18 Nisan 2016

Hayat kısa ve hazin!

Her yeni bahar, göreceğimiz son bahara biraz daha yakın...

Çok zaman oldu, yolum Lizbon’a düşmüştü.
Fernando Pessao'nun, "Ey Lizbon'um, yuvam benim!" dediği, İstanbul'a da benzetilen hüzünlü şehre.
Elimde, Pessoa’nın Huzursuzluğun Kitabı vardı.
Pessoa’yı keşfetmenin heyecanıyla elimden düşmüyordu kitap.
Pessoa, kendine karşı acımasızdı.
"Hepimizde aşağılık bir taraf var" diyordu, "Hepimiz içimizde bir suç saklarız - işlemiş olduğumuz ya da ruhumuzun işlememizi isteyip durduğu bir suç..."
Lizbon’da Pessoa’nın kahvesine, Brasileira’ya gitmiş, kitabı biraz da o asırlık kahvede okumuştum.
Sonra da kahvenin önündeki Pessoa heykelinin dibine oturmuş, üstatla sohbet etmiştim. 
Jakaranda ağaçlarının leylak rengi çiçekleri açmıştı her tarafta.
Ihlamurlar insanın içini bayıltıyordu.
Geç keşfim Pessoa'yla birlikte bir şehrin ruhunu yapan şeyleri düşündüm.
Fötr şapkasıyla afili bir havası vardı.
Ciddiydi.
Huzursuz bir adamdı.
Fernando Pessao, "Gündüz bir hiçim; gece kendim olurum!" diyordu.

 

Fernando Pessoa (Jose de Almada-Negreiros / 1954)

Hayat ne kadar çabuk geçse de bu fani, ölümlü dünyada umutsuz yaşanmıyor.
Belki ilk defa umutlarım 
kırık bir bahar yaşıyorum. Ne yazık ki öyle

Kulağına eğildim, yalnızlığı sordum Pessoa'ya.
"Yalnızlık umudumu kırıyor" dedi.
Şöyle devam etti:
"Yanımda birilerinin olması üzerime ağırlık yapıyor. Başkalarının varlığı düşüncelerimi dağıtıyor; o mevcudiyeti, bütün analitik dikkatimi kullansam da tanımlamakta aciz kaldığım, apayrı bir dalgınlıkla tahayyül ediyorum."
Fani dünya!
Ölümlü bir varlık olmanın anlamı üzerine de konuştuk üstatla.
Bir ara şöyle dedi:
"Bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa, ister istemez o kadar şeyden de mahrum kalır. Zirvede bir tek ona yer vardır."
Pessoa fısılıdayarak konuşuyor:
"Bugün dipsiz bir bunalımdayım. Asla bir geleceğe sahip olmamış olduğum günlerden birindeyim."
Sesi hüzün dolu.     
Öyle, hayat bazen hepimizin canını yakıyor.
"Boşver üstat" diyorum, "Bak Jakarandalar ne güzel açmış, ıhlamur ağaçları ne güzel kokuyor. Yaşamak güzel şey her şeye rağmen...”

Lizbon / 2007

Lizbon sonrası yolum Fas’ın Marakeş’ine düşmüştü.
Elimde yine Pessoa’nun Huzursuzluğun Kitabı...
Hatırlıyorum
Ortası fıskıyeli, hurma ağaçlı kimsesiz bir avluydu.
Kendi iç dünyamda inzivaya çekilmiştim.
Marakeş'in Medina'sında kırmızı takkeli, beyaz entarili bir Berberi ut eşliğinde hüzünlü şarkılar söylüyordu.
Avlunun etrafı çepeçevre yastıklarla döşenmişti.
"Söylemeyi seviyorum" diyor Fernando Pessoa, "Dahası, kelimeleri art arda dizmekten hoşlanıyorum. Kelimeler benim için elle tutulur bedenler, gözle görülür denizkızları, ete kemiğe bürünmüş duyarlıklardır."
Marakeş'in Medina'sında, o uçsuz bucaksız labirentte, siyah bol pelerinleriyle birtakım karaltılar, eski şehrin dehlizi andıran daracık taş sokaklarında telaşlı adımlarla yürüyen birtakım gölgeler, sanki hayaletmiş gibi insanı ürpertiyordu gece vakti...
Kargacık burgacık, girintili çıkıntılı o sokaklar...
Medina'nın koskocaman taş meydanında yılan oynatanlar...
Maymun oynatanlar...
Hatta fare oynatanlar...
Sürekli takla atıp para dilenen akrobat çocuklar...
Bu Pessoa beni öldürecek:
"Her yeni sonbahar, göreceğimiz son sonbahara biraz daha yakındır.”
Ve ekliyor:
“Biz, olmadığımız şeyiz, hayat kısa ve hazin."
Şunu da not etmek istiyorum:
Hayat ne kadar çabuk geçse de bu fani, ölümlü dünyada umutsuz yaşanmıyor.
Ama belki ilk defa umutlarım kırık bir bahar yaşıyorum.
Ne yazık ki öyle.
Fernando Pessoa'nın dediği gibi:
"Mutsuzluğunun farkında olmayan bunca insanın mutluluğu beni ürpertiyor."

 

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"