26 Ocak 2016

Her baskı isyana götürür!

İnsan özgürlüğünün baskı altına alınmasına isyan edecek bağımsız kafalar her zaman çıkacaktır

Hoşgörüsüzlüğe karşı hoşgörü...
Vesayete karşı özgürlük...
Fanatizme karşı hümanizm...
Mekanikleşmeye karşı bireysellik...
Ya da zorbalığa karşı vicdan...
Her baskı, önünde sonunda isyana götürür.
Zira zaman içinde insanlığın ahlak bakımından bağımsızlığı baki kalır.
O, yıkılmazdır!
İktidarını güvence almanın tek yolu sadece mutlakiyettir, her tür muhalefetin mutlak olarak ortadan kaldırılmasıdır.
Hoşgörüsüzlük kaçınılmaz olarak savaşa sürükler, hoşgörü ise barışa.

Nazilerin baskısı üzerine doğduğu ve yaklaşık yarım yüzyıl yaşadığı Viyana'yı terk eden romancı, oyun ve biyografi yazarı Stefan Zweig (1881-1942) New York'ta otobüs gezisinde...


“Despot bir mizacın ilk düşüncesi karşıt fikri baskılamak, sansürlemek ve susturmak olur. Her türlü farklı düşünceyi devlete karşı suç olarak damgalarlar”


Tiranlık ve vahşet...
Hakikatı aramak ve onu kendi düşündüğü gibi ifade etmek asla suç olamaz.
Kimse bir inanca zorlanamaz.
İnanç özgürdür.
Despot bir mizacın ilk düşüncesi karşıt fikri baskılamak, sansürlemek ve susturmak olur.
Başkalarının fikirlerini gaddarca baskı  altına almaya çalışanlar, kendi şahıslarına dönük her türlü muhalefete karşı daima fazlasıyla duyarlı olurlar.
Kudret mutlak kudrete, zafer zaferin kötüye kullanılmasına götürür.
Her türlü farklı düşünceyi devlete karşı suç olarak damgalarlar.
Dini ve siyasi ideolojinin diktatörlüğe dönüştüğü her sefer, tiranlık biçiminde yozlaşma laneti yeniden tekrarlanır.
Hangi fikir, farklı kanaatleri tek kalıba döküp düzene sokmak üzere şiddete başvurursa, o andan itibaren artık bir ideal değil, bir vahşettir.
Başkalarına zorbalıkla dayatıldığında, en temiz inançlar bile akla karşı işlenmiş birer günah olur.
Kendi hakikatinin içkin gücüne güvenemeyip kaba kuvvete başvuran bir fikir adamı, insanın özgürlüğüne karşı savaş ilan etmiş olur.

Devlete itaat edenler
ve devlet düşmanları...
İnsan özgürlüğünün baskı altına alınmasına isyan edecek bağımsız kafalar her zaman çıkacaktır.
Sırf bilek gücüyle dayatılmış bir ilke marifetiyle insanlığı iyi ve kötü diye, Tanrı’dan korkanlar ve sapkınlar diye, devlete itaat edenler ve devlet düşmanları diye, siyah ya da beyaz olarak bölmeye kalkışmak çok bayağı, çok gereksiz bir çabadır.
Ah, siz gözü körler;
Siz gözü kararmışlar;
Siz kana susamışlar;
Siz iflah olmaz sahtekârlar!
Hakikati ne zaman göreceksiniz?

Kitapları yırtılır, yasaklanır...
Tercihi, onu susturmaktan ibaret olmuştur.
Kitapları yırtılır, yasaklanır, yakılır, müsadere edilir.
Politik baskılarla yazma yasağı getirilir.
Ve o artık yanıt veremez bir hâle gelir.
Bugüne kadar kitlesel baskılardan kurtulmayı başaracak, şiddete başvuran tek adamlara karşı kişisel bir imanla kendi tek ve biricik gerçeğini savunacak bireylerin çıkmasına engel olacak kadar ağır bir barbarlık dönemi ve sistemli bir tiranlık hiçbir zaman olmadı.

Stefan Zweig'ın notlarından uyarlanarak 2013'te beyazperdeye aktarılan Büyük Budapeşte Oteli, Berlin Film Festivali'nde Gümüş Ayı Ödülü aldı, Oscar yarışında en iyi özgün film müziği, kostüm ve makyaj ödüllerini kazandı

 

“Ah, siz gözü körler; siz gözü kararmışlar; siz kana susamışlar; siz iflah olmaz sahtekârlar! Hakikati ne zaman göreceksiniz?”

Diktatörlükle dayatma...
Yeryüzünün tümüne diktatörlükle tek bir dinin, tek bir felsefenin, tek bir dünya görüşünün dayatılması mümkün olmamıştır.
Hiçbir zaman da mümkün olmayacaktır.
Zira akıl her zaman her türlü köleliğe karşı kendini korumayı bilecek, emredildiği üzere, onu sığlaştıracak ve renksizleştirecek, daraltacak, tektipleştirecek biçimde düşünmekten kaçınacaktır.
Ve bu fatihlerin tümü, kişisel hayalleriyle çok sayıda insanı kendileri için yaşamaya, hatta ölmeye seve seve razı olacak biçimde  büyülemiş olmakla yetinmeyip, bunun yerine çoğunluğu bütüncüllüğe dönüştürme ve tarafsız kalanlara da  kendi dogmalarını dayatma hırsına kapılırlar.
Kendilerine boyun eğenler, uyduları, ruhsal köleleri, her zaman her hareketin peşine takılanlar asla yetmez onlara.
Hayır, özgür olanlara, bağımsız kalmış az sayıda kişiye de dogmalarını tek geçerli gerçek olarak kabul ettirerek, onları da kendisine övgüler düzen kişiler ve köleler olarak görmek isterler.

Bütün despotluklar sonunda...
İnsanlık ne zaman uzun süreli bir barışın kaygısızca tadına varacak olsa, daima, tehlikeli bir iktidar sarhoşluğu merakına, savaş uğruna kanlı heveslere kapılır.
Lakin her selden sonra olduğu gibi, sular çekilmek durumundadır.
Bütün despotluklar kısa sürede eskir ya da soğur.
Bütün ideolojiler  ve onların geçici zaferleri kendi zamanları içinde sona erer.
Bu nedenle yalnızca düşünce özgürlüğü fikri, fikirlerin fikri hiçbir zaman yenilmez, her zaman geri döner, çünkü ruh ebedidir.
Muktedirlerin ağzını kapatarak özgür ruhu mağlup ettiklerini sanmaları boşunadır.
Çünkü her yeni doğan insanla birlikte yeni bir vicdan doğar. Ve iktidarın bütün zorbalığına karşı düşüncenin mutlak bağımsızlığını savunur.

Hava kapalı ama...
Hava kapalı ama açacak...
Yağmurdan sonra iyi havalar beklenir.
Gürültüden sonra mutluluk sesleri...
Barış gelir ve kötülük sona erer.
İkisi arasında insan acı çeker.

 

                                       *   *   *

Yukarıdaki satırları, Stefan Zweig’ın Vicdan Zorbalığa Karşı isimli kitabının sayfalarından toparladım.
Can Yayınları, çeviri: Zehra Kurttekin.
Bağımsız düşünce, eleştirel düşünce, düşünce özgürlüğü ve despotluk konularına ilgi duyanlara tavsiye ediyorum, ‘güncelliği’ni bunca yıl sonra koruyan bu kitabı...

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"