kötüye gidiş gerçeğini değiştirmiyor.
Neyin ne olduğunu gören gözler görüyor.
Yargı bağımsızlığı umursanmayan, güçler ayrılığına boş verilen, bilimsel temelli eğitime önem verilmeyen, bağımsız kurumların varlığına inanılmayan ve demokrasi sularını terk eden bir Türkiye’de ekonomi de, yazın bir kenara, krizden kurtulamaz.
Bu bakımdan iş dünyasında bugün sessizlik hakimse, gerçekler bilinmediğinden değil, ‘Saray korkusu’ndandır.